Amerika Kuşları: 'Ölümü kuşa çeviren bir hayat bu...'

Lorrie Moore'un 'Amerika Kuşları' romanı Eda İşler çevirisiyle Holden Kitap tarafından yayımlandı.

Fotoğraf: Zane Williams
Google Haberlere Abone ol

1957’de Amerika’da doğan yazar Lorrie Moore’un asıl adı Marie Lorena Moore’dur. Lorrie, ailesinin ona taktığı bir lakaptır. The Telegraph’tan Helena de Bertodano’ya verdiği röportajda çok tuhaf bir çocukluk geçirdiğini söyler Moore: Annesinden kendisine sürekli acıklı masallar, hikâyeler okumasını istermiş. En sevdiği hikâye de 'Küçük Kibritçi Kız'mış. Bunları ağlaya ağlaya dinler, kitap bitince de annesine yeniden okuması yönünde baskı yaparmış. Annesi, artık ağlamanı istemiyorum, diyerek onu savuşturmak zorunda kalırmış.

Aslında Moore’un hikâyelerle, özellikle dramatik hikâyelerle kurduğu ilişki de biraz böyle. Moore, her zaman acıklı hikâyeler yazmak maksadıyla yola çıkmadığını söyler ama bu duygu bir şekilde hikâyenin ayrılmaz bir parçası haline gelir. Kendisi de bunu şöyle yorumlar:

“Sanırım hikâyelerimin çoğu melankolik veya trajik bir şey tarafından yönlendiriliyor. Hissettiğim dünyanın dokusu çok komik ama dünyanın altında yatan hikâye öyle değil ve ben bu etkileşimi seviyorum.”

'BURADA SADECE BÖYLE İNSANLAR BULUNUR'

Dört kardeşli, orta halli bir ailede büyür Moore. Seventeen adlı bir gençlik dergisinin açtığı öykü yarışmasını kazandığında edebiyata ve yazarlığa bakış açısı değişir. Kendini gerçekten de yazar olarak hissetmeye o sıralar başlar. Sürekli yazmaya çalışır. Lawrence Üniversitesi’nde okurken, Manhattan’a taşınıp avukatlık yardımcılığı yaparken, evlenip bambaşka bir hayat sürerken de sürekli yazar.

Öyküleri The New Yorker, Elle, The New York Times ve The Paris Review gibi prestijli yerlerde yayımlanır. Ona O. Henry Ödülü’nü kazandıran (1998) öyküsü de yine bu sıralarda yayınlanır. 'Burada Sadece Böyle İnsanlar Bulunur: Ped-Onk Servisinde Düzenli Olarak Babıldayanlar' isimli bu öykü, onu önce bir öykü antolojisine, sonra da kendi kitaplarını yayımlamaya iter.

Geçtiğimiz günlerde, 'Burada Sadece Böyle İnsanlar Bulunur' adlı öyküsü dahil olmak üzere diğer öykülerini de içeren yeni bir Moore kitabı yayımlandı: 'Amerika Kuşları'. Eda İşler’in çevirdiği, Holden Kitap’ın yayımladığı 'Amerika Kuşları', çağdaş Amerika edebiyatının özgün örneklerinden biri.

'BU KURMACA DEĞİL!'

'Burada Sadece Böyle İnsanlar Bulunur' adlı öyküyle başlayalım ve başlamadan evvel belirtelim; Moore bu öyküyü vaktiyle çocuğuyla yaşadığı deneyimden yola çıkarak yazar. Ve evet, Ped-Onk Servisi, kanserli çocuklarla ilgilidir.

Amerika Kuşları, Lorrie Moore, Çevirmen: Eda İşler, 312 syf., Holden Kitap, 2023.

Öykünün başlangıcında yeni anne olmuş bir kadın görürüz. Her şey olması gerektiği gibi seyrederken, anne günün birinde bebeğin bezinde bir kan pıhtısı bulur. Kan pıhtısı onu telefona, telefon hastaneye, hastane de bu meşum habere götürür: Küçük bebek kanserdir.

Annenin bakış açısından yazılan öyküde bir yandan anne ve babanın çırpınışlarını takip ederken, bir yandan da hastane sürecini ve diğer hasta çocuklarla onların ailelerini görürüz. Baba, görece daha rasyoneldir. Süreç boyunca gerekecek bütün o şeyleri oturup eşine madde madde yazdırmaya çalışır. Ancak anne bir türlü yazamaz. Olay o kadar tuhaftır ki kilitlenip kalır. Kocasının soruları karşısında, “Yazamıyorum! Kurmaca yazarım ben. Bu kurmaca değil,” der.

Kitabın öne çıkan öykülerinden bir diğeri de 'Dört Karakuş, Üç Fransız Tavuğu' adını taşır. Aileen, Bert adlı kedisinin ölümü üzerine çok üzülür. Ancak bu üzüntü zamanla azalmaz, aksine ağır bir depresyona yol açar. Kocası ona ne kadar destek olmaya çalışsa da Aileen kendine gelemez, küçük çocuğunu yitirmiş gibi kahrolur. Nihayetinde profesyonel destek almak durumunda kalır.

Bert, Aileen için sadece bir kedi değildir. Adeta dünyanın gerçekliğiyle bağını kesen bir perde, bir illüzyon gibidir. Onun yokluğu da bu illüzyonu ortadan kaldırır. Aileen da olan biten hemen her türlü olumsuzluğu Bert’in yokluğuyla ilişkilendirir. Ta ki cenaze merasimine kadar.

“Hayat, uçsuz bucaksız kırlarda upuzun bir yolculuktur,” dedi. “Hava bazen güzeldir. Bazen de kötüdür. Bazen o kadar kötüdür ki araban yoldan çıkar.”

GÖZDEN DÜŞEN AKTRİS

Kitabın ilk öyküsünü sona bıraktım. 'Hevesli' adlı bu öyküde Moore bizi Hollywood’a, dahası Hollywood’un karanlıkta kalan yerlerine götürür. Sidra, vaktiyle pek çok sanat filminde oynamış ancak günden güne gözden düşmüş, yaş almış bir oyuncudur. Bir gün tası tarağı toplar ve bütün bu döngüden, çalmayan telefonlardan, gelmeyen postalardan uzaklaşmak, kendini dinlemek için Kanada sınırına, Kuzey Dakota’ya yerleşir.

Hayatına çeki düzen vermek için ilk önce ailesiyle iletişime geçer. Ancak araları bozuktur. Özellikle de babasıyla. Babası, Sidra’yı bir filmde yarı çıplak bir vaziyette havuza girerken gördüğünden bu yana onunla konuşmamış, tek bir filmini dahi izlememiştir. Annesi daha makul bir insandır ama bu da pek bir işe yaramaz. Sidra her seferinde duvara çarpar.

Ona bu süreçte iyi gelen iki kişi vardır. Onu sürekli dönmesi için ikna etmeye çalışan senarist arkadaşı Tommy ve Kuzey Dakota’daki izbe bir barda tanışıp “takılmaya başladığı” Walter adlı bir tamirci. Ne var ki bu iki kişi de bir zaman sonra başka bir yük olarak Sidra’nın sırtına binmeye başlar.

ZORLU ÖYKÜLER – ZORLU KARAKTERLER

Moore, öykülerini -'Küçük Kibritçi Kız' kadar olmasa da- oldukça hüzünlü bir zemin üzerine inşa eder. Karakterleri genelde hayattan büyük darbeler yemiş ya da yemek üzere olan kayıp kimselerdir. Ancak bu onları nadir kimseler haline getirmez; hepsi hayata içkin ve fazlasıyla gerçektir.

Moore, her şeye rağmen, hiçbir karakterinin intihar etmediğini belirtmekten geri durmaz. Karakterler bir şekilde var olmaya devam ederler. Yaşadıkları çatışmalarsa onları günden güne çürütür.

12 öyküden oluşan 'Amerika Kuşları' ilk yayınladığı yıl (1998) The New York Times’ın çoksatanlar listesine girer. Ayrıca Irish Times Uluslararası Kurgu Ödülü’ne ve Village Book tarafından Salon Book Ödülü’ne layık görülür.

Moore’un ayrıca Türkçeye çevrilmiş iki kitabı daha bulunmaktadır. Figen Bingün’ün çevirdiği 'Boşlukta Bir Kapı' ve Cem Alpan’ın çevirdiği 'Havlama'. Bunların yeni baskısı yapılır mı bilinmez ama Moore’un Türkçeye çevrilmemiş daha bir sürü öykü kitabı ve romanı var. Holden Kitap umarım bunları da yakın zamanda dilimize kazandırır.