YAZARLAR

Bartın yolu düzdedir, top zülüfler yüzdedir

Doğasını görenler için cennet, madenlere inenler ve yakınları için cehennem... Fatih Sultan Mehmed’e göre “çeşm-i cihan”, Ekşi Sözlük yazarlarına göre “bamya kadar bir şehir”... Kimisine göre Amasra’sıyla mini bir Game of Thrones sahnesi kimisine göre lav sütunlarıyla küçük bir İskoçya kimisine göre de Küre Dağları’yla âdeta Norveç... Neresi mi burası? Bartın!

Bi vamış, bi yokmuş. Bi gadınlan bi goca vamış. Bunnarıy çocukları olmayomuş. Günneden bi gün ürya görüyola, deyala ki buna: “Sen türbeye gidecesiy, orda öynüye bi devrüş çıkacak. Sona o devrüş bi alma vercek, bunu ortasından bölecesiy ve ayleynen ikiyiz yiyeceysiyiz. Amma almayı soyuy, sora soyduyuz gabuklarını da gamer tayıya döküvercesiyiz. Bunu yidukden sona bi çocuuz olcek, fagat ben gelmeyince ismini gomacasıyız.”

Sabah bunna türbeye geliyela, sona o devrüşün dediini yapıyela. Günneden bi gün hanım hamile galya. O uşak doğuya, büyüya ediya, yedi yaşına giriya; bi gün anasına gelip ağlayveriya. “Mektebe gidemeyom, çocukla sokakda oynaken Atsuz bey deyi gaynayala” deya. Anası da deya ki “Uşam seni bir devrüşden halgettim, o namıssız gelmeyinci ismini goyaman” deya; öle derken devrüş duvarı pallayıp çıkıya. “Bunuy adı Bol Börek” deya, gaybolıya gidiya.

Bol Börek eycene büyüya delikannı oluya. Bi de argadaşı va, o çocuy adı Gara Mustafa. Günneden bi gün gonşunuy çocuunu aldadıya yoldan çıkarıya, anasına geliya “Ben Gara Mustafaynan barba ava gidyon. Allasmarladık” deya. Anası da “A goçüm ben seni bir devrüşden halgettim, gorkuyon, onuy çün gitme” deya. O gene dinnemeya, atlana minip gidiyala.

Sora gideken önnerine bi geyik çıkıya, geyiin peşine goşşa goşşa bi yere gidiyala, geyikle gaybolaya. O yana bu yana bakayala bulamayala, gendileri de yoralaya; atlanı balayala, uykuya yatıyala. Zabah Gavuruy gızları pencireden bacceye bakyala, “Anacom!”, “Ne gorsünne”. Güççük kız “Türkle va bizim baccede deyi bavurya”. Böyük gız deya ki “Bavurma, bunna bizim kısmetimiz, eve götürüy bubamnan tanışvesinne”...

Fatih Camii

Bartın şivesini en güzel anlatan efsanemsi bir hikâye bu... Konuyu anlayabildiniz mi? Ben iki kere okuyunca anladım -sanırım- ve anladığım kadarıyla da bende daha heyecanlı bir son beklentisi uyandırdı ama yine de eğlendim okurken. Bartın’a gittiğinizde bu şekilde ve hızlıca konuşan insanlarla karşılaşmanız çok mümkün. Özellikle kendi aralarında konuşurken bu şiveye kendilerini hemen kaptırıp gidiyorlar ama anlamadığınızı fark edince hemen açıklamasını da yapıyorlar.

Balamba Tabiat Parkı

CENNET-CEHENNEM

Bartın, 1991 yılında, 100 bini aşkın işçinin gerçekleştirdiği “Büyük Yürüyüş’ün yaşandığı yıl Zonguldak’tan ayrılıp il yapıldı. “Doğasıyla cennet, madenleriyle cehennem” diye anılan Bartın’ın Amasra ilçesinde kısa süre önce yaşamını yitiren işçilerin yakınlarına baş sağlığı dileyerek başlamak istiyorum yazıya... Bir de yazar ve belgesel sinemacı Ümit Kıvanç’ın “Mevzu o kadar can acıtıcı ki izleyen de en azından yerinde kıpırdanmalı” diye özetlediği “16 Ton” belgeselini izlemenizi önererek...

Amasra Kalesi

ÇEŞM-İ CİHAN

1460 yılında Fatih Sultan Mehmed, Cenevizlilerden almak üzere Amasra’ya gider. Bakacak Mevkisi’nden beldeye bakakalır ve yanındaki hocası Akşemseddin’e “Lala, lala çeşm-i cihan bu mu ola?” der. Yani dünyanın göz bebeği mi? Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla “Burası Norveç olsa beğenirsiniz”, “İskoçya olsa şöyle yaparsınız” gibi cümlelerle en çok paylaşılan illerden biri Bartın; özellikle de Amasra. Çoğu insan, Bartın’ın haritada yerini bulamasa da konumu gereği eskiden ticari anlamda çok büyük öneme sahipmiş. Berna Kurt, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bartın Irmağının Ticari Hayattaki Yeri” isimli çalışmasında, ilin on dört kilometre içine kadar uzanabilen Bartın Irmağı’nın, ilde üretilen kereste ve yumurtaların geçmişte gemilerle İstanbul’a ve Avrupa’ya taşınmasında ne kadar büyük öneme sahip olduğunu anlatarak, “Ülkemizde ulaşım, taşımacılık yapılabilen nadir akarsulardan olma özelliği ve hem kendisine hem de civar illere sağladığı faydalarla anılan Bartın, zamanla şehre adını veren ırmağın kirlenmesi başta olmak üzere Zonguldak’a demiryolu ulaşımının sağlanmasının ardından; adından sıklıkla bahsettirdiği ticaret kollarında ki etkinliği zamanla yitirdi” diyor.

Kavşak Suyu

Zaten yöre halkı da bu nehrin kirlenmesi ve şehir merkezindeki düzenlemelerin yetersizliği gibi nedenlerden dolayı sürekli belediyeden dem vuruyor. Yine en çok şikâyet edilen konuların başında, “Gidiyom gidemiyom. Az doldur içemiyom” diye türküsü olan Kavşak Suyu’nun azalması geliyor. Bir kere içenin bir daha Bartın’dan gidemediği söylenen bu su, eskiden her çeşmeden akarken artık belli günlerde ve belli saatlerde insanlara ulaşıyor. İçme suyuna para verildiğini Bilecik’ten İstanbul’a gidince öğrenmiş ve acayip üzülmüştüm. Artık Bilecik’te de Bartın’da da kimse çeşmeden su içemiyor. “Damacana su” kavramı herkesin hayatına girdi. Hatta Bartın’da kısa bir süre önce yüzlerce kişi sudan zehirlendi.

KARADENİZ’İN İNCİSİ; AMASRA

Bartın’ın en çok ilgi gören yeri, Barış Akarsu’nun da memleketi olan Amasra ilçesi... “Karadeniz’in incisi” denilen Amasra’yı ziyaret için yaz ayları önerilse de aşırı yağmurun olmadığı bir kış ayında buraya gitmek daha keyifli olabilir. Çoğu kişi Ankara’ya yakınlığı nedeniyle geleceğini Kuşadası’na benzetiyor desem yazları ne kadar kalabalık olduğunu tahmin edersiniz sanırım. İlçe merkezinin iskeletini meydana getiren Boztepe, Zindan, Küçük Ada ve Tekke Tepesi; bu yarımadadan ayrı olan Büyük Ada (ya da Tavşan Adası) gerçekten değişik bir coğrafya. Boztepe’deki Sormagir Kalesi’ni Zindan Kalesi’ne bağlayan tek gözlü muhteşem köprü, Bizans dönemine ait ve 9. yüzyılda yapılmış. Bu iki kale Amasra Kalesi’ni oluşturuyor. Metrelerce uzanan surlar ve burçlar, sizi âdeta tarihte bir yolculuğa çıkarıyor.

Amasra Müzesi

Kalenin içindeki eski bir Bizans kilisesi, Fatih’in fethi sırasında camiye çevrilmiş. Antik bir yerleşim merkezi olan Amasra ve çevresinden çıkan eski eserlerin bulunduğu Amasra Müzesi’ndeki yılan heykeli, Hadrian Torsosu (Zırhlı Gövdesi), Ceneviz Armaları ve Hitit Hançeri en çok ilgi çeken eserler. Sahilden bir buçuk kilometre içeride bulunan Bedesten ise geçmişte Roma Eyalet Meclis Sarayı olarak inşa edilmiş.

Amasra Kalesi

İlla yazın gitmek isterseniz Amasra’nın yanı sıra İnkumu, Çakraz ve Mugada plajları da oldukça popüler... Ama Kurucaşile sahili de daha bakir yerleri sevenlerin favorisi... Öte yandan burası, ahşap tekne yapımında Türkiye’nin en bilinen yerlerinden...

Çakraz Plajı
KUŞKAYASI YOL ANITI

Amasra-Bartın karayolu üzerinde, Amasra’ya dört kilometre uzaklıktaki Kuşkayası Yol Anıtı, Gaius Julius Aguilla tarafından Roma İmparatoru Tiberius Germanicus Claudius adına MS 41-54 yılları arasında yaptırılmış. Anadolu’da tek olduğu bilinen anıt, kayalara oyulmuş insan figürlü başsız bir heykel, hâkimiyeti sembolize eden bir Roma kartal figürü, iki kitabeden oluşuyor. “Devletler arası barış ve dostluk adına” da yapılan bu anıt da definecilerin hedefi olmaktan kaçamamış. Hatta geçtiğimiz mart ayında, anıtın devamındaki kayaları dinamitlerle patlatarak define arayanlar yakalandı; aralarında astsubay ve uzman çavuşlar da bulunuyordu.

Kuşkayası Yol Anıtı
AŞK ACISINI UNUTMAK İÇİN

Merkeze gitmeden bir de Ulus ilçesini ve etrafını gezin isterseniz. Ulus’a on yedi kilometre uzaklıktaki Ulukaya Şelalesi, yirmi metre yükseklikten düşüyor. Kanyonun uzunluğu ise yaklaşık bir buçuk kilometre... Efsaneye göre; şelale suyunu tadan kişi aşk acısı çekiyorsa bunu unutuyor; sevgilisiyle birlikteyse de aşkları tutkuya dönüşüyor ve sonsuza dek sürüyor.

Zoni Yaylası (solda), Uluyayla Şelalesi (sağda). 

Şelale aynı zamanda Küre Dağları Milli Parkı’nın başlangıç noktası. Kanyonları, boğazları, mağaraları, şelaleleri, düdenleri, kuşları, bitki türleri, memeli ve sürüngen türleri ile büyük ilgi gören Milli Park’ta doğa aktivitelerinde bulunmak, fotoğraf, video çekimleri yapmak için Milli Parklar Müdürlüğü’nden izin alınması ve alan kılavuzları eşliğinde gezilmesi gerekiyor. Meraklısı, ilçeye yirmi yedi kilometre uzaklıktaki, el değmemiş orman varlığına sahip Uluyayla’yı da ziyaret edebilir. Yine Zoni, Ardıç ve Gezen yaylaları; Aksu Çayı ve Çambu şelaleleri, Balamba Tabiat Parkı vakti ve ilgisi olanlar için etkileyici güzellikteki yerler. Keza Bartın-Amasra karayolu üzerinde, Karaçay Deresi’nin Kocaçay’a ulaştığı, bentlerin eski değirmene su taşıdığı, ağaçların doğal bir güzellik sergilediği Çağlayan da öyle...

Güzelcehisar Lav Sütunları
GÜZELCEHİSAR LAV SÜTUNLARI

Bartın’ın Amasra kadar en meşhur yerlerinden biri de dünyada örnekleri Kuzey İrlanda, İskoçya ve Kaliforniya’da bulunan lav sütunları... Türkiye’de sadece Bartın Güzelcehisar’da bulunuyor. Güzelcehisar Lav Sütunları’nın geçmişi seksen milyon yıl öncesine dayanıyor. Denizden bir duvar gibi yükselen sütun yapılı lavlar, buradan deniz kıyısı boyunca Mugada Koyu’na kadar uzanıyor.

BARTIN MERKEZ, KAFASINA GÖRE HERKES

Bu cümleyi biz Bilecik için kullanırız; “Bilecik merkez, kafasına göre herkes” diye ama anladığım kadarıyla bu tür sözler benzeri birçok il için de geçerli. Neyse konuyu dağıtmayıp şehrin gezilesi ve görülesi yerlerini anlatmaya devam edeyim. Bartın’ın ahşap evleri, Osmanlı’nın son zamanlarındaki modernleşme sürecindeki mimari değişimi yansıtması bakımından önemli ve bence çok da güzeller. Hiçbir zaman tam olarak “Yaşamak istediğim ev şudur” diyebileceğim bir hayalim olmadı ama cumbalı bir evde oturmayı çok isterdim.

Bartın evleri

Kent merkezinde Bartın Belediyesi Kent Müzesi ve Kemal Samancıoğlu Etnoğrafya Müzesi bulunuyor. Bartın'ın eski belediye başkanlarından Kemal Samancıoğlu'nun doğup yaşadığı tarihi ahşap evde, Samancıoğlu’nun eşyalarının yanı sıra Bartınlı ailelerin bağışladığı yaklaşık 700 etnografik eser yer alıyor. Bir dönem cami olarak kullanılan Küçük Kilise de, kültür sanat evi olarak kullanılıyormuş. 1887 yılında esnafın su ihtiyacını karşılamak üzere inşa edilen Su Terazisi, İstanbul’daki Dikilitaş’a benzeyen değişik bir formda.

GALLA BAZARI

Alışveriş merkezinin bulunmaması nedeniyle çoğu kişiye “eksik”, bana ise sempatik gelen Bartın’ın, “Galla Bazarı”na değinmemek olmaz. Galla, “karılar” kelimesinin söyleniş şekli... Anlayacağınız üzere eskiden eşleri başka işlerde çalıştığı için civar köylerdeki kadınlar, gelip ürünlerini satarmış burada. Şimdi durum biraz karışık ama yine de bu pazarda köylü kadınların yöresel giyim ve konuşma geleneğine tanıklık edebilirsiniz.

Konuşma geleneği demişken yazıyı hiçbir şey anlamadığım bir Bartın tekerlemesi ile bitireyim:

Eveleme develeme, deveguşu ayguç guyguç, ipten oluğa, oluk çeker boluğa, zellem sırça çektir çubuğa!

Not: Fotoğraflar Bartın İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Bartın Valiliği, Bartın Belediyesi, Amasra Müzesi internet sitelerinden alınmıştır.


Serpil Kurtay Kimdir?

1978 yılında Almanya’nın Esslingen kentinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Bilecik’te tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1999 yılında mezun oldu. 1995-2003 yılları arasında Evrensel Gazetesi’nde muhabir, istihbarat şefi ve haber müdürü olarak çalıştı. Ardından on altı yıl Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün dergisinde editörlük ve genel yayın yönetmenliği görevinde bulundu. Çeşitli dergilerde yazarlık, kitap editörlükleri yaptı, yayın süreçlerinde görevler aldı. Hâlen kitap editörlüğüne, Antalyaspor Kulübü’nün dergisinde ve Gazete Duvar’da da yazılarına devam ediyor.