3 kıta, 50 yıl: Ressam Mihri kimdir?

“Kim Mihri” belgeselinin yaratıcısı Berna Gençalp, "Mihri gibi kendi alanında önemli bir varlık göstermiş ancak sonradan hak ettiği şekilde anılmayan çok fazla kadın var" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Yönetmenliğini Berna Gençalp’in, yapımcılığını Berat İlk, Yonca Ertürk ve Berna Gençalp’in yaptığı "Kim Mihri" belgeseli, Türkiye’nin ilk kadın ressamlarından Mihri Rasim’in hayatını ve uluslararası ressamlık kariyerini konu alıyor. 

Farklı araştırmacıların ortaya çıkardıkları Türkçe, Eski Türkçe, İngilizce, İtalyanca ve Fransızca belgelerden yararlanılan belgesel, Mihri Rasim'in izini ressamın hayatını geçirdiği İstanbul, Roma, Paris ve New York şehirlerinde sürüyor. 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Belgesel seçilen belgeselde ayrıca, özel ve kurumsal koleksiyonlardan alınan çok sayıda eser görseli, fotoğraflar ve gazete kupürleri kullanıldı.

Filmin ve Mihri Rasim'in hikâyesini yönetmen Berna Gençalp, araştırmacı Özlem Gülin Dağoğlu ve filmin yapımcıları Berat İlk ve Yonca Ertürk'le konuştuk. 

Ressam Mihri Rasim ile ne zaman tanıştınız? Mihri’yi anlatma ve belgesel fikri nasıl ortaya çıktı?

Berna Gençalp: Benim temelde ilgi duyduğum şey hikâyeler, hikâye anlatımı. Sinemanın bir hikâye anlatmak için görüntü, ses, müzik ve kurguyu seferber ederek büyük imkanlar sağladığını düşünüyorum. Ancak tüm bu imkanların kadınlarla ilgili hikâyelerin anlatımında pek az kullanılmasından rahatsızım. Sadece sinemada değil masallarda, romanlarda, tiyatro oyunlarında da bu böyle. Listeyi uzatabiliriz. Oysa bir izleyici ya da okuyucu olarak benim o hikâyelere de ihtiyacım var, hepimizin var. Mihri’yle tanışmamdan çok önce toplumsal cinsiyet çalışmaları alanından beslenmeye başlamıştım. 2012-2013 yıllarında İstanbul Modern’de katıldığım, Sanat Tarihçisi Burcu Pelvanoğlu’nun verdiği Türk Resim Sanatı Tarihi derslerinde Mihri’den haberim oldu. Burcu Pelvanoğlu anlatırken kendi kendime “Bu bir film!” dedim. Kurmaca yazmaya alışık olduğum için hemen kurmaca film düşündüm, hatta yazdım ve Uçan Süpürge’de ödül kazandık o proje ile. Ama daha sonra ilk adım olarak belgesel yapmamın daha doğru olacağını anladım. Çünkü sanat çevrelerinde ya da kadın tarihini çalışanlar arasında bile Mihri’den haberi olan çok az insan vardı.

Berna Gençalp

Ressam Mihri'yi hiç tanımayan birine anlatacak olsanız, ressam Mihri Rasim kimdir?

Özlem Gülin Dağoğlu: Mihri Rasim (1885-1954), kariyeri üç kıtaya ve elli yılı aşkın bir süreye uzanan fakat şimdiye kadar göz ardı edilmiş bir kadın portre ressamıdır. Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında İstanbul’da doğan Mihri Rasim, küçük bir yaştan itibaren istediğini elde etme konusunda inisiyatif sahibi olduğunu göstermiştir. İstanbul’da aldığı ilk sanat eğitimin ardından, sanatsal gelişimini ilerletmek için Avrupa’da ikamet etti; dönemin sanatsal etkinliklerine katıldı. İstanbul'a döndüğünde, 1914 yılında Osmanlı kadınları için bir güzel sanatlar akademisinin kuruluşuna imza attı. Daha sonra İtalya’ya yerleşmek üzere İstanbul’dan kesin olarak ayrılan Mihri Rasim, 1927 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ne göç ederek New York’ta yaşamaya başladı. Portreleri ve eğitimci rolüyle Amerikan sanat ve edebiyatına katkıda bulunmaya devam etti. 

Burada bir noktaya dikkat çekmek yerinde olacaktır. Kendisinden yaygın olarak “Mihri Müşfik” (Müşfik, ilk eşi Müşfik Selami’nin adıdır) olarak bahsedilse de, araştırmalarım uzun ve ulusötesi kariyeri boyunca kendini tanımlarken daima Rasim soyadını kullandığını gösteriyor. Dolayısıyla Mihri Rasim olarak anılması çok daha doğru olacaktır…

'FİLMDE OLABİLDİĞİNCE ADİL DAVRANMAYA ÇALIŞTIM'

Çalışmanızın ve belgeselin çıkış noktası "Kim Mihri?" sorusu oldu. Peki sizin için kimdir Mihri, hayatınızdaki yeri nedir? Ne kadar şey biliyoruz onun hakkında?

Berna Gençalp: Mihri’ye bakışım Özlem Gülin Dağoğlu, Mahinur Tuna ve Burcu Pelvanoğlu gibi araştırmacıların anlattıkları ile şekillendi. Özlem Gülin Dağoğlu uzman danışman olarak Mihri Rasim üzerine yazdığı doktora tezinden bulgularını paylaştı. Belgeselde, bilgi vermek ve duygu yaratmak dengesini tutturmaya çalıştım. Tanınmayan tarihi bir kişilik anlatılırken güvenilir bilgiler aktarmak şart. Öte yandan belgesel film, sesli/görüntülü bir ansiklopedi değil. Filmin belli bir süresi var, bu süre içinde belgeselin dramatik bir yapı da kurması gerek. Belgeselin yapımı sürerken sinemacı bir kadın arkadaşımla aramda şöyle bir diyalog geçti; ben, “Mihri’yi kahramanlaştırmak istemiyorum” dedim. O da buna kızdı, “Ama Mihri bunu hak ediyor, Berna” dedi. Aslında kadınlar o kadar kendi cinslerinin adilce anlatılmış hikâyelerinden uzak yaşıyorlar ki, bu tepkisine bir yandan hak da verdim.

Yalnız bu “kahramanlık” meselesini iyi düşünmek lazım. Bir kahraman fanatik bir tutumla ululaştırılan, sadece “zafer”leriyle aktarılan, insanüstü bir havaya büründürülen, hikâyedeki diğer tüm kişileri gölgeleyen biri olmak zorunda mı? Filmde olabildiğince adil davranmaya çalıştım. Belgeseli izleyenlerin filmdeki diğer kadınların değerini fark etmelerini de sağlamak istedim. Mihri hırslı, dinamik, yetenekli bir insan. Başarıları da var, başarısızlıkları da. Ama bence mesele zaferler kazanmaktan öte, hayatı dolu dolu yaşamakla ilgili. Mihri de bundan yaklaşık 100 sene kadar önce yeteneğinin, aklının, arzularının peşinden giderek hayatı dolu dolu yaşamış bir insan, bir kadın.

'MİHRİ RASİM ÜZERİNE ÇALIŞMAK SÜREKLİ GELİŞEN BİR SÜREÇ'

Özlem Gülin Dağoğlu: Çok sevdiğim bir sanat tarihçisi olan Linda Nochlin’in ifade ettiği gibi, “araştırmalarımın arkasındaki itici güç merak ve sorgulamadır”. Nochlin’in sözlerine aynen katılıyorum... Ben de kendim için aynısını söyleyebilirim! Mihri Rasim ile karşılaşmam uzun yıllar öncesine dayanıyor. İnas Sanayi-i Nefise Mektebi üzerinde çalışırken Mihri Rasim’le tanıştım ve açıkçası kendisini çok merak ettim.

Fakat, şaşırtıcı derecede çok az birincil kaynağa dayanan bilgi vardı sanatçı hakkında. Türkiye dışındaki faaliyetlerine ve özellikle de ABD’deki yirmi yedi yıllık kariyerine dair bilgi ve birincil kaynakların azlığı, şimdiye kadar onun hayatını ve kariyerini bir gizem ve trajedi havasıyla örtmüştü. Mihri Rasim’in görsel sanatlara ve kadınların yaşam koşullarının iyileştirilmesine yaptığı ufuk açıcı katkılar, yaşam hikâyesine derinlemesine yedirilmiş trajik, sefil ve pişmanlık dolu bir sonun gölgesinde kalmıştı. Oysa hakkındaki sınırlı bilgi muğlak, zaman zaman yanlış ve çoğunlukla ikincil kaynaklardan aktarılmıştı... 

Böylelikle kariyerini, çalışmalarını ve başarılarını araştırmaya başladım. Doktora tezimden bu yana araştırmalarıma da devam etmekteyim. Mihri Rasim üzerine çalışmak, yeni bilgilerin ortaya çıkmaya devam ettiği, sürekli gelişen ve kapsamı genişleyen bir süreç. Tezimden bu yana bu yeni bilgiler ışığında bazı şeyleri değiştirdim, netleştirdim ve yerleşik bilgileri revize ettim ve revize etmeye devam etmek için çalışıyorum. Bazı doğruların yanlış olduğu ortaya çıktı; “bu olamaz” dediğimiz bazı şeyler ise doğru çıktı... Mihri Rasim üzerine çalışmalar sona ermedi. Aksine, henüz yeni başlıyor!

Mihri Rasim

Mihri üzerine araştırma süreciniz nasıl geçti?

Özlem Gülin Dağoğlu: İlk olarak, birçok kayıp noktanın izini sürüp birbirine bağladım ve bu sayede sanatçının bilinmeyen bir portresi gün ışığına çıktı. Uçak biletlerinden göçmenlik belgelerine ve kaleme aldığı mektuplara kadar birçok yeni arşiv malzemesi ile sanatçının şaşırtıcı, ulus ötesi kariyerini ve yeni bulgular ışığında eserlerini ele aldım ve alıyorum. 

Araştırma parametreleri çok sayıdaydı ve birden fazla dilde (örneğin Fransızcadan İngilizce İtalyanca ve Almancaya kadar birçok dilde...) inceleme yapılmasını gerektiriyordu; bu da hem çetin hem de bir o kadar heyecan verici oldu. Bazen bunu Berna ile konuşurken, “Özlem, böyle bir yorumu ancak sen yapabilirsin” dediği oluyordu.

Hayatının son yirmi yedi yılını orada geçirmiş olmasına rağmen şimdiye kadar en az bilinen ve en çok dramatize edilen dönemi olan Amerika yıllarını araştırarak işe başladım. ABD’de ortaya çıkardığım birincil kaynaklar, sanatçının Avrupa şehirlerinde ve İstanbul’da geçirdiği yıllara dair yeni araştırma noktalarını işaret etti. Yaşadığı her şehirdeki çeşitli arşivleri taramaya gayret gösterdim. Mihri Rasim’in kariyerini ve eserlerini, içinde evrildiği uluslararası sosyo-politik ve kültürel bağlamları dikkate alarak değerlendirmeye gayret ettim ve ediyorum. 

Çalışmalarımın yapısı Mihri Rasim’in farklı yönlerini gün ışığına çıkaran yeni arşiv kaynaklarından ve benim bu yeni verileri yorumlamamdan doğdu. Bununla birlikte, sanatçıyla ilgili tüm arşiv materyallerini incelemiş değilim. Mihri Rasim üzerine yapılan araştırmaları bir sona ulaştırmıyorum. Yukarıda da dile getirdiğim gibi, daha ziyade bir tartışma ve diyalog başlatmak; sorular sormak; eksik noktalara işaret etmek istiyorum.

'KÖTÜ GİDEN EKONOMİ VE PANDEMİ, YAPIM İMKANLARIMIZI OLUMSUZ ETKİLEDİ'

Belgesel için çalışmalara ne zaman başladınız?

Yonca Ertürk: Filmin ilk tasarım aşamalarını Berat ve Berna'dan biliyordum. Zamanla projenin içine girdikçe Mihri'ye çekiliyor insan.  Kültür Bakanlığı desteği ve diğer fonlara başvurularla ve tabi finans aşaması ile çalışmaya giriştik. 2016'da hem Bakanlık hem de Antalya Film Forum hızlı ve harika başlangıçlar oldu. İkisinin de yapıma katkısı büyüktür. Moral desteği ve başka fonlara başvururken verdikleri gücü de belirtmek gerek. 

Filmin finansının büyük parçası bu ilk iki erken destektir. Çok tasarruflu ve dikkatli gittik. Ekiplerimizle yapım şeklimize uygun anlaşmalar yaptık. Çekimler yıllara yayıldığı için çok fazla insanın emeği, yardımları var. Niceye, Filmarka gibi başından beri yanımızda olan teknik ekipman desteklerimiz var. Çok fazla stok fotoğraf ve dışa bağlı masrafımız olduğu için 2020 yılında gelen Amerikan Büyükelçiliği desteği kurtarıcımız oldu. Özellikle posterlerimizde de gördüğünüz Mihri'ye ait ender fotoğraflardan birinin kullanım haklarını satın alabildik. 

Son aşamada yine Antalya Film Forum'dan Renk ve Ses Post Prodüksiyon desteğini kazandık. Postbıyık sayesinde post aşamasını  bitirdik. 

"Kim Mihri"nin seyirci ile ilk buluştuğu gösterim. Perdede arkadan Özlem Gülin Dağoğlu ve onun bakış yönünde Haydarpaşa Garı görünüyor. (59'uncu Antalya Film Festivali gösteriminden)

Berat İlk: 2015 yılında ben projeye yapımcı ve animasyon yönetmeni olarak dahil oldum. Başta Kültür Bakanlığı belgesel yapım desteği ve yurtiçi, yurtdışı pitching platformlarına başvurarak ilerlemeye başladık. İlk başta kısa film mi yoksa kurmaca mı olsa gibi fikirler vardı. Yonca’nın da katılması ile birlikte uzun metraj belgesel film olarak yapılmasına karar verdik. Finansal kaynaklarını bulmak hiç kolay olmadı. Ekipte herkes projeye canı gönülden destek olarak, emeğinin tam karşılığını almasa da projenin içinde olmaktan zevk alarak elinden geleni hatta fazlasını yaparak çok büyük katkı sağladı. Harcamalarımızı yaparken defalarca düşünerek yaptık. Yerli-yabancı hibelere ve bir sürü yere defalarca ne alabiliyorsak almak üzere başvurduk. Özellikle yurtdışı çekimlerimiz, liranın inanılmaz değer kaybetmesi nedeniyle bizi özellikle çok zorladı. Ortak yapımcı ve yapım imkanlarımızı çok kötü giden ekonomimiz ve pandemi süreci olumsuz etkiledi.

'ZİHNİMDE ŞEKİLLENEN MİHRİ'NİN KARŞILIĞI BELGESELİN ANİMASYON BÖLÜMLERİ'

Animasyon bölümlerde Mihri Rasim rolünde Feride Çetin yer alıyor. Çetin ve Ressam Mihri’yi bir araya getirme fikri nasıl oluştu?

Berna Gençalp: Mihri ile ilgili kurmaca, kısa belgesel ve uzun metraj belgesel üç ayrı proje geliştirdim. Hepsinde de animasyona yer verdim. Animasyonun sanatsal bir ifade biçimi olarak çok etkili olduğunu biliyorum. İsim annesi olduğum Canlandıranlar Festivali’nde de 10 senedir bağımsız animasyon sinemasının en çarpıcı örneklerini izleyiciye sunuyoruz. "Kim Mihri" belgeselinde bolca tetikleyici soru soruyorum ama Mihri ile ilgili hüküm cümlesi pek az kuruyorum. Mihri’yi, sanatçı hakkında özel ve derinlikli araştırmalar yapmış kişiler anlatıyor.  Benim zihnimde şekillenen Mihri’nin karşılığı, belgeselin animasyon bölümleri. Oyuncu Feride Çetin ile beni yapımcılarımızdan Yonca Ertürk tanıştırdı. İlginçtir, biz tanıştığımızda Feride Çetin’in Mihri’den zaten haberi vardı, bundan çok mutlu olmuştum. Sağ olsun, Feride Çetin rotoskop tekniği için yaptığımız çekimlerde Mihri’yi canlandırdı. Eleni Lomvardou da tüm filmin ve animasyon bölümlerin müziklerine imza attı. Animasyon Mihri bölümleri müzikleriyle beraber filmin en özgün yanlarından birini oluşturuyor. 

.

Çekimler ne kadar sürdü, ne gibi zorluklar yaşadınız?

Berat İlk: Yıllara yayılarak ilerledi. Bazı kişilerle çekimler birkaç kez yapıldı. Uzun çekim ve üretim sürelerine animasyondan alışık olmama rağmen bütçesi bu kadar sınırlı uzun metraj bir belgesel film için "Kim Mihri"nin üretimi uzun sürdü. Atlas’ tan Ahmet beyin dediği gibi “belgesel filmin üretimi hiçbir zaman bitmez, ara verilir”. Animasyon yönetmeni olarak da animasyon yapım sürecinden de biraz bahsetmek isterim… Filmin üretim süresinin uzaması animasyon bölümlerin üretilmesi için bir avantaj oldu. Başlarda farklı tekniklerle değişik denemeler yaparak iyi bir on hazırlık dönemi geçirdik. Bu sonrasında avantaj elde etmemizi sağladı. Pandemide üretimi uzaktan sürdürebildik.

Yonca Ertürk: Çekimler yıllara yayıldığı için en büyük zorluk ara dönemlerdi. Sergilere, konuklara, özel günlere göre planladığımız çekim günlerinde ekiplerin sürekliliğini sağlamak zaten zor bir iş. Bütçemiz de çok kısıtlı olduğu için yaratıcı fikirler bulmak zorundaydık. Bir iki çekim gününü planlayınca da olabildiğince verimli bir şekilde bir çok şeyi kapsamaya çalıştık. Yurtdışı çekimleri çok kısa ve Berna'nın bazen tek başına gidebildiği çekimler oldu. Bu şehirlerdeki birçok sinemacı arkadaşımız yapım ve kamera ekiplerimize katıldı, böylece Paris, Roma ve New York setleri yapılabildi. Salt Galata'daki Mihri sergisi belli olduğunda çekimler neredeyse sonlara gelmişti ama tabii ki sergiyi  beklemeye karar verdik. Çekim süresini esnek bırakmak, Mihri'ye ve konuşanlara bağlı olarak tasarlamak gerekti ve bunun çok faydasını gördük. Bazı setleri birleştirdik, bazılarını erteledik. Kurgu süresince bile aramızda, Mihri'yle ilgili bugün bir şeyler bulunsa, hemen gider çeker miyiz diye şakalaştık. Sanırım bu yüzden en zoru, çekimlerin artık gerçekten bittiğine karar vermek oldu diyebilirim. 

'MİHRİ RASİM İLK OSMANLI-TÜRK KADIN RESSAM DEĞİLDİ AMA BİR ÖNCÜYDÜ'

Mihri Rasim'in sanat dünyasındaki yeri nedir?

Özlem Gülin Dağoğlu: Mihri Rasim, tipik olarak kadın sanatçılara atfedilen kategorileri aşmıştır. Sanatsal pratiğini geliştirmek için kültürel ve siyasi alanlardan üst düzey şahsiyetlerle ulusötesi bir ağ kurdu. Sanatçı kimliğini, sosyal ve siyasi bağlantılarını portre çalışmaları aracılığıyla geliştirdi. Yirminci yüzyılın ilk yarısına damgasını vuran isimleri resmetti. Kitabımda da bunu göstermeye çalışıyorum: Mihri Rasim’in modern çağın böylesine önemli şahsiyetlerine erişim sağlamadaki başarısını elde eden sanatçılar nadirdir. Kadınların durumunun iyileştirilmesine katkıda bulunmak da kariyerinin önemli bir parçası oldu. 

Burada bir başka önemli noktaya daha vurgu yapmak gerekir. Mihri Rasim ilk Osmanlı-Türk kadın ressam değildi ama kesinlikle büyük bir öncüydü. Tartışma yaratmaktan da çekinmedi. Mihri Rasim, kapsamını yeni yeni kavramaya başladığımız ölçüde çok hırslıydı ve iddialıydı. Çok çalışkan ve üretken bir sanatçıydı.

"Kim Mihri", belki de hiç tanınmayan bir kadın sanatçıyı ortaya çıkartarak izleyicilerle buluşturuyor. Bu belgeselin belki de bir şeyleri değiştirebilecek bir ilk adım olduğunu söyleyebilir miyiz?

Berna Gençalp: Mihri gibi kendi alanında önemli bir varlık göstermiş ancak sonradan hak ettiği şekilde anılmayan çok fazla kadın var. Onları tanımanın, hak ettikleri şekilde onları anmanın toplumsal hayattaki dengesizlikleri gidermede bir faydası olabileceğini umuyorum. 

Ece Dizdar, Deniz Türkali ve Berna Gençalp
'MİHRİ RASİM'İN BİR KADIN VE SANATÇI OLARAK BAŞARILARI, BİRDEN FAZLA KİŞİYE İLHAM OLACAKTIR'

Mihri Rasim'in hikâyesi bugüne kadar kitaplarda karşımıza çıksaydı, hatırlansaydı kadınların yaşamına ne gibi etkileri olurdu?

Özlem Gülin Dağoğlu: Kendi kuşağından pek çok kadın sanatçı örneğinde olduğu gibi, Mihri Rasim’in de adı sanatın tarihinde karanlıkta kalmıştır. "Kim Mihri" belgeselinde de dile getirdiğim gibi, Mihri Rasim kaybettiğimiz ilk kadın sanatçı değil, bulduğumuz ilk kadın sanatçı da olmayacak. Fakat giderek gelişen, ufuk açıcı ve ilham verici çalışmalar, kadınların sanata, kültüre ve topluma sağladığı önemli katkıları ve başarıları aydınlatıyor. Bunu vurgulamak çok önemli. Amacım, bu süregelen ve oldukça değerli çabalara bir katman daha kazandırmak.

Mihri Rasim, Avrupa’da ve daha sonra ABD’de sanatını başarıyla icra etmiş ancak bu yolda bazı büyük engellerle karşılaşmıştır. 1930'lu yılların başında büyük zorluklar yaşadığı bir gerçektir. New York’a varışından iki yıl sonra, Büyük Buhran tüm dünyada ekonomik sistemi yıkıma uğrattı ve trajik bir krize yol açtı. Bir göçmen, bir kadın ve bir sanatçı olarak Mihri Rasim, buhranın küresel merkez noktası olan New York’ta çok yakın bir menzilden etkilerine tanıklık etti, göğüs gerdi. Karşılaştığı zorlukların şiddetine rağmen üstesinden gelmesini başardı. Gün ışığına çıkardığım arşiv verileri, idealine ulaşma çabasının Mihri Rasim’i hayatının bu zorlu döneminin üstesinden gelmeye ittiğini gösteriyor. 

Mihri Rasim'in kararlılığı, azmi ve cesareti, başka bir deyişle bir kadın ve bir sanatçı olarak kariyeri, eserleri, başarıları kesinlikle birden fazla kişiye ilham kaynağı olabilirdi ve olacaktır. 

'KADINLARIN VE ERKEKLERİN DENGELİ VARLIK GÖSTEREBİLECEĞİ HİKÂYELERE DOĞRU AÇILMAK İSTİYORUM'

Mihri'nin hayatını kurgu olarak da bir yapımda izleyecek miyiz?

Berna Gençalp: Evet. 2015 yılında Berat İlk ile katıldığımız Uçan Süpürge’de "Mihri Yolda" isimli uzun metraj kurmaca senaryo projem ödül aldı. Şimdi o senaryo üzerinde tekrar çalışıyorum. Ancak anlatılmaya değer çok hikâye var, kadınların ve erkeklerin daha dengeli varlık gösterebileceği hikâyelere doğru açılmak istiyorum. 

.

Yeni projeleriniz var mı?

Berna Gençalp: Bundan sonra hem belgesel hem de kurmaca yapmak niyetindeyim.