Arjantin: Kızıl Tugaylar

Siz hiç banka soyuldu diye üzülen birilerini gördünüz mü? Kimse üzülmez. Herkesi mutlu eden harika bir şeydir banka soygunu.

Metin Yeğin myegin@gazeteduvar.com.tr

Arjantin uluslararası terörizm cezaevinin bir hücresinde oturuyorduk. Arjantinli bir anarşist arkadaşım vardı. Elinde mate kabı, mate çayı-yerba koyuyordu. 3 adıma 3,5 adımdı hücre. Bir tarafında, nefesini tutar gibi içine çekilmiş, bir yatak vardı. Bir tarafında tuvalet deliği. Bir masa vardı, ince bacaklı ve kapanabilen ve bu özelliğini göstermek için sürekli kapanmaya çalışan. Betina dışardan mate için sıcak su getirdi. Alman bir kadındı. Ben onu RAF’cı, Baader-Meinofçu olduğunu düşünüyordum. Hiç kendisine sormadım. Böyle şeyleri sormam. Devrimci olanların üstüne işler hayat.

Hücrenin sahibi Leonardo Bertaluzzi’ydi. ‘Kızıl Tugayların 22 yıldır aranan liderlerinden biri Arjantin’de yakalandı.’ diye çıkmıştı Türkiye gazetelerinde. Mateyi bana uzattı. Su biraz sıcaktı, çayı diri. İtalya Leonardo’yu ısrarla istiyordu. Birkaç küçük eylemi vardı Leonardo’nun. Galiba Fiat fabrikasının patronunu kaçırmışlardı. Dünyanın patronunu yani. Bir de armatör biliyorum kaçırdıkları, daha doğrusu iddia makamı öyle diyorlardı. Hiç Leonardo’ya sormadım. Böyle şeyleri sormam. Eğer kendileri anlatırsa dinlerim.

Çok zenginleri kaçırmanın, banka soymanın iyi şeyler olduğuna inanıyorum. Bu da benim inancımdı ve saygı gösterilmeliydi bence. Ben kimsenin ibadetine karışmıyordum; karışıyor muyum? Bu aslında genel bir kanaat. Mesela siz hiç banka soyuldu diye üzülen birilerini gördünüz mü? Kimse üzülmez. Herkesi mutlu eden harika bir şeydir, yani banka soygunu. Soygun sırasında bile, ilk korkuyu atlatırlarsa bankadakiler, işin zevkini çıkarmaya çalışırlar. Anlatırlar ‘Kasadaki paraları güçlükle sürükleyerek, bavullara doldurdular. Birisi, karanlıktı, göremedim kalkıp onlara yardımcı oldu. Yaşlı bir insanı karşıya geçirir gibi bir yardımdı bu. Bir başkası düşürdükleri bir balyayı peşlerinden koşturdu.’ diye anlatırlar. Siz de keyif aldınız değil mi? Dedim ben size herkes sever bir bankanın soyulmasını…

Leonardo tuvaletin üstüne dikkatle de olsa ancak üç bacağını koyabildiği bir sandalyede oturuyordu. Arjantin’de isyan başladığında El Salvador’dan motorla ve kız arkadaşı Betina ile Arjantin’e gelmişti. Muhtemel Che’ye borcu olduğunu düşünüyordu. Belki ben uyduruyorum ama bu dünyadaki herkesin Che’ye borcu var diye düşünüyorum. İsyan günlerinde tanışmıştık Leonardo ile. Adı başkaydı. Çok hatırlamıyorum zaten çok fazla isim sormam. Söylerlerse de unutuyorum zaten. Daha çok kendim, isim vermeyi seviyorum. Kızılderililer gibi. Böylece isim verdiğin ile aranda bir ilişki doğuyor. Mate o küçük hücrede el den ele dolaşıyordu. Bizim kelimelerimiz ile dünyayı değiştirmemizin hızına yetişemeyerek.

Leonardo’nun serbest bırakılması için bir kampanya vardı. Hücre de mate içtiğimizden bir hafta sonra Kuzey Arjantin’e bir belgesel çekmeye gittik. Bir arkeoloji belgeseli idi. İnka uygarlığından kalmış ve ilk defa filme alınacak bir yere gidiyorduk. Çöl, lamalar ve özgür lamalar vardı. Bu arada hükümet bir milyon hektar büyüklüğünde bir yeri Benetton’a satma kararı vermişti. İçinde yüzyıllardır bugüne gelen İnka uygarlıklarından geri kalanlar, lamalar, lama tanrıları ve yerliler vardı. Ben de bunun öyküsünü çektim ama filmin iki yönetmeni vardı. Diğeri Leonardo Bertulazzi.

Yönetmen Leonardo Bertulazzi serbest bırakılmalıydı…. Serbest kaldı…

Ve biz, CIA listelerinde daha yukarılara tırmandık…

Ve bir matenin, kırk yıl hatırı vardır…

Tüm yazılarını göster