İstiklal mühürlenmiştir, Altılı Masa dağıtılmıştır

Ne yazık ki gerilim, çatışma ve savaş bütün alanlarda anti-demokratik dönüşümün ana mekanizması haline geldi. Hukuk yok, meclis yok, muhalefet yok. Muhalefet burada sahici bir itiraz geliştiremediği sürece alternatif olma iddiasını yitiriyor.

Fehim Taştekin ftastekin@gazeteduvar.com.tr

İstiklal’deki terör saldırısına dair resmi senaryoda çizilen rota önceki gece Suriye’de bombalanan hedeflerle ilgili koordinatları da önceden veriyordu. Bombayı “uyuşturucu” niyetine bırakan ve Suriyeli olup olmadığı bile henüz netlik kazanmayan kadının Cerablus’ta devşirildiği, Menbic’de eğitildiği, Afrin/İdlib üzerinden Türkiye’ye geçirildiği, saldırı emrinin Kobani’den geldiği, planlama ve koordinasyonun Kamışlı’dan yapıldığını söyleyen bir senaryo. Nedense “Menbiç’ten Afrin’e geçmek için Tel Rıfat hattını kullandı” demediler, orayı eksik bıraktılar. Halbuki Tel Rıfat birincil hedef. Gerçi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu sıcağı sıcağına Tel Rıfat’ı da Kobani, Kamışlı ve Menbic ile birlikte sorunun kaynağı olarak sıralamıştı.
Bombacının bağlantılarını coğrafyada ne kadar dolaştırırsan hedef ağını da o kadar büyütürsün! Soruşturmada ola ki Özgür Suriye Ordusu, MHP ya da derinlere doğru birtakım bağlantılar çıkarsa onları da halının altına itersin. Kim sorgulayacak ki!

SINIRIN ALTINDAN GELEN BİLANÇO

Milli Savunma Bakanlığı’na göre 19 Kasım’da gece yarısı başlayan Pençe-Kılıç Hava Harekatı ile vurulan yerler Suriye’de Kobani, Tel Rıfat, Cizre ve Derik bölgeleri; Irak’ta Kandil, Asos ve Hakurk dağları. MSB’ye göre “terörü kaynağında yok etme stratejisi” ile barınak, sığınak, mağara, tünel, mühimmat depoları, karargah ve eğitim kamplarından oluşan 89 hedef imha edildi.
Kürt kaynaklara göre ise Fırat’ın doğusunda Kobani’nin merkezi, kentin güneydoğusundaki Miştenur Tepesi, Kobani ormanlığı, Tel Ebyad kırsalında Gazali köyü, Dicle kenarındaki Derik (Malikiye) yakınında Dakel Bakel Elektrik Santrali ve Karaçok Dağı, Dirbesiye’ye bağlı Dahr el Arab silosu, Ayn İsa’da Hafiyyat el Salem Siloları, Haseke’nin kuzey kırsalında Zirgan’a (Ebu Ressin) bağlı Tel Harmel köyü; Fırat’ın batısında Halep’in kuzeyinde Tel Rıfat, Deyr Cemal, Menağ (Minnig) Askeri Üssü, Ayn Dakne, Maranaz, Malikiye, Şeyh İsa, Beluniye, Soğana köyleri ve Afrin yakınlarındaki Şavarga bombalandı.
Vurulan yerler arasında 2018’de Zeytin Dalı Harekatı nedeniyle Afrin’den ayrılan Kürtlerin sığındığı köyler de var.
Miştenur’da inşa halindeki çocuk hastanesi yerle bir oldu. Şavarga’da Suriye ordusundan 10 asker ölürken 5 asker yaralandı. Tel Harmel’de Suriye ordusu 3 kayıp verdi.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre bombardımanda 31 kişi öldü 40 kişi yaralandı. Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Asayiş’in kayıpları 13. Bunların 10’u Karaçok’ta öldü. Suriye ordusu ise Şavarga’da 6, Tel Harmel’de 4, Gazali’de 2 asker kaybetti. Yine Kürt kaynaklara göre Fırat’ın batısında Afrin Kurtuluş Hareketi 5 kayıp verdi. Ölenlerin gerisi sivil.
ANHA muhabiri İssam el Abdullah Karaçok’ta ölenler arasında. Sterk TV muhabiri Muhammed el Carada da Kobani’de yaralandı.
Suriye resmi haber ajansı SANA “Türk saldırıları sonucunda birkaç asker şehit düştü’’ demekle yetindi. Suriye devleti genelde kayıp rakamlarını paylaşmıyor. Fakat Suriyeli kaynaklar 12-13 kayıp rakamlarını yalanlamıyor. 700 kilometreye yayılan geniş bir coğrafyayı sarsan bir misilleme!

DEHŞET İDARESİ

Bombacının rotasına dair senaryoyu yazanlarla, hedefleri belirleyenlerin iradeleri çakışıyor. Ne ezberi bozan bir şey var ne de geleneği. AKP-MHP ortaklığı kendi bekasını kitlelerin ruhunu şiddetle beslemede görüyor. Ayrıca Kürtlerle savaş bu koalisyonun kuruluş şartı. Başka bir istikamet bu koalisyonun dağılması anlamına gelir.
Öyle anlaşılıyor ki seçimler yaklaşırken Cumhur İttifakı, Altılı Masa ve HDP/Kürtler üçgenindeki mevcut denge iktidar lehine değişmezse ya da ekonomiye çare olarak gökten zembille reçete inmezse benzer operasyonlar tekrarlanacak. Halkı duygusal olarak normalinden saptıran, önceliklerini değiştiren, bekayı her şeyin merkezine alan bir strateji tekrarlanıyor. Yoksunluk stratejisi! Ancak iktidarın buna tekraren başvurma ve sonuç alma yetisinin iç ve dış çerçevesi önemli. Hükümete yakın kaynaklar operasyonun Suriye hava sahası ihlal edilmeden yürütüldüğünü öne sürüyor. Suriye hava sahasına girildiyse hem Rusya hem ABD’nin göz yumduğu sonucu çıkar. Her halükarda iki tarafa da haber vermeden bunu yapmaları zor. Bir gün önce ABD’nin Erbil Başkonsolosluğu, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde askeri harekat düzenlenebileceğine dair haberler nedeniyle kendi vatandaşlarını uyarmıştı. Bu da operasyon bilgisinin Amerikan tarafıyla paylaşıldığını gösteriyor.

İstiklal’deki dehşetten sonra sınırlı ve muvakkat hava operasyonuna engel olmaları beklenmez. Kırmızı çizgi kuvvetle muhtemel kara harekatı için geçerliliğini koruyor. Ki Kürt tarafı da karadan bir hareketlilik olmadığı notunu geçiyor.
Sonuçta İstiklal’deki bomba içeride ve dışarıda buna rıza üretti. Bombalı saldırının G20 Zirvesi'nde Erdoğan’ın ikili temaslarda işini nasıl kolaylaştırdığını gözlemledik. Endonezya’dayken taziyelerini ileten 97 ülke ve uluslararası örgütün bayraklarını kolajlayarak teşekkür etti. Diplomaside de yakıta dönüşen bir şiddet! Uluslararası alanda yaşadığı tecridi Ukrayna savaşından beri kırmış olması, Erdoğan’a el yükseltme fırsatı veriyor. Rusya için de ABD için de Erdoğan’la tersleşmenin zamanı değil. AB’den gelen eleştiriler de göstermelik.

ALTILI MASA’NIN HALİ

İçeride de yamalı bohçaya dönen Soylu’nun senaryosu inandırıcılık sorunu yaşıyordu. TSK’nin birkaç misliyle misillemesi bu sorunu da halletti. Türk askeri vurduysa haklıdır; sorular ve şüpheler ölmüştür. Muhalefet de buna teşne. Esasen Erdoğan, Altılı Masa’yı Pençe-Kılıç darbesiyle dağıttı; ‘terör koridoru’ korkusuyla yıllardır yaptığı gibi yine muhalefeti hizaya soktu. Masanın şeklen orada olmasının anlamı yok. Bu yakıcı ortamda alternatif söylem geliştirmek ve barışa dönük önermeler getirmek elbette kolay değil. Ama muhalefet rüştünü ancak böyle ispat edebilir. Failleri ve bağlantılarını çözmek için İstiklal saldırısının üzerine gitmek yerine Erdoğan’ın milliyetçi kışkırtmaya dayalı oyununa katıldılar.
Erdoğan Türkiye’nin ilişkilerini mayınlarken de kazanıyor, “U” dönüşü yaparken de. Kendi kendine muhalefet ediyor. 2013’ten beri “katil-darbeci” dediği Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah Sisi ile dün Doha’da el sıkışırken ne kadar mutluydu. Bozuşurken prim, barışırken prim.
Seçime kadar daha ne tür kirli tezgahlar kurulacak ya da nasıl “U” dönüşleri olacak bilmek imkansız.
Şiddet oyununa bir ilave yaparak bitireyim: Bu dehşetin idaresidir ya da şiddeti idare etme yeteneğidir. IŞİD doz aşımıyla bu stratejiyi “Vahşetin İdaresi” metaforuyla teoriden pratiğe aktarmıştı. Türkiye’de bunun iyi ayarlanmış bir tonu tekrarlanıyor.
Hiçbir güç içeride ve dışarıda sürdürdüğü savaşların geri beslemelerinden müstağni değildir. Geri tepme, düşman bellenenler kadar vekalet savaşlarında desteklenenler için de geçerli. Şiddet döngüsüyle kendi siyasal ve ekonomik çıkarlarını döndürüyorlar. Ne yazık ki gerilim, çatışma ve savaş bütün alanlarda anti-demokratik dönüşümün ana mekanizması haline geldi. Hukuk yok, meclis yok, muhalefet yok. Muhalefet burada sahici bir itiraz geliştiremediği sürece alternatif olma iddiasını yitiriyor.

Tüm yazılarını göster