Köpeklerle sadece 'dost' değilmişiz!

Yeni sonuçlanan bir araştırma, insan ve köpek mikrobiyomlarının, düşünülenden çok daha fazla ortak özelliğe sahip olduğunu ortaya koydu. Binlerce yıllık dostluk sonucu, iki türün bağırsaklarındaki mikrobik hayat da birbirine benzemiş gibi görünüyor.

Google Haberlere Abone ol

Kat Eschner*

Köpeklerle olan (samimi) ilişkimizin göstergesi, aslında, bağırsaklarımızın derinlerine dek uzanıyor. ‘Microbiome’ adlı dergide yayınlanan yeni bir çalışma, mikrobiyomlarımızın**, hem köpek hem de insanlarda görülen kilo kaybı konusunda dikkat çekici oranda benzerlikler taşıdığını gösteriyor.

Araştırma ekibinin başkanı Luis Pedro Coelho, köpek mikrobiyomları üzerinde gerçekleştirilen çalışmanın kendi başına büyük bir önem taşıdığını ifade ediyor. Netice olarak, köpekler insanlar açısından önemli bir yardımcı konumunda ve kimi zamanda bir laboratuvar deneğidir. Tıpkı domuz ve fareler gibi mikrobiyom çalışmalarında köpekler de insanlarla karşılaştırılıyor; onlar da araştırmalarımızda bir öncelik taşıyorlar çünkü üzerlerinde çalışıyoruz.

DOMUZLARDAN VE FARELERDEN DAHA BENZER

Ancak bu son araştırma, beklenmedik bir bulguyu da ortaya çıkardı: Köpek bağırsaklarında yaşayan mikroorganizmalar, bizim içimizde yaşayan mikroplara, domuzlarda veya farelerde bulunanlardan daha çok benziyor. Bu durum, köpeklerin, insan beslenmesine ilişkin araştırmalarda yaygın biçimde kullanılan diğer türlerden daha iyi bir özne olabileceğini akla getiriyor.

Köpek mikrobiyomu, “insanda bulunanlarla aynı türden bakterilerin bazılarını” barındırıyor ve ”Coelho,“ancak farklı türden” olduklarını ifade ediyor. Araştırmacılar karşılaştıkları bulgudan ötürü şaşkındı; Coelho’nun söylediği kadarıyla, aslında beklenen şey, köpeklerin sahipleriyle yalnızca birkaç bakteri türünü paylaşmasıydı. Ancak bunun yerine, birbiriyle kuzen olabilecek bir bağırsak florasıyla karşılaştılar.

Avrupa Moleküler Biyoloji Laboratuvarı ve Nestlé Purina Araştırma Merkezi’ndeki araştırmacılar, çalışmada, 32 Beagle ve 32 Labrador Retriever’dan oluşan denekler kullandılar. Her bir cinsin üyelerinin yarısı aşırı kiloluyken, diğer yarısı sağlıklı bir ağırlığa sahipti. Dört hafta süresince tüm köpekleri aynı Purina diyetiyle beslediler. Ardından, her bir hayvanın bağırsak florasının o anki yapısına ulaşmanın en kolay yolu olarak kaka örneklerini topladılar. Bunun ardından, köpekleri rastgele oluşturulan iki kümeye ayırdılar. Bir grup yüksek protein ve düşük karbonhidratlı bir diyetle, diğer grupsa tam tersi bir diyetle beslendi. Geçen dört haftanın ardından, yine bir kaka tahlili yapıldı.

Bilim insanları, daha sonra, hayvanların bağırsaklarında yaşayan mikrop çeşitlerini tespit edebilmek amacıyla bu iki anlık görüntüde elde edilen DNA’yı dizilimini incelediler. Tespit ettikleri şeylerden biri, vücudu kilolu olmayan köpeklerin mikrobiyomlarının, aşırı kilolu köpeklerden çok daha az değiştiği oldu. Bu önemli bir husus; çünkü “sağlıklı” bir köpeğin mikrobiyomunun nasıl davranması gerektiğine ilişkin bir kanıt sunuyor. Ancak, Chicago Üniversitesi’ne bağlı olarak çalışmalar yürüten ‘Microbiome Merkezi’nde bir araştırmacı olan Jack Gilbert, insan ve köpek mikrobiyomları arasındaki ilişkiye dair bulguların, bir haber değeri olduğunu ifade ediyor. Gilbert doğrudan bu çalışmanın içerisinde değildi; fakat, Purina adlı ürün için bilimsel danışmanlık yapıyor.

Araştırmacılar, “köpekler, modern insanın tarihinde erken dönemlerde evcilleştirilmiş ve insanlarla sıkça aynı gıda kaynaklarını paylaşmıştır,” diye belirtiyorlar. Bu (yakın) ilişki, günümüzde köpeklerin sindirim sistemlerinin insanlarınkine benzemesinin bir sebebi olarak gösteriliyor. Ayrıca, birbirimize benzemeyi sürdürüyoruz; köpeklerde görülen obezite oranları, bizimkiyle paralel biçimde artıyor.

YALNIZCA KÖPEKLERİ DEĞİL, İNSANLARI DA İLGİLENDİRİYOR

Tıpkı insan mikrobiyomları hakkında gerçekleştirilen araştırmaların önemli olması gibi, bu sonuçlar da köpek maması üreticilerinin formüllerine ilişkin yaklaşımlarını etkileyebilir; Coelho’nun aktardığına göre, (araştırmalar) köpeklerimizin daha iyi bir sindirim sağlığına kavuşmasına yardım ediyor. Ve türler arasında bağırsak florasının büyük bir kısmı benzer olduğundan, köpekler, insanların beslenmesine ilişkin araştırmalar hususunda şu an kullanılan domuzlardan ve farelerden daha isabetli bir özne olacak ve gözlemsel diyet çalışmalarında daha ayrıntılı bulgulara ulaşmamızı sağlayabilecekler. İnsanlara ilişkin diyet çalışmalarında, araştırmacıların insanları aylar boyunca aynı şeylerle besleyememesi gibi bazı zorluklar mevcut.

Gilbert, “Bir köpeğin beslenme biçimini, bir insana yapabileceğinizden çok daha sıkı denetleyebilirsiniz,” diyor. Aynı durum domuzlar ve fareler için de geçerli; fakat köpek mikrobiyomunun insanlarınkine benzer olması, bazı diyetlere verdikleri tepkileri araştırmak noktasında, en iyi neticeleri sunabilecekleri anlamına geliyor.

Gilbert, bunun beklenmedik bir ilişki olduğunu söylüyor. Neticede, “domuzlar, insanlarınkine çok benzeyen bir bağışıklık sistemine sahip” ve her ikisi de mikrobiyomu şekillendiren bir özellik olarak, köpeklerden daha fazla omurgaya sahipler. Buna karşın, domuzlara kıyasla, köpeklerin bağırsakları bizimkine daha fazla benzer. Köpeklerin ve insanların mikrobiyomlarının ne oranda benzer olduğu henüz tam anlamıyla bilinmiyor. Şu an için söylenebilecek şey, köpeklerle olan tarihi ilişkimizin bir sarılmadan veya bir sopa getirme oyunundan çok daha fazla fayda sağlayabilecek olduğudur.

* Yazının aslı  Popular Science sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)

** Mikrobiyom, vücudumuzda bulunan trilyonlarca mikroorganizmanın bütününe verilen isimdir. Bir insanın vücut ağırlığının yaklaşık 2 kilogramını oluştur ve sağlık açısından büyük bir rol oynar.