Erdoğan'ın Diyarbakır mitingi: Doğu cephesinde yeni bir şey yok

Erdoğan, Diyarbakır mitinginde son birkaç aydır oluşan Kürt meselesinin diyalog yoluyla çözümüne ilişkin beklentiyi boşa çıkaran mesajlar verdi.

Vecdi Erbay verbay@gazeteduvar.com.tr

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır mitingleri siyasi çevreler ve medya tarafından her defasında dikkatle izleniyor. Bu dikkat, hiç kuşkusuz, Erdoğan'ın Kürt meselesine dair Diyarbakır'dan vereceği mesajla ilgili. Diyarbakır'a ne kadar kaynak aktarıldı, kaç kilometre yol, kaç köprü yapıldı, kimse bunlarla ilgilenmiyor. Çünkü herkes biliyor, Erdoğan'ın ve Türkiye'nin başlıca derdi, ekonomik krizin de temel nedenlerinden biri olan Kürt meselesinin çözümsüz bırakılmasıdır.
Erdoğan, Kürt meselesi konusunda bugüne kadar pek çok açıklama yaptı. 2015'te Diyarbakır’da Toplu Konut Anahtar Teslim Töreni'nde yaptığı açıklama şöyleydi: "Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur. (…) Bu ülkenin başbakanı olarak o sorun herkesten önce benim sorunumdur."
Kürt meselesinin çözümüne yönelik umutlu ifadeler karşılık bulmuş, hatırı sayılır bir oy almıştı Diyarbakır'dan. Bir daha da bu oranda bir oy alamadı. Çünkü artık Erdoğan için bitmiş olan Kürt meselesi, Kürt halkı için bütün yıkıcılığı ile devam ediyordu.
Özellikle barış sürecinden sonra Kürt halkı ile Erdoğan arasında bir güven meselesine dönüştü. Ne dediğinden çok ne yaptığına bakan Kürtler, 2023 seçimlerinde tavrını net olarak ortaya koydu. Bugünkü mitingde kendisi de bu konuya değindi ve şu bilgiyi paylaştı: "Diyarbakır'da bu kardeşinize yüzde 28.5, CHP adayına yüzde 71.5 oy çıkmışsa durup üzerinde düşünmemiz lazım."
Bu tavır üzerinde ne kadar düşündüğü ve ne sonuçlar çıkardığını anlamak, en azından şimdilik, mümkün değil.
Bugün Diyarbakır'da yaptığı konuşmada Kürt meselesini demokrasi ile barış diliyle çözmeye katkıda bulunacağına dair bir emare yoktu maalesef.
Halbuki Ahmet Türk, Leyla Zana, Selahattin Demirtaş gibi Kürt siyasetinin önemli isimleri günler öncesinden Kürt meselesinin Erdoğan ile çözülebileceğine dair mesajlar vermişti. Sivil toplum örgütleri bu konuyla ilgili çalışmalar yürütmüş ve konunun barış ile çözülmesi talebini dile getirmişlerdi.
Erdoğan'ın konuşmasından olumlu mesaj alan oldu mu, bilmiyorum. Bana kalırsa herkesin ve Diyarbakır'ın beklentisini boşa çıkaran alışılagelmiş bir Erdoğan konuşmasıydı.
Şu da var: Erdoğan'ın söyledikleri ile yaptıkları çoğu zaman bir paralellik göstermiyor. Bugün görüşmem dediği DEM Parti ile seçimden sonra konuşmayacağını kesin bir dille iddia etmek yanlış olur. Ahmet Türk, Erdoğan ile değil ama bazı AK Partililerle görüştüklerini ifade etmişti. Seçimden sonra bu görüşmelerin kamuoyunun önünde gerçekleşmesi ihtimali var. Ama tekrarlayacak olursak, bugünkü konuşma, Kürt halkının beklentisine cevap olmaktan epey uzaktı.

MİTİNGDEN NOTLAR

Çevre illerden mitinge katılacaklar için bütün imkanlar sağlanmıştı. Otobüsler mitingin yapılacağı İstasyon Caddesi'nin girişinde yolcularını indiriyor, yolcular miting alanına kadar birkaç kilometre yürümek zorunda kalıyordu.
Otobüslerin caddeden çıkması için refüjün bir kısmı sökülmüştü. Bir daha o refüj ne vakit yapılır, kim bilir.
Bazı noktalara Türk bayrağı ile AK Parti bayrakları yığılmıştı. İsteyen alıyordu bu bayraklardan. Ayrıca bir görevli, platforma doğru yürüyenlere bu bayraklardan uzatıyordu. Oyun icat etmekte mahir olan çocuklar, bu bayraklardan da oyunlar icat etmişlerdi.


Miting alanı harem-selamlık şeklinde hazırlanmıştı.
Miting caddenin dört yol diye tabir edilen bölgesinde yapılmadı. Kalabalığı daha çok göstermek için tasarlanmış bir yöntemdi bu.
Güvenlik önlemleri her zamanki gibi had safhadaydı.
Kamu kurumları müdürlerine gönderilen mesajlar, personelin mitinge katılmasını talep ediyordu. Öğrencilerin öğretmenleriyle mitinge katılması, kamu kurumu çalışanlarının bir kısmının bu talebe karşılık verdiğini gösteriyordu.
Daha miting başlamadan alandan çıkanlar gözlemleniyordu. Bunlar alanda olduklarını ispatlayan fotoğraflarını çektirip, bir çeşit kandırmacılığa başvurmak zorunda kalan insanlardı. İki kişiye, "Daha miting başlamadı, nereye gidiyorsunuz?" dedim. "Bir işimiz var, döneceğiz" dediler ama hiç inandırıcı değillerdi.


AK Parti Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı Mehmet Halis Bilden, eski bir bürokrattı ama seçim çalışmaları sırasında siyasetin inceliklerini öğrenmiş görünüyordu. Projelerini anlatırken isim vermeden DEM Parti adaylarına eleştiriler yöneltti. Eleştirileri, hükümetin dilini çözdüğünü ancak Diyarbakırlıları anlamaktan uzak olduğunu gösteriyordu. Dediğine göre, DEM Parti bugüne kadar Diyarbakırlıların duygularına seslenerek oylarını almıştı. Diyarbakırlıların duygusu nedir, bu konuda hiç bilgi vermedi. Bilmediğinden değil elbette, Diyarbakırlıların duygusu görünmez olsun istediği için. Oysa duygu önemlidir.
Bilden, kazanamayacağını bildiği bir seçime sıkıca sarılmış, gece gündüz çalışmıştı. Rivayet şuydu: Milletvekilliğine yatırım yapıyor.
Konuşması hiç bitmeyecekmiş gibi uzadı. Sonunda biri kulağına fısıldadı ve mikrofonu Cevdet Yılmaz'a devretti.


Yılmaz'ın konuşması da çok uzadı. Tekrara düşünce şu kanıya vardım: Erdoğan'ın hazırlanması için zaman kazanmaya çalışıyordu.
Sonunda platforma çıktı Erdoğan. Kürt meselesi ile ilgili yeni bir şey söyleyecek miydi? Çok bekletmedi, Kürt meselesinin çözümü için DEM Parti hariç, kapılarının herkese açık olduğunu söyledi. Bu ifadenin çözümsüzlükte ısrar olduğunu herkes biliyor.

BAHÇELİ'NİN KIZABİLECEĞİ SLOGAN

"Konuşması nasıldı?" diye sordum yanımdakilere. Silvan'dan gelmişlerdi ve video çekmekten konuşmayı dinlemeye pek fırsat bulmamışlardı. "Hiç bir şey demese de olur. O dünya lideridir, bir şey demesine gerek yok" dedi grubun içindeki adamlardan biri. Mecbur gelenlerin yanı sıra "dünya liderine" sadakatle bağlı olanlar da vardı mitingde.
Ön tarafta sloganlar atılıyordu. Zaten coşku adına bir şey varsa ön taraftaydı. Bir ara, "Biji Serok Erdoğan" şeklinde slogan duyuldu. Hükümetin ortağı Devlet Bahçeli bunu duyarsa küsebilir Erdoğan'a diye geçirdim aklımdan. Ahmet Davutoğlu da "Serok Ahmet" diye karşılanmıştı Diyarbakır'da ve Bahçeli, bütün eleştirilerini bu slogan üzerine kurmuştu.
Erdoğan'ın konuşması devam ederken çıkışa doğru ilerledim. Alan hızla boşalıyordu. Bu sefer, "Miting bitmeden nereye gidiyorsunuz?" diye sordum birkaç kişiye. Beni AK Partili sanmış olabilirler çünkü soru mahcup etmişti onları. Her biri bir yerden gelmişti ve geç kalmadan dönmek istiyorlardı.

ERDOĞAN PAZARLIK İÇİN ELİNİ Mİ GÜÇLENDİRİYOR?

2011'den bu yana Erdoğan'ın Diyarbakır'daki bütün mitinglerini izledim. Her miting öncesi "Acaba ne diyecek" diye bir soru ve bu soru çevresinde muhtelif iddialar atılıyor ortaya. Maalesef bugüne kadar hiçbir mitingden insanın içindeki umutları yeşerten müjdeli bir haber iletemedim. Bu mitingde, "Ben şimdi ne yazacağım? Hep aynı şeyler" diye telaş etmedim değil doğrusu. Doğu cephesinde yeni bir şey yok, diyebilirim. Çünkü Erdoğan, son birkaç aydır oluşan Kürt meselesinin diyalog yoluyla çözümüne ilişkin beklentiyi boşa çıkaran mesajlar verdi.
Alanı hızla boşaltanlarla birlikte yürürken Erdoğan'ın şu sözleri vardı aklımda: "Elbette herkesle her şeyi konuşmaya varız, ancak kapımız, teröristlere de terör örgütünün güdümünde siyasetçilik oynayanlara da kapalıdır. Milletvekili, belediye başkan adayı, meclis üyesi listesini terör örgütünün belirlediği parti, parti olamaz.”
Erdoğan "herkesle konuşuruz" derken kimi kastediyordu acaba? Bu cümlenin devamı, DEM Partililerin çağrısına kapıyı kapatmak anlamına geliyorsa, barış bir başka bahara mı kaldı? Erdoğan, Kürt hareketiyle pazarlık için elini mi güçlendiriyor?

Bir miting daha geldi geçti, aklımda yine çok zor ve en azından şimdilik cevapsız sorularla...

Tüm yazılarını göster