Seyahate çanta hazırlama kılavuzu

Seyahate çıkarken gereksiz hiçbir şey olmasın yanınızda. Vali, kaymakam, tapu memuru, her şeyi bildiğini zannedenler, ki onların bildikleri her şey zaten, az olsa bile...

Metin Yeğin myegin@gazeteduvar.com.tr

Az şey. Temel kural, en az şey. Mesai saatlerini mutlaka bırakın mesela düşünsenize –eğer biraz kurallara göre işleyen bir yerse, günde sekiz saat mesai en az ve haftada 40 saat, yılda bir sürü saat, gün, ay filan ediyor mesai saatleri, bu taşınır mı? Sakın bir iki saat da olsa almayın, büyür oradan o. Bilimkurgu filmlerinde kapıların altından yeşil yeşil akarak büyüyen canavarlar gibidir, sizi alır ofise geri götürür eğer ofiste ise işiniz, yoksa okulda müdür, fabrikada ustabaşı suratı koymuş olursunuz çantanıza. Taşınmaz onların ağırlıkları. Odanın arka taraflarında bir yere halının altına koyun ya da naylona sarıp buzdolabına sebze-meyve kısmına ve sonra fişini çekin buzdolabının için için terlesin, boğulsun mesailer, saatler, amir suratları…

Günlük işe ve okula gitme, ‘ulaşım’ saatleri de şehirde kalsın. Zaten çok şey çaldılar hayatınızdan. Saatlerce telefonunuza bakarak harcadığınız, metro, metrobüs, otobüs, ayakta ya da oturarak ve belki bir insan seli içinde sonbahar yaprakları gibi sağa sola savrularak ve belki direksiyonda otomobilin, ömrünüzü yediler. Eğer öte dünyada bu harcanan tüm zamanları adil bir sorgucu melek sorgulayacaksa mutlaka cehennemdeki cezanızdan indirilecektir. Diyelim ki 80 yaşına kadar yaşadınız, şehirde yaşamışsanız, yola harcadığınız zaman 16 yıl toplamda, ki kafamdan sallamıyorum bu hesabı ve diyelim cehennem cezanız 12 yıl, o halde doğrudan cennete gidiyorsunuz. Geriye dört yıllık alacağınız kalıyor. Hoş geldiniz öte dünyaya ama boşuna harcadığınız bu dört yıl aklınıza takılıyor ki hayat sınırlarıyla mevcut ancak, ölüm ve doğum arasında ziyan olmuş, araya gitmiş dört yıl, en azından baştan söyleselerdi ya ve cehenneme dönüyor cennet… Zaten muhtemel çok sıkıcı bir yer…

Seyahate çıkarken gereksiz hiçbir şey olmasın yanınızda. Vali, kaymakam, tapu memuru, her şeyi bildiğini zannedenler, ki onların bildikleri her şey zaten az olsa bile, bir karış kuyu ağzı yani ve şu bana şunu demişti, benim hakkımdı terfi, güya arkadaşım olacak, Aygaz kamyonu anonsu ve demir kesen adam sesi ve bu çok önemli kesinlikle devlet başkanı olmamalı, bırakın makam arabaları ile oyalansınlar onlar, kapıları açılınca inip binsinler arabalarına, kağıtlar imzalasınlar ve kibirli konuşmalar yapsınlar ama siz onlara aldırmayın, yokmuş gibi davranın, eğer çantanıza girmek istediklerini görürseniz hızlıca çekin, pantolon fermuarı gibi sıkışsın iktidar ve sözde sizin için savaşma sözü veren muhalif aday o da kalsın işi yaramayan şeyleri tıkıştırdığınız ve ayağınızın tersiyle ittiğiniz karyolanın altında ve tozlansın aldırmayın. Yoksa rahat huzur vermezler size. Hep sırtınızdalar zaten bari seyahatte çantada olmasınlar…

Mümkün olduğu kadar tabii. Yoksa her tarafı kapladı televizyonlar ve her yerde var sınıf mümessili, ‘Her eve girdi uyuşturucu çünkü her eve girdi televizyon’…

3-4 tişört, 2-3 iç çamaşırı, 3 çorap, bir polar kazak ki çok soğuk olursa tişörtleri üst üste giyersiniz, sadece üstünüzdeki pantolon ve onu yıkarken de giyebileceğiniz, gece ve sıcaklarda da kullanabileceğiniz bir şort ve bir de mutlaka mayo.

Telefonunuzu da almayın diyeceğim ama zaten dinlemeyeceksiniz beni. Sıkıysa sen alma diyeceksiniz. Kapitalizme göbek bağlarımız, tek kişilik hücrelerimiz, kader kapasitemiz…

Gerisi mi? Gerisini atın çöpe, şehre bırakın yani….

Tüm yazılarını göster