YAZARLAR

Belfast: Estetik ve nostaljik

Kenneth Branagh’ın yönettiği "Belfast", İrlanda’nın politik gerginliğini arka planda tutup bir büyüme hikâyesinden küçük bir kesit sunarken kuşkusuz İrlanda’nın İngiltere elinden yaşadığı zulme doğrultmuyor kadrajını. Ailesiyle göç ettiği İngiltere’nin Protestan İrlandalılara sağladığı imkanlarla büyümüş bir çocuğun geçmişine estetik bir selam yolluyor.

27 Mart Pazar günü açıklanacak 94. Oscar Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Özgün Senaryo dahil toplamda 7 adaylığı olan Kenneth Branagh’ın yönettiği "Belfast", bu hafta vizyonda.

Filmde yönetmen, Belfast’te geçen çocukluğundan hareketle bir dönem fotoğrafı çekiyor. İngiltere yanlısı Protestan bir aileden gelen yönetmen, 1960’ların politik ortamında Katolik ve Protestan İrlandalıların gergin ve çatışmalı ortamını bir çocuğun gözünden yansıtmaya çalışıyor. Dokuz yaşındaki Buddy, Belfast'taki sosyo-politik gerilimlerin tırmanıp yaşadıkları sorunsuz mahallede bile şiddet olaylarının ortaya çıkmaya başladığını görür. Buddy'nin çocukluğu kabusa dönüşür. Ailesi geleceklerini güvence altına almak için şehri terk etme planları yaparken Buddy, hem ilk aşkın sancılarıyla hem de değişen dünyayla baş etmek zorundadır. Renksiz çekilen "Belfast", hem görüntü yaklaşımı hem de oluşturduğu atmosferle İrlanda gerçekliğini yansıtmasa da başarılı bir dönem filmi.

Bağımsızlık yanlısı Katolik İrlandalıların gösterileri sokak aralarına kadar yansımış haldeyken Buddy âşık olduğu Katolik ailenin kızı olan arkadaşına duygularını söylemenin sancılarını yaşarken sokakta da giderek yükselen şiddetin gerginliğini hissederiz. Buddy’nin Protestan ailesi için İngiltere’ye taşınmak her zaman bir alternatif olarak masada durur. Onların kaygıları sadece dillerindeki aksandan ileri gelirken Katolik ayrılıkçı İrlandalılar için bu bir alternatif sayılmaz. Buddy’nin ailesi göç kararı aldığında yönetmen de kendi çocukluğuna veda ediyordur. Buddy’nin çocukluğuna vedası, kapısına gidip Katolik komşularının âşık olduğu kızlarına vedasında cisimleşir.

SİYAH BEYAZ FİLMLER: RENKSİZ VE ESTETİK

Siyah beyaz çekilen "Belfast", son yıllarda başarılı renksiz filmler kervanına eklenen yeni bir üye. Polonyalı yönetmen Paweł Pawlikowski’nin çektiği "Ida" ve "Cold War" filmleri renksiz filmlerin etki gücünü arttıran başarılı örneklerden. Robert Eggers'ın çektiği bir deniz fenerindeki atmosferi korku ve gerilimin sınırlarında yansıtan 2019 yapımı "The Lighthouse" da son dönemin renksiz filmlerinden biriydi. Renksiz filmlerin temel dayanağı zamansızlık hissi yaratmak. Beyazperdede gösterilenin herhangi bir dönem aralığında olabileceği hissini kuvvetlendirmek için renklerin yaratacağı dönem vurgusundan uzaklaşmayı sağlamayı amaçlarlar. Genç Alman yönetmen Jan-Ole Gerster’in ilk uzun metrajlı filmi 2012 yapımı “Oh Boy” bu hissi en iyi yansıtan son dönem renksiz filmlerden biriydi. Oysa "Belfast", oldukça net bir dönemi yansıtıyor. Sadece o coğrafyada, o zaman aralığında oluşan bir olaylar bütününün filmi. Renksizliğini biraz da nostaljik bir gönderme olarak sayabiliriz. Yönetmen kendi çocukluğunu yansıttığı için o dönemin siyah beyaz hatıralarına gönderme yaptığını düşünebiliriz. Renksiz filmlerde yönetmenlerin işi oldukça zor. Bu filmler kusursuz bir ışık kullanımını mecbur kılar. Kenneth Branagh’ın bu zor işin altından kalktığını söyleyebiliriz. Keskin bir netliğin içinde dönemin ruhunu yansıtan, eski zaman fotoğraflarını hatırlatan karelerle film sizi başka bir zamana götürüyor.

SİNEMADA İRLANDA GERGİNLİĞİ

İrlanda’daki politik gerginlik üstüne hatırı sayılır bir sinema arşivinden bahsedebiliriz. Bu filmlerin önemli bir kısmı İRA örgütü ekseninde yaşananlara odaklanır. Özellikle Belfast şehrinde yaşananların anlatıldığı filmlerde bağımsızlık mücadelesinin farklı taraflardaki insanlar üzerindeki etkilerini görürüz. Steve McQueen’in 2008 yapımı "Hunger" filmi, bu filmler arasında en önemlilerinden biriydi. İrlanda’nın bağımsızlık mücadelesine katıldığı için tutuklanan Bobby Sands’ın açlık grevinde ölmesini anlatan film, hem biçim hem de içeriğiyle bu literatürün en önemli filmlerinden biri. Terry George’ün yönettiği "Some Mother's Son" filmi de bu açlık grevi sürecinde dışarıda çocuklarının yaşaması için mücadele eden annelerin yaşamına odaklanır. Jim Sheridan'ın 1997 yapımı "The Boxer" filminde uzun süre politik sebeplerle hapis yatmış bir İrlandalının boksla yeniden yaşama tutunma çabasını görürüz. 2009 yapımı Oliver Hirschbiegel’in yönettiği "Five Minutes of Heaven" filmi, "Belfast" gibi Katolik ve Protestan ayrımı üstünden yaşanan şiddetin muhasebesine odaklanır. İngiliz yanlısı Protestan bir İrlandalı, Katolik bir genci evine girip öldürür. Uzun olmayan bir hapisliğinden sonra artık eski suçlunun barış yanlısı faaliyetler içindeki yaşamına odaklanan yapım, öldürdüğü gencin kardeşiyle olan muhasebelerini de kadraja alır. 2012 yapımı James Marsh’ın yönettiği "Shadow Dancer" filminde başarısız bir bombalama eyleminde yakalanıp ajan yapılan bir kadına yapılan baskı atmosferini izleriz. Yann Demange'ın yönettiği 2014 yapımı "71" filminde ise oldukça güçlü bir takip kamera eşliğinde İrlanda’ya yollanmış genç bir askerin sokaklarda mahsur kalmış haldeki gerginliğine ortak oluruz.

Kenneth Branagh’ın yönettiği "Belfast", İrlanda’nın politik gerginliğini arka planda tutup bir büyüme hikâyesinden küçük bir kesit sunarken kuşkusuz İrlanda’nın İngiltere elinden yaşadığı zulme doğrultmuyor kadrajını. Ailesiyle göç ettiği İngiltere’nin Protestan İrlandalılara sağladığı imkanlarla büyümüş bir çocuğun geçmişine estetik bir selam yolluyor.


Rıza Oylum Kimdir?

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, RadikalGenç, Birgün, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı, Sendika.org, ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri ve İran Sineması kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihâzırda bir vakıf üniversitesinde sinema tarihi dersleri veriyor. Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.