Sırtı bayraklı adam

Çok uzağa gitmeyin, neden bütün Doğan görünümlü Şahinlerde Türk bayrakları asılıdır? Neden askerlik anılarıyla sınırlıdır kenar mahallelerde bir pazar günü? Ve bayraklar sadece komik birer bez parçası mı peki?

Metin Yeğin myegin@gazeteduvar.com.tr

Lizbon burası. Sabahın çok erken saatleri. Fotoğrafından üstünden 24 saat bile geçmedi. Bakarken okyanusun mavisine kaptırmayın kendinizi. Fotoğrafın sağındaki adama bakın, biraz daha yaklaştırıp öyle bakın. Bir bayrağa sarılmış, Portekiz bayrağı. Tam 21. yüzyıl parçası bu ‘Mete Yeğin’in çektiği fotoğraf…

Bayraktan belli olmuyor. Bir ‘Sem Teto-Evsiz’ bu adam. Sokakta yatıyor yani. Üstünü, yoksulluğunu, işsizliği, çaresizliği ve muhtemel açlığını örtüyor bayrak. Faydasız bir şey değil ama pek üşütmüyor mesela gece kaldırım kenarlarında ve çok kalabalık hissettiriyor, kaçsa artık o ülkenin nüfusu dört tarafı sınırlarla çevrilmiş ve hatta sınırlar ötesine bile taşır belki başka zamanlara, şanlı tarihlere, -bir de şehitler de var kalabalığın içinde, ölü gözleriyle olanları seyreden- ve kesseler beşte üç kırmızı, beşte iki yeşil akar ki o Portekiz, Avrupa’dan büyük Brezilya’yı ‘Feth’ etmiş mesela, gömelim gel seni deseler sığabilecek kadar engin bir toprağı…

Yoksulluk bu. Geriye bir şey kalmıyor sırtına bayrak bağlamaktan başka.

Çok uzağa gitmeyin, neden bütün Doğan görünümlü Şahinlerde Türk bayrakları asılıdır?

Neden askerlik anılarıyla sınırlıdır kenar mahallelerde bir pazar günü?

Ve bayraklar sadece komik birer bez parçası mı peki?

Kore’de dağlarında -tabakam kaldı- en ücra köşelerinde, küçük bir çiftçinin toprağında ‘Kore Çiftçi Sendikaları’nın bayrağı dalgalanıyordu. 500 metreye 500 metre bir topraktı. Kuş uçar ama kervan geçmezdi. Biz bile benim yüzümden gidiyorduk. Çiftçi bayrağının yanına geçip bana konuşuyordu. Örgütlü olduğunun simgesiydi ama benden başka sadece eşi ve çocuğu görüyordu bayrağı. Postacı bile gelmiyordu. ‘Pirinci nasıl yetiştirdiğini’ konuştuk. ‘Salyangozları kimyasal ilaç yerine nasıl kullandığını?’ ve ‘Neden ve nasıl WTO-Dünya Ticaret Örgütü’nün oraya kadar gelip, onları öldürdüğünü’… Korece bildiğimden değil, soruları kağıda yazdırmıştım ve cevapları anlamıyordum. Ne cevap verdiğini hala bilmiyorum, çeviremedik yıllardır çünkü ama Kore dağlarında bir çiftçi var, sendikalı…

MST-Topraksız İşçi Hareketi’nin ilk toplantılarına katıldığımda, toplantı başlamadan önce, sol yumruklarını sıkıyor ve havaya kaldırıyor, ‘MST-MST’ diye slogan atıyorlardı. Şarkılar söylüyorlardı büyük toprak sahiplerine söven. Ben filme çektiğim için yapıyorlar sanıyordum. Hâlbuki başka bir kimlik ritüeli idi bu. Bir Topraksızlar kimliği. Eğer bunu yapmazsanız geriye, sırtına ulusal bayrağı bağlayıp, sokakta yatmak kalıyordu.

Ekmek gibi bir şey kimlik ve ekmek yoksa pasta yiyorsun üstelik…

Tüm yazılarını göster