Tüm dünya dijital parayı konuşuyor: Sanat için NFT mümkün mü?

Jpg dosyası halinde satışa sunulan Mike Winkelmann imzalı dijital eser, Londra'daki Christie's Müzayede Evi'nde 69,3 milyon dolara satıldı. İlk kez bir sanat eserinin NFT formatında açık artırmaya sunulmasının ardından Zeki Coşkun, sanatçı ikilisi ha:ar ve Evrim Altuğ ile “kripto sanat”ı konuştuk.

Abone ol

DUVAR - NFT, yani “Non-Fungible Tokens”, en basit şekliyle bir şeyin dijital sertifikası olarak tanımlanabilir. Türkçeye, değişimi mümkün olmayan para veya çip olarak çevirebileceğimiz özel bir kriptografik simge türü olan NFT, kopyalanamaz ve türünün tek örneğidir.

11 Mart Perşembe günü, Beeple adıyla tanınan dijital sanatçı Mike Winkelmann tarafından 5 bin günden fazla sürede yapılan çizimlerden oluşturulan, jpg formatındaki “Everydays: The First 5000 Days” isimli dijital sanat eseri, Londra'da bulunan Christie's Müzayede Evi'nde 69,3 milyon dolara satıldı. Eser, şimdiye kadar en yüksek fiyata satılan dijital sanat eseri oldu. Christie's Twitter hesabından yapılan açıklamada da, eserin kripto para birimi ile satıldığı ve bunun bir ilk olduğunu belirtildi. 

Christie’s Müzayede Evi'nin ilk kez NFT formunda, tamamen dijital bir sanat eserini açık artırmaya sunmasının ardından “kripto sanat”ı ve mevcut sanat düzenini nasıl değiştirebileceğini akademisyen Zeki Coşkun, ha:ar adlı sergilerindeki tüm eserlerin NFT olarak satışa çıkacağı ha:ar sanatçı ikilisi (Hande Şekerciler ve Arda Yalkın) ve yazar Evrim Altuğ ile konuştuk.

BİR SANAT ESERİNİN NFT FORMATINDA SUNULMASI NEDİR?

NFT'yi değiştirilemez, kopyalanamaz dijital jeton/para olarak tanımlayan Zeki Coşkun, bir sanat eserinin NFT formatında sunulmasına ilişkin, "İlk sorunun yanıtı teknik. En kısa ve yalın haliyle söylenirse, artık pek olmasa da ister manuel yöntemlerle, ister bilgisayar ortamında gerçekleştirilmiş “sanat” ürünlerinin dijital şifreleme yoluyla bir tür kripto para sahasına taşıma işlemi diyebiliriz NFT’ye. Değiştirilemez, kopyalanamaz jeton/para.

Kripto işlerin müzayedeye çıkması, milyon dolarlara alınıp satılması faslına gelince: NFT kavramı, tekniği, pratiği oluşturulduktan sonra, başka düzlemlerde, başka güdülerle gerçekleştirilen işlerin şifrelenip kriptoya çevrilmesinden çok doğrudan bu sahaya yönelik üretimler öne çıkıyor. Deyim yerindeyse sektör kendi pazarını, borsasını oluşturuyor… Dışarıdakileri de buraya çağırıyor. Koşan geliyor" dedi.

NFT'nin işleyiş açısından müzayedelerden daha şeffat olduğunu vurgulayan sanatçı ikilisi ha:ar, "Basitçe, bir dijital veriyi benzersiz, kopyalanamayan, çoğaltılamayan bir kod ile işaretleyerek sertifikalandırmak olarak özetlenebilir. Bu benzersiz kod satın alındıktan sonra ikinci seviye pazarda da anında alınıp satılabiliyor.

Burada önemli olan NFT formatındaki veriyi sanat eseri olarak kabul ediyor muyuz? Eğer bunun cevabı "evet" ise, herhangi bir eserin müzayedeye çıkmasından bir farkı yok. Öte yandan işleyiş bakımından geleneksel müzayedelerden çok daha şeffaf. Tüm alım-satımlar takip edilebiliyor ve sanatçılar ikinci el satışlardan da belli bir oranda yüzde alabiliyor" ifadelerini kullandı. 

Evrim Altuğ da şu ifadeleri kullandı: "Neredeyse tüm varlık ve biçimlerin maddi ve politik denetim çıkarları doğrultusunda belli envanter ve kurlara zaten dahil ve kurban edildiği bir dünyadayız. Bu envanterci, kapitalist zihniyetin ister bir banka kasası, isterse bir veri bankasında diji-garantide olmasında da şaşılacak bir açgözlülük ve gelecek hırsı göremiyoruz. 

Sanatın da bu sebeple kendi 'değer' ve 'kalıcı'lığını elektronik evrene sıçratması olarak algılanabilecek bir tür yapıt üretim biçimi üzerine en iyi yanıtı, yine ekranın kendisi verebilir diyerek, sizlere benim de faydalandığım üç ilginç kaynak metin-haber önermek istiyorum."

SANAT ESERLERİNİN NFT FORMUNDA SUNULMASI MEVCUT DÜZENİ NASIL ETKİLEYECEK?

Ortalama değerde hiçbir içeriğin hatırlanmaz ve aktarılmaz hale geldiğine dikkat çeken Evrim Altuğ, "Zamanın eskiye oranla daha acımasız bir hızla ilerlemesi, değerdeki aşınmanın ve hafıza kaybının da en önemli belirtilerini önümüze koyuyor. Ortalama değerde, kendi halinde, bağırıp çağırmayan veya skandal içerik taşımayan neredeyse hiçbir içeriği hatırlamaz veya aktarmaz hale getirildik. Bu yüzden yaşadığımız bu ekonomik hırsın elektro tozu dumanı ortadan kalktığında neyin sahiden kıymetli veya kıymetsiz olacağına da, yine insan temelli, beyin, yürek gibi sıradan aygıtların kanaat getireceğine inanmak istiyorum. Yoksa hepimiz her sergiye birer para sayacı veya ultraviyole sahte para dedektörü gibi girip çıkacağız" ifadelerini kullandı. 

Uzun süredir mevcut düzen diye bir şeyin olmadığını söyleyen Zeki Coşkun, sanat eserlerinin NFT formunda sunulması mevcut düzeni nasıl etkileyecek sorusunu, "Şu anki halle sanat eseri için değer bahsinde hiçbir şey söylemek mümkün değil. Bir resmi, törenle yaktı adamlar…“Biz bunun varlığına son veriyor, NFT’ye çeviriyoruz” diye video yayınladılar gururla. Bence asıl performans bu. Üstelik, müzayedeyi alaya alan, müşterileri ve işin kendisini Moronlar olarak adlandırılan bir çizim yakılıp kriptolaştırılan!

Mevcut düzen diye bir şey yok çoktandır. Salgın öncesinin son performansını hatırlamak yeterli: Art Basel Miami’de koli bandıyla duvara yapıştırılan muz 120 bin dolara satılmıştı. Bildiğiniz muz. Sanatçı bu işe, Komedyen adını vermişti. Küresel ticaretin ironisini yaptığını söylüyordu. Sonra bir başka sanatçı geliyor, duvardaki muzu alıp mideye indiriyordu… Bu performansın adı da Aç Sanatçı’ydı.

Hasılı, kripto zamanlardan geçiyoruz. Her şey olur" diyerek yanıtladı.

ha:ar ise 'kripto sanat'ın mevcut düzeni nasıl etkileyeceğine ilişkin, "NFT bir sunuş biçimi. Biz NFT piyasasının beğenisine yönelik işler yapmıyoruz. Hali hazırda yaptığımız eserlerin NFT edisyonlarını da çıkarıyoruz. Bu ikisinin negatif anlamda birbirini etkileyeceğiniz de düşünmüyoruz.

Şu anda kripto piyasa inanılmaz bir hype yakaladı. Bunda kripto para birimlerinin değerini arttırmak isteyen bizzat mining yanda kripto para ticareti yapan kişilerin yüksek miktarda NFT alımı yapmasının da etkisi var. Sanatçılar açısında galeri payı, sergi masrafı, fiziksel üretim harcamaları olmadan elde edilebilecek inanılmaz bir gelir potansiyeli var. Öte yandan, göreceksiniz, bu patlamada on binlerce dolara satılan eserlerin çok küçük bir bölümü hariç hepsi değerinin tamamını kaybedecek.

Şimdilik piyasada baskın olarak motion designer'lar, grafiker ya da illüstratörler hakim fakat ilerleyen zamanlarda işi sanat olan kültür üreticilerinin bu pazarı ciddi anlamda ele almasıyla satışa sunulan işlerin kalitesi yükselecek ve klasik sanat piyasası için bir alternatif olacağını düşünüyoruz. Zamanla da mevcut piyasayla melezlenecek ve yeni bir iş yapma biçimi getirecek sanat dünyasına" dedi.

'KRİPTO SANAT' GÜVENLİ Mİ?

Kripto sanatın güvenirliği hakkında konuşan ha:ar, konvansiyonel yöntemlerle üretilmiş eserlerin sertifikasyonuna başlandığına dikkat çekerek, "Kriptoladığınız eserlerin kopyalanması mümkün değil. Eseri NFT formatına çevirdiğinizde özel bir veriye dönüşüyor. Biricik, kopyalanamaz hale geliyor. Aynı zamanda da dosya geliştikçe yani ikinci el satışlar, kimin koleksiyonunda gibi veriler dosyanın içerisine işleniyor. Fiziksel eser sertifikasyonları için de kullanılan bir yöntem aslında. Verisart gibi kurumlar bu şekilde heykel, resim gibi konvansiyonel yöntemlerle üretilmiş eserlerin sertifikasyonuna başladı bile" dedi.

Önemli olanın çoğaltma eylemini yozlaştırmadan yapabilmek olduğunu vurgulayan Evrim Altuğ, "Eserler ister elektronik, isterse organik materyalle sunulsunlar, zaten üretildikleri an itibariyle kendilerinden ilham ve izlenim edinen her insan tarafından, 'rıza' eseriyle, türlü niyetlerle, 'özgünlük sertifikası' unsuruyla bile isteye kopyalanmaktalar. Mesele, söz konusu çoğaltma eyleminin hangi gaye ve imkânlarla, kimi veya neyi sömürüp manipüle etmeden yapıldığına vakıf olabilmek ve bunu yozlaştırmamakta. Bildiğimiz gibi bugün, dünyanın fotografik, plastik ve sinematografik belleği, türlü tröstler ve telif devlerinin, ya da müze, koleksiyoner veya varislerin müsaade ettikleri esnek mülkiyet ve kullanım hakları dışında paylaşılabilir değil" şeklinde konuştu. 

Zeki Coşkun da, "Çok şey söylenebilir… söyleyeceğiniz her şey anında geçersizleşebilir. Amazon hacklenmedi mi? Dünyanın tepesindekilerin banka kayıtlarından özel yazışmalarına dek deşifre edilmedi mi? Wikileaks’in bu sahada uygulanamayacağını kim söyleyebilir?" ifadelerini kullandı.

NFT DÜNYASINA GİRMENİN AVANTAJLARI/DEZAVANTAJLARI NELER?

26 Mart Cuma gününden itibaren Ankara CerModern'de ha:ar adlı sergilerindeki tüm eserlerin NFT olarak satışa çıkacağı sanatçı ikilisi ha:ar, NFT dünyasına girecek olmayı şöyle anlattı: 

"Çok sayıda ve hızlı eser üretebilen bir oluşum değil, iki senedir üzerinde çalıştığımız ve hala bitiremediğimiz enstalasyonlar var, tek bir resim üretmek çoğu zaman iki ayı bulabiliyor ve ürettiğimiz eserlerin fiziksel edisyonlarının kolleksiyonerlere ulaşması konusunda çok fazla sıkıntı çekmiyoruz. Bu durum kripto sanatın hızlı akışına ters aslında. Biz bir vesile ile Zack Yanger ile tanışıp Super Rare’e davet edildik. Bir değerlendirme süreci olmadan doğrudan dahil olabileceğiniz başka platformlar da var, bizim SuperRare’i seçmemizin sebebi sadece tek edisyonun satışının yapılabilmesi, dünyanın en büyük ikinci platformu olması ve herkesi kabul etmemeleri idi. Biz de kripto sanat piyasasının dinamiklerine uygun şekilde kolay üretilen ve tüketilen, kitsch işler koymak yerine bir plan yapıp Mart sonunda CerModern'de gerçekleşecek sergimizdeki tüm eserlerin birer NFT versiyonunu yaratmaya karar verdik. Bu edisyonlar da 1 Nisan'dan itibaren Super Rare'de görücüye çıkmaya başlayacak. Bu bağlamda da ha:ar, bir güncel sanat sergisini olduğu gibi kripto formatta kolleksiyonerlere sunan ilk sanatçılardan olacak."

NFT İLE SANATÇILAR, GALERİLER NE KADAR KAZANIYOR?

NFT'nin son derece şeffaf olduğunu belirten ha:ar, "NFT'nin en güzel tarafı satışların son derece şeffaf olması. Konunun bu tarafıyla ilgilenenler her bir eserin başlangıç değerini, alım-satım kayıtlarını ve ikinci el ederini takip edebilir" dedi.

Sanat eserlerinin NFT ile satışa çıkmasının borsaları andırdığını aktaran Zeki Coşkun, "Döviz piyasalarını, borsaları andırıyor burada olup bitenler. Yakınlarda Amerikan borsasındaki GameStop hisselerinde yaşanan operasyonu andırıyor durum. 13 yıldır bilgisayar çizimleri, animasyon, videolarla bir tür kişisel dijital günce – arşiv oluşturan kendi halinde bir tasarımcının 2018’den bu yana sahaların aranan artistine dönüşmesi, derken o arşiv – güncenin NFT’ye çevrilmesi, on saniyelik tek bir videonun 6.6 milyon dolara satılması… şaka değil; profesyonel bir oyun, performans. Win - Win" ifadelerini kullandı. 

Evrim Altuğ da, "Müzayede kurumu ve sanat tarihi kurumunun yapageldiği gibi, şu ara popüler olan bu alan üzerinde de adı ve emeği ile, rekor ve yaygınlık emaresi ile varolan her isim, galeri, zaman ve mekâna bulaşıcılığı seviyesince kazanıyor. Masalların fiyatı ve ratingi var mı? Bunun gibi bir şey, söz konusu alana biçilegelen değeri anlamaya gayret etmek..." şeklinde konuştu. 

'KRİPTO SANAT', TÜRKİYE'DE GEÇERLİ OLABİLECEK Mİ?

Kripto sanat alanında Türkiye'den Murat Pak'ın şimdiye dek bin 656 işi satıldığına dikkat çeken Zeki Coşkun, Sahada Türkiye’den isimler var zaten. İlk öne çıkanlardan biri Murat Pak. Üstelik o, kripto sanat - NFT pazarında ürünleriyle milyon dolarlık satışa ulaşan ilk isim oldu Aralık 2020’de. Şimdiye dek bin 656 işi satılmış, toplamda 15,171,536 dolara ulaşmış. Bir başka isim yakınlarda Fractal İstanbul - Pandemi çalışmasını NFT’ye çeviren Tarık Tolunay. O da 36 bin dolara satıldı. Kısaca hareket var. Futbolcu Mesut Özil dahil olmak üzere… Dijital fal sitesi Faladdin’deki kahve falı fotoğraflarını NFT’ye çevirmeye kadar uzandı iş. Onların deyişiyle söyleyeyim, Mukadderat!" şeklinde konuştu.

Evrim Altuğ ise, "Bunu yanıtlayacak ekonomik garantörlük ve vizyona sahip değilim. Ancak 'video sanatı', 'dijital tuval', 'tv kitaplığı', 'akustik kütüphane' veya siber müzelere iyice alıştığımız şu elektrodemokratik ortamda, tüm bu hizmetlerin sinsi musluğu para gibi, sanatın da bu biçimsel değer açlığından nasibini alması kaçınılmazdı. Bu koşullarda sorum basit.  Şarjımız ne kadar yeter? Veya şöyle sürdüreyim. Hani olur da, edinip, diyelim bir türlü açamadığınız bir kültürel 'Databank'a bakıp, kaç resim ve değer emaresini hakkıyla duyumsayarak görebileceksiniz? Bu anlamda kültürün maruz kaldığı kabuk değişimini şöyle de yankılayabiliriz: Geçmişte çok kıymetli ve dolaşımda olan kasetler, vhs videolar, betamax olanları, 8 mm filmler, 16 mm olanları, 35 mm'ler veya eski foto negatifler, hatta cep telefonları, cep bilgisayarlarıyla üretilmiş post modern kültür kalıntıları... ya da blu-ray kayıtlar, laser-disc'ler... elbette bunların artık bir 'sahaf' baharatı var.... Bu yönden bu zincirde okurla şu soruyu paylaşayım ve bitireyim.. 'Kripto' sanatı ihtiva eden müze ve galeri cesetlerinin de gelişi çok yakın olmasın sakın? 

Örnek vaka: Düşünün, eve sahaftan bulduğunuz minicik bir USB ile gidiyorsunuz... Hoş, artık USB kullanana bile bugün gülenler var. Son 10 yılda ne kadar acaip tasarımlı ve ebatlı USB'lerin yer aldığını anımsayan olmuştur... İçinden dünyanın en kıymetli elektro nar taneleri dökülüyor. Güzel. Sonra? İşin ucu yine 'özgün'lüğe, mülkiyetin sınırlarına varıyor. Bu yönden Türkiye'de böylesi bir pazarın ancak Dünya rüzgârına bağımlı bir popülerlikle var olacağından endişe duyuyorum" dedi.

Kripto sanatın özel olarak bir ülkenin, şehrin veya milletin tekelinde olmadığını aktaran ha:ar, "Türk koleksiyonerler kripto sanata ilgi gösterecek mi diye sormak istiyorsanız şu anda bizim yakın çevremizdeki ciddi sanat koleksiyonlarına sahip koleksiyoner arkadaşlarımız alımlara başladı bile. Dolayısıyla bir ilgi yükselmeye başladı bile. Piyasa internet üzerinden yürüdüğü için son derece demokratik ve dünyanın her yerindeki alıclara açık zaten. Özel olarak bir ülkenin, şehrin veya milletin tekelinde değil" ifadelerini kullandı.