Avrupa resminde çocuk oyunları ve oyuncak

Her dönemde, çalışmak zorunda olan ve zamanının büyük bölümünü çalışarak geçiren alt sınıf çocukların çoğu zaman oyuna harcayacak gücü de oyuncağı da olmazdı...

Google Haberlere Abone ol

Semra Daşçı 

‘Sanat Tarihi’, insanın yarattığı eserler üzerinden, insanlığın tarihi okuma işidir ve yalnızca estetik açıdan değil, kültür tarihi açısından da büyük önem taşır. Pek çok modern olgunun tarihsel süreç içinde geçirmiş olduğu evrimin aydınlatılmasında, geçmişe ait çeşitli kayıp ipuçlarının bulunmasında sanattan, özellikle de resim sanatından yararlanmak mümkün. Resim sanatının belgesel niteliğini keşfetmek için, arayarak, sorgulayarak, yazılı belgelerden destek alarak bakmak gerekir. Üsluba odaklandığınızda görecekleriniz farklıdır, resim tekniğine odaklandığınızda daha farklı. Sosyal tarihe ilişkin yansımalar aradığınızda bambaşka bilgilere ulaşırsınız. Konuya ‘çocuk’ açısından baktığımızda ise Batı toplumunda çocukluk olgusunun aile, sağlık, eğitim, giyim, oyun gibi çeşitli açılardan geçirdiği değişim sürecinin sanat eserlerine büyük ölçüde aksettiğini görürüz.

Çocukları konu alan araştırmalar, bir uzmanlık alanı olarak ilk kez ABD’de yapılmaya başlanmış ve bilim insanlarının karşıt görüşler ileri sürdükleri tartışmalı bir konu haline gelmiştir. Erken tarihli çalışmalar arasında en bilineni, tarihçi Philippe Ariès’e aittir Ariès, Orta Çağ’da çocukluk kavramının bulunmadığını, çocukluk döneminin kendine özgü doğası ile gençlikten farklı bir dönem olduğu bilincinin bulunmadığını düşünür. Ancak onun bu konudaki görüşleri günümüz tarihçileri tarafından büyük ölçüde kabul görmemektedir. 

 Resim 1: Meryem, Çocuk İsa ve Azizler. Duccio di Buoninsegna, yaklaşık 1315 yılı. National Gallery, Londra. 

Orta Çağ boyunca Kilise’nin egemenliği altında bulunan sanat, dinsel konulara ağırlık verirken, Orta Çağ’ın yaygın çocuk teması, Meryem’in kucağındaki Çocuk İsa imgesi olur (Res. 1). Erken dönemin katı ifadeli ikonaları, Rönesans sanatçılarının doğayı taklit etme ve imgeleri gerçeğine uygun olarak betimleme konusundaki çabaları sonucunda tombul, sevimli ve yaşam dolu bebeklere dönüşmüş, özellikle 16. yüzyılda modern anlamdaki çocuk kavramına yaklaşan, aynı zamanda anne-çocuk ilişkisini yücelten çalışmalar ortaya konmuştur (Res. 2).

 

Resim 2: Yeşil Minderli Meryem (Maria Lactans).
Andrea Solario, 1507-1510. Musée du Louvre, Paris.

OYUNCAK MI TAPINMA ARACI MI?

Sanatta, oyun teması ve oyun oynayan çocukları betimleme geleneği yüzyıllar öncesine uzanmakta, arkeolojik kazılarda ele geçen buluntular, oyuncakların tarihine ışık tutmaktadır. Antik çağlarda üretilmiş olan minyatür nesnelerin oyuncak mı, yoksa tapınma objeleri mi olduğu sorusu, alanda çalışan uzmanları düşündürmüş, bu minyatür figürlerin, bu dünyadaki yaşamdan sonra ölen kişiye eşlik etmesi amacı ile ya da çeşitli dinsel amaçlarla tasarlanmış olabileceği üzerinde durulmuştur. Tarihi, hemen hemen insanlığın tarihi kadar eski olan oyuncakların farklı coğrafyalarda ve farklı kültürlerde benzer özellikler göstermesi ise dikkat çekicidir.

Avrupa resim sanatında çocuk ve oyun teması esas alındığında ilk akla gelen resim, hiç kuşkusuz Yaşlı Pieter Bruegel’ın Çocuk Oyunları’dır (Res. 3). Modern çağda Bruegel’ın bu resmine farklı yorumlar getirilmiştir; bazı eleştirmenler resmin görsel bir oyun ansiklopedisi olduğunu ifade ederken, birçok bilim insanı ise resmin alegorik bir içeriğe sahip olduğunu ileri sürmüştür.

Resim 3: Çocukların Oyunları, Yaşlı Pieter Bruegel, 1560. Kunsthistorisches Museum, Viyana.

OTTO DİX'İN TOPAÇLA OYNAYAN ÇOCUĞU

Oyun araçları ve oyuncak tarihi yönünden bakıldığında 16. yüzyılda oynanan bu oyunların ve kullanılan oyun araçlarının büyük bölümünün çok daha eski tarihlerden o güne geldikleri anlaşılır. Örneğin çember gibi topaç da eski çağlarda kullanımı yaygın olan bir oyun nesnesidir. Araştırmacılar, M.Ö. 1400’lerde Mısır’da topaç kullanıldığını, ancak parmakla çevrildiğini, bir iple çevrilmesinin ise Çinliler tarafından bulunduğunu belirtir. Antik Yunan’da yaygın bir oyun aracı olan topaç, çember gibi oyun araçlarının gençler tarafından da kullanıldığı bilinmekte, dönemin seramik eserleri üzerinde örnekleri görülmektedir. 20. yüzyıl sanatçısı Otto Dix bir resminde, topaç ile oynayan çocuğunu göstermiştir (Res. 4). Bu resim, çevrelerini saran dünyada her şey zaman içinde ne kadar değişirse değişsin, çocukların bazı eğlenme ve oyun anlayışlarının aynı kaldığını doğrular niteliktedir.

Resim 4: Topacı ile Ursus. Otto Dix. 1905.

Çocukların eğlenceli buldukları, üfleyerek hava baloncuğu yapma oyunu da Avrupa resim sanatında kendine yer bulmuştur. Bu oyun, görünen anlamı ve amacı dışında alegorik bir anlama da sahiptir. Bir vanitas olarak hava baloncukları, dünyasal yaşamın geçiciliğini ve kısalığını simgeler. Kaynağında Latince ‘Homo bulla’ sözü yatar. Betimlemelerde baloncuklar, putto’lar ya da çocuklar tarafından üflenmektedir (Res. 5).

Resim 5: Baloncuk Üfleyen Marie-Anne de Bourbon.
Pierre Mignard, 1674. Château de Versailles.

Hollandalı hukukçu ve şair Jacob Cats, “Evlilik” adlı eserinde çocukları, hayvanların şişirilmiş idrar torbasından yapılan balon veya topla oynarken gösteren resimlerin, boş ve dünyasal uğraşları eleştirdiğini ileri sürer. Balonda açılan küçücük bir delik, topun sönüp büzülmesine neden olur ve oyuncağı kullanılamaz hale getirir. Cats’a göre baloncuklar aynı zamanda, kısa bir süre için devam ettikten sonra son bulan çocukluk döneminin de simgeleridir.

Yaşlıdan gence, köylüden aristokrata kadar sınıf ve cinsiyet ayrımı olmaksızın herkesin katıldığı kış sporları Hollandalı sanatçılara konu olmuş, buz üzerinde oyun oynayan çocuklar ve yetişkinler Kuzey resminde sıklıkla yer almıştır. Hendrick Avercamp bunun sayısız örneğini vermiş, kış resimleri ve mevsim etkinliklerini kaydetme konusunda ustalaşmıştır (Res. 6). Kış mevsiminde kanallar ve göller donduğunda kızak ve paten kaymak için uygun bir zemin oluşturur, kimi zaman çeşitli yarışmalar düzenlenirdi. Erkek çocuklar ve yetişkin erkekler tarafından oynanan golf, sevilen bir oyun olması nedeniyle golf topu üreten ayrı bir iş kolu gelişmiş, içi inek kılı ve yünle doldurulan beyaz deriden toplar ve golf sopaları, işlerinde ustalaşmış belirli üreticiler tarafından üretilmiştir. Buz pateni üretiminin de yine 17. yüzyıl Hollanda’sında özel bir iş kolu haline geldiği görülür.

Resim 6: Buzda Eğlence. Hendrick Avercamp, 1625. National Gallery of Art, Washington.

OYUNCAK BEBEK: ÇOCUKLAR VE KADINLAR İÇİN...

Avrupa’da çocuklar için oyun araçlarının üretimi, 18. yüzyılda hız kazanır. İngiliz toplumu John Locke gibi eğitimciler sayesinde oyun düşüncesine daha sıcak bakmaya başlamış, eğlencenin işin içine katılmasıyla bazı derslerin daha kolay öğrenilebileceği anlaşılarak özellikle üst sınıflarda oyuncağa karşı talep artmıştır. Çocuklar kadar yetişkin kadınların da ilgi duydukları oyuncak bebek evleri, 17. yüzyıl Hollanda ve Almanya’sında yoğun olarak üretilmiştir. O dönemin domestik yaşamı hakkında da bilgi veren bu oyuncakları varlıklı aileler tarafından çocuklarına hediye olarak sipariş edilirdi. (Res. 7) Aynı zamanda varlıklı yetişkin kadınların da hobisi olan bu evler, çoğu kez oyuncak olanlara göre daha ince bir işçilikle dönemin önde gelen el sanatı ustaları ve sanatçıları tarafından tasarlanır, bir tür statü ve zenginlik belirtisi olarak kuşaktan kuşağa aktarılırdı. Kadınlar, kendi dikiş ve işleme becerileriyle bebek evlerini süslerler, arkadaşları ile iş birliği içinde çalışırlar, havlu, yatak takımı, halı benzeri eşyaları, kimi zaman monogramlı olarak hazırlarlardı. Bebek evleri seçkin ailelerin kızları için, evin idaresini ve organizasyonunu öğrenebilecekleri eğitici oyuncaklardı.

Resim 7: Killer Kabinli Oyuncak Bebek Evi, 1800-1830.
Bethnal Green Museum of Childhood, Londra.

Araştırmacılar, MÖ. 2. yüzyılda Mısır’da oyuncak amaçlı bebek yapımının bulunduğundan, antik Yunan’da bebek üreten ustaların varlığından söz ederler. Kilden pişirilerek üretilen, boyanan ve giydirilen bu bebeklerin hareketli kol ve bacakları olabiliyordu. İlk Çağ’ın bu basit oyuncaklarından sonra Orta Çağ’da tahtadan bebekler ve dövme demirden hayvanlar yapılmaya başlanır; hatta Avrupa’da oyuncak sanayinin temellerinin Orta Çağ’a uzandığı söylenir. Köylerde ve kentlerde yaşayanlar, basit kilden bebekleri pazar ve panayırlardan oldukça ucuz bir fiyattan satın alırlardı. Bunun yanında, gösterişli ve özenli giysileri olan oyuncaklar da yapılıyordu. (Res. 8) Bu oyuncaklar daha varlıklı kesime hitap etmekteydi. 16. yüzyılda Almanya’nın Nuremberg bölgesi, ormanları nedeniyle oyuncak bebek üreten önemli merkezlerden biri haline geldi. Oyuncak tarihini konu alan tüm kaynaklarda Alman oyuncakçılığının önemli bir yer tuttuğunu görebiliriz. Bunun başlıca nedeni, Almanya’nın Batı dünyasında oyuncağı düzenli bir sanayi ürününe dönüştüren ilk ülke olması ve ilk büyük oyuncak üreticilerinin Kuzey Almanya’da ortaya çıkmasıdır.

Resim 8: Pierotti Bebeği, 1870’ler. Bethnal Green Museum of Childhood, Londra.

19. yüzyıl Avrupa’sında Almanya, oyuncak üretiminde ve dış satımında dikkati çekerken, özellikle Nuremberg kenti erken tarihlerden itibaren önemli bir oyuncak üretim merkezi oldu. 19. yüzyılın başlarında oyuncak bebek üretiminde tutkallı kâğıt hamuru kullanılmaya başlanmış, 1820’lerde Thüringen’de porselen sanayinin etkisiyle porselen bebekler üretilmiştir. 1880’lerde bebeklere eklemler ve uyuyan gözler dışında ses de eklenmiş, Sonneberg bebekleri, Avrupa’da ve Amerika’da 19. yüzyılda yoğun ilgi görmüştür. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde Sonneberg, dünya oyuncak piyasasının bir numaralı oyuncak üreticisi durumuna gelmiş, yüzyıl sonunda bu bölgede çoğu kendi evlerinde olmak üzere 40.000 kişiye oyuncak üretiminde istihdam sağlanmıştır. 

OYUNCAKLARIN ALTIN ÇAĞI

Fransız Jumeau oyuncak fabrikası 1842 yılında, Alman pazarı ile rekabet edecek kadar gelişmiş, Fransız üreticilerin ürettikleri oyuncak bebekler, süslü giysileri, bağcıklı ayakkabıları, sevimli boneleri ve eldivenleriyle adeta Paris’in son modasını takip etmiştir. 19. yüzyıl, çocuk oyuncakları açısından altın bir çağdır denilebilir. Yüzyıl başından itibaren oyuncaklar sayı ve çeşitlilik bakımından önemli bir gelişme kaydetmiş, varlıklı aileler çocukları için oyuncak dükkânlarından alışveriş ederken, yoksullar panayır ve pazarları tercih etmişlerdir. Çocukları, özellikle de kendi çocuklarını sıklıkla resmeden Fransız Empresyonist ressam Pierre-Auguste Renoir’ın bazı resimlerinde de oyuncak üretiminin 19. yüzyılda ulaştığı noktayı gösteren ipuçları yer alır. Bunlardan birinde Renoir’ın oğullarından biri olan Claude’un oynadığı küçük oyuncak figürler, özenli işçilikleri ile dikkati çeker (Res. 9).

Resim 9: Oyun Oynayan Claude Renoir (Coco). Pierre Auguste Renoir, yaklaşık 1906 yılı.
Musée de l’Orangerie, Paris.

Yoksul kesime hitap eden daha ucuz oyuncaklar ise pazar ve panayırlar dışında, kimi zaman sokak satıcıları tarafından dolaştırılarak el arabalarında satılırdı. İngiltere pazarındaki oyuncakların büyük bölümü Almanya’dan gelir, geri kalanı İngiltere’nin arka sokaklarında üretilirdi. Bristol oyuncakları, yoksul sınıf arasında çok yaygındı. Bristol’da üretilen bu oyuncaklar ahşaptan yontulur tutkalla birleştirilerek boyanır, genellikle araba, at, gemi gibi tekerlekli oyuncaklardan oluşurdu. William Mulready’nin 1835 tarihli Oyuncak Satıcısı konunun örneklerinden biridir (Res. 10). Seyyar bir sokak satıcısının, elinde tuttuğu oyuncağı küçük bir çocuğa beğendirmek ümidiyle uzattığı görülür.

Resim 10: Oyuncak Satıcısı, William Mulready, 1835. National Gallery of Ireland, Dublin.

Her dönemde, çalışmak zorunda olan ve zamanının büyük bölümünü çalışarak geçiren alt sınıf çocukların ise çoğu zaman oyuna harcayacak gücü de oyuncağı da olmazdı. Düşük ücretlere çalıştırılan çocuklar, madenlerde, dokuma fabrikalarında, baca temizliğinde ve daha pek çok iş kolunda can güvenliği olmaksızın uzun çalışma saatleri boyunca ter dökerlerdi. Hızla sanayileşen İngiltere’de, küçük yaştaki çocukların baca temizliğinde çalıştırılmaları oldukça yaygındı. Çocukların canlı fırçalar olarak kullanıldıkları bu iş, son derece tehlikeli ve sağlıksızdı. Tırmanırken çoğu zaman yaralanan çocuklar, yaklaşık beş yaşlarında bacalara tırmanmaya başlar, altı-yedi yaşlarında kalın is tabakalarını temizlemede ustalaşır, onbir-oniki yaşlarına geldiklerinde ise bacalara girmek için büyümüş sayılırlardı. Gayrimeşru olduklarından ya da aileleri kendilerine bakamadığından boğaz tokluğuna verildikleri bu iş, çocuk işçiler için 19. yüzyılın büyük bölümünde de sürmüştür. İngiliz hükümetinin 1875’te çıkardığı yasa ve baca temizleyen makinelerin icat edilmesi ile bu uygulama giderek azaldı. Kendine özgü üslubu ile 19. yüzyıl sanatçıları arasında ayrı bir yeri olan Romantik sanatçı William Blake, kendi yazıp resimlediği ‘Masumiyetin ve Deneyimin Şarkıları’ adlı kitabında, oyuna zaman bulamayan bu çocukları kendi resimsel ve edebi dili ile ele alır. Blake, resmin hemen altında yine kendisi tarafından kaleme alınan ‘Baca Temizleyicisi’ adlı şiir ile konuya dokunaklı bir biçimde vurgu yapar (Res. 12).

Resim 12: Baca Temizleyicisi, William Blake. Songs of Innocence and of Experience, 1825.
Metropolitan Museum of Art, New York.

Küçük siyah bir şey karlar arasından,

Bağırıyordu: “temizlikçi!” kederli bir sesle

“Söyle bana, nerede senin annen baban?”

“Dua etmeye gittiler kiliseye.

Çimenlerde beni mutlu gördüler,

Gülüp oynuyordum karlar üstünde

Ölüm elbisesini giydirdiler,

Bu kederli şarkıyı öğrettiler bir de.

Şarkı söyleyip mutlu göründüğüm için,

Sandılar ki bir kötülük yok yaptıklarında,

Şükretmeye gittiler, tanrıya, papaza, krala,

Acılarımız üstüne cenneti kuranlara.”

* Prof. Dr. / Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü.