Kerkük; ateş orada, duman burada

Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan "Hemen o bayrağınızı indirin, yoksa geri adım atmak zorunda kalırsınız" diye çıkıştı. Irak’ta siyasetin kalbine yakın birkaç kişiyle konuştum: “Erdoğan’ın bağırmasına ne gerek var, sessizce Kürdistan sınırını iki gün kapatsın Barzani bizimle anlaşmak için ayağımıza gelir.”

Fehim Taştekin ftastekin@gazeteduvar.com.tr

Kerkük konusunda siyaset ha bire ‘mehteran’ havası basıyor. Siyasetin dili ateş parçası. İktidarıyla muhalefetiyle herkes Kerkük’te Irak bayrağının yanına Kürdistan bayrağının çekilmesi karşısında haşin mi haşin.

Kerkük bir Irak kenti; ateş orada, duman burada. Köpürtülmüş tepkiler, öfkeli çıkışlar; her şey tribünler için.

Türk dış politikasının Halep, Musul ve Kerkük gibi kentlere dair hamasi bir tarafı hep olageldi. Ne var ki sabah ilan edilip de akşama morartılan kırmızı çizgilere sahip zikzak siyaseti bugünlere has. Bunun nedeni de iç siyaseti dış politikayla maniple etme konusundaki doyumsuzluktur, kişisel çıkarlardır.

Ankara’daki yüksek nabza kapılıp hararetle kriz bölgesinden birinin kapısını çalarsanız “Hele bir soluklan, sakinleş” diye gülümsenerek karşılanırsınız.

Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan "Hemen o bayrağınızı indirin, yoksa geri adım atmak zorunda kalırsınız" diye çıkıştı. Sahici bir rest mi? Irak siyaseti bu resti görüyor mu?

Irak’ta siyasetin kalbine yakın birkaç kişiyle konuştum. Biri dedi ki “Erdoğan’ın bağırmasına ne gerek var, sessizce Kürdistan sınırını iki gün kapatsın Barzani bizimle anlaşmak için ayağımıza gelir.”

Hükümet kaynaklarının Türk basınına sızdırdığı bilgilere bakılırsa Ankara, bayrak hamlesini Kürdistan Bölgesel Hükümeti Başkanı Mesut Barzani’nin içine çekildiği bir süreç olarak görüyormuş! Arkasında da Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak isteyen İran varmış! Hani Erdoğan’ın bittiği ilan edilen Fırat Kalkanı’nı ikinci ve üçüncü versiyonlarıyla ta Dicle’ye kadar taşıma planlarına karşı, İranlılar da Kerkük’te oyun oynuyormuş!

Peki, Bağdat ya da Kerkük’tekiler meseleyi böyle mi okuyor?

Iraklıların nasıl gördüğünden önce ülkenin Başbakanı Haydar el İbadi’nin tepkisindeki tona dikkat çekmek isterim: “Kerkük yerel yönetiminin anayasa maddelerine uyması gerekiyor. Kerkük Valisi ve Meclisi’ni, kentin birliğini muhafaza etmeye çağırıyorum."

Rest yok, kılıçtan bir dil de yok!

Türkiye’nin gösterdiği refleksin nasıl görüldüğüne gelince…

Konuştuğum Iraklılara göre Barzani, Erdoğan’dan güvence almadan Kerkük’le ilgili bir adım atamaz. Türkiye’nin petrol akışını kesmesi ya da sınıra kapatması halinde Barzani’nin eli ayağı bağlanır, kımıldayamaz.

Peki, güvence nedir?

Kandil ve Şengal’de PKK’ye yönelik operasyonlara karşılık Kerkük’te sessizlik.

Kerkük Valisi Necmeddin Kerim, KYB’den (Kürdistan Yurtseverler Birliği). Öteden beri KYB’nin Bağdat ve Tahran’a yakın hareket ettiği söylenir. Kürdistan’ın bağımsızlığı referandumu konusunda da KYB’nin tutumu KDP’den (Kürdistan Demokrat Partisi) farklı. Kerkük’te KDP ile KYB’nin ortak hareket etmesinin arkasında ne var?

Doğrusu Necmeddin Kerim partisinden bağımsız hareket ediyor. KYB de ‘bağımsızlık’ gündemiyle kendisini zayıflatan KDP’ye daha fazla koz vermemek için oldubittiye razı geldi. Ayrıca Barzani, Necmeddin Kerim’e “Türkiye’den gelecek demeçlere bakma, Ankara ile anlaştık, Türkiye bizimle” mesajı verdi.

Bağdat’taki Türkmen vekiller bir tepki organize etmeye ve Kerkük Meclisi’nin kararını karşı ulusal meclisten karar çıkarmaya çalışıyor. Buna karşın Kerkük İl Meclisi’ndeki Araplar ve Türkmenler etkisiz ya da sessiz. Bu sessizlik valinin Araplara ve Türkmenlere iş vermiş olmasına bağlanıyor. Yani vekiller hallerinden memnun. Kürt listesinde yer alan üç Arap ve iki Türkmen de bayrak meselesinde Kürtlerle birlikte hareket etti. 41 kişilik il meclisinde Kürtler 26, Türkmenler 9, Araplar 6 koltuğa sahip.

Ya Irak siyasetine yön veren Şii ve Sünni partilerin tutumu?

Kerkük, epey zamandır fiilen Kürtlerin kontrolünde. Bu kontrol şimdi simgeleriyle kendini gösteriyor. İnsanlar bu duruma alıştı. Sünni Araplar, Bağdat’taki Şii ağırlıklı iktidara karşı Sünnilik üzerinden Kürtlere yakın durmaya çalışıyor. Şii partiler ise eskisi gibi Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı değiller. Bu kanıksama daha ziyade Erbil, Süleymaniye ve Duhok’u kapsayan Kürdistan’la sınırlı. Kerkük ile Musul’daki tartışmalı bölgelerin Kürdistan’a katılması hazmı zor bir mesele. Yine de Musul’da IŞİD ile mücadele sürerken kimse bir Kürt-Arap ya da Kürt-Türkmen çatışması istemiyor.

Türkmenlerin de hatırı sayılır katılım gösterdiği Haşdü’ş Şabi birliklerine de “Bu meseleye karışmayın. Bu işi Bağdat siyasi yollarla çözecek” mesajı verildi. Yani şu aşamada kimse Kerkük için savaş çıkmasından yana değil.

Ayrıca İbadi, kendi partisi Davet içindeki rakibi eski Başbakan Nuri el Maliki’nin başbakanlık koltuğunu geri alma hesaplarını boşa çıkarmak için Kürtlerle arayı iyi tutmaya çalışıyor. Maliki Kürtlerin Erbil değil Süleymaniye kanadıyla paslaşıyor. Şii kesimde El Hekim ve Sadr kanadı da Kürtlerle krize sıcak bakmıyor.

Krizin çözümüne el atmayıp her şeyi zamana bırakan Irak siyaseti, Kürt bayrağının kendiliğinden inmeyeceğinin de farkında.

Kürtler, tarihin kendilerine gülen diliminde fırsatları iyi değerlendirdi; 2003’ten bu yana Kerkük’te olası bir statü tayininde sonucu garantileyecek bütün tedbirleri aldı. Araplaştırma siyasetiyle kentten sürülmüş Kürtlerin geri döndürülmesi çerçevesinde yürütülen Kürtleştirme siyaseti, bu tedbirlerin başında geliyor. Bağdat yönetimi olası bir halk oylamasında Kerkük’ün Kürdistan’a gideceğini gördüğü için statünün tayini için referandum öngören Anayasa’nın 140. maddesini işletmekten imtina etti. Kerkük’ü Kürtleştirme siyasetini Peşmerge varlığının genişlemesi tamamladı. Peşmergenin fiili kontrolü 2014’te IŞİD karşısında Irak ordusunun dağılması sonrasında mutlak bir hakimiyete dönüştü.

Musul’daki savaş tamamlandıktan sonra sıra ister istemez Kerkük’e gelecek. Asıl hesaplaşma o zaman başlayacak. İş ciddiye bindiğinde bugünkü itidalden geriye ne kalacak, bilen yok.

Tüm yazılarını göster