YAZARLAR

Canlanmak, özgürleşmek için yürümek

Yürümek değiştirir, dönüştürür. İnsan olduğu yerde kalamaz, hiçbir şey olduğu halde kalamaz. Heraclitus boşuna “Her şey akar” demiyor, “Panta Rhei”. Doğa yasasının insan yasasına, akıl yasasına dönmesi yürümekle başlar.

Hatay Milletvekili Can Atalay için başlatılan Özgürlük Yürüyüşü’nün ilk haftası bugün tamamlanıyor.

Ne yazık ki ilk gençliğimizdeki gibi Ruhi Su’nun bas bariton sesi yankılanmıyor dört bir yandan. Pir Sultan’ın dizeleriyle seslendirilen “gelin canlar bir olalım” çağrısı duyulmuyor bugün. Yine de analım, yineleyelim o çağrıyı.

Özü öze bağlayalım
Sular gibi çağlayalım
Bir yürüyüş eyleyelim
Tevekkeltü teâlallah

Canlanmak, canlı olmak, Can’la olmak, özgürleşmek için özü öze bağlamak, yürümek şart.

***

Her türden kireçlenmeye; çürümeye karşı da yürümek şart.

Ruhi Su’yu, Pir Sultan’ı keşfettiğim sıralarda, Sevgi Soysal’ı ve Yürümek’i de keşfetmiştim. Rastlantı mı, bilmem. 1970 TRT Roman Ödülü’nü alan Yürümek, hemen ardından gelen 12 Mart sonrasında, darbe ikliminde “müstehcen” damgasıyla yargılanıyordu. Sevgi Soysal Yürümek’in devamı niteliğinde Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’na tıkılacaktı. Kendisi gibi diğer yürüyüşçülerin, yürüme ve özgürleşme eylemcilerinin serencamını oradan bildirecekti.

Kireçlenmiş hücreleriyle her yanı katılaşan, hareketsizleşen iktidar yapıları ve sahipleri için Yürümek, her daim müstehcen görünür, doğaldır. Çünkü yürümek değiştirir.

DİK YÜRÜMEK BİZİ NASIL İNSAN YAPTI

Zihinsel, duyusal, düşünselden de önce ve tam da bu melekeleri, yetileri edinebilmeyi sağlayan fiziksel dönüşüm yürümekle başlar insan soyu için.

Paleoantropolog Jeremy DeSilva, İlk Adımlar kitabında “Dik Yürümek Bizi Nasıl İnsan Yaptı” sorusuna yanıt ararken, “dört ayak yerine iki ayak üzerinde yürüyen, yani bipedal olan tek memeli insandır” saptamasıyla yola çıkar. “Bipedalizm, insanı gezegendeki en tehlikeli, büyüleyici ve baskın tür kılan, kısacası insanı insan yapan özelliğidir. Hepimiz dik duran bireyler olmaya uğraşırız, eğilip bükülmeden yaşayanları onurlandırırız. Birbirimizin izinden gider ve bir çocuğun attığı ilk adımları kutlarız.”

Dik durmak ve yürümek, insan olmanın, insana dair “onur” denen şeyin de ilk adımıdır, evet.

Frederic Gros’un da Yürümenin Felsefesi’nde belirttiği üzere “Bir kez ayakları üstüne dikildi mi, olduğu yerde kalamaz insan.”

Yürümek değiştirir, dönüştürür. İnsan olduğu yerde kalamaz, hiçbir şey olduğu halde kalamaz. Heraclitus boşuna “Her şey akar” demiyor, “Panta Rhei”. Doğa yasasının insan yasasına, akıl yasasına dönmesi yürümekle başlar.

YARATICI BİR EYLEM

Bir yoldan çıkma anlatısı olan Yolda’yla Beat kuşağının doğumunu ilan eden Jack Kerouac Zen Kaçıkları’nda, öncüllerini işaret eder: Whalt “Whitman’ı okuyorum, ne söylüyor biliyor musunuz, ‘Ayaklanın köleler, yabancı despotlar sarsılsın’ ona göre, eski çöl yollarındaki halk ozanının, Zen kaçığı ozanın tutumu bu olmalı”.

Amerika’ya uzandığımızda büyük yürüyüşçü, Haksız Yönetime Karşı bildirisi ve düşüncesiyle ünlü Henry David Thoreau’yu anmak şart. Ona göre “Yürüyüşçü, Kilise, Devlet ve Halk dışındaki bir çeşit dördüncü kuvvet gibidir.”

Çünkü yine Frederic Gros’a, Yürümenin Felsefesi’ne dönersek, “Yürümek iki mesafe arasında gidip gelmek değil yaratıcı bir eylemdir. Hem kendi yalnızlığımıza çekildiğimiz hem de toplum olarak bizi dönüştürecek bir ayağa kalkıştır.”

***

Sonsöz bizim büyük yürüyüşçümüzün; Nazım Hikmet’in:

YÜRÜMEK

Yürümek;
yürümeyenleri
arkanda boş sokaklar gibi bırakarak,
havaları boydan boya yarıp ikiye
bir mavzer gözü gibi
karanlığın gözüne bakarak
                              yürümek!..

Yürümek;
dost omuzbaşlarını
omuzlarının yanında duyup,
kelleni orta yere
yüreğini yumruklarının içine koyup
                               yürümek!..

Yürümek;
yolunda pusuya yattıklarını,
arkadan çelme attıklarını
                            bilerek
                            yürümek...

Yürümek;
yürekten
gülerekten
          yürümek...

            ***

Yürüyelim, özgürleşelim. Canlanalım.