Anayasal düzeni ortadan kaldırmak

Süleyman Soylu ne yapıyor? Anayasa’yı yorumlamakla görevlendirilmiş ve bu konuda tek yetki sahibi olan Anayasa Mahkemesi’nin hoşuna gitmeyen kararlarına karşı, onu korumakla görevli kolluğun bağlı olduğu bakan sıfatıyla Mahkeme Başkanı’nın korumasız dolaşamayacağını ima ediyor. Anayasa Mahkemesi kararlarının -dolayısıyla Anayasa’nın- kendine engel olduğunu söylüyor.

Dinçer Demirkent dincerdemirkent@gmail.com

Süleyman Soylu kim? AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sık kullandığı “sen kimsin ya” nidasındaki retorik ile anlaşılmasın. Kim, hukuki statüsü ne? Anayasa bunu tespit ediyor. Hangi anayasa? Olağanüstü hal döneminde 16 Nisan 2017 plebisiti sonrasında kabul edilmiş, AKP-MHP ittifakının olağanüstü hal anayasası. Diyor ki bakanlar Cumhurbaşkanı’na karşı sorumludur. Cumhurbaşkanı tarafından atanır, onun tarafından görevden alınır. Dolayısıyla, bakanın hiçbir siyasi sorumluluğu yok, Cumhurbaşkanı’nın memuru. Bir bakanın her icraatından siyasi olarak sorumlu olan da Cumhurbaşkanı. Peki cezai sorumluluğu var mı? Anayasaya göre TBMM bakanların görevleri ile ilgili işledikleri suçlardan dolayı soruşturma açabilir, eğer TBMM kabul ederse bakan Yüce Divan’a sevk edilir. Kararı Yüce Divan verir. Yüce Divan ne? Bakanı, görevi ile ilgili suçlardan dolayı yargılayacak olan Anayasa Mahkemesi’nin yargılama esnasındaki sıfatı. Peki bakan artık görevde değilse ne olacak? Görevde olmasa da bakanlığı sırasında görevi ile ilgili suçlar nedeniyle aynı süreç işleyecek.

'CUMHURBAŞKANIMIZIN TALİMATIYLA'

Süleyman Soylu ne yapıyor? Yasama üyesini tehdit ediyor, sonra da güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu yasama üyesi saldırıya uğruyor. Olağan dönemde sınırlayamayacağı hakkı genelge ile sınırlayarak sokağa çıkma yasağı ilan ediyor, yürürlüğe girmeden iki saat önce yapılan bu ilan büyük bir paniğe yol açtığı için yurttaşların can güvenliğini tehlikeye atıyor. Ardından yaşanan “istifasının kabul edilmeme” süreci ile siyasi kariyerini sağlamlaştırıyor. Halkın en çok ihtiyaç duyduğu anda yerel yönetimler tarafından örgütlenen dayanışma faaliyetlerine engel oluyor. Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atamalarına imza atıyor, atanan kayyımlardan bazıları FETÖ soruşturması kapsamında görevden alınıyor.  Anayasa’yı yorumlamakla görevlendirilmiş ve bu konuda tek yetki sahibi olan Anayasa Mahkemesi’nin hoşuna gitmeyen kararlarına karşı, onu korumakla görevli kolluğun bağlı olduğu bakan sıfatıyla Mahkeme Başkanı’nın korumasız dolaşamayacağını ima ediyor. Anayasa Mahkemesi kararlarının -dolayısıyla Anayasa’nın- kendine engel olduğunu söylüyor. Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesine uyulmamasını, bakanlığın belirleyeceği güvenlik soruşturması kriterlerinin Anayasa’dan üstün olması gereğini savunuyor. Anayasa’nın 138'inci maddesinde yargı bağımsızlığını düzenleyen en temel ilkeyi “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz” hükmünü açıkça ihlal ediyor. Anayasa Mahkemesi’ne telkinde, tavsiyede bulunuyor, bununla kalmıyor Mahkeme Başkanı’nın can güvenliğini mevzu bahis ediyor. Temel hak ve özgürlükleri, yurttaşların haklarını kendisine yönelmiş bir tehlike olarak görüyor. Özcesi, Anayasa’nın üzerinde ben varım-olmalıyım diyor. Kim olarak? Seçilmemiş, atanmış, hiçbir siyasal sorumluluk taşımayan bir memur olarak. Siyasi sorumluluk kimde? Anayasa’ya göre AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da. Böyle bakıldığında Süleyman Soylu siyasal olarak hiçbir şey yapmıyor, daha doğrusu yaptığı her şeyi AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ajanı, onun bir aracı olarak yapıyor. Erdoğan’ın verdiği siyasal kararı uygulamak için aracı, attığı imzanın kalemi oluyor. Bizzat Erdoğan tarafından ve onun için kurulan sistem böyle diyor, 2017 Anayasa kitapçığında böyle yazıyor. Kalem yazmıyorsa, mürekkebi bittiyse, mürekkebini akıtıyorsa değiştirme yetkisi de Erdoğan’da. Siyasal lügatimize yeni katılan pek sevimli ve pek sık duyduğumuz ifadede olduğu gibi yürütme adına yapılan her şey “Cumhurbaşkanımızın talimatıyla” yapılıyor.

DEVLET VE HUKUK DÜZENİ

Süleyman Soylu neye dayanarak Anayasa’nın koyduğu kuralların kendisine engel olduğunu söyleyebiliyor? Hukuk düzeninden ayrı bir devlet inşa ederek, devleti şahısla, hukukun üzerinde bir şahısla özdeşleştirerek, şahsı hukuktan ayrı ve ona üstün kılarak… Peki bu nereye kadar varabilir? Bunun en güncel örneğini 12 Eylül 1980 darbesini yapanlar vermişti. “Devleti korumak için” cebir yoluyla anayasal düzeni ortadan kaldıran darbeden bahsediyorum. Hani şu AKP’nin kaldırmakla övündüğü TSK iç hizmet kanunundaki 35'inci madde vardı ya, işte o artık benim sorumluluğum diyor kolluğun bağlı olduğu bakan.

Bütün bu hikaye içinde doğrudan Süleyman Soylu ile ilgili tek soru şu olabilir. Neden? Neden bunların yapılması için merkez sağ geleneği içinden Erdoğan’a muhalefet etmiş bir figür Erdoğan’ın siyasal imzalarının kalemi olarak seçildi? İlk eldeki yanıtı belli: Yapabilir olduğu için. 7 Haziran 2015 seçimlerinden 1 Kasım 2015 seçimlerine varan süreçte çatısı kurulan AKP-MHP ittifakının dayandığı siyasi kararın gereklerini yapabilir ve bunu yapmaya gönüllü olduğu için.

Tüm yazılarını göster