Berken Döner

berkendoner@gmail.com
TÜM YAZILARI
Rum toplumunun görkemli yadigarı: Büyükada Yetimhanesi Büyükada Rum Yetimhanesi Restorasyon Projesi Koordinatörü Laki Vingas ile Büyükada Yetimhanesi'nin yeniden İstanbul'a kazandırılmasını konuştuk. Vingas, "Binanın metruk hali Rum toplumunun eski halini ifade ediyor. Gelin, hep birlikte bu dönüşümü başaralım ve genç nesillere ilham olalım. Bu hali bizim için bir teselli kaynağı olmasın" dedi.
Tanzimat, İstibdat ve Meşrutiyet: Mınakyan Kumpanyası Mardiros Mınakyan istibdat koşullarında, batılı tiyatro yapan tek kumpanya olarak 1908 II. Meşrutiyet kavşağına kadar Osmanlı Dram Kumpanyası'nı ayakta tuttu, yeni oyuncular yetiştirdi, tiyatro kültürünü tanıtarak, gericiliğe karşı batılı yaşam çizgisini izleyerek Osmanlı halkını eğitti. Haig Yazdjian: Bütün kişiliğimi udun içine koydum Besteci ve udi Haig Yazdjian ile Kardeş Türküler konseri öncesinde konuştuk. Yazdjian, "Hayat bana zorla ud çalmayı öğretti diyebilirim. Yirmi beş yaşındaydım! Geçen yıllar içinde ud ile o kadar bütünleştik ki, bütün kişiliğimi udun içine koydum diyebilirim. Bütün yaşamım oldu" dedi.
'Bu oyun bir gün mutlaka oynanacaktır' Ermeni toplumunun gençleri tarafından kurulan bağımsız tiyatro topluluğu hangardz, William Saroyan’ın 'Yüreğim Dağlardadır' oyunu ile seyirci karşısına çıkıyor. Oyunun yönetmenleri Tara Demircioğlu, Yeğya Akgün ve oyuncularından Lara Narin ile hangardz'ı, Saroyan’ı ve Ermenice tiyatroyu konuştuk. Yönetmen Demircioğlu, "Türkiye’de Ermeni olmanın bir politikliği var! "Ermeni tiyatrosu" da başlı başına bir politik kavram" dedi. Talaslı Serkis: Tekinsiz bir Beyoğlu sokağında Talaslı Serkis, aralık başında İstanbul’a geliyor. Nisan sonu çok sevdiği Talas’a dönüyor. Her gün hiç aksatmadan Kallavi Sokak’tan başlayıp, Harbiye’ye kadar yürüyor. Yürürken eş dosta bolca selam dağıtıyor. Bir siyah beyaz fotoğrafta, Beyoğlu’na bin yıl önce gelmiş gibi gülümsüyor. Aşod Madatyan’ın düşler sahnesinden yankılananlar Nesim Ovadya İzrail'in Osmanlı-Türkiye tiyatro tarihi araştırmaları, Aras Yayıncılık tarafından yayınlanan Düşler Sahnesinde kitabı ile devam ediyor. Kitapta, Aşod Madatyan’ın hayat öyküsü odağında bir dönemin tiyatrosunu inceleyen İzrail, "Avrupa’ya eğitim için giden Ermeni gençler tiyatroyu ve kültürünü öğrenerek İstanbul’a getirmişti. Bu yolla İstanbul’a ulaşan tiyatro Ermeni toplumu içinde kök salmaya başladı" diyor. Beyoğlu... Akşam yolları arasından Beyoğlu’nun yarım asırlık cila ustası Cemal Usta düğme kutuları, aynalı konsollar, yazı masaları, komodinler, büfeler için ayrı defterler açar. Ömrü boyunca bir Beyoğlu gecesi anısını özleyerek yaşar. Dört sene boyunca çıraklığını yaptığı Eftim Usta'dan hep sevgi ve şefkat görmüştür. Hayatının ilk yılbaşı kutlamasını da "olağanüstü güzel bir şekilde" Eftimiyadis’lerin evinde yaşar. 1955’in 6-7 Eylül'ünde, aklına Eftim Usta gelir... Kanlıca'da bir serin rüzgâra Fuat Selim Bey… Bir Boğaziçi insanı olarak yaşamaktan vazgeçmedi. Bahai Körfezi’ni, Umuryeri’ni, Akıntıburnu’nu sevdi. Sandal yaptırdı, olta biriktirdi. Kızgın güneşi ve çatlamış toprağı tanımadı. Ömrünce yağmur haritaları çizer gibi bulutların yerlerini değiştirdi. Yine de… Akşam olunca basar mıydı kareler? Bir anafor kendine çağırır mıydı? Serinlikler, öğleden sonralar: Deniz yolunda Yenikapı Yenikapı… Ak badanalı duvara, deniz köpüğüne mavi yazılı… Farklı yönlerden gelsek, yine de hatırlar mısın bizi? Büyükada… Haziran’da bir yasemindi Böylesi bir renkte, böylesi kokular içinde… Usulcuoğulları’nın köşküne misafirliğe gidiyormuşuz gibi… Eksik olmasınmış, mesela biri de bir demet yasemin toplamış gibi…Vasiliki, Elli ve İris balkonda kanaviçe, goblen işliyor gibi… İkindi güneşinin sarısı aynalı konsola indiğinde… Yeniden başlasın o eski oyun: Ena mena dosi dosi saklambosi… Evlerinin önü gül ağacı Zaman geçer. Çarşılara kuşlar da konmaz, ekmekler tükenir, veresiye defterleri kapanır. 1985’te Ohannes Usta ölür: "Evimiz vardı yıktılar, ağacımız vardı kestiler. Biz İstanbul’da da olsak, dünyanın bir ucunda da yaşamak zorunda kalsak bilirdik ki orada bizim bir evimiz var. Ancak kendi vazgeçerse yıkılır, kimse dokunamaz, gücü yetmez onu yıkmaya… Ev kilisenindir, hâne kutsaldır… İçinde kim yaşarsa yaşarsın, o ev benimdi. Sebep olanlar gün yüzü görmesin!” Sayfiyedeki ikindiler için Koca kadın, kocaman kadın Füsun hanım… Bahriye subayının biricik kızı Füsun hanım… Yürüdü geçti Moda Caddesi’nden… Hani şimdilerde anahtarlar el değiştiriyor, deniz yağmalanıyor, güneş eşik taşında unutuluyor ya… Bırakın bizi en eski alışkanlıklarımıza.