Bu seçim o seçim

Sosyalistlerin hikâyeleri hep zor zamanlarda, özveriyle, cesaretle yazılır. Kendi hikâyemizi yaratmak için halkın umut beslediği seçimlerdeki başarılarımız yolumuzu aydınlatacaktır.

Google Haberlere Abone ol

Semih Gümüş

Dünyanın neresinde olursa olsun, en kararlı savunucusunun gene sosyalistler olduğu o verili demokrasinin geçen onyıllar içinde dertlere deva olmadığı, hatta gözlerimizin önünde giderek çürüdüğü sayısız kere denenerek görüldü. O temsili demokrasinin yerine geçecek bir yeni demokrasi ve ufuk çizgisinde hâlâ duran sosyalizm için verilen mücadelenin önemli bir alanı elbette seçimler. Sosyalistler için seçimler, hayatın her alanında verilen mücadelenin yanında duran, onu destekleyen bir mücadele alanı. Biz her zaman seçimleri kazanmak için de varız.  

Batı’da seçimlere katılımın çok düşük oluşunun nedeni bu zavallı demokrasiden beklentinin azalmasıyken bizde katılım oranının hep çok yüksek oluşunun nedenini çaresizliğe bağlıyorum. Seçimler halkın umudunu tazelediği başlıca dayanak gibi görülüyor. Öyle olduğu için de sosyalistler seçimleri elbette iyi değerlendirmek zorunda. Yalnızlığımızı paylaşmak için değil, giderek çoğaldığımızı ve büyüdüğümüzü dosta düşmana göstermek için.

Mayıs seçimleri kaybedildi. Öyle ya da böyle. En azından biz değerlendirmesini yeterince yaptık. Şimdi önümüzde üç buçuk ay sonra yapılacak Yerel Seçimler var. Yerel Seçimlere dönük stratejimiz büyük ölçüde belli. Nedir: Saray rejiminin bütün halkın hayatını tehlikeye atacak politikalarının ve uygulamalarının önüne geçmek, şimdi içine sokulduğumuz durumu değiştirmek. Demek ki önce AKP’nin yurt çapında yenilgiye uğratılması. Bunun mümkün olduğuna hem inanmalı hem de bu amacın gerçekliğine inandırmak için çaba gösterilmeli. Dolayısıyla halkın yaşamsal haklarına ve geleceğine zarar veren uygulamalara, doğanın gözü kara katledilmesine, kıyıların, ormanların, dağların, şehirlerin, bağların ve bahçelerin yalnızca rant alanları olarak görülmesine kararlılıkla karşı durmak. Kısacası belediyelerin halkın topyekûn çıkarlarını çiğneyen uygulamalarına karşı çıkmak.

Mayıs seçimleri kaybedildikten sonra Saray rejiminin karşısında duran bütün kesimlerin, yani halkın yarısının gelecek umutlarında bir kırılma ve düş kırıklığı, hatta yenilgiye boyun eğme duygusunun yaşandığını biliyoruz. Yerel Seçimler bu kırılganlığın ve geri çekilmenin tersine çevrilmesi için de bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Bu düzeyde sosyalistlerin hangi taktiklerle seçime girecekleri önemli.

Yerel Seçimler halkla birlikte davranmak ve yönetmek için önümüze olanaklar çıkarıyor. Pek çok il, ilçe ve belde belediyesinin ve belediye meclisi üyeliğinin kazanılması nasıl olsa olanaksızdır diye düşünenlerin sayısı çoğunlukta olabilir. Onlara anlatılacak çok şey var. Dersim Belediyesi ve Fatih Mehmet Maçoğlu’nun başkanlığındaki sosyalist belediyenin geçen yıllar içinde ortaya koyduğu örnek, yalnızca Dersim’in ve orada yaşayanların değil, toplumun geniş bir kesiminin yakın ilgisiyle karşılanmıştı. Bu arada 12 Eylül’den önceki Fatsa örneğini ve (Terzi) Fikri Sönmez’in yarattığı sosyalist belediyecilik örneğini de unutmuyoruz. Demek ki küçük bir bölgeden çıkan tek bir başucu örneği bile geniş kesimlerin düşünme biçimini değiştirebilir.

Üstelik bugün önümüzde daha geniş olanaklar var, Yerel Seçimde değerlendirilmeyi bekliyor. 14 Mayıs’ta 87 seçim bölgesinin yalnızca 54’ünde seçime giren Türkiye İşçi Partisi’nin aldığı sonuç, aslında önemli bir başarıydı. Aslında, diyorum, çünkü hem seçimin tek adam yönetimine karşı kaybedilmesi hem de TİP’in yalnızca 54 seçim bölgesinde kendi adayları ve amblemiyle seçimlere girme kararına karşı en yakınlarından gördüğü saldırgan tepkiler, kazanılan başarının çekinik, hatta sessizce dile getirilmesine neden oldu. Oysa TİP’in bütün ülkede, yani 87 seçim bölgesinde yüzde 3’e varan oy oranıyla bir buçuk milyon oya sahip oluşu, sosyalist hareket için büyük bir kazanımdı, yalnızca TİP için değil.

Şimdi Yerel Seçimde bu kazanımımızı somut sonuçlara dönüştürme amacı ve fırsatı var. Önümüz kesinlikle karanlık değil. 31 Mart 2024 akşamı olabildiği kadar çok yörede belediye başkanlığı ve çok sayıda belediye meclisi üyesi kazanmak, geleceğe daha güvenle bakmayı sağlayacak. Yalnızca TİP ve sol ve sosyalist güçler için değil, 28 Mayıs’ta umutları kırılan milyonlar için. Bunların cilalı sözler olmadığını görmek için yapılacaklar var.

Yerel Seçimlerde her yerde en geniş muhalefet cephesini örgütlemek, düzen partileri karşısında sol, sosyalist ve gerçekten demokrat güçlerin kendi seçeneklerini ortaya koymaya çalışması, bunun için bir araya gelmek gerekiyor. Yani biz yalnızca kendi sesimizi duyurmak, politikalarımızı halka iletmek için değil, düpedüz belediyeler kazanmak için seçime girmeliyiz. Halkçı, kamucu yerel yönetimi konuşmak, sosyalist belediyeciliği kurmak için bir araya gelmeliyiz. Yılgınları ayağa kaldırmak, ölümü değil yaşamı savunmak, çoban ateşlerini değil büyük umutları tutuşturmak için.

Bu seçim AKP karşısında CHP’nin bulunduğu seçim de değil. CHP elbette Saray rejimine karşı muhalefet içindedir, zayıf karnımız olsa da. Ve pek çok yörede CHP’ye mahkûm olunduğunu içselleştirenlere karşı da anlatacaklarımız var. Özellikle rantın yüksek olduğu kıyı bölgelerinde, bazı büyükşehirlerde, ne şehirlerin alanlarına ne doğaya saygısı olan ve ortaya çıkan ranttan yararlanmak isteyen CHP’li belediyelerin işlediği pek çok suç ortada. Sosyalistlerin o rantçı anlayışlarla uzlaşması düşünülemez. Türkiye İşçi Partisi Yerel Seçimler için kendi iddiasını açıklar açıklamaz “yeni stratejik oycular” sözde muhalefet adına kendilerini hemen gösterdi. Pek çok yerde, "seçime girip belediyeyi AKP’ye mi kaptıracaksınız" diyenlere, "aklınız ve fikriniz yalnızca sağda olacaksa, o yörelerde seçimleri AKP’ye siz kaptırırsınız" demek gerekiyor.

Düzen partileri açık ya da örtük, bu ülkede sosyalistlerin anılarıyla ve geçmişleriyle yaşamasını çok istiyor. Yağma yok. 14 Mayıs seçimlerinde sosyalistler hiç kimsenin yadsıyamayacağı bir halk desteği aldılar ve pekâlâ onu büyüteceklerini gösterdiler. Üstelik bunun için gereken kol ve kafa gücüne düzen partilerinden çok daha fazla sahibiz.

Zararı 14 Mayıs seçimlerinde apaçık görülmüş ve kanıtlanmış kof stratejilerle bizi kuşatmak isteyenlere karşı, bağımsızlığımızı öne çıkaracağız. Örnekse Türkiye İşçi Partisi’nin bütün seçim bölgelerinde seçime girme kararı sonunda bir sosyalist partinin oy oranını yükselttiğini, milyonlarca insanımızın desteğini aldığını görmek, öteki sol ve sosyalist güçlerle birlikte sonunda ilk kez bir Sosyalist Belediyeler Birliği oluşturacak kadar belediyeyi kazanmak yakın geleceğimiz için ne büyük bir kazanım olacak. 14 Mayıs’ta Türkiye İşçi Partisi’ne verilen oylar nasıl boşa gitmediyse bu seçimde verilecek oylar da boşa gitmeyecek.

Şunu güvenle ve yüksek sesle söyleyelim: Biz bu seçime bağımsızlığımızı koruyarak girdiğimiz zaman, sonuç ne olursa olsun, kimliğimizi, kişiliğimizi, bağımsız varlığımızı apaçık göstermiş olacağız ki, bu ülkede geleceğin asıl güvencesi bu olacaktır. Düzen partilerinin kuyruğuna takılmak ne bu ülkenin sol ve sosyalist güçlerine ve gerçek muhalefete ne de halkın bütününe yarar.

Sosyalist bir parti ancak kendi hikâyesini, zamanla hikâyelerini yarattıkça büyür, güçlenir, ülkenin kalbinde yer eder. Sosyalistlerin hikâyeleri hep zor zamanlarda, özveriyle, cesaretle yazılır. Kendi hikâyemizi yaratmak için gelecek mücadele günlerinden önce, halkın umut beslediği seçimlerdeki başarılarımız yolumuzu açacaktır.

İşte bütün bunlar için, bu seçim o seçim.