Mete Atatüre: 'Kuantumla zihin kontrolü olmaz, delirtmeyin beni'

"Işık seviyesinin gürültü ölçümü"nü yapan Prof. Dr. Mete Atatüre'den 'kuantum fiziğine spritüel yaklaşım' yanıtı: Kuantumun zihin kontrolüyle kesinlikle alakası yok. Delirtmeyin beni!

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Cambridge Üniversitesi'nde kuantum fiziği üzerine çalışan Prof. Dr. Mete Atatüre'nin adı yapılması uzun yıllardır imkansız kabul edilen "ışık seviyesinin gürültü ölçümü"nü başarması sayesinde duyuldu. Atatüre'nin bu büyük başarısı önde gelen bilim dergilerinde de yer aldı. Posta gazetesinden Funda Duru'ya bir röportaj veren Mete Atatüre Türkiye'de bilim yapmak ve beyin göçüyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Mete Atatüre'ye yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:

Işık seviyesinin gürültü ölçümü ne demek?

Kuantum fiziğine göre gürültü, sinyalin şiddetinden bağımsız olarak arka planda hep vardır. Bu yüzden hiçliğin gürültüsü olduğunu iddia edebiliyoruz.Gürültü, sinyalin oynak olması demektir. Denizdeki dalga gibi... Deniz dalgalıysa derinliği değişir. Bu oynamaya gürültü diyoruz. Aslında buradaki gürültünün sesle bir alakası yok.

Bu buluştan sonra hayatınızda neler oldu?

Eskiden çalışmalarımı kendi kendime yapıyordum. Türkiye’de adım pek bilinmezdi. Buluşumuz İsrail’de, Amerika’da, Fransa’da, Almanya’da haber oldu ama Türkiye’de tesadüfen öğrenildi. Haberi olduktan sonra fizik okumak isteyen birçok Türkiyeli öğrenci bana yazdı. Çoğu öğrenci ailesinin fizik okumalarını istemediğini yazıyor.

TÜRKİYE’DE BİLİM YAPMAK ÇOK ZOR!

Çünkü ya mezun olamıyorlar ya da fizik alanında çalışma ortamı yeterince güçlü olmadığı için başka işler yapmak zorunda kalıyorlar.

Türkiye’de sadece 19 üniversitede fizik eğitimi var. Üniversite sayısı arttı ama fizik bölümü sayısı azaldı. Araştırmalara çok destek verilmesi gerekiyor. Bu bağlamda Türkiye’de bilim yapmak çok zor! Üniversite sadece mesleki bir kurum olmamalı. Cambridge Üniversitesi’ndeki fizik mezunlarının yüzde 40’ı başka işler yapıyor. Hayatlarını fizik okumaya adamak zorunda değiller. Fizik okumanın analitik düşünme, problem çözücülük gibi artıları var. Bu eğitimi alan insanlar pek çok dalda başarılı olabilirler.

Birçok çocuğa fizik dersi ve laboratuvar kabus gibi geliyor.

Küçük yaştayken ben de laboratuvarları sevmezdim. Çünkü “Şunu yap!” denirdi. Çocuğunu parka götüren anneler “3 kez salıncağa binip, geleceksin” demiyor. Laboratuvarda kendi seçtiğim şeylerle oynamak farklı bir serüven.

İngiltere’den Türkiye’ye bakınca nasıl bir ortam görünüyor?

Şu andaki yapı çoğulculuğa fırsat vermiyor. Çok polarlı olmamız gerekiyor. Hem farklı fikirlerin barınabildiği hem de yeni yaklaşımların üretilebildiği bir ortam olması gerekiyor. Şu anki durum kontrol etmeye dikte etmeye yönelik. Hiyerarşik yapılar bence özellikle üniversitelerin ruhuna aykırı.

TÜBİTAK’ın reddettiği projelerin uluslararası arenada derece almasına ne demeli?

TÜBİTAK sıkıntılı bir süreçten geçti. Ana misyonuna geri döndüğü zaman böyle sorunlar ortan kalkar. Ben öğrenciyken olduğu haline dönse bile yeter. 1992-1996 yılında TÜBİTAK’tan burs almıştım. Üniversite sınavında ilk 500’e giren ve temel bilim okuyanlara TÜBİTAK burs veriyordu.

Size ‘Türk Einstein’ demeleri can sıkıcı değil mi?

Kadın olsaydı “Türk Marie Cruie”, futbolcu olsaydı “Türk Zidane” diyeceklerdi. İyi niyetli tabii ki, ama yine de artık bu benzetmelerden kurtulmamız gerekiyor. Ben hiçbir şeyin versiyonu değilim. Kendi halimde Mete’yim.

Laboratuvar dışında nasıl bir hayatınız var?

Hafta sonları dahil her gün çalışıyorum. Sadece bir gün az çalışıyorum. O da tatilimsi bir şey oluyor. Haftada üç film izlerim. Kürek ve bisiklet en sevdiğim iki spor. Biraz da akordeon, ukulele ve gitarla oynuyorum. İyi bir müzik dinleyicisiyim. Ay fotoğrafları çekiyorum, yeri ayrıdır bende Ay’ın. Her akşam mutlaka gökyüzüne bakarım.

Ne kadar uyuyorsunuz?

Her şeye zaman yetmediği için uykudan kesiyorum. Genelde 4-6 saat arası uyuyorum.

STEPHEN HAWKING’LE AYNI ÜNİVERSİTEDE...

Stephen Hawking’le aynı üniversitede çalışıyorsunuz. Hiç karşılaştınız mı?

Buraya ilk geldiğimde bir bankta oturup, broşürlere bakıyordum. O sırada yanımdan geçti. Sadece bakıştık. Okula eskisi kadar gelmiyor. Oradan kalkınca da karşımda Brian David Josephson’ı (Nobel ödüllü fizikçi) gördüm. Onunla daha çok iletişim halindeydim.

Stephen Hawking, "İnsanoğlunun saldırganlığı nükleer savaşlara yol açabilir. Böylece medeniyet sona erer ve insanlık biter. İnsanlar başka gezegenlerde koloni kurarak soylarını devam ettirebilirler"demişti. Sizce haklı mı?

Başka bir gezegende yaşamamız gerektiği için değil de sadece gidip gidemeyeceğimizi merak ettiğim için bile denemeye değer. İnsanı doğadaki diğer canlılardan farklı yapan birebir ihtiyacı olmayan şeyleri de merak etmesidir. Biraz daha doğru hareket edebilirsek dünya herkese yeter.

Başka bir galakside hayat olduğuna inanıyor musunuz?

Evren o kadar büyük ki olmama olasılığı çok düşük. Carl Sagan, “Eğer tüm evrende yaşam sadece Dünya’da varsa, bu çok büyük bir yer israfı olurdu” demiş.

Bilim insanlarının genelde Tanrı’yla araları iyi değildir. Sizce neden?

Bilim insanları kuşkucudur ve sebep arar. Cevap ararken ilk gidilen yer din olmuyor. Dine gelene kadar doğayı ve hayatı birçok araçla anlayabiliriz. Tüm bunlardan sonra inanç olarak nerede duracaklarına karar veriyorlar. Nobel ödülü alıp her Pazar kiliseye giden bilim insanları var. Tamamen reddetmiş olan da...

Bilimsel buluşların negatif tarafı da var.Albert Einstein “3. Dünya Savaşı’nda hangi silahların kullanılacağını bilmiyorum ama 4. Dünya Savaşı’nda taş ve sopalar olacağını biliyorum” demişti.

Her bilimsel buluşun hem iyi hem de kötüye kullanılma olasılığı var. Nükleer enerji de üretebilirsiniz silah da...Bilimin iyi kötü demeden var gücüyle bir şeyleri bulmaya çalışması gerek. Sonrasını devlet, uzmanlar ve hatta sivil toplum örgütlerinin ortak geliştirdiği politikalar belirlemeli.

Siz İngiltere’de yaşıyorsunuz, Aziz Sancar Amerika’da. Bunun bir cevabı ya da sorusu olması gerekiyor.

Yıllarca beyin göçü olmaması gereken ama var olan bir problem olarak varsayıldı. Beyin göçü olmalı. Bazıları ülkelerine geri dönmeli. Bence Türkiye’nin beyin göçü alması gerekiyor. Sadece Boğaziçi ve Bilkent’e birkaç Erasmus öğrencisi gelmemeli. Türkiye’de bu heterojen ortamı yaratmalıyız.

AMY WINEHOUSE’UN HAYLAZ KEDİSİ!

Mietzi’yle (kedisi) yollarınız nasıl kesişti?

Amy Winehouse öldüğünde kedisini Mietzi’nin sahibi almış. Amy’nin kedisi Mietzi’yi hırpalamaya başlamış. Adam da Mietzi’den vazgeçip, bir sanat merkezine bırakmış. Onu bırakıldığı sanat merkezinden edindim.

Görünmezlik pelerininiz olsa kimin laboratuvarına girip, çalışmalarını izlerdiniz?

Laboratuvar olarak yelkenli bir gemiyi seçmiş olan Charles Darwin’i izlemek isterdim. Evrim gerçekten inanılmaz güçlü bir bilimsel olgu ve onun fark edildiği o sürece tanıklık etmeyi çok isterdim.

Dünya üzerinde tek bir şeyi değiştirme süper gücünüz olsa bu ne olurdu?

İnsanların nefes almak, yemek içmek kadar sorgulamayı ve kanıt olmadan inanmamayı da aynı doğallıkla yapabilmelerini isterdim.

BİLİMDEN EMEKLİ OLUNMAZ

Koskoca evren hâlâ bir sürü sır saklıyor. Hiçbir zaman her şeyi bilemeyecek olmamız sizi rahatsız etmiyor mu?

Aksine çok eğleniyorum. Koca bir bulmacanın henüz başındayız. Bilimden emekli olunmaz. 93 yaşında olup da okula gelen profesörlerimiz var. O iştah bitmez.

“Kuantum fiziğinin beddua ve zihin kontrolü ile bir alakası yoktur” demiştiniz. Kuantum fiziğine spritüel açıdan yaklaşılmasının kaynağı sizce ne?

Kuantum fiziğinde geçen kavramlar ve terminolojinin yanlış algılanması ve yorumlanması olarak düşünüyorum. Atomik boyutlarda gözlenen kuantum özelliklerini mikroskobik objelere yaydığımızda o işin tamamen felsefesi oluyor. Bir şiirden esinlenip, bilim yapmak gibi... Kuantumun zihin kontrolüyle kesinlikle alakası yok. Delirtmeyin beni!

Nobel ödülünü önemsiyor musunuz?

Nobel almak güzel bir şey ama kimse ödül almak için çalışmaz. İşimi tutkuyla yapıyorum. Artık bilim ekip halinde yapılıyor. Bir kişiye verilen ödüller süreci yansıtmıyor.

Hayatınızda iz bırakan üç

Prof. Dr. Mete Atatüre'nin sevdikleri...

Kitap:

Franz Kafta – Mavi Oktav Defterleri

Fyodor Dostoyevsky – Yeraltından Notlar

Ursula Le Guin – Yerdeniz Büyücüsü

Film:

Cinema Paradiso

Eagle vs. Shark

Mulholland Drive

Şarkı:

Dead Kennedys – Well-Paid Scientist (Bu şarkının sözleri, doktora yaptığım yıllarda duvarımda asılıydı. Bana neden bilim yaptığımı hatırlatsın diye...)

Bad Religion – Modern Man

Tom Waits – I’ll be Gone

Sanatçı:

Joan Miro

Man Ray

Felicien Rops

Bilim adamı:

Robert Oppenheimer

Richard Feynman

Maria Goeppert Mayer

Mete Atatüre kimdir?

Prof. Dr. Mete Atatüre lisans diplomasını TÜBİTAK bursuyla okuduğu Bilkent Fizik Bölümü'nden aldı. Boston Üniversitesi Kuantum Görüntüleme Laboratuvarı’nda doktora yapan Mete Atatüre 2002-2007 yılları arasında Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü Kuantum Fotonik Grubu’nda Ataç İmamoğlu ile çalıştı. 2007 yılından beri Cambridge Üniversitesi Cavendish Laboratuvarı’nda öğretim üyesi görevini sürdüren Atatüre 2011 yılında Profesör olmaya hak kazandı. Mete Atatüre, ışık seviyesinin gürültüsünü ölçmeyi başararak bilim dünyasında adını duyurdu.