Babacan: Memlekette kurum kalmadı

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Van’da basın emekçileriyle bir araya geldi. Babacan, “Merkez Bankası’nı bitirdin, TÜİK’i bitirdin, ÖSYM bu hale düştü, kurum kalmadı memlekette” dedi.

Google Haberlere Abone ol

Kadir Cesur

VAN - Partisinin Van il başkanlığının yeni binasının açılışı için kente gelen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, yerel ve ulusal basın çalışanları ile kahvaltı programına katıldı.

KHK uygulamalarına kökten karşı olduklarını belirten Babacan, “Kanun Hükmünde Kararname yetkisi kimde? Eskiden Bakanlar Kurulu’ndaydı. Şu anda tek imza ile Cumhurbaşkanı’nda. Bu ne demek? Normalde Meclis’te kanunla yapılması gereken bir işi tek imzada yapıp geçmek demek. Bu aslında milletin iradesine ipotek koymak demek. Milletin iradesi Meclis'te tecelli ediyor, onların meclise gelmesi ve orada görüşülerek komisyonlarda genel kurulda görüşülerek ilerletilmesi gerekiyor ama KHK uygulaması tamamen bunları baypas ediyor” dedi

'KHK UYGULAMASI DİYE BİR ŞEYİN TÜRKİYE'DE OLMAMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ'

“Bağımsız ve tarafsız yargının bu konuya bakması lazım" diyen Babacan, "Televizyon olsun, gazete olsun, internet sitesi olsun. Eğer gerçekten kanunlar açısından suç teşkil eden bir konu varsa bunun mahkemeler tarafından tespit edilmesi lazım. Dolayısıyla biz KHK uygulamasına kökten karşıyız. KHK uygulaması diye bir şeyin Türkiye'de olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Geçmişe dönüp de KHK ile yapılan bütün uygulamaların mercek altına alınması, gerekiyorsa yargı sisteminin çalışması, zaten yargı sistemi çalışmış ve beraat ile sonuçlanmışsa bunun derhal uygulanması lazım” İfadelerini kullandı.

'BİR BUÇUK MİLYONUN ÜZERİNDE DOSYA VAR'

KHK uygulamasının en önemli sorunlarından bir tanesinin de dava açıp mahkemede kazanan ve beraat edenlerin haklarının iade edilmediği olduğunu belirten DEVA lideri, “Sanki yargıyı da bağlayan bir fiili uygulama şu anda söz konusu. Dolayısıyla bunlara kökten karşıyız ve işte bu 8 no’lu eylem planımızda da başta KHK uygulamaları olmak üzere, örneğin terör örgütüne üyelik iddiasıyla Türkiye'de açılmış bir buçuk milyonun üzerinde şu anda dosya var. Savcılık soruşturması var. Bu 2020 sonu… 2021 rakamlarını daha Adalet Bakanlığı açıklamadı. 2022’yi bilmiyoruz. Bu sayı iki milyona yaklaşmış olabilir. Bütün bunların nasıl çözüleceğini işte burada çok kapsamlı bir hukuk analizi ile biz ortaya koyduk. Bu hukuk analizi öyle bir rapor ki; 129 tane kaynakçaya dayanıyor. Yani 129 tane hukuk metnine dayanan bir rapor burada hazırlanmış durumda. En kapsamlı çalışmadır bugüne kadar ve nasıl çözeceğimizi de bütün detaylarını burada ortaya koymuş durumdayız" dedi.

'PATRONLARA YAPILAN BASKI İLE İŞTEN KOVDURTULAN GAZETECİ ARKADAŞLARIMIZ DA VAR'

Babacan, açıklamalarında Kanun Hükmünde Kararnameler ile 2016 ve 2017 yıllarında ‘milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine iltisaklı, ilişkili ve destek olduğu" gerekçesiyle 37 radyo ve 33 televizyon olmak üzere 70 radyo ve televizyon kapatılmasını ve binlerce gazetecinin işsiz kalmasını da değerlendirdi.

Babacan, “Biliyorsunuz gazetecinin işten çıkarılması sadece KHK ile kapanan basın kuruluşlarında olmadı. Sadece hükümeti eleştirdiği için, televizyonlarda hükümete karşı eleştirel ifadelerde bulunduğu için, patronlara yapılan baskı ile işten kovdurtulan gazeteci arkadaşlarımız da var. Sayılarının 10 bin civarında olduğu söyleniyor. Bunlar tamamen hukuksuz uygulamalar. Yani böyle bir şey yok. ‘Bu benim aleyhimde laf etti. Gazete patronunu ara. At bunu işten. Kovmazsan üzerine senin teftiş gönderirim, seni mahvederim. Basın kuruluşunu yerle bir ederim.’ Böyle devlet yönetilmez” ifadelerini kullandı.

'ÖZGÜRLÜKLERLE İLGİLİ ATILACAK ADIMLARINDA ÇOĞU İLK 90 DAKİKADA YAPILACAK BİR AÇIKLAMA İLE MÜMKÜN'

Babacan bu sorunların tamamının özgürlükler ile çözülebileceğini belirterek parti programlarının birinci sayfasının özgürlükler ile başladığını belirtti. Babacan, “Özgürlüklerle ilgili adımlar atılmadan, özgürlüklerle ilgili Türkiye şöyle rahat bir nefes almadan, Türkiye'nin başka bir sorununu çözmek mümkün değil. Seçimlerden sonra kurulacak hükümet ilk 90 dakikada özgürlüklerle ilgili, 'Artık biz hiç kimseye karışmıyoruz. Yasalar içerisinde hareket eden herkes serbesttir. Basın serbesttir. Mahkemenin üzerinde artık baskı kuruyoruz. Savcılar serbesttir. Hakimler serbesttir' dediğinizde zaten sorunların en az yarısını çözmüş oluyorsunuz. Geri kalanı da zaman içerisinde yoluna giriyor” diye konuştu.

'KÜRTÇE DE GİREMEDİ, TÜRKÇE TERCÜMESİ DE GİREMEDİ'

Üç günlük bölge ziyaretlerinde halkın öncelikli talebinin eşitlik ve adalet olduğunu belirten DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Kürtçenin Meclis tutanaklarında ‘bilinmeyen dil’ olarak yer almasını da eleştirdi. Babacan, “Şimdi bu Meclis'teki mesele; Meclis tutanakları ile ilgili garabet. Yani öyle bir fiili durum oluşturulmuş ki şu anda Türkiye'de Meclis tutanaklarını bırakın mesela bir başka ülkenin devlet başkanı ya da hükümet başkanı gelip Meclis’te konuşma yapsa simültane tercüme imkânı sağlanıyor değil mi? Bir yabancı dil ve simultane tercüme imkânı sağlanıyor. Ve bu Meclis tutanaklarına alınıyor ama bizim kendi ülkemizde kendi vatandaşlarımızın en çok kullandığı ikinci dil Meclis tutanaklarına bugüne kadar hiçbir zaman giremedi. Kürtçe de giremedi, Türkçe tercümesi de giremedi. Burada da yine fiili bir uygulama var. Başka bir şey yok, bir baskı var. Hani diyorlar ya ‘Kürt sorunu yoktur’ diye, Kürt sorunu yok da niye Kürtçe meclis tutanağına giremiyor? Niye ‘bilinmeyen dil’ deniyor, niye ‘x’ harfi konuyor? İngilizce ‘x’ harfini getiriyor, Meclis tutanağına yazıyorlar. Bugünün Türkiye'sine de uymuyor, yakışmıyor. Dolayısıyla biz bir an önce ‘normalleşme’ diyoruz" ifadelerini kullandı.

'MERKEZ BANKASI’NI BİTİRDİN, TÜİK’İ BİTİRDİN, ÖSYM BU HALE DÜŞTÜ'

Babacan’ın cevapladığı sorular arasında KPSS sorularının sızdırılması da vardı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya dönüşünde gazetecilere yapmış olduğu açıklamada altılı masa ile ilgili kullandığı, “FETÖ’cü grup mu desek; 6’lı masa mı desek; bir de masanın altı var, yedi… Şimdi dikkat ederseniz, aynı anda hepsi adeta aynı cümlelerle, aynı kelimelerle bunu tanımlamaya çalıştılar. Yani biz orada boşta bulunsak veya boşluğa düşsek bunu seçime kadar satacaklardı. Çünkü gençleri nasıl aldatırız gayreti içerisindeler” ifadelerine değindi.

Babacan, “Bu KPSS ile ilgili Sayın Erdoğan'ın ettiği laf gerçekten tam ibretlik. Herhalde dünyada bir hükümet bir yanlışlık olduğu zaman, işler kötü gittiği zaman, bir kriz çıktığı zaman suçu nasıl kendi üzerinden başka yerlere yönlendirir en iyi örneklerinden bir tanesi görmüş oldum. KPSS ile ilgili sınavlarda öyle bir laf ediyor ki ÖSYM'nin yönetiminde hiçbir sözü etkisi olmayan siyasi partileri hedef olarak gösteriyor. Ya ÖSYM Başkanı’nı kim atıyor? Cumhurbaşkanı… Kim görevden alıyor? Cumhurbaşkanı… Demek ki; ÖSYM ile ilgili her şeyin sorumluluğu Cumhurbaşkanı üzerinde. Şimdi ÖSYM Başkanı’nın görevden alınması tabi yetmedi. Hala herkes, ‘Bu ne biçim işliyor? Bütün kurumları çökerttin arkadaş’ diyor. Merkez Bankası’nı bitirdin, TÜİK’i bitirdin, ÖSYM bu hale düştü, kurum kalmadı memlekette. Dönüyor, dolaşıyor içindeki o suçu başkasına yansıtma, suçu başkasına yükleme refleksini dönüyor altılı masaya… Yani gerçekten ilkokul beşe giden çocukların gülümsemeyle karşıladıkları bir ifade bu. Dolayısıyla bunların bizim için hiçbir önemi yok. Vatandaşlarımız için de hiçbir kıymeti yok. Artık herkes her şeyi gayet iyi görüyor, anlıyor ama iklim sebebiyle insanlar fazla konuşamıyor" dedi.