Asya-Pasifik’te alacakaranlık kuşağı endişesi I

Kuzey Kore’yi ayrıksı kılan, “çılgın” liderinin ABD’nin sert mesajlarına aynı sertlikte yanıt vermesi. Daha önce de ABD ve müttefiklerinden korkmadıklarını ifade eden Kim Jung-un “kuvvetlerimizi taciz eden bir hareketiniz olursa, tekelinizde olmayan önleyici vuruşla Guam’ı vururuz” dedi. Kuzey Kore’nin ısrarla Güney’i hedef alan açıklama ve eylemlerinin arkasında tarihsel olarak 1953’te resmen iki parçaya ayrılmış olsa da Güney Kore’yle Kuzey’in istediği şekil ve formda birleşme arzusu var. Bunun yanında Güney’in ABD ve Japonya ile olan yakın bağları ve düzenli askeri tatbikatları, izole olmuş Kuzey Kore’nin en büyük tedirginliği.

Mühdan Sağlam msaglam@gazeteduvar.com.tr

Kuzey Kore ile ABD’nin karşılıklı atışmalarıyla Asya-Pasifik’te tansiyon yükseliyor. Belirli aralıklar ile Kuzey Kore’nin füze denemeleri gerçekleştirdiği coğrafyada Pyongyang Yönetimi’ne bölge ülkeleri, özellikle Japonya ve Güney Kore tepkili. Ancak Kuzey Kore’yi küresel gündemin en öncelikli konusu haline getiren Pasifik’in diğer kıyısından gelen sert uyarı/tehdit oldu. ABD ve küresel siyasette çıkış ve politikalarıyla tepki toplayan Donald J. Trump, resmi Twitter hesabından yaptığı “Kuzey Kore ABD çıkarlarını tehdit ederse, ABD’nin gazap ve öfkesiyle karşı karşıya kalacaklar” açıklamasıyla endişeye neden oldu. Üstelik Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’un “Eğer ABD, bölgede Kuzey Kore’nin çıkarlarına zarar verirse, önalıcı vuruş hakkımızı kullanır ve ABD yönetimi altındaki Guam Adası'nı vururuz” salvosu krizi daha da tırmandırdı. Kimsenin yatışmaktan yana tavır almadığı bu krizde “Dünya yeni bir nükleer savaşın eşiğine mi geliyor” sorusu alacakaranlık kuşağının senaryodan öte gerçekleşme ihtimalini akıllara getiriyor. "Kuzey Kore ile ABD arasında neler oluyor? Gözler neden Çin’e dönüyor? Asya Pasifik’te bir savaş yakın mı?" sorularına iki yazıyla yanıt arayacağız.

OTUZ İKİ KISIM TEKMİLİ BİRDEN GELSE DE KORKMUYORUM!

Kuzey Kore’yi bir yönüyle ayrıksı kılan “çılgın” liderinin ABD’nin sert mesajlarına aynı sertlikte yanıt vermesi. Daha önce de ABD ve müttefiklerinden korkmadıklarını ifade eden Kim Jung-un “kuvvetlerimizi taciz eden bir hareketiniz olursa, tekelinizde olmayan önleyici vuruşla Guam’ı vururuz” dedi. Kuzey Kore’nin ısrarla Güney’i hedef alan açıklama ve eylemlerinin arkasında tarihsel olarak 1953’te resmen iki parçaya ayrılmış olsa da Güney Kore’yle Kuzey’in istediği şekil ve formda birleşme arzusu var. Bunun yanında Güney’in ABD ve Japonya ile olan yakın bağları ve düzenli askeri tatbikatları, izole olmuş Kuzey Kore’nin en büyük tedirginliği. Pyongyang Yönetimi, 1960’lardan bu yana söz konusu tedirginliği aşmak ve genişlemeci vizyonunu gerçek kılmak için nükleer zenginleştirme üzerinde çalışıyor. Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'na iki defa taraf olup çekilmesi de bununla ilişkili. En son 2003’te antlaşmadan çekildiğini duyuran Pyongyang, nükleer çalışmalara hız verdi. Ancak Kuzey Kore’yi diğer ülkelerden ayıran, nükleer zenginleştirmeyi bir başarı olarak sunması, korkmuyoruz naraları ve bunu adeta bir prestij unsuru olarak kullanması. Böyle olunca da gizlice bu faaliyetleri yürütmek yerine füze denemeleriyle başarısını dünyaya ilan ediyor.

NÜKLEER HAMİLERİNDEN ABD’DE KAFALAR KARIŞIK

Trump’ı ABD başkanları içerisinde ayrıksı kılan pek çok özelliği var. Ancak bunlar arasında en dikkat çekeni aktif Twitter kullanımı. Öyle ki Trump’ın her aklına geleni tweet olarak dünyayla paylaşması karşısında kendisi kurmaylarınca uyarılmış, ancak Trump “bu benim ifade özgürlüğüm” cevabını da Twitter üzerinden vermişti. Nitekim Başkan Kuzey Kore ve dünyayı alarma geçiren meşhur gazap ve ateş tehditli mesajı da buradan duyurdu. Bu tweet sonrasında önce ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, ardından Pentagon ve senatörler aslında dünden bugüne bir savaş hazırlığı içinde olmadıklarını, tansiyonun yükseldiğini ancak tüm seçeneklerin masada olduğunu ve henüz bir karar alınmadığını ifade ettiler. Böylece hem Trump’a "sakin ol" derken, küresel olarak da savaş yok, şimdilik yakından izliyoruz mesajı verildi. Ancak bunların hiçbirisi ABD’nin Kuzey Kore konusunda neden bu kadar hassas davrandığına yanıt vermiyor.

Öncelikle nükleer zenginleştirme söz konusu olduğunda özellikle ABD, Rusya ve Çin gibi ülkelere gözlerin dönmesinin nedeni Nükleer Silahların Yayılması Antlaşması ve Güvenlik Konseyi ilişkisi var. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) 1957’de kurulduğunda BM ile eş güdümlü olarak faaliyetlerini yerine getireceği kurucu metninde yer aldı. Yani özellikle nükleerin barışçıl faaliyetlerde kullanımı ve askeri amaçlarla kullanılmamasını sağlama amacı düşünüldüğünde uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından sorumlu Güvenlik Konseyi ile UAEA arasındaki işbirliğini zorunlu kılıyor. 1968’de imzalanıp 1970’de yürürlüğe giren Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (Non-Proliferation Treaty-NPT) da nükleerin barışçıl kullanımının herkesin hakkı olduğunu söylerken, halihazırda “felaket müsebbibi bu silahlara” sahip olan Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi dışında sahip olmayı yasaklamıştır. Ajans gerektiğinde yaptığı denetim ve raporları BM Güvenlik Konseyi’ne sunmakta ve bir yanıyla “gereğini talep etmekte”. Tam da bu nedenle Güvenlik Konseyi’nin beş üyesi silahların yayılmasını önlemeyi görev biliyor. Bu göreve en istekli olansa ABD.

ABD, Kuzey Kore'ye dönük “nükleer silahlara hayır, müttefiklerimiz, canlarımız, onları size kurban verecek değiliz”in ötesinde bir resmi açıklama yapmadı. Bir de ne olduğu tam olarak anlaşılamayan ABD çıkarları vurgusu mevcut. Ancak açık olan Çin-ABD rekabetinin kızışması ve ABD’nin bölgesel dinamikleri Kuzey Kore’nin de kendisine verdiği fırsatlarla harekete geçirmesi. Özetle, Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi ABD için bir başka daimi üye olan Çin hakkında "Engellemeyecek olsam da alan olduğu gibi boş bırakılmamalı” fikri baskın denebilir. Bir yandan Kuzey Kore’de tansiyon yükselirken bir yandan da Çin ile olan ticaretin mercek altına alınacağı vurgusu dikkate alındığında Washington, tek sesliliği henüz yakalayamasa da Pekin’le farklı kanallarla mücadeleyi sürdürmeye kararlı görünüyor.

Peki ama Çin tüm bu olan bitene nasıl yaklaşıyor? Kuzey Kore Çin için ne ifade ediyor? BM Güvenlik Konseyi yaptırımları karşısında nasıl bir tutum aldı? Krize dair bir çözümü var mı? Cuma günü bu sorulara ve krize yönelik alternatif senaryolara yer vereceğiz.

Cuma: Asya-Pasifik’te alacakaranlık kuşağı endişesi II: Nükleer savaş çıkar mı?

Tüm yazılarını göster