YAZARLAR

BRICS adil, kapsayıcı, müreffeh bir küresel ekonomi hayaliyle geliyor

Ekonomik, siyasi ve askeri açıdan emeklemeyi bitirip ayağa kalkmaya hazırlanan bir topluluktan söz ediyoruz. Ve bu gelişen ekonomiler birliği küreselleşmeye mecbur, ama bu şartlarda bir küreselleşmeye değil! Birleşip küresel ekonominin kurallarını değiştirmek için geliyorlar. 

Küresel ekonominin bir darboğaza girdiği kesin. İşin ilginci, gelişmiş ekonomiler, yani küresel ekonominin önünü açan ülkeler, bugün gelişen ülkelere karşı korumacı önlemler alma peşinde. GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) görüşmeleriyle başlayan ve Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) tasarımıyla şekillenen küresel ekonomi, hızlı bir büyümeyi ve ticaret hacimlerinin müthiş oranda artışını getirdi. Bu gelişme, aynı şekilde küresel finans sisteminin de hızlı büyümesiyle sonuçlandı. Başta herkes memnundu, ta ki Çin Halk Cumhuriyeti başta olmak üzere, gelişen ekonomilerin üretimleri ve dış ticaretteki payları ciddi oranda artana kadar! Bu yüzden ABD ve Avrupa Birliği’nde yeniden ‘ulusal ekonomiye dönüş’ü savunan milliyetçi aşırı sağ partiler ya da liderler ciddi bir seçmen tabanı bulabiliyor. Zira gelişmiş ekonomiler açısından durum parlak değil, belki bir Almanya’yı bunun dışında tutabiliriz, gerisinin işi zor.

KÜRESEL SİSTEM İÇİN BİR FORMÜL ARAYIŞI

Bugünlerde Çin’de yaşanan ekonomik sorunları ve Rusya-Ukrayna savaşı kaynaklı gerilimleri bir yana koyarsak, küresel ekonomiden daha fazla pay kapmak için bu ülkelerle birlikte çözüm arayışına girebilecek olan onlarca ülke var. Türkiye de bunlardan biri... Ama çok daha büyük ekonomiler, ‘yeni bir yol’ arayışında bayağı bir mesafe kat etti ve bu hızlanarak devam edecek gibi görünüyor. Şimdiden, küresel sistemi dönüştürecek ‘yeni bir ekonomik ve siyasi kutup’ doğuyor demek için biraz erken, ama öyle ya da böyle doğacak. 

İSİM BABASI GOLDMAN SACHS’TAN

Önce kısa bir hatırlatma... BRICS’in isim babası bir yatırım bankası çalışanı, Goldman Sachs’tan Jim O’Neill’dı. 2000’li yılların başında, gelişen ekonomilerin parlayan yıldızlarını tarif etmek için, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’i işaret ederek bu ülkelerin baş harflerinden bir isim ortaya attı: BRIC... Daha ortada topluluk falan yoktu! O’Neill 2001 yılında bu dört ülkenin, 2050 yılına gelindiğinde dünyanın en büyük ekonomileri olacağını iddia ediyordu. Derken 2006 yılında bu dört ülke bir araya geldi ve BRIC resmen kurulmuş oldu. Yine o süreçte, göz kamaştırıcı bir gelişme yaşayan Güney Afrika Cumhuriyeti de 2010 yılında bu topluluğa katıldı.


YENİ ÜYELERLE DAHA DA GÜÇLÜ

O günden bu yana bu beş ülke de çok daha büyüdü. Özellikle de Çin ve Hindistan... Bugün BRICS, gelişen ekonomiler açısından bir cazibe merkezi. Küresel sistemde sözünün geçmesini isteyen pek çok ülkenin hedefinde ise BRICS’e katılmak var. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin metropolü Johannesburg’da 15’incisi düzenlenen BRICS Zirvesi’nde, topluluk uzun süreden sonra genişleme kararı alındı, 1 Ocak 2024 itibarıyla, Arjantin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Etiyopya, İran, Mısır ve Suudi Arabistan olmak üzere altı ülke topluluğa katılacak ve 11 üyeli bir ekonomik güç merkezi doğacak.

Hemen hatırlatalım, kapıda şimdiden bekleyen 12 ülke daha var! Endonezya, Venezüela, Vietnam, Tayland, Cezayir, Bolivya, Mısır, Küba, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Komorlar, Gabon ve Kazakistan... Dahası da gelecek, zira toplamda 40 ülkenin bu topluluk içinde yer almaya sıcak baktığı biliniyor.

ADİL BİR PAYLAŞIM TALEBİYLE...

Zirveye ev sahipliği yapan Güney Afrika Cumhuriyeti Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa’nın topluluğu tanımlarken söylediği, “BRICS adil bir dünya, kapsayıcı ve müreffeh bir dünya inşa etme çabasında yeni bir sayfa açtı” cümlesi, aslında, gelişen ekonomilerin arayışlarının ve gelişmiş ekonomilere karşı ortak bir cephe içinde hareket etme isteklerinin özeti gibi... Tabii ki, her topluluğun oluşumunda olduğu gibi, BRICS’te de farklı yaklaşımlar, çıkarlar ve iç bloklaşmalar söz konusu. Söz gelimi, Çin ile Hindistan’ın başta jeopolitik sebeplerden kaynaklı pek çok sorunu var. Çin, BRICS’e daha fazla ülkenin katılmasını isterken, Hindistan üye sayısının sınırlı sayıda artmasından yana. Brezilya ve Güney Afrika Cumhuriyeti de Hindistan’a benzer bir tutum takınıyor. Yine bazı üyeler bazı ülkelerin üye olmasına destek verirken, bazıları rezerv koyabiliyor. Söz gelimi, Brezilya, Arjantin’in topluluğa katılması için bayağı bir çaba gösterdi. Arjantin’in Türkiye ile birlikte gelişen ekonomiler arasında krizi en derin yaşayan ülkelerden biri olduğunu herkes bilmesine rağmen... Rusya ve Hindistan ise Mısır’ın katılımı için bayağı bir çaba harcadı. Mısır’ın ekonomisinin de hiç parlak olmadığını biliyoruz. Ama mesele bugün değil, gelecek!

HASIMLARIN ÇIKAR BİRLİĞİ OLUR MU? GEREKİRSE OLUR!

Topluluğun yapısal açıdan genişlemesi sürecinde bazı sorunlarla karşılaşacağı kesin gibi... Öncelikle üç ülkeyle, Çin, Hindistan ve Rusya ile diğer ülkeler arasında ciddi bir ‘büyüklük farkı’ var. Ekonomik göstergeler açısından da öyle, askeri açıdan da, jeopolitik açıdan da... Eğer ki, amaçlanan ‘ortak çıkarlarda birleşmiş eşit ve bağımsız üyeler’ ilkesi hayata geçirilecekse, bunun için en çok çaba sarf etmesi gereken ülkeler bu üç büyük dev olmak durumunda. Bir diğer fark ise üyeler arasındaki refah düzeyi farkı. Bir yanda BAE, öbür yanda Etiyopya var söz gelimi! Yine kültürel bazı sorunlar yaşanması da çok mümkün. Farklı dinler, farklı etnik yapılar ve farklı geleneklerin ve davranışların bazı durumlarda can sıkıcı sorunlara dönüşmesi beklenebilir. Bu arada BRICS’e en çok ilgi duyan ülkelerin İslam ülkeleri olduğunu da belirteyim. Tüm bu sorunları çözebilecek bir harç var ve oldukça güçlü, bunu da söylemeden geçmeyeyim: Emperyalizme ve G7 ülkelerinin hegemonyasına karşı birikmiş tepki, hatta nefret! Bakınız Afrika’daki son gelişmeler... 

PİYASALARI DOMİNE EDEBİLECEK POTANSİYEL

Pek çok soruna karşın, BRICS’in genişleme kararının orta vadede küresel ekonominin ve siyasetin şekillenmesinde önemli bir etken olacağını belirtmek gerek. Yeni katılacak üyelerle topluluk, başta hidrokarbon ve hammadde kaynakları açısından çok daha güçlü olacak. Suudi Arabistan ve BAE’nin varlığı, Rusya’yı da hesaba kattığımızda, her iki piyasada BRICS’in oyun kurucu olmasının önünü açacak.
Bundan da önemlisi müthiş bir nüfus ve tüketime aç pazarlar söz konusu. Yine müthiş bir emek arzı ve çok yüksek bir üretim gücü... Aynı zamanda fiyat rekabetinde de çok ciddi bir avantaja sahipler. Teknoloji derseniz, o da en azından üç büyük topluluk üyesinde var. Belki her alanda gelişmiş ekonomilerle aynı düzeyde değil, ama pek çok yeni ekonomi sektöründe, özellikle Çin’in performansı ortada. Savunma sanayii alanında ise hem Rusya, hem Çin dünyanın liderleri arasında.

Bu salt küresel ekonomide oyun kurucu olmak anlamına gelmiyor, aynı zamanda küresel siyasette özgül ağırlığı sürekli artan bir güçten söz ediyoruz. 

KALKINMANIN FİNANSMANI İÇİN BİR İLK ADIM: NDP

BRICS, aynı zamanda adım adım, ama çok zekice yönetim sergileyen bir topluluk. Küresel ekonominin cazibe merkezi olmak için stratejik atılımlar yapıyor. Bunlardan biri ortak kalkınma bankası... Yeni Kalkınma Bankası (New Devolepment Bank-NDP), 2015 yılında BRICS üyesi beş ülke tarafından 100 milyar dolar sermayeyle kurulmuştu. Süreç içerisinde BAE, Mısır ve Bangladeş bu bankaya katıldı, Uruguay da bu bankaya katılmak için görüşmeleri tamamladı. NDP’nin başkanlığını, Brezilya’nın eski devle başkanı Dilma Roussef yürütüyor. Bankanın merkezi ise büyük olasılıkla gelecekte BRICS’in finans merkezi olarak göreceğimiz Şanghay’da. Şimdilik, NDP ortak bir kalkınma bankası olarak işlev görme amacıyla faaliyet gösteriyor. Çok etkin olduğunu söylemek için henüz erken. Ancak, daha zayıf gelişen ekonomiler açısından BRICS’in cazibesini artırdığı da bir gerçek. Topluluk genişledikçe, bankanın gücü de artacak ve üye ülkelerin kalkınmasında önemli bir finansal kaynak merkezi olabilir.

ORTAKPARA BİRİMİ HAYALİ İÇİN DAHA ZAMAN GEREK

Başta ABD olmak üzere, gelişmiş ekonomilerin en büyük kaygısı, 15’inci zirveden bir ortak para birimi kararı çıkmasıydı. Bu pek olası değildi ve olmadı da... Ama yine de dedolarizasyon süreci açısından önemli bir adım atılmış oldu. Ulusal para birimleriyle ticaretin yaygınlaştırılması kararı alındı.

Ortak para birimi için pek çok teknik ve siyasi adım atılması gerekiyor. BRICS henüz buna hazır değil. Bir de tabii ABD’nin böyle bir durumda nasıl saldırgan bir tutum takınacağı ortadayken, böyle riskli bir yola girmek için henüz erken.

Teknik meselelere gelince... Ortak para birimi için öncelikle ülkelerin bankacılık sistemlerini ortaklaştırması gerek, ki bu hiç de öyle kolay bir şey değil. E doğal olarak tıpkı Avrupa Merkez Bankası (ECB) benzeri bir merkez bankası kurulması da şart. Ekonomik açıdan bu kadar farklıklar taşıyan pek çok ülkenin tek bir para birimine geçmesi, pek çok olası krizi de getirebilir. 2008’de AB’nin güneyli üyelerinin euro sebebiyle yaşadığı zorlukları hatırlatayım örnek olarak...

DEDOLARİZASYON İÇİN EN GÜÇLÜ SEÇENEK

Bu zorlukların yanı sıra, bir de zorunluluklar var. Gelişen ekonomilerin önündeki en büyük engellerden biri küresel ticarette hâkim para biriminin ABD Doları olması. Bunun anlamı çok net, gelişen ekonomiler ne üretirse, ne ihraç ederse ABD’ye bir komisyon vermiş oluyorlar. Yine Rusya örneğinde olduğu gibi yaptırımlar karşısında bu sebeple ya savunmasız kalıyor ya da zarar görüyorlar. Ve artık dünyada bu dolar egemenliğinden bıkmayan pek nadir ülke var! Yuan tek başına dolara rakip olamaz, ama gelecekte ve uygun bir ortamda BRICS’in ortak para birimi, çok kalıcı bir dedolarizasyon etkisi yaratabilir. Büyük olasılıkla kısa vadede olmasa bile, orta vadede dolar böyle bir sınavla karşı karşıya kalacak.

GÜCÜ RAKAMLARDA GİZLİ!

Çünkü BRICS yeni katılımlarla birlikte müthiş bir ekonomik güce dönüşüyor. Eğer ki topluluk daha konsolide olursa, bu güç dünyayı sarsacak seviyeye gelebilir. 2023 itibarıyla, halihazırdaki BRICS ülkelerinin toplam GSYİH’si 27.67 trilyon dolar. 2028 yılında bu rakamın 38.57 trilyon olacağı öngörülüyor. Yeni katılacak ülkeler de hesaba katıldığında bu rakam, 2023 için 33.5, 2028 için 46.3 trilyon dolar olacak. Üstelik büyüme oranları da gelişen ekonomilerin çok daha üzerinde. Ekonomik, siyasi ve askeri açıdan emeklemeyi bitirip ayağa kalkmaya hazırlanan bir topluluktan söz ediyoruz. Ve bu gelişen ekonomiler birliği küreselleşmeye mecbur, ama bu şartlarda bir küreselleşmeye değil! Birleşip küresel ekonominin kurallarını değiştirmek için geliyorlar.