AK Parti Sözcüsü Çelik: Kılıçdaroğlu'nun sözleri büyük sorumsuzluk

Ömer Çelik, "Sayın Kılıçdaroğlu'nun, Sayın Cumhurbaşkanımızın 'ülkeden kaçacağını' söylemesi çok büyük bir sorumsuzluk olmuştur. CHP Genel Başkanlık koltuğu istismar ediliyor" dedi. 

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Merkez Yürütme Kurulu'nu (MYK) Genel Merkez'de topladı. 

Toplantı sürerken Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik gazetecilere açıklama yaptı.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'paravan vakıflarda ABD'yi para çıkarıyorlar, Cumhurbaşkanı ve ailesi kaçmaya hazırlanıyor' iddiasına tepki gösteren Çelik, "Sayın Kılıçdaroğlu'nun, Sayın Cumhurbaşkanımızın 'ülkeden kaçacağını' söylemesi çok büyük bir sorumsuzluk olmuştur" dedi.

Kuzey Irak ve Suriye'ye yapılması beklenen askeri operasyonları da değerlendiren Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle:  

BU HAREKATLAR GERÇEKLEŞTİRİLECEKTİR: "Bu Türkiye için öncelikli bir meseledir, sınırımızın hemen yanı başında kurulmak istenen bu terör devletçiklerine karşı açık ve net bir tavır defalarca Cumhurbaşkanımız tarafından söylenmiştir. Arkasından da hem yurt içinde hem de yurt dışında yapılan operasyonlarla bunun arkasındaki fiili karanlık da gösterilmiştir. Bundan sonrasında da Cumhurbaşkanımızın açıkladığı gibi bu harekatlar gerçekleştirilecektir. Bu hem bizim Türkiye olarak milli güvenliğimizin sağlanması açısından elzemdir hem de bu terör örgütlerini kendi topraklarından uzaklaştıramayan komşu ve kardeş devletlerin ve halkların bu terör örgütlerinden korunması için yapacağımız bir katkının neticesi olacaktır.

KARA PROPAGANDA MERKEZLERİNİN TAVRI: Sayın Kılıçdaroğlu'nun Sayın Cumhurbaşkanımızın 'ülkeden kaçacağını' söylemesi çok büyük bir sorumsuzluk olmuştur. Yani Türkiye'de muhalefetin çok sertleştiği, muhalefet iktidar ilişkilerinin çok sertleştiği zamanlar görülmüştür, son derece yakıcı tartışmaların yapıldığı zamanlar görülmüştür ama hiçbir zaman bir muhalefet genel başkanının böyle kritik bir dönemde çıkıp da Türkiye'nin devlet başkanını bir şekilde yabancıların diliyle etiketlemesi, yabancıların diliyle onun hakkında konuşması gibisinden bir tablo ortaya çıkmamıştır... Ama şimdiye kadar hiçbir şekilde Türkiye'nin içerisinde bir muhalefet Genel Başkanı bu şekildeki bir kara propaganda merkezlerinin ortaya koyduğu tavrı bir siyasi argümanmış gibisinden ortaya koymamıştır. Maalesef bu ilk defa Sayın Kılıçdaroğlu tarafından yapılmıştır ve yakışmamıştır. Bakın CHP çok temel siyasi konularda çok temel farklılıklarımız ve ayrışmalarımız olabilir fakat Cumhuriyet Halk Partisinin genel başkanlık koltuğunda geçmişte oturan bizim kendi siyasi dönemimiz içerisinde de gördüğümüz, ondan önceki dönemlerde de gördüğümüz, katılmadığımız konular olmasına rağmen, Türkiye'nin milli güvenliği konusunda CHP'nin genel başkanlığı koltuğuna oturanlar her zaman hassas olmuşlardır.

SİYASİ TARİHTE BİR İLK: İlk defa şimdi CHP genel başkanlık koltuğunun bu şekilde istismar edilmesi de hem CHP tarihinde bir ilktir hem Türk siyasi tarihinde bir ilktir. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu benim mutfakta biri var dediğim çerçevede, yani bir şekilde bir belge, bilgi diye bir şey getirildiği zaman hakikaten bunun arkasını önünü iyi sorgulanmasını sağlaması lazım. Birçok yere gidiyor duvara çarpıyor, biz bunu sadece bir siyaset meselesi sadece partiler arası bir rekabet meselesi olarak görsek bundan memnuniyet duyarız. 'Ne olacak işte rakibimiz olan bir parti ikide bir onun genel başkanı altı boş şeyler söylüyor ve her seferinde de gidiyor duvara çarpıyor' diyoruz. Ama bunun Türk siyasetini zehirleyen Türk demokrasisini zehirleyen Türkiye'nin kritik dönemlerinde kara propaganda merkezlerinin tercümanı durumuna köklü bir partiyi düşüren son derece sıkıntılı sonuçları oluyor.

KENDİSİ BİLE İNANMIYORDU: (TÜRGEV ve Ensar Vakfı) Bundan rahatsız olan çevre sürekli olarak bu FETÖ çevresidir. Yurt dışında bütün faaliyetleri bunun üzerine kuruludur, bu yapılara çamur atmak bu yapıları kirletmek üzerine kuruludur. Ama buradaki mesele bunların bizim vatandaşlarımıza dönük olarak ülkemize dönük olarak bu zeminleri kullanmasını engellemektir. Bu faaliyetler yürütülürken çok hassas olmak lazım daha o zaman Sayın Kılıçdaroğlu açıklamayı yapar yapmaz dedim ki 'Bakın göreceksiniz gizli belge falan dediği şeyler muhakkak surette açık kaynaklarda vardır, hatta bazı kurumların internet sitesinde vardır dedim' nitekim dediğim gibi çıktı. Amerikan Adalet Bakanlığının internet sitesinde var olduğu ortaya çıktı bütün o gizli belge diye, gizli ilişki diye sunduklarının. Arkasından bilinen bir FETÖ'cü çıktı, Sayın Kılıçdaroğlu'nun söyledikleri ile ilgili olarak 'Ben bunları zaten 3-4 yıl önce söyledim' dedi. Köklü bir partinin genel başkanlık koltuğunun bu duruma düşmemesi gerekir ki Sayın Kılıçdaroğlu eminim ki Sayın Cumhurbaşkanımızın kaçacağına dair bu ifadeyi kullandığında kendisi bile inanmıyordu. Böyle bir şeyin olmayacağını kendisi bile biliyor."

NATO'NUN RUHUNU YANSITIYOR: Türkiye'nin Finlandiya ve İsveç'e NATO üyeliği konusunda teröre destek vermeme şartını koştuktan sonra ortaya çıkan tepkileri yakın bir şekilde takip ediyoruz. Bu konuda Türkiye adına ifade edilen her şey aslında NATO ittifakının ruhunu, mantığını yansıtan sözler.

Biz aslında bunları, ittifakın son zamanlarda kuruluş ilkelerine, ittifakın ruhuna, ilkelerine dair bu uzaklaşmış tavrından daha doğru bir alana gelmesi için söylemiş oluyoruz. Nitekim Madrid'de de yeni konsept tekrar ele alınacak, Türkiye oraya kapsamlı bir kağıt verecek, kapsamlı yaklaşımını ortaya koyacak. 

NATO içerisindeki müttefik ülkelerin belirli terör örgütlerine müsamahakar davrandığı gibi bir tablo var. Bunun ortadan kaldırılması için çalışmak gerekirken, doğrudan İsveç ve Finlandiya gibi PKK terör örgütünün rahatlıkla finans kaynağı oluşturabildiği, rahatlıkla faaliyet yapabildiği ülkelerin bu haliyle, politikalarını değiştirmeden NATO'ya katılmasının NATO'yu güçlendirecek bir tarafı yok. Çünkü terör konusunda daha çok ayrışma yaşanacak, karar almakta o zaman daha çok zorlanılacak. Esas mesele buradaki güvenliğin bütün üye ülkelerin toplam güvenliğini gözetecek şekilde ele alınmasıdır.

NATO'YU GÜÇLENDİRMEZ, ZAYIFLATIR: Terör örgütüne destek veren ülkeleri hiçbir şart koşmaksızın, bu politikalarını değiştirmeye zorlamaksızın NATO'nun içerisine almak NATO'yu genişletir ama NATO'yu güçlendirmez, NATO’yu zayıflatır.

YUNANİSTAN'IN ŞIMARIKLIĞINA BAŞKA ÜLKELERİNKİNİ EKLEYEMEYİZ: (Yunanistan Başbakanı Miçotakis'in Ege'deki adalarla ilgili sözleri) Miçotakis, uluslararası anlaşmalarla teminat altına alınan adaların silahsızlanması meselesini "modası geçmiş" bir yaklaşım olarak niteliyor. 

Anlaşmalarla teminat altına alınmış bir silahsızlanmanın modası geçmişse, meseleleri silah yoluyla çözmenin mi modası vardır? Böyle saçma sapan, böylesine mantıksız bir şey olabilir mi? Bir AB üyesi, NATO üyesi ülke olarak konuşuyorsunuz, adaların silahsızlanması meselesini modası geçmiş bir mesele olarak ortaya koyuyorsunuz. Burada da yine İsveç ve Finlandiya ile ilgili, NATO'nun değişecek güvenlik konseptiyle ilgili ortaya koyduğumuz tavır ne kadar doğru oluyor… Avrupa Birliği içerisindeki Yunanistan'ın şımarıklığına NATO içerisinde başka ülkelerin yeni şımarıklığını ekleyemeyiz. (HABER MERKEZİ)