YAZARLAR

27/4 siyaset sezonu açılıyor

Meclis 1 Ekim’de yeni yasama yılına açılıyor. Partiler meclisi halka açmak istemiyor. Bunu geçen yıldan biliyoruz. Ama biz açabiliriz. Bunun için az irade, biraz kabul etmeme, bolca mücadele isteği ve iktidarın öğrettiği “ama yapamaz” ezberini türetmemek yeterli.

27'nci yasama dönemi, 4'üncü yasama yılı 1 Ekim Perşembe günü açılıyor. Bu sene TBMM darbe günlerini anımsatacak gözaltıların gölgesinde açılıyor. Ama biraz geriye çekilip geçen yasama yılını ve son 1 aylık süreci düşündüğümüzde resim çok ilginç. IŞİD tarafından işgal edilmek istenen Kobane’de herkesin Kobane halkı ile dayanışma gösterirken ve bu hafızalarda iken bundan 6 yıl sonra gerekçe yapılması, durumu daha ilginç kılıyor.

İktidar kutuplaştırıcı siyaseti çok seviyor. Bunu kimi zaman muhalafeti bölmek, kimi zaman ise kendi tabanını tutmak ve sertleştirmek için yapıyor. Kutuplaştırıcı siyaseti muhalafet de seviyor. Bunu kimi zaman “iktidarın anladığı dil” olarak görüyor, kimi zaman iktidarın sahip olduğu motivasyon ile yapıyor. Ancak iktidarın bu konuda çok başarılı olduğu, propaganda araçlarına sahip olduğu, devlet imkanlarını kullanabildiği gerçeğini görmüyorlar.

Diğer yandan Demirtaş tutulduğu hapishaneden yolladığı yazılar ile denklemi son bir ayda alt üst etti. 17 Ağustos’ta “Güçlendirilmiş Parlementer Sistem Nedir?” yazısı, sonrasında 20 Ağustos’ta “İttifak Modeli” yazısı, ardından Medyascope TV röportajı gibi birkaç çıkışı ile gündem olmayı başardı ve siyasetin “konuşulabilir” bir mevzu olmasını başarabildi. Ama asıl önemlisi, hapisteki Demirtaş meclistekilerin hem eksikliklerini gösterdi, hem de normalize eden bir siyasetin gücünü ortaya koydu.

Siyasetin normalleşmesi, normalleştirilmesi iktidar için büyük bir tehdit. Son olaylar bunu çok net gösterdi.

Ayrıca kutuplaştırma, sertleştirme AK Parti’nin tercihi. Ama herkes yapınca o kazanıyor, devlet onda.

Normalleştiren siyaset ise AK Parti'nin zaafı. O yüzden de vazgeçmiyor. Kendi yapmak istiyor.

Peki 27/4 bu noktada neden önemli? Kim siyaseti normalleştirecek? Üç önemli noktaya bakalım.

Birincisi, 27/3 siyaset sezonunda partilerin durumu çok kötü idi. Saadet kilit bir parti olabilirdi, olmadı. İYİ Parti kritik bir parti olabilirdi, Akşener’in parlamenter sistem savunusunu mecliste de partisi yapabilirdi, yapmadı. HDP siyasetin belirleyicisi olduğu günleri unutur gibiydi. CHP ise tek başına iktidarı yavaşlatabilecek, muhalafeti de birleştirerek iktidarı durdurabilecek noktada iken bu gücünü kullanmaya tenezzül bile etmedi. Aynı şeyi iki vekili olan Türkiye İşçi Partisi ve bir vekili olan Demokrat Parti ve diğerleri için de söyleyebiliriz.

Bunlar birer iddia değil, gerçeklik. mecliste partilerimiz siyaset yapmaktan o kadar uzak ki bu yasama performanslarında çok belli. 27/3’te 118 birleşimde sadece 16 defa katılarak 24 tasarıya oy verebilirsiniz. Ama muhalafet 245 vekili ile bu 16 günde ortalama 48 vekil ile RED oyu vermiş (1).

İkinci nokta ise, 27/3’te rejimin kendini sağlamlaştırması ve bunda muhalafetin rol alması. Özellikle “iktidar zaten kazanacak ki” diyen, “bir oyla bir şey değişmez” diyen vekiller üstüne “zaten rejim değişti” propagandasını yapıp meclisten çekilince bu iktidarın arayıp bulamadığı fırsatı verdi. Düşünsenize bir kere bile oy kullanmamış vekillerimiz var. Ama onlar rejimin ne kadar kötü olduğu ve kazabildiğine dair konuşmalarıyla, tweetleri ile çok muhalifler.

Ama asıl önemlisi ve tabii ki üçüncü nokta, bu durumun bağımlılık yapması, bu anormalliğin yeni normallik olması. Öyle bir hale geldi ki AKP’nin en kötü tasarısına bile çığlıklarla karşılık veren muhalafet partilerinin 'karşı mücadele' deyince basın açıklaması ya da bir demeçten öteye gitmeyip meclisi gizliden boykot etmeleri halka satabilecekleri bir muhaliflik haline geldi. İktidar 250 vekili ile katılırken 245 vekili ile yokmuş gibi davranan bir muhalafet tabii ki resmi hiç değiştiremeyecek.

TBMM'deki vekil sayıları ve oylamaya katılan vekil sayıları

 

TEK ADAMA TEK ADAMLIK MUHALEFET!

Akşener güçlendirilmiş parlementer sistem vurgusunu düzenli yaparken partisi mecliste buna tam da karşılık vermiyor. Demirtaş da 17 Ağustos tarihli yazısında bu konuda destek çıkarken partisi de bu talebin hakkını veremiyor. Bu ve benzeri çelişkiler varken rejim nasıl değişecek?

Tek adam siyaseti, tek adam iktidarı ve onun karşısında tek adamlar muhalafeti ile örülü. Bu, siyasetin açmazı. O yüzden son yerel seçimleri, halkın onlara armağan ettiğini belediyeleri göremiyorlar. Kendileri kazandı zannediyor. Bugün mecliste de 245 vekil ile bir tane tasarıyı halka anında duyurmayan, komisyon aşamasınında konuyu halka açmayan, genel kurul aşamasında halkı temsil etmeyen ve oylamaya katılmaya bile tenezzül etmeyen bir resim ile karşı karşıyayız. 20 milyonu temsil eden sadece 48 vekil iktidara bir hediye gibi. Başka türlü nasıl açıklayabiliriz?

Muhalefetin TBMM'deki oylamalara katılma oranları

 

MECLİS HALKA AÇILIYOR

Meclisin halka açılması iktidarın sonu demek. Tekliğe karşı çoğulculuk, renksizliğe karşı rengarenk olma hali bizim en büyük gücümüz. Meclisi tek bir parti bile halka açabilir. En küçük partisi bile halkın renklerinin açmasını sağlayabilir. Ama iktidarın ideolojik hegemonyasına direnemeyen, iktidarın devlet aygıtını dönüştürmesine sadece kızan, halkın taleplerine kapalı bir muhalafet bu halleri ile çözümü zorlaştırıyor.

27/3 yasama sezonu halk için çok başarılı geçti. Filtresiz termik santrallerin mevzuata aykırı çalışmasına sadece 36 vekil RED oyu verirken halk devreye girerek tasarı veto ettirdi! Bu ezber bozan hareket, siyaseti halka yaptıranlar ile oldu. 27/3’te maça 11 oyuncu ile değil, 3 oyuncu ile çıkan muhalafet açısında durum çok kötü idi. Bu hali iktidarın salgın suistimali ile birleşince 36 saatte geçen tasarımız bile oldu!

Peki 27/4 yasama sezonunda ne yapacağız?

Demirtaş iktidarın sınırlarını, muhalafetin ise sınırsız olanaklarını gösterdi. Şimdi meclis 1 Ekim’de yeni yasama yılına açılıyor. Partiler meclisi halka açmak istemiyor. Bunu geçen yıldan biliyoruz. Ama biz açabiliriz. Bunun için az irade, biraz kabul etmeme, bolca mücadele isteği ve iktidarın öğrettiği “ama yapamaz” ezberini türetmemek yeterli.

Ortada tek bir dert yok. Derinleşen iklim krizi, muhalafet krizi ve ekonomik kriz, salgının hızlanacağı bir kış ve bunu karşılayamayacak bir kamu. İktidarın tek aracı sertleşmek, kutuplaştırmak. Çözümü ise siyaseti normalleştirmek, halka açmak, böylece renklendirmek. 27/4 yasama yılı meclisi halka açmak için büyük bir fırsat.

Unutmayalım, kapılar içerden açılmıyorsa dışarıdan açabiliriz.

1- https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/08/17/muhalefet-sizsiniz


Önder Algedik Kimdir?

Proje yöneticisi, enerji ve iklim uzmanı. Çeşitli sektörlerde proje yöneticiliği yaptıktan sonra son yıllarda iklim değişikliği ve enerji alanında uzman olarak çalışmaktadır. İklim, Enerji, Çevre Sorunları Araştırma Derneği başkanı olup 350ankara.org iklim aktivist grubunun kurucularındandır. Raporlarına ve arşivine http://www.onderalgedik.com/ adresinden ulaşılabilir.