Boğaziçi'nde direniş 537’nci gününde

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin her gün rektörlük binasına sırtlarını dönerek yaptıkları eylem 366’ncı, atamalara karşı direniş ise 537’nci gününe girdi.

Fotoğraf: Can Candan
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Boğaziçi Üniversitesi'nde 2 Ocak 2021'de Prof. Dr. Melih Bulu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından rektör olarak atanmasıyla başlayan protestolar, Bulu'nun görevden alınmasının ardından da devam ediyor. Direnişin 537’nci gününde Boğaziçili akademisyenler bir araya gelerek rektörlük binasına sırtlarını döndüler ve Bulu'nun ardından rektörlüğe atanan Naci İnci'yi protesto ettiler.

Direnişin 77’nci haftasında yayımlanan bilgi notunda şu ifadelere yer verildi:

"Bugün 24 Haziran 2022, Cuma. Boğaziçi Üniversitesi’nde direnişin 1. yılı doldu ve 77. haftasına girildi. Bugün direnişin 537. günü!

‘Naci İnci’nin ilgili kurullarının hiçbiri muhatap alınmadan, kurum iradesi hiçe sayılarak şeffaf olmayan bir şekilde Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının üç yüz ikinci, 30 Temmuz günü gerçekleştirdiğimiz destek oylamasında akademisyenlerin yüzde 95 oranında rektör adaylığına karşı olduğu açıklanan İnci’nin Matematik Bölümü tam zamanlı öğretim üyesi Mohan Ravichandran’ı hiçbir gerekçe göstermeden dönem ortasında görevden almasının ise iki yüz yirmi birinci günü!!!’

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri haftanın her iş günü olduğu gibi bugün de 12:15’te #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz diyerek arkalarını 366’ncı kez rektörlük binasına döndüler.

Akademisyenler nöbet boyunca ellerinde “Kabul Etmiyoruz”, “Vazgeçmiyoruz” ve “Özerk, Özgür, Demokratik Üniversite” yazan dövizler taşıdılar.

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri 366’ncı nöbetlerinin ardından haftanın her son iş gününde olduğu gibi haftalık açıklamalarını okudular.

Açıklama metninde şu ifadelere yer verildi:

Bugün 24 Haziran Cuma. Nöbetimizin 366., direnişimizin 537. günündeyiz. Sizlere basının hâlen alınmadığı, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz.

Geçen hafta üniversitemizde siber güvenlik konusunda büyük bir skandal yaşanmıştı. Boğaziçi Üniversitesi Bilgi Teknolojileri Kurulu üyesi olan dört hocamız; öğrenci, mezun, akademisyen ve idari personelin kişisel bilgilerinin bulunduğu dört veri tabanının habersiz ve onaysız bir biçimde özel bir şirketin erişimine açıldığını tespit etmişti. Üstelik diğer bir şirkete, daha büyük güvenlik sorunlarına yol açacak şekilde Bilgi İşlem Merkezindeki sunucuların yönetici şifresinin verilmek üzere olunduğunu ortaya çıkarmışlardı. Bunun üzerine rektörlük tarafından panik ve aceleyle hocalarımızın kurul üyelikleri sonlandırılmış, ilgili kurul lağvedilmiş, ardından hukuksuz bir şekilde yürütülen disiplin soruşturmasına dayandırılarak hocalarımız okuldan üç ay süreyle uzaklaştırılmıştı. Kurumun güvenliğini korumak ve siber altyapısının sorunsuz işleyişini sağlamak için çalışan ilkeli, alanlarında liyakat ve itibar sahibi bu dört saygın akademisyenimiz, güdümlü yayın organları ve mecralar tarafından yalan haberlerle linç edilmeye çalışılmış, itham ve iftiralarla hedef gösterilmişti. Oysa ki aynı günlerde, söz konusu şirketlere danışmanlık ihalesi veren merkezin bağlı olduğu daire başkanının, sekiz sene önce bir rüşvet operasyonunun şüphelisi olduğu; rüşvet almak ve vermek suçlamasıyla tutuklanıp üç ay sonra tahliye edildiği ortaya çıktı.

Bu rezaletler silsilesinde bu hafta bir gelişme daha yaşandı. Gayrimeşru yönetim, şeffaf bir soruşturmanın yapılabilmesinin gereği olarak istifa etmek yerine yine güvenlikçi bir refleksle hareket etti. Üniversite bileşenlerine rektörlük tarafından gönderilen bir e-postada hocalarımız hakkında başlatılan soruşturma sürecinde İstanbul Emniyeti birimlerinden inceleme talep edildiği ve kritik sunucuların konfigürasyon yedeklerinin emniyet birimleri tarafından da yedeklendiği bildirildi. Bu çerçevede emniyet birimlerine, kimlere ait hangi bilgilerin verildiği bilinmediği gibi bu bilgilerin ne süreyle ve hangi koşullarda korunacağına dair bir açıklama da yapılmıyor. Dolayısıyla meşru bir idarenin temel yükümlülüğü olan şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesiyle açıkça çelişen bu otoriter ve güvenlikçi adımın kişisel ve kurumsal haklarımızı ihlal ettiğinden endişe duyuyoruz. Kullanıcıların onayı alınmadan kişisel verilerin paylaşılmasının Kişisel Verilerin Korunması Kanununa göre açık bir suç olduğunu hatırlatıyor, bu konuda adli süreçleri başlatarak haklarımızın sonuna kadar takipçisi olacağımızı bir kez daha beyan ediyoruz.

Her hafta olduğu gibi süregiden hukuksuzluklara dair yaptığımız çağrımızı yineliyoruz:

Üniversitedeki gayrimeşru uygulamalar bir an önce sona ermelidir. Üniversitemizdeki tüm fakülte dekanları, enstitü müdürleri ve yüksek okul müdürü seçimle göreve gelmeli ve seçilmiş kurullarla denetlenebilmelidir. Şeffaf ve demokratik yollardan belirlediğimiz ve haksızca işlerine son verilen dekanlarımız bir an önce görevlerine iade edilmelidir. Atama ve yükseltme kriterleri hiçe sayılarak, bölüm ve fakültelerin onayı alınmadan, tepeden inme kararlarla yapılan tüm atamalar gayrimeşrudur, geri alınmalıdır. İşlevsizleştirilen Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi ve Cinsel Tacizi Önleme Koordinatörlüğü işinin ehli çalışanlarıyla birlikte bir an önce tekrar faal hâle getirilmelidir. Gayrimeşru yönetim tarafından gerekçesiz şekilde el konulan İstanbul Matematiksel Bilimler Merkezi binası eski işlevine kavuşturulmalı, yeniden araştırmacıların kullanımına sunulmalıdır. Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimlerin istifasını talep ediyoruz. Fakülte ve bölüm kararları yok sayılarak işine son verilen ve dersleri iptal edilen meslektaşlarımızın haksızca uzaklaştırıldıkları işlerine iade edilmelerini, ayrıca öğrencilerimiz, akademik ve idari personelimiz hakkında mesnetsiz gerekçelerle açılmış tüm disiplin soruşturmalarının geri alınmasını bir kez daha talep ediyoruz. Üniversitemizi yılmadan ve kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz.

Türkiye’de özgür, özerk, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar,

Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz." (HABER MERKEZİ)