Avukat Seda Zengin: Pandemi bahanesiyle mahpuslar tecrit ediliyor

Mahpusların korona virüsüne karşı korunmasız olduğunu dile getiren avukat Seda Zengin, “Beş günde bir test alınıp, pozitif çıkma durumuna göre karantina süreleri uzatılıyor, mağdur ediliyorlar” dedi.

ÖHD Amed Şube Hapishane Komisyonu Üyesi Avukat Seda Zengin.
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürlüğü’nün duyurusuna göre, Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Covid-19 salgın riskinin ortadan kalkmamış olması nedeniyle hükümlülere verilen izin süresinin iki ay uzatılması önerisinde bulundu.

Öneri doğrultusunda, açık ceza infaz kurumlarında bulunan veya açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanan hükümlüler ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezalarının infazına karar verilen yükümlüler hakkındaki izin sürelerinin 31 Mayıs 2021 itibarıyla iki ay uzatılması kararlaştırıldı. Ancak binlerce mahpus bu karardan yararlanamıyor ve bu durum eşitsizliğe yol açıyor. 

ÖHD Amed Şube Hapishane Komisyonu Üyesi Avukat Seda Zengin ile korona günlerinde cezaevleri, hasta ya da açlık grevindeki mahpusların koşullarını konuştuk

‘BİLGİ AKTARIMI ÇOK KISITLI’

Salgından etkilenen kadın mahpuslarla ilgili açıklamanız oldu yakın zamanda? Mahpuslardan sağlıklı bilgi alabiliyor musunuz?

Diyarbakır Kadın Kapalı Hapishanesi'nde başlayan korona vakalarını ilk olarak 7 Mayıs 2021 tarihinde tespit etmiştik. Akabinde ÖHD Amed Şubesi hapishane komisyonu olarak ziyaret gerçekleştirip mahpusların durumları hakkında bilgi aldıktan sonra gerekli önlemlerin alınıp, koşullarının iyileştirilmesi için temaslara başladık. Aynı gün cezaevi savcısıyla görüşme almaya gidip elimizde bulunan tüm bilgileri aktardık. 8 Mayıs 2021 tarihinde yaptığımız açıklamada da belirttiğimiz üzere, mahpuslardan çoğunun kronik hastalığının olduğu, hapishanenin fiziki koşullarının sıkıntılı olduğu, tatilden kaynaklı kantinin kapalı olması nedeniyle mahpusların gerekli besin takviyelerine ulaşamayacakları, revir konusunda sorunların olduğu, gerekli ilaç ve vitaminlere ulaşmakta zorluk yaşayacakları gibi birçok konuda aktarım yaptık. Ancak her gün hapishaneye gidip mahpusların durum takibini yapmamıza rağmen, hiçbir konuda bir düzelme olmadı ve mahpusların durumları giderek ağırlaşıyordu. Ayrıca korona virüs testleri ve mahpusların karantina süreçleri de Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nun belirlediği kriterlere göre yapılmıyor. Beş günde bir test alınıp pozitif çıkma durumuna göre karantina süreleri uzatılıyor, bu yüzden mahpuslar da yaklaşık bir aydır ne aile görüşü ne telefon ne de avukat görüşü yapamıyor. Biz de mahpuslarla yaptığımız görüşmelerde ancak kısmi bilgiler alabiliyorduk. Bu bahsettiğimiz tüm durumlar hala devam ediyor. Çünkü gerek hapishane idaresi gerekse savcılık üzerinden sağlıklı bilgi ve çözüm alamadığımız gibi çoğunlukla ulaşamama durumu söz konusuydu. Bu sebeple bizim görüştüğümüz mahpuslar da aynı şekilde hasta olan mahpuslarla iletişime geçemediğinden, çok kısmi olarak bize bilgi aktarımı yapabiliyorlardı.

‘SALGIN BAHANESİYLE TÜM MAHPUSLAR TECRİT EDİLDİ’

Cezaevinde korona salgınına karşı yeterli önlem alındığını düşünüyor musunuz?

Hayır, düşünmüyorum. Hapishaneler birçok açıdan özen ve tedbir isteyen, gerek fiziki gerekse de işleyiş bakımından birçok alandan farklı bir konuma, yapıya sahip kurumlardır. Hapishanelerde, normal şartlarda bile dış çevreden ayrı bir sistematikle ayrıcalıklı olarak işleyiş sürdürülmekteyken, son zamanlarda her anlamda hapishane şartları kötüleşmeye başladı. Gerek korona virüs salgını gerekse yapılan infaz kanunu değişiklikleri ve buna dayalı olarak çıkan yeni yönetmeliklerle hapishanelerde bulunan mahpusların yaşam alanları ve içinde bulundukları koşullar giderek zorlaştırılmaya başlandı. Her ne kadar salgın sebebiyle hapishanelerde önlemler alındığı söylenmiş ve buna dair açıklamalar yapılmış olsa da bizzat kendi deneyim ve gözlemlerimiz üzerinizden şunu açıkça söyleyebiliriz ki, mahpusların özellikle sağlık ve yaşam hakları konusunda alınan yeterli bir tedbir söz konusu değil. Aksine uzun zamandır salgın bahane edilerek tüm mahpuslar tümden tecrit haline alınmaya çalışılıyor, kısmi olarak da olsa yaptıkları tüm faaliyetler ve sahip oldukları haklar yine salgın gerekçesiyle ellerinden alınıp engellenmeye çalışılıyor. Odalarda yapılan aramalarda tedbir alma durumu yok. Hijyen konuları birçok anlamda sorunlu, temizlik malzemeleri yetersiz, hastaneye götürülüp getirilme durumunda sorunlar olduğundan çoğu kez mahpuslar hastaneye gidemiyor. Verilen yemekler yetersiz ve iyi değil. Bir örnek verecek olursak, Diyarbakır Kadın Kapalı Hapishanesi’nde korona vakaları mahpusların da dile getirdiği üzere alınmayan önlem ve personellerin tedbirsiz davranışları yüzünden görüldü. Personeller oda aramalarını yaparken hiçbir şekilde eldiven ve koruyucu kıyafet değişimi yapmadan aramaları yaptığı için, bir odadan diğerine giderken hastalık taşıma olasılığını arttırdı ve mahpusların yaşamlarını tehlikeye attı. Aynı şekilde aynı odada yapılan aramalarda da çöp karıştırılıp arama yapıldıktan sonra akabinde kıyafetlere dolaplara ya da en vahimi yiyeceklere dokunularak arama yapılıyor. Bunlar yapılırken yine dediğimiz gibi eldiven değişikliği yapılmadığı için adeta mahpusların can güvenliği hiçe sayılıp kasıtlı hareket ediliyor. Bu ve daha nice durumlara baktığımızda, örnekler bize açıkça gösteriyor ki, hapishanelerde özellikle salgın için alınan hiçbir önlem yok. Alındığı söylenen önlemler de tamamen yetersiz ve yapılan uygulamalar da salgın gerekçe gösterilerek keyfiyete göre uygulanmaya devam ediliyor.

‘HAPİSHANELERDE SALGINA KARŞI YETERLİ ÖNLEM YOK’

Diğer cezaevlerindeki durum nedir?

Diğer hapishanelerde de durum çok farklı değil. Yakın zamanda yaptığımız ziyaretler söz konusu. Bu ziyaretler sonucu hazırlanan raporlar da en kısa zamanda paylaşılacak. Ancak genel olarak şunu söylemek mümkün, korona virüsü salgını üzerine alınan yeterli hiçbir önlem söz konusu değil. Hapishane idareleri çoğunlukla kendi yükümlülüklerini yerine getirmedikleri gibi birçok konuda mahpusların kendi imkanlarıyla almaya çalıştıkları özellikle temizlik malzemeleri, maske ya da ilaç ve vitamin gibi eşyaları da almalarına izin vermiyor. Ailelerin gönderdikleri bu gibi eşyalar, kendilerine teslim edilmiyor. Buradan örneklendirecek olursak, Diyarbakır Kadın Kapalı Hapishanesi’nde olduğu gibi korona olan mahpuslara diğer odalarda bulunan mahpusların gönderdikleri ilaçlar ve vitaminlerin verilmesine engel olunuyor. Her hapishanede farklı uygulamalar tabi ki söz konusu. Kimi hapishane, alınan tedbirler ve imkanlar yönünden koşullar itibariyle biraz daha iyiyken, kimileri fazlasıyla kötü durumda. Ancak genel olarak şunu söyleyebiliriz ki, ülke genelinde bulunan ve temas ettiğimiz hapishanelerin çoğunda yeterli önlem, tedbir yok. Aksine keyfi tutumlar ve baskılar hakim. Bu anlamda zaten birçok hakları kısıtlanan mahpusların, şu dönemde salgın gerekçe gösterilerek var olan kısmi hakları da ortadan kaldırılmış, tamamen bir tecrit ortamı yaratılarak mahpuslar izole edilmeye, adeta çeşitli uygulamalarla sözde ıslah edilmeye çalışılıyor.

83 YAŞINDAKİ MAHPUS SERBEST BIRAKILMADI

Çok sayıda ağır hasta mahpus olduğunu biliyoruz. Korona salgınına karşı daha korunaksız olan hasta mahpusların serbest bırakılması için yeni girişimleriniz oldu mu ya da olacak mı?

Dönem dönem yaptığımız başvurular ve işlemlerimiz var. Şu an hapishanelerde bulunan hasta mahpus sayısı o kadar fazla ki… Yakın zamanda aldığımız birkaç başvuru üzerine hepsi için öncelikli talebimiz hastaneye sevkleri, infazlarının ertelenmesi, gerekli tedavileri görmeleri ve durumları daha kötüye gidip telafisi imkansız sonuçlara yol açılmadan hepsinin serbest bırakılmaları. Basına da yansıyan görüntülerden de görüldüğü üzere 83 yaşında Diyarbakır D Tipi Kapalı Hapishanesi’nde bulunan Mehmet Emin Özkan adlı mahpusun durumu giderek ağırlaşmış durumda. Birçok kronik rahatsızlığı bulunan hasta ve yaşlı mahpus her defasında o haliyle vicdanlara sığmayacak şekilde hareket edilerek elleri kelepçeli olarak hastaneye götürülüyor. Durumu “iyi” denilerek hiçbir tedbir alınmadan tedavisi yapılmadan geri hapishaneye gönderiliyor. Adli Tıp Kurumu’nun yüzde 87 oranla hapishanede kalamaz raporuna rağmen mahpus hala hapishanede tutuluyor. Mahpusun sağlık durumu yaşamını tek başına idame edemeyecek şekilde kritik durumda. Tedavisi için yapılan talepler üzerine kendisi hastaneye götürülüyor ancak kelepçeli tedavi dayatıldığı için mahpus bunu kabul etmediğinden her defasında hastaneye yatışı yapılmadan, tedavi görmeden geri getiriliyor. Ailenin derneğimize yaptığı başvuru üzerine mahpus Mehmet Emin Özkan’ın infazının ertelenmesi yönünde talebi alınarak savcılığa infaz erteleme başvurusu yapıldı. Gerek mahpus Mehmet Emin Özkan üzerinden gerekse de diğer tüm hasta mahpuslar üzerinden şunu söylemek gerekir ki, sağlık durumları kötüleşmesine rağmen mahpusların hapishanede tutulmaya devam edilmesi devletin pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediğinin açıkça göstergesidir. Ayrıca durumları bu derece kötüleşen ve ATK raporlarındaki “cezaevinde kalamaz, kendi yaşamını tek başına idame edemez” gibi ibarelere rağmen hasta mahpuslara yapılan bu uygulamalar vicdana sığmayan, insanlık onuruyla bağdaşmayan, insanlık dışı muamelelerdir.

‘AÇLIK GREVİNDEKİLERİN İHTİYAÇLARI KARŞILANMIYOR’

Cezaevlerinde açlık grevleri devam ediyor ve açlık grevindeki mahpuslar için korona virüsü daha tehlikeli olabilir. Bu konuda ne söylemek istersiniz? Açlık grevindeki mahpusların ihtiyaçları karşılanıyor mu? Onları korumaya yönelik ek önlemlerin alındığına dair edindiğiniz bilgiler var mı?

Hapishanelerde bulunan mahpuslar, 27 Kasım 2020 tarihinde başta İmralı Adası’nda bulunan Sayın Abdullah Öcalan şahsında geliştirilen tecrit olmak üzere, tüm hapishanelere ve topluma yayılan tecrit ile bütün hak ihlallerine karşı açlık grevine başlamış ve bu eylem bugün itibariyle 184. gününe ulaşmış bulunuyor. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere, hapishanelerde yapılan uygulamalar, hapishane koşulları gibi durumlar sağlıklı bir birey açısından bile ciddi tehlikelere yol açacakken, gerek hasta mahpuslar gerekse de açlık grevine giren ve vücut direnci günden güne düşen mahpuslar açısından daha fazla tehlikelere yol açabilir. Birçok hapishanede açlık grevine giren mahpuslar, grevde bulundukları süre zarfında tek kişilik hücrelere alınıyor ve hatta bazen keyfi olarak grev bitiminden sonra bile birkaç gün fazladan tek başına hücrede tutulmaya devam edilmiyor. Genel olarak zaten hapishanelerdeki yemekler mahpuslar açısından yetersiz ve kötü, ilaç ve vitamin konusunda eksiklikler varken greve giren mahpuslar, gerek grev süresince gerekse sonrasında alması gereken besinleri, vitaminleri alamıyor, sağlık kontrolleri yapılmıyor. Greve giren mahpuslara bazı hapishanelerde, sadece kısmi olarak limon, tuz, şeker verilmekte ki, çoğu kez verilen bu iaşeler yetersiz kalıyor. Normal şartlarda greve giren mahpuslara ek gıda temini yapılması lazım, vitaminlerin verilmesi, sağlık kontrollerinin rutin yapılması ve buna benzer önlemlerin alınması gerekir. Ancak ne yazık ki, genel anlamda bunların hiçbiri olması gerektiği gibi yapılmıyor. Aksine greve giren mahpuslara zorluklar çıkarılıp keyfi uygulamalarla sağlıkları riske atılıyor.