Akşener: Sorbonne tayfası, ısrarla HDP'yi masaya oturmaya gayret etti

İYİ Parti lideri Meral Akşener "Sorbonne'lu muhteremler diyorum, Sorbonne tayfası var. HDP’lilerin talebi yok ama bu arkadaşların ısrarlı bir biçimde HDP’yi o masaya oturtma gayretleri oldu" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin cumhurbaşkanına çok fazla yetki verdiğini ve bunun kötüye kullanıldığını söyleyen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Sayın Erdoğan’ın son dönemi. Buradan seçilecek bir cumhurbaşkanı da keyfini çıkara çıkara bu sefer de buradakilere karşı kullanacak. Benim demem o ki özellikle AK Partili seçmenler, Sayın Erdoğan'ı çok sevenler, bu seçimde Kılıçdaroğlu’na oy versinler ki biz parlamenter demokrasiye geçiş yapalım ve artık şu rövanş işinden birbirimize karşı şu hareketleri yapmaktan vazgeçelim" diye konuştu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, FOX TV canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

FOX Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk, Akşener'e parlamenter sisteme geçişle ilgili açıklamalarını hatırlatarak, "Türkiye bu treni kaçırırsa vagonlarında sadece parlamenter sisteme dönüş mü kaçacak yoksa başka ne kaçacak?" sorusunu yöneltti.

Akşener, "Pek çok şey kaçacak. En fazla da kadınlar ve gençlerle ilgili edinilmiş haklar kaçacak. Bu ülkede nefes almak izne tabi olacak. Çünkü şartlar onu getirecek. Burada benim ısrarla üzerinde durduğum şey sistem. Yani öznem Sayın Erdoğan değil hep de örnek veriyorum. İşte 5 kişisiniz. Sizlerden birini bu sistemden oraya seçelim, koyalım 6 ay sonra ya psikiyatrik bir durum ortaya çıkar ya da bambaşka bir insan tipi ortaya çıkar" yanıtını verdi.

"İnanılmaz bir güç ve o gücün kendisine de bir ışık gibi yansıması gayreti içinde padişahım çok yaşa diyen bu daha az biraz daha olsun diyen bir insan kesimi var. Yani öyle olur zaten o tür bir gücün üstünde oturan kişinin" diyen Akşener, "Şimdi öyle olunca bakın bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden bu sistemin başında oturan kişi vazgeçti. Dediğim gibi özne Sayın Erdoğan değil burada. Bir başkası da olsa aynısı. İşte ne oldu böyle bir kararnameyle hop vazgeçildi, böyle bir kararnameyle inanılmaz atamalar yapıldı" ifadelerini kullandı.

Akşener'in açıklamasından satır başları şöyle:

'ERDOĞAN GÜCÜ BIRAKMAMAK İÇİN HER YOLU DENEDİ'

"Erdoğan o kadar alıştı ki bu güce bu gücü bırakmamak için birisi de hata, kusur ve muhtemelen hukuksuzluk var. Oradan ayrılmamak için her yolu denedi. Cumhur İttifakı’nı genişletti ve 'kadının sahiplendirilmesi'ni de öngören, işte 4 maddenin değişmesiyle ilgili talebi olan bayrağın Türkiye bayrağı dönmesine yönelik talebi olan hem Hizbullah’ın hem PKK’nın terör örgütü olmadığını düşünen bir siyasi partiyi de aldı Meclis'e getirdi. Bakın yemin töreniyle ilgili bir problem oldu. Mazbataların geç verilmesinin sebebi seçim öncesinde yemin yapılsaydı, HÜDA PAR'ın bir milletvekili bu yemini doğru bulmadığını ifade etmişti, belki de etmeyecekti, bilmiyoruz."

'HUKUKUN KATLEDİLDİĞİ BİR SİSTEMDE GENÇLER VE KADINLAR NEFES ALAMAZ'

"Yasağın bol olduğu, kayırmanın çok olduğu 82 puan alsanız dahi AK Parti bünyesinde tanıdığınız yoksa, ayınız dayınız yoksa 54 puanla arkadaşınızın atandığı ama 82 puanı atanamadığınız, mülakatta elendiğiniz keyfi bir sistemin, hukukun katledildiği yargının yok olduğu bir sistemin içinde nefes alamaz önce kadınlar, gençler sonra sıra size gelir ama bütün bunları kaybederiz."

'BAŞKASI SEÇİLİRSE O DA BU YETKİLERİ KARŞISINDAKİLERE KULLANIR'

"Özellikle AK Partililere seslenmek isterim, Sayın Erdoğan'ı çok sevenlere. Sayın Erdoğan’ın son dönemi. Buradan seçilecek bir cumhurbaşkanı da parti de bu yetkileri böyle keyfini çıkara çıkara bu sefer de buradakilere karşı kullanacak. Benim demem o ki özellikle AK Partili seçmenler Sayın Erdoğan'ı çok sevenler, bu seçimde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na oy versinler ki biz parlamenter demokrasiye geçiş yapalım ve artık şu rövanş işinden birbirimize karşı şu hareketleri yapmaktan vazgeçelim, Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ayarlarına dönsün, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı sağlansın."

CUMHURBAŞKANI VE MECLİS ÇOĞUNLUĞU FARKLI PARTİLERDE OLURSA SİSTEM NASIL İŞLEYECEK?

(FOX Haber Ankara Temsilcisi Tülay Ünal Öçten'in "Siz hep diyorsunuz ki 'Senge ve denetleme için Meclis çoğunluğu şu anda Cumhur İttifakı’nda Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı olduğu vakit denge her iki  kanat, yani yürütme yasama hem birbirini dengeleyecek'. Böyle bir ideal sistem oluşacak diyorsunuz. Şimdi hem HÜDA PAR hem Yeniden Refah Partisi 6284 sayılı kadını koruyan kanunla ilgili belli ki bir girişimde bulunacaklar. Meclis'te böyle bir yasa çıkarsa Cumhurbaşkanı, Sayın Kılıçdaroğlu olursa bu sistem nasıl işler?" sorusu üzerine) 

"Bugün bunları çıkartım, Meclis Cumhur İttifakı'nda, Cumhurbaşkanı da Millet İttifakı’nın adayı Sayın Kılıçdaroğlu olursa hiçbir iş yapılamaz iddiasının karşılığı cumhurbaşkanının tek başına yapabilecekleridir. Şu anda yapılıyor bunlar. Tüm yürütme yetkisi tek başına cumhurbaşkanında. Yürütme yetkisinin tamamı tek başına cumhurbaşkanındadır. Bütün kararnameler ve yönetmeliklerle yönetebilir. Atama yetkileri tamamı cumhurbaşkanında. Bir sürü şey var sayamıyorum. Bütçeyi cumhurbaşkanı hazırlıyor. TBMM'ye sunuyor ama TBMM değiştirmede son söz hakkına sahip değil. Dış politikada cumhurbaşkanı belirleyici, tüm büyükelçileri o atıyor. Milli güvenlik konusunda Cumhurbaşkanı belirleyici bütün planları, programları o yapıyor, onaylıyor. Denetim yetkiyle israf ve yolsuzlukla etkin mücadelede tamamen cumhurbaşkanının yetkisi altında."

'BU MEKANİZMA ERDOĞAN VE ARKADAŞLARININ İŞİNE YARAMAYACAK'

"Ekonomi politikalarında, enflasyon konusunda aynı şekilde.  Sayın Erdoğan faiz sebep enflasyon sonuçtur diyor. Biz 5 senedir bu tarif üzerinden canımıza okunmuş durumda. Hem işverenin hem iş görenin canına okunmuş durumda. Velhasıl kelam bakın, üretimden tutun tayinleri terfileri, göçe, tarım sektörüne kadar ne vardıysa cumhurbaşkanının tek başına imza yetkisine atama yetkisine karar verme yetkisine sahip. Şimdi bu çok tuhaf bir yetki dedim. Kanun vesaire gibi konuları zaten Meclis'in işlevi yok ama işlevsel hale getirebilmenin yolu el ele tutuşup bu yetkilere sahip cumhurbaşkanının, eğer Sayın Kılıçdaroğlu olursa ki olacağına inanıyorum, seçildiği andan itibaren Meclis'in tümünün yan yana gelişiyle güçlendirmiş parlamenter sisteme geçileceğine inanıyorum. Çünkü bu denge ve denetleme mekanizması Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının hiç işine yaramayacak. Yani buradaki güç sebebiyle."

'SON BİR HAFTADA MÜHİŞ BİR HEYECAN VARDI'

Samimiyetle bir şey itiraf edeyim: Biz işte 45 miting yaptık, organik mitingler yaptık. 'İlla kalabalık olsun'dan ziyade biz kendi seçmenimizi Sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermeye onun adına çalışmaya sevk etmek amaçlı onları motive etmek amaçlı Cumhuriyet Halk Partisi’nden insan talebinde bulunmadık, organik mitingler oldu. Şimdi bu 45 mitingin önemli bir kısmını da Sayın Mansur Yavaş beyefendiyle katıldık. Bu alkışların artmasını gördüm. Yani üçte ikisi alkışlarken işte bir oy, Kemal’e bir oy Meral'e dediğimde ya da işte 13. Cumhurbaşkanımız Sayın Kılıçdaroğlu dediğimde üçte ikisi iken sonra üçte üçü alkışlamaya başladı, çok büyük bir coşku oluştu. Son bir haftada müthiş bir şey oldu. Yani heyecandan bahsediyorum. Ben bunu Erzurum’daki hadiseye bağladım. Bakın o kadar tecrübeli bir insanım ama insan heyecana kapılıyormuş. Erzurum’da o çocukların taşlanması, yüzlerinin kanaması, kadınların hali bir vicdan oluşturdu, gördüm ben."

'SAMİMİYETLE BİRİNCİ TURDA KAZANCAĞIMIZA İNANDIM'

"Birinci turda pek çok insanla iddiaya girdim. Hayatta yapmayacağım iştir ha bire elbise alayım. Sonuç itibariyle birinci turda alınacağına Allah şahittir samimiyetle inandım. Alınamayınca önce ne oldu ya bakıyorsunuz, sonra baktım nedir bu konu diye. Sayın Erdoğan 49.52 almış 27 milyon 133 bin seçmen. Sayın Kılıçdaroğlu yüzde 44.88 almış, 24 milyon 595 bin seçmen. Şimdi potansiyel seçmen 12 milyon. Sandığa gitmemiş olanı var, geçersiz oy kullananlar var vesaire vesaire 12 milyon 477 bin potansiyel seçmen var. Dokunacağımız insan sayısı 2 buçuk milyon. Şimdi böyle bakınca yani bize bu sonuçları yeis içinde karşılamamamız lazım. Birinci tura inandığımız için muhtemelen böyle bir sarsıldık. Yani psikolojisini söylüyorum kendi adıma. Ama diğer taraftan ilk defa AK Parti, 21 yılda 2002'deki döndü: Yüzde 35. Sayın Erdoğan da birinci turda kazanamadı. Şimdi bu bir artık referandum haline dönüyor. Demin konuştuğumuz konular üzerinden ve 0-0 başlıyor. Şimdi en fazla kim bu 2 buçuk milyon seçmene ulaşabilirsen fark o, kim ulaşırsa o kazanacak."

'BİZİM ŞANSIMIZ DAHA İYİ'

Şimdi bizim burada şansımız daha iyi. Çünkü şöyle bir durum var, Sayın Sinan Oğan üçüncü bir aday olarak çıkmıştı. Yani hem Sayın Erdoğan’la hem Sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermeyecek, daha protest bir seçmen kitlesinin oy vereceği bir şahıstı. Şimdi 5.3 civarında bir oy aldı. Böyle olunca Sayın Kılıçdaroğlu geçtiğimiz çarşamba günü bizimle görüştü, biz kendisine yetki verdik, herkesle görüşebilir. Hatta Sayın Muharrem İnce'yi özellikle altını çize çize söyledim. Hem Sayın Oğan’a hem Sayın Ümit Özdağ’la hem de Sayın Muharrem İnce ile görüşecekti, bizim bilgimiz bu. Sonuç itibariyle Sayın Oğan’a bir görüşme yapıldı. Sayın Erdoğan’a yapılan görüşme sonucunda Cumhur İttifakı’na katıldı. Sayın Özdağ, Millet İttifakı’na katıldı. Sayın İnce’nin son durumunu bilmiyorum. Bugün bir toplantı yapacaklardı. Henüz bir açıklama yapmadı."

'SEÇMENE SESİMİZİ TAM ULAŞTIRAMADIK'

"Böyle baktığınız zaman şimdi o 5.3'lük seçmen de ortalık bir yerde duruyor. Başından beri iddiam şudur, hiçbir partinin veya kişinin seçmeni marabası değildir, sahipli mal da değildir. Seçmen veli nimettir, bugün bize oy verir, yarın öbür tarafa oy verir. Önemli olan onun gönlünü almak, gönlüne girmektir. Türkiye çok uzun zamandır kutuplaşma üzerinden yürüyünce biz maalesef bu seçimde de doğru dürüst konuşmaya çalışsak da beceremedik, ulaşamadık. Mesela biz ekonomiye dair pek çok konu konuştuk, konuşmaya çalıştık. Sayın Erdoğan, devamlı 'teröristler PKK'lılar, şunlar bunlar' diye bağırdı. Günün sonunda zaman zaman cevap verilmek durumunda kalındı. Yani mecburen ve mecburiyetten aşırı iftira olunca ve sonuçta sizin o seçmenin ihtiyaçlarına dair önerdiğiniz her bir konu yani tam yerine ulaşmadı.

Sayın Erdoğan 19-20 tane medyasıyla bir kakofoni oluşturmuş ve sonuç itibariyle bizim sesimiz duyulmamış. Bunu ben itiraf ediyorum. Şimdi duyurmaya çalışacağız. Yani gayret ediyoruz. Bu konuda eşit yarışamıyoruz ama bahane edemeyiz. Benim hayatta inandığım tek şeydir, talep eden yerine getirecektir. Talep eden ayağına gidecektir. Biz ne talep ediyoruz? Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olmasını sizlerin de oyunuzu."

SANDIĞA GİTMEYENLERİN ÖNEMLİ BÖLÜMÜ DAR GELİRLİ'

"Sandığa gitmeyenlerle ilgili yaptığım çalışmada, genellikle çok ağır dar gelirli yani derin yoksulluk dediğimiz insanların önemli bölümü gitmemiş, gördüğümü söylüyorum gezdiğim yerlerde. Bu insanlar da AK Parti’ye sevgi, sempati gitmiş. Zaten geçmişin AK Partili seçmeni bu defa gitmemiş. Bizle ilgili de aleyhte kulak dolgunlukları var var ama bugüne kadar o kapıları da kimse çalmamış. Şimdi ben çok uzun bir zamandır önce Ümit Özdağ'a hoca başlattı, sonra ben bizzat kendim devam ettirdim. Doğru Yol Partisi'nde politikaya başladığımda biz taban politikacıları derdik adına, ben Bebek’te gidip çalışmazdım. Ama hep Bağcılar'da, Esenler'de, Gaziosmanpaşa'da, Güngören'de öyle yerlerde çalışmışımdır. O eve nasıl gidileceğini biliyorum. Çocukluğum benzer yerlerde geçti, yani fakirlikten söz etmiyorum, mahalleden bahsediyorum, insanların birbiriyle olan iletişim biçiminden bahsediyorum. Birbirimizi tanıyoruz dolayısıyla ikna etmek mümkün oluyor."

'KAPILARINI KİMSE ÇALMAMIŞ, ŞİMDİ BİZ ÇALIYORUZ'

"O zilleri bizlerin çalması lazım yani kadın kollarının, kadınların, benim gibilerin yapması, genel başkan anlamında söylemiyorum. Erkeklerin kahvede belki insanı ikna etmesi gerekirken camide cami çıkışında ikna etmesi gerekirken kadınlar evde olmak zorunda. Ama dün olduğu gibi mesela onların kapılarının zilini dün cemaatler, tarikatlar çalıyormuş ama bugün AK Parti kadın kollarından da çalan yok, bu da başka bir şey. Şimdi biz çalıyoruz."

'2018'DE, ADAYKEN YAPACAKLARIMI ANLATMAK YERİNE BİR YÜN YUMAĞINA TAKILDIM'

(Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Millet İttifakı'nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun montajlı sahte videosunu yayınlaması ve Millet İttifakı'nın ikinci tur öncesinde buna daha yoğun yanıt vermesinin etkili olup olmadığıyla ilgili soru üzerine)

"Yani yaramak, yaratmak mecburiyetinde oluyorsunuz. Ben 2018'de şöyle bir şeye yün yumağına takıldım. Sayın Erdoğan ağzından bana bugüne kadar FETÖ’cü denilmedi. Hiç FETÖ’cü demedi ama bitmeyen bir senfoni şeklinde bu çevredekiler, hani işte montaj da olabilir ama var gibi abuk sabuk bir dünya, bana 'FETÖ'cü aşağı, FETÖ'cü yukarı'... Ben ne yaptım biliyor musunuz, 2018'de? Bir cumhurbaşkanı adayı olarak ne yapacağımı anlatmak yerine her gittiğim yerde çünkü kulağıma il başkanı, milletvekili adayımız işte bana 'Abla işte burada FETÖ’cülük çok yaygın, buraya bir iki kelam et' dediler. Ben en son avaz avaz Denizli’de bağırdım. Avaz avaz bağırdım yani o derece şimdi bir haksızlık hissediyorsunuz. Fakat sonra gördüm ki bu bir yün yumağı."

'DENİZLİ'DE MERHABA TERÖRİSTLER DEDİM KAFALARI ZIPLADI'

"2019 seçimlerinde, ben Üsküdar’da ikamet ediyorum, İçişleri Bakanı Üsküdar meydanında Temel Bey ile ikimizin Kandil’le kağıt imzaladığını söyledi. Şimdi düşünebiliyor musunuz, ya buna bağırmak ne yani? Buna dalga geçmek, alay etmek gerekir. Çünkü benim dokunulmazlığım yok. Temel Karamollaoğlu’nun da yok. Denizli'de, 'Merhaba teröristler, Cumhurbaşkanı'nın terörist dediği insanlar nasılsınız, iyi misiniz' dedim, kafaları zıpladı hepsinin. Beni hapse attırmaya hatırlıyor musun, o zaman 'bu bayanın dokunulmazlığı da yok' diyerek. Ben aldım çantamı buyur kardeş ben hazırım falan... Ve o tartışma başka bir yere evrildi."

'HDP ÜZERİNDEN ÇEKİÇLE VURULDU BAŞIMIZA'

"Fakat bu defa biz bunu yapamadık. Sebebini söyleyeyim. Sürekli bir yani masada olmayan HDP üzerinden ona bağlı olarak PKK üzerinden çekiçle vuruldu başımıza. Şimdi HDP, Sayın Kılıçdaroğlu’nun desteklediğini ilan etti ve kendileri dediler ki herhangi bir alışverişimiz yoktur, bir şartımız yoktur, kadro bir talebimiz yoktur. Sadece bu sistemden kurtulmak için kendisine oy vereceğiz dediler ama enteresan bir biçimde şimdi orada iğneyi biraz kendimize batırmamız lazım. Türkiye’de özbeöz Türk olup, ben onlara 'Sorbonne'lu muhteremler' diyorum. Sorbonne tayfası var. Onlar da 'Mümkünse yani İYİ Parti’nin oyu yüzde 10 olsun lütfen geçmesin', oldu hadi bakalım. Ondan sonra HDP’lilerin böyle bir talebi yok ama bu arkadaşların ısrarlı bir biçimde HDP’yi o masaya oturtmak için gayretleri oldu. Ben bu kadar stratejiden uzak bu kadar, uygun kelime bulamıyorum, böyle bir şeyi Türkiye’de gördüm. HDP’liler diyor ki 'Biz yokuz'. 'Hayır olmalısınız'..."

'ÖCALAN'LA YARGIDAN BİRİ GÖRÜŞTÜ DEDİM YALANLAYAMADILAR'

"O arada dedim ki Apo’yla görüşmeye gidildi. Hem de yargıdan birisi gitti. Yalanabildi mi, hayır, yalanlanmadı. Söylemeye çalıştığım şu, tavşana kaç, tazıya tut. Ama Millet İttifakı'nı desteklediğini iddia eden ve orayı tanzim etmeye meraklı, dün de Sayın Erdoğan’ı tanzim etmeye düşünüp sonra da Sayın Erdoğan tarafından kapının önüne konulmuş bir tayfa var Türkiye'de bıkmayan, çok konuşan, çok yazan, aman Allah işte kod adları Sorbonne'lu. Bu sistemin Sayın Erdoğan’ın eline sürekli bir imkan tanıdığını söylüyorum. HDP’ye rağmen, HDP’liler bizden hiçbir şey istemiyor, Ben ikide bir diyorum ki onların olduğu yerde ben olmam, biz olmayız. Onlar da diyor ki 'Meral Akşener'in olduğu yerde biz olmayız'."

'TUZAK OLDUĞUNU GÖRÜYORSUNUZ AMA KAÇAMIYORSUNUZ'

"Sonuç, bu montaj şeylerin yapılmasının bir gerekçesini oluşturdular, arkasından da montajlar yapıldı. O montajların etkilediği insanlarla sokakta karşılaşıyorsunuz ve çok acı geliyor insana. Hepimize bir tuzak ama bakın kaçamıyorsunuz. Tuzak olduğunu görüyorsunuz kaçıyorsunuz. Her gittiğimiz yerde biz beraber gezdiğimiz için hem Mansur bey uzun uzun konuştu. Ben o konuştuğu için biraz daha ben daha az konuştum. Şimdi bakın bana hem PKK’lı deniyor kardeşim hem de faili meçhuldür ya akla zarar bir kendim Diyarbakır’a gidiyorsunuz, faili meçhulcüyüm. İstanbul'da da PKK'lıyım. Akıl sağlığı bozuk bir sistem bu."

'CUMHURBAŞKANI BAŞKA ÜLKEDE OLSA MAHKEMELİK OLURDU'

"Bir cumhurbaşkanının böyle işlere tevessül etmesi, böyle işlere karışması, böyle konuları bir de kalkıp göstermesi yalan konuşması, hepimizin, sizin benim Sayın Kılıçdaroğlu’nun, seçilmiş bir cumhurbaşkanı bu güçle şu güçle, şu imkanlarla, her şeye, her şeyi yapmaya muktedir bir cumhurbaşkanının bizim namusumuzu, şerefimizin, güvenliğimizin korunmasından da aynı zamanda yükümlü görevli olan cumhurbaşkanının yalan söylemesi, tuzak kurması, iftira atması kabul edilemez. Bu korkunç bir şey. Başka bir ülkede olsa mahkemelik olur."

(HABER MERKEZİ)