Alevilerin kapısına konulan çarpı işaretinin ciddiyeti anlaşıldı
mı? Önceki gün İzmir’de başlamadı bu iş, yaklaşık yedi yıldır
böyle. Yedi yıldır anlaşılmayan şey bugün anlaşılmış olabilir mi?
Meclis’teki bütün partilerin “fikir birliği”ne varması ve ortak
açıklama yapması, anlaşıldı işte dedirtmeye aday.
Çarpı işareti, iks. Eks. Ölüm demek. Adı üstünde işaret, görene
bir şey söylüyor. Kim görüyor? Bakan görüyor. En az üç kişi
görüyor: Bir, kapısına işaret konulan ve bir de o işareti görerek
gelecek olan. Üçüncü, ikisinin de dışında olan, ona geleceğiz.
İşareti görünce gelecek olan, kapısına işaret konulanın
korkusudur. İşaret varsa ve bu ölüm işaretiyse, işareti izleyerek
gelecek biri de olabilir. Geldi de nitekim zaten: Maraş katliamında
işaret böyle çalıştı. İşaret demek ki bir tür davet içeriyor. Ne
daveti? Ölüm daveti. Demek ki işaret aynı zamanda bir hüküm
taşıyor. Esasen, kapısına işaret konulan hakkındaki bu hükmü
görüyor, görünce. Ölüm. Bugün biri gelmedi diye önemsizleşmiyor,
dün gelmişti ve her an gelebilir. Kapısına işaret konulan, işareti
gördüğü anda bilir ki hakkında ölüm hüküm veren birileri var ve
hafızası nedeniyle yine bilir ki gelecek birileri de var.
ERDOĞAN VE SOYLU
Ölüm kalım meselesi dedik. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
“Bu kapılara bu işaretleri koyanların üzerinde tüm güvenlik
teşkilatlarımız özellikle çalışmaktadır ve bunlar yakalandığı zaman
da hesabı sorulacaktır” dedi. Parlamentodaki ortak açıklama ile
beraber düşünürsek, demek ki yedi yıldır nihayet işin ciddiyeti
anlaşılmaya başlandı denilebilir mi? Öyle görünüyor değil mi?
Parlamentodaki uzlaşmaya ve Erdoğan’ın sözlerine tekrar
döneceğim, ama önce bu yedi yılda olan bitene bir bakmak lazım.
Özellikle de son olay nedeniyle İçişleri Bakanı’nın açıklaması bunu
şart kılıyor; şöyle dedi bakan: "O eve yapılan işareti kendi evime
yapılmış olarak gördüm. Bizim arkadaşlarımız bu kişiyi bulacak. Biz
İçişleri Bakanlığı olarak bizzat tarafız. Bu kişi bulunacak ve
bedelini ödeyecek. Benim bakanlığım döneminde bu tür olaylar çok az
yaşandı ama hiçbiri faali meçhul olarak kalmadı. Milletin huzurunu
bozmaya kimsenin hakkı yok."
YEDİ YILDIR AYNI SAHNELER
Önce yedi yıl önceye gidelim. 2012’de Adıyaman, Çorum, Malatya
ve İzmir’de bazı semtlerdeki Alevi evlerine “çarpı” işaretleri
konuldu, küfürler, tehditler yazıldı. O gün bugündür neredeyse her
yıl bir yerlerde zuhur ediyor. HDP İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlu dün parlamentoda özetledi işi: 2012’den bu yana 32 ayrı
yerde 100’ü aşkın ev işaretlendi. Kenanoğlu, o yılların Alevi kurum
yöneticilerinden olarak, sonrasında da parlamenter olarak süreci
yakından izleyen isimlerden biri ve şu önemli noktaya dikkat çekti:
Kamuoyuna inandırıcı, ikna edici, aydınlatıcı bilgi verilmedi,
kurum temsilcileri polis düzeyinde muhataplıklardan ötesini
bulamadı.
Gerçekten de ikna edici, anlaşılır açıklamayı bırakın, ciddi ve
ciddiye alınır bir açıklama bile gelmedi. O dönemin Dışişleri
Bakanı İdris Naim Şahin, ilk vakadan itibaren çok parlak bir fikir
öne sürdü: “Çocuklar yapmıştır.” Sonra vakalar artınca ve iş
Meclis’te sorulara kadar gelince, bir gün çıktı ve şöyle dedi: “Üç
çocuk suçunu itiraf etti.” Özel bir “delil” de vermişti o bakan:
“Çocuklar, ‘Counter Strike’ adlı bir oyundan etkilenerek
yapmış.”
ALİSİZ ALEVİLİK VE HAZRETİ ALİ
O çocuklar kimdi, nereden alındı, ne soruldu, başka ne vardı
ifadelerinde, hiçbir zaman kimse öğrenemedi. Yoksa ortada çocuk
filan yok muydu? Yok, tabii ki vardı, en az bir çocuk, ya da iki
çocuk: Biri kamuoyu, biri evleri işaretlenenler. Devlet, bakanının
ağzından kamuoyunu da saldırı hedefi Alevileri de “çocuk” yerine
koyarak kandırmaya çalışıyordu. Aynı günlerde dönemin Başbakanı
Recep Tayyip Erdoğan, Aleviliğin ne demek olduğunu, Alevilerin
nasıl olması gerektiğini, Alevilerin pek de Hazreti Ali’ye uygun
kişiler olarak görünmediğini filan anlatıyordu. “Alisiz Alevilik”
hedefiydi.
Bugün, TBMM’nin fikir birliği ve ortak açıklaması, yedi yılda
gelen ilk önemli “değişiklik” gibi duruyor. Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın saldırının aydınlatacağına ilişkin açıklamaları da
elbette yedi yıldır ilk defa görülen bir ciddiyet düzeyinde. Fakat
bu açıklamayı yaptığı konuşmanın kendisi baştan başa “tek mezhep”
anlayışıyla donanmış durumda, başbakan olduğu dönemdeki açıklıkla
“Alevilerin Hazreti Ali’ye uygun insanlar olmadığı” söylenmiyor
elbette fakat, “Alisiz Alevilik” öğesi üstelik “Alman” devletinin
bir projesi olarak dile getiriliyor.
YA SÜNNİLİK YA ALİSİZ ALEVİLİK Mİ?
Evlerine çarpı konulmuş, yani haklarında ölümden bahsedilmiş
insanlarla özel bir duygudaşlık kurmaya ihtiyaç duymamış olabilir,
“yapan bulunacak, cezası verilecek” demeyi yeterli saymış olabilir.
Hani, “Hukuk devletiyiz, hukukun gereği yapılacak” güveni nedeniyle
sözü fazla uzatmak istemeyebilir. Fakat söz uzuyor. Zaten Diyanet
toplantısı ve konuşan kişi de bir devlet başkanı mı bir dini lider
mi ayırt etmek pek kolay değil. Söz uzuyor, Sünniliğin gerekleri
“dinin gerekleri” olarak sayıp dökülüyor, “Maraş, Çorum”
hatırlatması yapılıyor ve bir de sadece “Alisiz Alevilik”ten dem
vuruluyor. Niye? Ali’siz ya da Ali’li olması çarpı işaretinin
anlamını, işaretini, yönünü, taraflarını mı değiştiriyor? Hayır.
Konuşma, “Mezhepçilik” eleştirisi içeriyor, söz bir ucuyla Şiiliğe
geliyor, onların “mezhepçi” olduğu vurgulanıyor. Bir tür “mezhepsiz
mutlak Sünnilik” nutku niteliğinde konuşma ve hayatın her alanını
İslamize etme siyasal programı ayrıntılarıyla anlatılıyor. O halde
konuşma, Alevilere yönelik saldırının cezalandırılması sözünü, yani
kanunun tekrarını içerse bile Alevilerin Alevi olarak saldırı
hedefi olmasına hiçbir özel önem atfetmiyor. “Alisiz Alevilik”
sadece Alman devletinin bir projesi değil, “Sünni gibi olmayan” her
Alevi’nin üstündeki bir işaret olarak konuşmada beliriyor. Sanki
şöyle anlamamız isteniyor: Bir Alevi, Sünni gibi değilse Alman
devletinin oyununa gelmiştir. Aleviler evlerinde işaretlenirken,
inançlarında da damgalanıyor aslında…
FAİL MALUM AMA SADECE BAKANA!
İçişleri Bakanı ne dedi peki? Kendi döneminde böyle şeylerin az
olduğunu, olanların da aydınlatıldığını. “Benim bakanlığım
döneminde bu tür olaylar çok az yaşandı ama hiçbiri faali meçhul
olarak kalmadı.”
İdris Naim Şahin’in “çocukları” gibi bir mesele bu da, kimse
duymadı, görmedi o çocukları. Sonraki dönemde olanların da hepsi
aydınlatılmış, failler malum olmuş. Ama kamuoyu açısından hala
meçhul. Olsun. Devlete malum.
Hasılı, erdoğan’ın yedi yıl öncekine göre daha ciddi, en azından
hukuki boyutunu fark etmiş görünen konuşması “işaretleme”yi
engelleyecek iradenin alameti değil. iki dönemin içişleri bakanının
da tutumu temelde aynı. Vali derseniz, zaten olayı “adlileştirme”
çabasına en erken giren isim oldu. Valiler öyledir, fosil
derekesinde arkaik birer kurum olarak, olanı olmamış gibi
yapamıyorlarsa başka türlüymüş gibi göstermeye girişerek
kendilerini beğendirmekten başka yöntemlerden pek haberdar
değillerdir.
ALEVİ DEDİĞİN TERÖRİST OLUR!
Parlamentoya dönelim: Elbette önemli o mutabakat da açıklamada.
Fakat parlamentonun önemi ne?
Atanmış sorumsuz bakanlarla iş görülen ülkede parlamentodaki bir
mutabakatın siyaseten, hukuken ve sosyal açıdan sonuç doğurması
hayalden daha öteye gidebilir mi?
Bir boyut daha var aslında: Medya… bu son işaretlenme vakasından
önce bir televizyon programında dört kişi konuşuyordu. Biri,
CHP’nin 12 Eylül öncesinde teröre destek verdiğini ilan etti, uzun
uzun, ballandıra ballandıra. Partinin adını doğru söylüyordu. Sonra
başka biri, iktidarın akil adamlar mertebesinde gördüğü biri,
bugünkü CHP’de de “terörü destekleyen” bir damar olduğunu söyledi,
Aleviliği bilinen milletvekillerinin adını saydı ve o yanın
“mezhebi” bir boyutu olduğunu dile getirdi. Yani “Aleviler
terörist”ti en özetle. Ne savcılar, ne siyasetçiler, ne devlet
yetkilileri, ne içişleri bakanı, ne cumhurbaşkanı kendi yanındaki
kişilerin böyle sözlerini dert etmiyor.
NOTLAR
1
Meselenin ilk başladığı dönemlerden iki yazı için, neredeyse hiç
değişmeyen bir tekrar yok mu alttan alta? Bir tuhaf çark hep aynı
sesleri çıkararak, aynı sonuçlara yol açarak çalışmıyor mu?
Erdoğan’ın yedi yıl önceki sözleri, bugüne göre daha katı duruyor
ama bugünkü sözleri de artık çok daha muktedir birinin ağzından
çıkma güvenine sahip.
Kürt gitti sıra Alevi’de mi?
ve
Alevileri işaretlemek…
2
Bakanların haline ilişkin yedi yıl önceki durum:
https://t24.com.tr/haber/bakan-sahin-alevi-ailelerin-evlerini-cocuklar-isaretlemis,217523
3
Ali Kenanoğlu, hem yedi yıllık süreci hem saldırıların Aleviler
için anlamını parlamentoda kısa ve öz anlatıyor: