İstanbullular Urla’yı keşfetti

Kimi emekli, kimi işinden istifa etmiş, kimi ise uzaktan çalışmaya devam ediyor. İstanbul’dan kaçanların yeni adresi Urla. Urla’ya yerleşen İstanbulluların ortak isteğini ise Ercan Akyazı'nın şu sözü açıklıyor: “Kadıköy, Urla’da sadece bir kafe adı olarak kalsın”.

Google Haberlere Abone ol

Oğulcan Bakiler

İZMİR - Atalay ailesi, bir yıl öncesine kadar İstanbul’da yaşıyordu. Meral Hanım inşaat mühendisliği, Ali Bey mimarlık mesleğini bırakarak, bir kıyı kasabasında kafe açmayı hayal etti. Çanakkale’den Datça’ya kadar gezdiler ancak hayal ettikleri yeri bulamadılar.

“Her yer İstanbul’daki beton yapıların taklidi olmuş!” diyerek vazgeçmiş İstanbul’a dönüyorlardı ki İzmir’de yaşayan bir yakınları Urla’ya da uğramalarını önerdi. Urla’daki yapıların sadece siluetini görebildikleri uzak bir noktada durup buranın hayal ettikleri yer olduğuna karar verdiler: “Bizi en çok etkileyen, Urla’da yalnızca iki kata kadar imar izni tanınıyor olması.”

Urla, İzmir-Çeşme yolu üzerinde, şehir merkezine sadece 35 kilometre uzaklıkta bir ilçe. Urla’nın merkezindeki Tarihi Malgaca Pazarı’nda, Kadıköy Kafe’deyiz. Atalay çifti, henüz birinci yılın sonunda, açtıkları kafenin giderini karşılayacak parayı kazanamamış olsa bile Urla’da yaşamaktan memnun olduklarını söylüyor: “İlk geldiğimizde, İstanbul deyişiyle, Kapalıçarşı’ya düşen turist gibiydik. Burada yaşayanlardan istedikleri kiraların çok üstünde kiralar istediler bizden.”

maralaliatalay Meral ve Ali Atay: "Maaşımızı, işimizi bırakıp geldik. Buraya bir ev hayaliyle bile gelmedik, kazanç hedeflerimizi düşürdük.”

Şu anda oturdukları evin kirası da yüksek geldiği için başka bir ev arıyorlar.

“İstanbul’da günde 15 saat çalışıyorduk; kafede giderlerimiz yüzünden eleman çalıştıramadığımız için şimdi de 15 saate yakın çalışıyoruz. Ama eve 15 dakikada yürüyerek gidiyoruz. İstanbul’da bu kadar saat çalıştıktan sonra iki saat de yolda geçiriyorduk. Gökyüzünü görerek evimize gidiyoruz şimdi.”

Atalay çiftinin ortaokulda okuyan bir çocuğu da var. Meral Hanım, gelmeden önce Urla’daki devlet okullarını araştırarak ortaokullardaki başarının yüksek olduğunu öğrenmiş.

sirsirta

Kadıköy Kafe, Urla’ya meraklı İstanbulluların da uğradığı bir mekan olmuş. Meral Hanım birçok İstanbullunun kafeye gelerek kiralık ev sorduğunu söylüyor. Ali Bey de, Urla’ya yerleştiklerinden beri en az 50 ailenin İstanbul’dan buraya göç ettiğini gözlemlemiş.

tablo .

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) İç Göç İstatistiklerine göre, İzmir 2016 yılında en fazla göçü İstanbul’dan aldı. 17 bin kişi İstanbul’dan İzmir’e yerleşti. Önceki yıl İzmir’e gelen İstanbulluların sayısı ise 16 bin.

TARİHİ FIRININ KARŞISINDAKİ HAMBURGERCİ

Kadıköy Kafe’den çıkıp Malgaca Pazarı’nda biraz yürüyünce, eski bir ekmek fırınının karşısında açılan ‘hamburgerciye’ rastlıyoruz.

Nilsun Yıldırım, Urla’da sayısı hızla artan İstanbul kökenli girişimcilerden biri. Urla’ya ailecek yerleşme kararında, en çok çocuğu etkili olmuş. Çocuğunun bir sevgilisi olduğunu bakıcısından öğrendiğinde, ailesine hiç zaman ayıramadığını fark etmiş. Yaşadığı bu olaydan sonra, yüksek bir maaşla çalıştığı marka direktörlüğü işinden istifa edip Urla’ya yerleşmeye karar vermiş. Urla’yı İzmir’deki tanıdıkları sayesinde önceden beri biliyormuş ama kendisi ‘doğma büyüme Kadıköylü’.

firin

“Çocuğumuzu hiç göremiyorduk. Tatiller de zaten tatil gibi geçmiyordu. Birlikte zaman geçirmek için çocuğumuzu o kadar boğuyorduk ki… Tek başına oyun oynamak istediğini söylemişti bir keresinde bize.”

“İstanbul’daki özel okullar da bardağı taşırdı bende. Çocuğumuz ortaokula geçtiğinde özel okuldaki sınav baskısını gördük. Resim, müzik, beden gibi dersleri vermiyorlardı çocuklara. Veliler de bundan şikayet etmiyordu, çocukların rekabet etmesi hoşlarına gidiyordu. İstanbul’daki okulların bu kadar kötü olması, gelmeden önce ‘İzmir’de okullar bu kadar kötü olamaz herhalde’ dedirtti”.

Nilsun Hanım’a göre, ‘yaşlanınca bir Ege kasabasına yerleşme’ klişesi değişiyor; kendisi gibi İstanbul’dan gelip Urla’ya yerleşenlerin yaşı da giderek düşüyor. Bu yüzden Urla’da ilk kez bir hamburger zincirinin şubesini kurmuş. “Daha genç insanlar da yerleşiyor artık buraya, yapılabilecek yeni işler var” diyor.

Hamburger sattığı için başlangıçta tepki almış: “Urla’da hamburgercinin yerelliğe zarar vereceğini söyleyenler oldu. Ama ben burada kahve isteyeni bile ‘kahve orada içilir’ diye ilerideki komşu esnafa gönderiyorum”.

Nilsun Hanım’ın eşi İzmir’deki bir şirkette yazılım uzmanı olarak iş bulmuş: “Eşimin işi nedeniyle, İzmir’e olan yakınlığı da Urla’yı seçmemize etkili oldu. Ama Urla’yı İzmir gibi görmüyorum, İstanbul’daki stres orada da var.”

hicran Hicran Bezirgan: “Urla’ya insanlar el yapımı şeyler almaya gelirdi, benim dükkanıma da ilgi çoktu. Şimdi bir sokak ilerideki hamburgerci daha çok ilgi görüyor.”

'KİRALAR ARTTI, DÜKKANIMDAN OLDUM'

İstanbulluların akınıyla birlikte emlak fiyatları tırmanışa geçmiş. Bu durum, Urla’daki yerel esnafı da zorluyor.

Tarihi çeşmenin bitişiğinde yer alan küçük bir gözleme dükkanına giriyoruz.

Dükkan sahibi, Hicran Bezirgan’dan dükkanı boşaltmasını istemiş. “Tadilat yapacağını bahane ediyor ama bence nedeni açık” diyen Bezirgan, dükkanın karşısındaki iki katlı boş bir binayı işaret ederek, “İstanbul’dan gelen birisi, şimdiden çok yüksek bir fiyata şurayı satın aldı, ‘İleride değerlenir, iş yaparım’ diyor. Bu civardaki dükkanları İstanbul’dan gelenlere çok yüksek kiralara veriyorlar. Benim dükkanım da çok merkezi bir yerde” diyor. Bezirgan, şimdi taşınmak zorunda.

'İZMİRLİLERE YER KALMADI'

Emlakçı Mehmet Özsemerci’ye göre, İstanbul’dan gelenlerle artan emlak fiyatlarından en çok İzmir’de yaşayanlar etkileniyor: “İzmirliler eskiden ev alıp buraya kaçmak isterlerdi ama İzmir’deki kazançlarla buradan ev almak artık zor. 200 bin liralık ev, bir yılda 700 bin lira oldu. Bir İstanbullu o evi hiç soruşturmadan aldı. İstanbul’daki kazançlarından yola çıkarak buradaki fiyatı normal karşılıyorlar. 350 liraya kiraya verdiğimiz evler birkaç yılda 1500 liraya çıktı. Dolarla, euroyla ev kiralanmaya başlandı.”

'DOĞAYLA İÇ İÇE YAŞAM'

Son dönemde İstanbul’dan kaçışa geliri daha düşük olanlar da katılıyor.

Urla’ya 10 dakika uzaklıktaki, villalardan oluşan ‘Dadaşkent’ adındaki eski bir siteye gitmek için yola çıkıyoruz. Bir yıl içinde sitedeki ev fiyatları yüzde 100 artmış ancak Urla’daki evlere göre hala daha ucuz. Alışveriş yapmak için Urla’ya gitmek gerekiyor, market yok. Sitenin olduğu yere toplu ulaşım aracı da yok. Ancak siteye yaklaştıkça, inşaatı süren yeni lüks sitelerin “Doğayla iç içe yaşam” vaat eden reklamları gözümüze çarpıyor.

Mehmet Güngörmez, iki yıl önce emekli olmuş ve ailesiyle beraber İstanbul’dan Urla’ya yerleşmiş. Mehmet Bey’in eşi Aysel Hanım, Urla’daki Üretici Kadın Kooperatifi'nde çalışıyor.

“Emekli işçinin maaşı hiçbir yerde geçinmeye yetmiyor ama İstanbul’da stres çok fazlaydı” diyen Mehmet Bey’e göre, İstanbul’da yaşam sadece zenginler için.

Tek çocukları olan Nilüfer’in İstanbul’da yetişmesini istememişler. Bütün Ege kıyılarını gezen Mehmet Bey, bir tanıdıklarının önerisiyle Urla’yı görmüş ve kesin olarak buraya yerleşmeye karar vermiş.

Urla’nın İzmir’e yakınlığı da okul tercihi için bir etken olmuş. Nilüfer, İzmir’deki başarılı bir lisede öğrenci, “Geçen hafta okuldan bir yarışma için İstanbul’a gittik, ancak İstanbul’u hiç özlemediğini fark ettim” diyor.

Mehmet Bey, İstanbul’daki okullarda akranların çeteleşmesi yüzünden şartların çok kötü olduğunu, Nilüfer’i evden 200 metre ilerideki okuluna tek başına gönderemediklerini ve eşlik ettiklerini söylüyor.

Mehmet Güngörmez: Mehmet Güngörmez: “Televizyonda doğal yaşamla ilgili programlar arttı ama hepsi ‘Para var huzur var’ tadında.”

Sitedeki evlerin bazıları lüks bir şekilde yeniden yapılmış. Güngörmez ailesinin evdeki sorunları halletme yolu ise komşularıyla bir araya gelerek birbirlerinin evlerindeki sorunları çözmek. Mehmet Bey, “Burada bir bağdan kendin için üzüm dahi alamazsın. Komşularla birleşerek alır, sonra paylaşırız” diyor.

'KENDİMİZİ HAPSETMİŞTİK'

İstanbul’dan gelip Urla’ya yerleşenlerin arasında, ‘İstanbul’daki yaşamın sadece zenginler için olduğu’ fikrine karşı çıkan biri de var.

Ercan Akyazı, İstanbul’da Bilgi Teknolojileri sektöründeki bir firmanın sahibi. Artık işini Urla’daki evinde uzaktan yönetiyor. “İstanbul’la tek bağlantı işim. Nadir gidiyorum, işyerim de orada olmasa hiç gitmem” diyor.

Urla’daki lüks bir sitedeki villada yaşıyor Akyazı ailesi. Sitelerin önündeki lüks araçların çoğu da ’34 plakalı’.

Ercan Bey, “Birçok İstanbulludan daha rahat yaşıyordum. İş saatlerim esnekti, evimden işe gitmem 15 dakika sürüyordu ama yine de mutsuzdum. İnsanlar birbirine karşı çok saygısızdı. Kimsenin yüzü gülmüyordu. Kendimizi oturduğumuz siteye hapsetmiştik. 4–5 senedir hafta sonları ailecek dışarı çıkmıyorduk” diyor.

Ercan Akyazı: "İstanbul muhafazakarlaştırıyor." Ercan Akyazı: "İstanbul muhafazakarlaştırıyor."

Akyazı ailesine göre, İstanbul giderek muhafazakarlaşıyor, İzmir’deki yaşam ise daha özgür. Ercan Bey’in eşi Nazan Hanım, İstanbul’da kendisini ve ailesini güvende hissetmediğini söylüyor. Burada gündemi ne kadar takip ediyorsunuz sorusunu ise, “İstanbul’da sürekli haberleri takip ediyordum. Burada çok rahatız, gündemden koptuk. Ama iyi mi oldu kötü mu oldu, bilmiyorum” diye yanıtlıyor.

Urla’nın Ovacık Köyü’ne kurulmak istenen rüzgar santrallerine karşı çıkılmasına geliyor söz… Burasının da kendine göre bir gündemi var.

İzmir’deki özel bir liseye giden Akyazı ailesinin oğlu Arda’nın gündemi ise, Urla’da rüzgar sörfü: “Burada su çok temiz, İstanbul’da sörf şampiyonalarının yapıldığı su hastalık kapacak kadar kirliydi.”

Son dönemde artışa geçen İstanbul’dan İzmir’e göç, Urla’da hissediliyor. Urla’ya yerleşen İstanbulluların ortak isteğini ise, Ercan Bey’in şu sözü açıklıyor: “Kadıköy Urla’da sadece bir kafe adı olarak kalsın”.