ABD-Türkiye yakınlaşması: Stratejik mekanizma her derde deva mı?

ABD-Türkiye arasında geçtiğimiz gün başlatılan stratejik mekanizma, ikili ilişkileri son yıllardaki politik krizlerin ipoteğinden kurtarmaya çalışacak.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Dışişleri Bakanlığı, 4 Nisan günü yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasında İtalya'nın başkenti Roma'da geçtiğimiz yıl ekim ayında gerçekleştirilen görüşmede varılan mutabakat uyarınca, Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması'nın Ankara'da başlatıldığını bildirdi.

Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal ile ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşarı Victoria Nuland arasında Ankara'da gerçekleştirilen heyetler-arası görüşmede, ekonomik ve savunma iş birliği, terörle mücadele, bölgesel ve küresel meseleler dahil olmak üzere iki ülkenin ortak çıkarlarının bulunduğu konu başlıkları ele alındı. Nuland ayrıca Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile de görüştü.

ABD Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Marisa Lago ise, Stratejik Mekanizma’nın ekonomik ve ticari boyutundaki iş birliğini geliştirmek üzere 5-6 Nisan'da Ankara'yı ziyaret etti.

Türkiye ve ABD'nin, Stratejik Mekanizma çerçevesinde dışişleri bakanları düzeyindeki toplantıyı bu yıl düzenlemeleri hedefleniyor.

Gazete Duvar’a konuşan uzmanlar, son yıllarda Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, savunma sistemleri ve hukukun üstünlüğü alanlarında eleştiriler gibi farklı düzeylerde anlaşmazlıklar ve hatta krizlerden geçen Türkiye-ABD ilişkilerinin yeni dönemde gerek jeopolitik gerçeklikler gerekse karşılıklı siyasi çıkarlar temelinde stratejik bir ivme kazanacağını, bunun da ekonomik ilişkilerle destekleneceğini belirtiyor.

Dolayısıyla, üzerinde anlaşılan konularda iş birliğini güçlendirmeleri beklenen iki ülke, kriz potansiyeli olan noktalarda ortak payda arayacaklar ve aşılması kısa vadede çetrefilli alanların da krize dönüşmeksizin yönetilmesine çalışacaklar.

YENİ BİR 'MODUS VİVENDİ'

Alman Uluslararası ve Güvenlik İlişkileri Enstitüsü’nün (SWP) Türkiye Araştırmaları Bölümü'nde (CATS) araştırmacısı Galip Dalay, Türkiye-ABD ilişkilerini daha önceki dönemlerde krize sokan uluslararası ortamın büyük oranda değiştiğini kaydediyor.

"Ankara-Washington hattındaki ilişkilerde jeopolitik gelişmeler, her zaman iç politikadan daha önemlidir. İkili ilişkilerimiz güvenlik temellidir ve bunu şekillendirmede de uluslararası ortam ve jeopolitik çok daha etkili. ABD, S-400 krizini de jeopolitik bağlamda okudu ve bu yüzden de krizin çözülmesinde sorun yaşadık" diyor Dalay.

Dolayısıyla, Dalay’a göre, halihazırda yeni bir jeopolitik gerçeklik karşısında ABD de Türkiye de yeni Rus revizyonizmine karşı ikili ilişkilerini uyarlıyorlar.

Türkiye’nin Karadeniz’de hem Ukrayna hem de Rusya ile sınırdaş olması ve her iki ülkeyle de dengeli ilişkiler yürütme çabaları, aralarındaki anlaşmazlığı sonlandırmaları için kolaylaştırıcı rol üstlenmesine giden taşları döşemişti.

Batı’nın Moskova’ya yönelik yaptırımlarına katılmayan Türkiye, bir yandan da Rus işgaline karşı Kiev’in yanında duruyor. Washington ise, Türkiye’nin savaşı sonlandırmak üzere müzakere edilmesi ve adil bir diplomatik çözüm bulma arayışlarını takdir ettiğini açıkladı.

"Bu yakınlaşma ve stratejik iş birliği süreci, Ukrayna savaşıyla başlamadı, ancak son dönemde ortaya çıkan tüm kriz alanları, ABD ile Türkiye’yi birbirine yakınlaştırdı ve Rus revizyonizmi ile birlikte ilişkiler yakınlaşmanın da ötesine geçerek, tarafları yeni bir modus vivendi (geçici anlaşma) bulmaya yöneltti” diye açıklıyor Dalay. 

Dalay, “Rusya’nın revizyonizmini Türkiye’nin de ciddi anlamda tehdit algıladığını” söylüyor ve Türkiye’nin Orta Doğu’daki adımlarının aksine Karadeniz’de tam manasıyla bir NATO ülkesi olarak davrandığını, böylelikle de Rusya’nın Karadeniz’i tamamıyla domine edebileceği bir ortama karşı mücadelede ABD ile çıkarlarının uyuştuğunu belirtiyor.

Öte yandan, Royal United Services Institute’te (RUSI) araştırmacı olan Samuel Ramani, Türkiye’nin Ukrayna’daki arabuluculuk rolünün ve savaşı net bir şekilde kınamasının, ayrıca Montrö rejimi uyarınca Boğazlar’dan savaş gemilerinin geçişini engellemesinin NATO nezdindeki konumunu güçlendirdiğini düşünüyor.

"Türkiye’nin savaş sonrası düzende Ukrayna’ya yönelik potansiyel bir güvenlik garantörlüğünü kabul etmesi, Türkiye-ABD ilişkileri açısından bir diğer olumlu adım olacak. Dolayısıyla, ABD, Biden ile Erdoğan arasındaki kişisel görüş ayrılıklarına rağmen Türkiye ile yakın temas halinde. ABD’nin Rusya’ya yaptırım uygulamadığı için Türkiye’ye bu konuda baskı yapmayı reddetmesi ise bu açıdan oldukça ilginç bir tavır" diyor Ramani.

RUSYA BU İŞE NE DER?

Peki, ABD ile yakınlaşma, Rusya-Türkiye ilişkileri pahasına mı gerçekleşecek? Dalay’a göre, Türkiye-Rusya ilişkilerinde bir kopuş, Türkiye için çok maliyetli olur.

"İkili ilişkilerde tedrici bir fikir ayrılığı söz konusu. Batı ile ilişkilerimizin iyileşmesi ise, yumuşak karşıt-dengelemeyi (soft counterbalancing) kolaylaştırıyor" diyor Dalay. 

Öte yandan, Türkiye’nin, ABD ile olduğu gibi diğer birçok ülkeyle de son dönemdeki normalleşme çalışmalarında, siyasi yakınlaşmanın yanı sıra ekonomi merkezli temaslar da ön plana çıkıyor.

Ortak Stratejik Mekanizma çerçevesinde ele alınması gereken ilk konulardan birisi de Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 füze savunma sistemlerinin yarattığı kriz.

ABD, Aralık 2020’de Rusya'dan S-400 sistemlerinin alımı nedeniyle Türkiye'nin savunma sanayiine yaptırım uygulama kararı almış ve NATO müttefikini F-35 programından çıkarmıştı. ABD'nin, Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşılık Verme Yasası (CAATSA) kapsamında Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) ve Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir'in de aralarında olduğu dört kurum yetkilisine "Rusya ile kurulan ilişkiler" dolayısıyla uygulanacak yaptırımları geçtiğimiz sene nisan ayında yürürlüğe girmişti.

İLİŞKİLERİ ONARMA ÇABALARI

Öte yandan, uzmanlar, ABD-Türkiye yakınlaşmasının arka planında, Ankara’nın son dönemde çatışmacı dış politika yaklaşımından vazgeçerek bölge ülkeleriyle normalleşme adımları atmasının da etkili olduğuna dikkat çekiyorlar.

İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un Ankara’ya yaptığı ziyaretin ve ikili ilişkilerde yeni bir sayfanın açılabileceğine dair işaretlerin oluşmasının yanı sıra Mısır, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve son olarak da Suriye ile olası yakınlaşma girişimleri bu adımlar arasında en çok dikkat çekenleri.

Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aylin Ünver Noi’ye göre; ABD-Türkiye arasında kurulan stratejik diyaloğu tetikleyen faktörler, öncelikle Türkiye’nin dış politika konusundaki değişiklikle paralel ilerliyor.  

"İkili ilişkilerde yaşanan sorunların yerine ilişkileri onarma ve normalleşme sürecine girmesi bu diyaloğa giden yolu açtı. Ayrıca son dönemde Türkiye’nin yeniden dış politikada aktif rol oynaması özellikle Ukrayna ve Rusya arasında oynadığı kolaylaştırıcı ve arabulucu rolü takdirle karşılandı" diyen Ünver Noi, bundan önce de Balkanlar’da son dönemde artan gerilimi azaltmak adına Bosna Hersek’te Bosnalı Sırplarla Bosnalılar ve Hırvatlar arasında Türkiye ve Sırbistan’ın oynayacağını ifade ettiği arabulucu rolü gibi farklı coğrafyalarda yürüttüğü istikrar ve güvenlik sağlamaya yönelik çabaları ve tüm taraflarla konuşabilen etkili bir aktör olmasının hem ABD’nin hem de AB ülkelerinin dikkatini çektiğini kaydediyor.

"Pek çok AB ülkesi liderinin son ziyaretlerini ve ABD’nin tekrardan Türkiye ile diyalog kurmasını aslında tüm bu gelişmelerin ürünü olarak okuyabiliriz" diye ekliyor Ünver Noi.

Ünver Noi, söz konusu Stratejik Mekanizma'nın Trump döneminde Türkiye tarafından arzu edilen ve aslında ilişkilerde süreklilik sağlamak için gerekli de olduğunu anımsatarak, ABD’nin geç de olsa büyükelçi atamasına rağmen liderler seviyesinde istenen düzeyde ve sıklıkla görüşme gerçekleşmediğini belirtiyor ve ekliyor:

"Bu mekanizma dışişleri bakanlığı düzeyinde aslında Biden’ın istediği düzeyde kurumlar-arası ilişkiyi tesis ediyor."

Uzmanlar, Başkan Biden’ın Ankara’ya siyasetçi kökenli Büyükelçi Jeff Flake’i atamasından beri ikili ilişkilerin giderek "müttefiklik" temelinde ilerlediğini ve üst düzey ziyaretlerin somut bir takvime bağlanması yönünde Ankara’nın taleplerinin Washington tarafından dikkate alınmaya başlandığını kaydediyor.

İLİŞKİLER S-400’E İNDİRGENMEMELİ

Uzmanlar, ABD-Türkiye ilişkilerinin artık Türkiye topraklarında Rus yapımı S-400 bulunmasına indirgemenin taraflara bir şey kazandırmadığı bir döneme girildiğine işaret ediyorlar.

Bu konuda Türkiye de ABD de bir orta yol bulabilir. Sonuç itibariyle iş birliği ve ortak çıkar alanları fazla. Ancak şu an için başka bir ülkeye S-400 konuşlandırmak gibi çözümlerin söz konusu olmadığını düşünüyorum" diyor Ünver Noi.

Benzer şekilde, Dalay da ABD-Türkiye ilişkilerinin geldiği yeni aşamada anlaşmazlıkların "yönetilmesi"nin ön plana çıkacağını düşünüyor.

"Eskiden üzerinde anlaşılamayan noktalar hemen krize dönüşüyordu. Şimdiyse ortak alanlarda iş birliği potansiyeli söz konusu. S-400 gibi bir anlaşmazlık noktasında krizi yönetmeye çalışacaklar. Krizi nasıl çözeceklerini ise daha sonra kararlaştıracaklar ve örneğin Türkiye’nin yeni F-16 savaş uçağı talebine nasıl yanıt verecekleri de ilişkilerin bir boyutunu oluşturacak."

Öte yandan, Rusya’yla sınırları olan Türkiye’nin askeri caydırıcılığını artırması ve hava savunma sistemini güçlendirmesi için mevcut filosunu modernize edip yeni F-16’lar satın alması, sadece Ankara için değil NATO ve ABD için de stratejik bir savunma önceliği olarak beliriyor.

Türkiye’nin ABD’den talep ettiği 40 adet F-16’nın ve 80’e yakın modernizasyon kitinin satışı konusunda henüz resmi bir açıklama yok. Ancak konunun taraflar arasında süregiden ve yaz döneminde tamamlanması hedeflenen teknik görüşmelerde ele alındığı biliniyor. Burada da Kongre’deki Türkiye karşıtı kesimlerin ağırlığı ve 8 Kasım’da Kongre seçimlerinin sonucu belirleyici olacak. Zira, ara seçimlerde Temsilciler Meclisi’nin tamamı, Senato’nun da üçte biri yenilenecek.