Türk’ün Türk dâhil dostu yoktur

Türkiye’de yaşayanlar hiç bir ülke yaşayanlarını sevmiyor. NATO’dan AB’ye, ABD’den Müslüman ülkelere hiç kimseyi sevmiyor. En sevdikleri ülke Suudiler ve AB vatandaşları, bunları da ancak dört kişiden biri seviyor.

Metin Solmaz msolmaz@gazeteduvar.com.tr

Tebriz’de adettir, taksiciler, lokantacılar kime para ödemek isteseniz “Kalsın” der. Israr etmeniz gerekir. Ben denedim, “peki kalsın” deyip yürüyünce peşinden gelmiyorlar. Yani “adetten” de olsa samimi bir laf denebilir.

Yıllar önce bu “kalsın” lafları arasında bir gün geçirdikten sonra her zamanki derdim etsiz yemek peşine düşmüştük. Küçük bir lokantada bir tepside üç kap etsiz yemek gördük. Aynısını istiyoruz deyip oturduk. Adam o tepsiyi getirip koydu önümüze. İştahla yedik ve para ödemek istedik. Adam gülerek kalsın dedi. Biz de alışmış olarak ısrar ettik. Sonra fırça geldi. Meğer orası bir bakkalmış ve yemek de adamın yemeğiymiş. Eşi getirmiş. Adamcağız ‘satmadığım bir şeyin parasını alamam sizden’ dedi. Eşine söylemiş tekrar geliyormuş.

'YAHU NE BÜYÜK YANLIŞLIK'

Biz de mahcubiyet içerisinde teşekkürler edip biraz ilerideki konsolosluğa gittik. İşimiz vardı. Üst kattaki konsolosluğun zilini çaldık. Cevap diyafondan geldi: “Ne var?”.

Bir kaç kere “Açar mısınız?” dedim, hoparlördeki ses birkaç kere “Buradan söyle” dedi. Beraber çobanlık yapmışız da beni hep tokatlarmış gibi bir samimiyetle. Sokakta bağıra bağıra derdimi anlatmaya teşvik eden kahraman Türk memuru artık tepemi attırmıştı: “Ben, Hürriyet Gazetesi’nden Metin Solmaz, sadece üçe kadar sayacağım”. (Lafımın minicik de olsa bir doğruluk payı vardı, keyfime ek olarak Hürriyet bünyesinde çıkan Atlas Dergisi için de geziyordum.)

Tabii ki bir bile diyemeden açılmıştı kapı. Ben yukarı çıktığımda konsolos dahil hizaya girmişlerdi. “Yahu ne büyük yanlışlık olmuştu öyle”.

DÜNYANIN EN NAZİK HALKI

Laf lafı açtı. Fakat çok da açamadı. Çünkü hep aynı yerde tıkanıyordu: “Bu şerefsizler”de. Konsolosluk çalışanlarının bahsettiği şerefsizler Tebriz halkı. Sanırım dünyanın en nazik halkı.

İran, nezaketiyle ve güvenliğiyle ünlü bir ülkedir. Şöyle der pek çok rehber kitap: Yolda birisi sizi evine davet ederse şaşırmayın ve bu fırsatı kaçırmayın. Yoldaki her daveti kabul edebileceğiniz tek ülke İran olabilir. Bu nezaket ve güvenlik içinde Kürdistan ve Azerbaycan eyaletleri de ayrıca nam sahibidir. Tebriz de malum Azerbaycan eyaletinin başkenti.

Kendi vatandaşını sokakta bağırtarak dinleyen, kapı açmayan ve hiç tanımadığı benimle emir kipinde konuşan ama Hürriyet gazetesinden olduğumu duyunca el pençe divan duran bir konsolosluk görevlisi dünyanın en nazik halkına “bu şerefsizler” diyor. Ve benim bir günde gördüğümü yıllardır çalıştığı yerde görememiş. Hepsi onların kötülüğünü isteyen, sadece kendini düşünen, ilk fırsatta kazıklayacak ve bir tiyatro olarak “kalsın” diyen düzenbaz tipler.

Niye böyle düşünüyor biliyor musunuz? Çünkü para biriktiriyor. Dünya kadar maaş alıyor, diğer diplomatların yanında ezilip büzülmesin diye. Ama hayatını konsoloslukla lojmanı arasında git gelle geçiriyor. Kırk yılda bir dışarı çıktığında kendi gibi diplomatların ‘takıldığı’ bir lokantaya gidiyor. Hiç yaşadığı yerde hayata hiç girmemiş ki. Halbuki zaten yaşadığı yerle bir de barışsa hayatı şenlenecek. Dimağı açılacak.

KİMSEYİ SEVEMEYENLERİN ÜLKESİ

Bu, marjinal bir örnek de değil. Bende epey buna benzer örnek var. Genel olarak kendilerini kandırmak üzere kurulmuş oyuncaklarla yaşadıklarını sanıyorlar. Yaşadıkları yerle ilgili hiç bir bilgileri yok, bilgi sandıkları fikirler de büyük oranda çöp. Sadece diplomatlar için değil. Yurt dışında yaşayan Türkiyeliler genel olarak böyleler. Gidip dünyanın öbür ucuna yerleşiyorlar. Ama yaşadıkları süre boyunca herkese ve herşeye şüpheyle yaklaşıyorlar. Hayat sanki ölmeden önce para biriktirilecek bir dönem sadece. Hoş bu şekil para biriktirip de ev almak dışında bir şey yapabilen görmedim o da ayrı mesele.

Dışarıdakiler içeride de böyle tabii. Paranoyak yani. Pew Araştırma Merkezi’nin anketine göre Türkiye’de yaşayanlar hiç bir ülke yaşayanlarını sevmiyor. NATO’dan AB’ye, ABD’den Müslüman ülkelere hiç kimseyi sevmiyor. En sevdikleri ülke Suudiler (%26) ve AB vatandaşları (%25), onu da ancak dört kişiden biri seviyor.

Türkiyeliler bu ülkeleri sevmiyor ama o ülkeleri yıkmaya çalışan örgütleri de sevmiyor. Bitmedi, çoğu kendi halinde kurum ve kuruluşları da sevmiyor.

Ne kadar aptalca değil mi? Değil. Devamı için Al Monitör’den Mustafa Akyol’a bağlanalım:

“Başka araştırmalar Türklerin aslında birbirinden de pek hoşlanmadığını gösteriyor. Muhtelif küresel “kişiler arası güven” araştırmaları Türkiye’nin dünyanın en güvensiz toplumlarından biri olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin, 2008 tarihli Dünya Değerler Araştırması’nda Türkiye kişiler arası güven anketinde 60 ülke arasından sonuncu durumda. Öyle ki, Türk toplumunun sadece yüzde 4.9'u "Diğer insanlara çoğunlukla güvenilebilir" diyor ki, bu oran sadece 20 yıl önce korkunç bir soykırım yaşamış olan Ruanda ile aynı düzeyde. (Buna karşılık en yüksek güven oranlarına sahip olan Norveç veya İsveç gibi ülkelerde, "Diğer insanlara çoğunlukla güvenilebilir" diyenler yüzde 70'in üzerinde.)

Mustafa Akyol’un yazısının tamamı: http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2014/11/turkey-polls-turks-dislike-everybody.html#ixzz4IFgDiQYc

Yazıda bahsi geçen Pew araştırması: http://www.pewresearch.org/fact-tank/2014/10/31/the-turkish-people-dont-look-favorably-upon-the-u-s-or-any-other-country-really/

Tüm yazılarını göster