YAZARLAR

Bob Marley: Bir aşk, bir ideal

"Bob Marley: One Love" filmi, Bob Marley’i ve temsil ettiği değerleri hatırlamak ve onu layığıyla anmak için güzel bir fırsat! Film, politik ve sosyal alt metni, akıcı hikayesi ve özellikle Bob Marley rolünde Kingsley Ben-Adir ve Rita rolünde Lashana Lynch’in performansları açısından izlenmeyi fazlasıyla hak ediyor.

Birkaç hafta önce gösterime giren "Cem Karaca’nın Gözyaşları" filmi ve sonrasında yaşanan olaylar hala hafızamızda tazeyken, bu hafta sinema salonlarımıza ulaşan başka bir 'biopic', yine çok önemli, bir sembol haline dönüşmüş ve yeni bir müzik akımının öncülerinden biri haline gelmiş bir ismin hayatına ışık tutuyor: Bob Marley!

Freddie Mercury’den Elton John’a, Elvis Presley’den Whitney Houston’a giden etkileyici (Hollywood’dan çıkan) 'biopic'ler listesinde gözümüze çarpan ortak özelliklerden biri, bu filmlerin ele aldıkları sanatçının hayatının büyük kısmına ve tabii ki müzikal kariyerlerinin önemli 'dönemeçlerine' dikkatle eğilmeleri…

Genelde her biri kısa sekanslarla da olsa konu edindikleri sanatçının çocukluk dönemine şöyle bir 'dokunuyor', yükselişine, 'zirvede kalmasına' ve eğer yaşanıyorsa 'düşüşüne' önemli bir yer ayırıyor ama bunu yaparken de ele aldığı her ismin 'çalkantılı' özel hayatına girmekten de kaçınmıyordu.

Bilindiği üzere Jim Morrison, Janis Joplin, Kurt Cobain veya en son Amy Winehouse gibi birçok isim, bu hızlı 'yükselişi' kaldıramamış ve kendilerini çok hareketli bir gece hayatı, alkol ve ağır uyuşturucu 'girdabında' bulup çok erken yaşta aramızdan ayrılmıştı. Elton John veya Ray Charles gibi isimler ise bu 'dibe vurmaktan' bir şekilde kurtulup uzun bir yaşam sürdüler ve bazıları sürmeye devam ediyor.

"Bob Marley: One Love" filmine dönecek olursak: Film, hem Bob Marley’in kısa yaşamının (aramızdan ayrıldığında sadece 36 yaşındaydı) ağırlıkla 1976-1978 yılları arasındaki kısa kesite odaklanarak benzerlerinden ayrışıyor. Üstelik Marley’in ülkesinde yani Jamaika’daki 'çalkantılı' dönemi de gözler önüne sererek sanatçının müzik dışında neleri başardığının ve belki de niye bu kadar unutulmaz bir isim haline geldiğinin altını çiziyor.

‘RASTA’ VE İNANÇ!

Bilindiği üzere günümüzde 'rasta', daha çok özellikle Afro-Amerikalıların kullandığı ve ilham kaynağını büyük bir ihtimalle Bob Marley’den almış olan bir saç şeklidir. Bu saç şekli, kullanan kişi hakkında sosyal sınıfından karakterine kadar birçok konuda 'ipucu' verebilir. Marley ise bunu bir imaj yaratmak veya karizmatik görünmek amacıyla değil, bir inanç üzerinden yapıyor. Genelde 'biopic' filmler işledikleri karakterin dini ve inanç kısmına pek girmezken bu film buna önemli bir alan ayırıyor. Film, Marley’in bu saç şeklinin ait olduğu 'Rastafarianizm' dininden kaynaklandığını gösteriyor. Ayrıca şarkılarında dile getirdiği 'Joh' (onların dininde Tanrı) kelimesi de bu dine bir gönderme yapıyor. Daha doğrusu film belki bunu kullanıyor ama başkarakter değil. O, zaten öyle!

Ama bu 'inanç' senaryoda bir ekstra bilgi veya detay gibi durmuyor. Aksine bu din ve inanç Marley’in hayat felsefesini açık bir şekilde ortaya çıkarıyor ve hikayeyi şekillendiriyor. Marley’in 'Reggae' türünü yaratması ve geliştirmesi, ülkesi Jamaika’ya ve orada yaşanan olaylara dair duyarlı bakışı ve ne yazık ki onu erken yaşta aramızdan koparan hastalığı sırasında yaptığı (dinsel) 'tercih' gibi bütün ana olaylar bu inanç doğrultusunda biçim alıyor

Marley’in ve arkadaşlarının amiyane tabirle sık sık 'ot içmesi' bahsettiğimiz diğer 'biopic' filmlerdeki başkarakterlerin mücadele etmek zorunda kaldığı ağır maddelerden biri değil. Diğer filmlerdeki karakterler kokain, eroin gibi çok ciddi uyuşturucu veya alkol bağımlılığıyla boğuşuyorlar ve hayatta kalsalar bile yaşamları adeta bir 'kabus' döneminden geçiyor. Marley ise bu hafif uyuşturucuları hayat tarzının bir 'öğesi' gibi kullanıyor ve bunlar asla sanatçının yaratması veya üretmesinin önünü tıkamıyor.

GET UP, STAND UP!

Bob Marley’in özel hayatı ve müzikal kariyeri yanında hikayenin politik bir yanı da var: 1976 yılında, yani Bob Marley’in kariyerinin yükselişte olduğu senede Jamaika çok karışık ve tehlikeli bir durumdaydı. İki siyasi parti iktidara gelmek için amansız bir yarıştalardı ve amaçlarına ulaşmak için her türlü suçu işleyen sokak çetelerini kullanmaktaydı. Çoğunlukla şehrin 'varoş' kesimlerinden çıkan bu çeteler ortamda çok ciddi bir tahdit havası estiriyorlardı. Burada da, filmin başlarında Marley, eşi ve yakın bir arkadaşı bu grupların saldırısına uğruyor ve ciddi bir şekilde yaralanıyorlar. Tabii ki bu saldırın travmasını uzun süre yaşayan ve sonrasındaki Londra döneminde ülkesinde yaşanan bu sivil savaşa duyarsız kalmayan Bob Marley ülkesinden ayrıldıktan birkaç sene sonra dönerek bir 'barış' konseri vermek istiyor. 1978 yılında verdiği 'One Love' konseri, büyük bir başarı kazanıyor ve hatta konserin sonunda (arşiv görüntülerinden de gördüğümüz üzere) Marley rakip iki parti liderleriyle birlikte ellerini kaldırıyor ve bir 'barış' havası estiriyor.

Ama bizce burada çok önemli bir nokta var: Bob Marley’in bu eyleminin amacı iki siyasi partiyi ortak bir noktada buluşturmak değil, bu partilerin kullandığı suç çetelerine karşı halka toplumsal bir bağış çağrısı yapmak!

Aslında bu açıdan Bob Marley’in bir başka büyük sanatçı Bob Dylan’la arasındaki paralelliği gözlemleyebiliriz: Her ne kadar ikisinin de savunduğu şeyler farklı olsa da, ikisi de yaşadıkları dönemlerdeki siyasi direnişlere bir aktivist olarak değil müzikleriyle destek sağlamışlardı.

Her 'biopic' filmdeki asıl beklentilerimizden biri de karşılığını buluyor: Bob Marley’in birçok unutulmaz şarkısının ve özellikle onu iyice dünyaca tanıtan ünlü 'Exodus' albümünün yaratılış sürecine tanık oluyoruz. Aynı şekilde Marley’in tek aşkı ve vokalisti, yoldaşı, eşi Rita ile olan sekanslar da özenli bir dille anlatılmış…

Sonuçta sanatçısının nispeten kısa bir dönemini anlatsa da "Bob Marley: One Love" filmi, Bob Marley’i ve temsil ettiği değerleri hatırlamak ve onu layığıyla anmak için güzel bir fırsat! Film, politik ve sosyal alt metni, akıcı hikayesi ve özellikle Bob Marley rolünde Kingsley Ben-Adir ve Rita rolünde Lashana Lynch’in performansları açısından izlenmeyi fazlasıyla hak ediyor. Marley’in klasikleşmiş bir sözüyle bağlayarak bitirelim: bu film karşısında 'Get Up, Stand Up'!


Kerem Bumin Kimdir?

1976 yılında Paris'te doğdu. 1994 yılında İzmir Özel Saint-Joseph Lisesinden mezun oldu. 1996-2000 yılları arasında Strasbourg Sosyal Bilimler Fakültesinde (USHS) Tarih ve Edebiyat bölümlerinde okudu. Ardından 2000 yılında İstanbul'a geri dönüp 2004 yılında Bilgi Üniversitesi Sinema/ Televizyon bölümünden mezun oldu. 2004 yılından itibaren çeşitli uzun ve kısa metrajlı sinema filmlerinde ve Belgesel filmlerde yardımcı yönetmen olarak görev aldı. Semih Kaplanoglu'nun 'Süt' adındaki sinema filminin ekibinde yer aldı. Son birkaç yıldır Yunan yönetmen Angelos Abazoğlu ile birlikte, Arte kanalı için Belgesel filmler üzerinde çalışmaya devam ediyor . Gazete Duvar'da sinema filmleri üzerine eleştiriler yazıyor .