YAZARLAR

Yenme-yenilme yok, zevkine oynuyoruz

“Komşularımızla olan bölgede” birden fazla “oyun” tertiplendiği anlaşılıyor. Ankara ile Şam el ele verirse bu oyunları bozacak. Kimlerin hangi oyunları bozulacak? Daha ilginci, esas büyük masada oynanan, Ankara’nın içinde olduğu oyun değil mi?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, önceki gün, Ukrayna’dan dönerken, mâlûm uçak basınına Suriye meselesi hakkında çok önemli sözler söyledi. Bu sözlerin, Suriye’deki “rejim”e ilişkin Ankara politikasında gerçekleştirilmeye hazırlanılan U dönüşüne meşruiyet kazandırmasını umuyor olmalıydı.

Erdoğan’ın söylediklerini aklımıza takılanlarla karşılaştırarak anlamaya ve değerlendirmeye çalışalım. Buradan bir yönetim anlayışı, dış politika, itibar ve güvenilirlik karnesi çıkacak. Aynı zamanda, muhtemel iktidar değişimine kadar geçecek süre içinde nasıl yönetileceğimize dair, kalın çizgilerle çizilmiş işaretler.

Evet, sözlerle gerçekleri ve soruları peş peşe takarak ilerleyelim. Arada da herkesin elbirliğiyle Suriye’yi kana buladığı yıllar içerisinde takınılan tavırları, edilen lafları hatırlayalım. Koleksiyonluk kaynak yaratma niyetindeyim. Başlayalım.

Erdoğan (uçakta, 18.08.2022): “Siyasette dargınlık olmaz. Her an barış içinde olacaksın. Her an görüşebilme imkânı yakalayacaksın.

Akla takılanlar: Suriye’nin silahlı muhalif örgütleri -ki, bir kısmı düpedüz cihatçılardır- Türkiye’den yardım ve destek görerek güçlendiler, sınırları kullandılar, kendilerine güvenli alan ve üsler, mevziler sağladılar. DAİŞ bile bir aşamaya kadar izzet ikram gördü. Dünyadan Suriye “savaş sahasına” cihatçı akışı için Türkiye köprü oldu… Bütün bunlar ne içindi? Suriye’de rejimi devirmek için. Yönetici özeti: Komşu ülkedeki iktidarı devirmek için silahlı ayaklanma desteklendi. “Barış içinde” olunması gereken “her an”a on-on bir yıllık bir süreç dahil değildi anlaşılan. Bugün “işler yürümez dargın oldun mu / görüşeceksin fırsatını buldun mu” güftesini usta devlet adamı makamından icra eden cumhurbaşkanı, 2017’nin son günlerinde şöyle söylüyordu: “Suriye’de Esed’le yürümek kesinlikle mümkün değildir.” İki ay kadar sonra, “görüşülsün” diyenleri paylarken, “Hâlâ ‘Esed ile biraraya gelelim’ diyen zavallılar var” diyordu. Niye görüşülemezdi? Çünkü: “Esed, devlet terörü estirmiş bir terörist”ti (Aralık 2017).

Erdoğan (uçakta, 18.08.2022): “Suriye ile daha ileri seviyede adımları temin etmemiz gerekiyor. Bu adımları atmak suretiyle, tüm bölgede yani İslam dünyasının bizim komşularımızla olan bu bölgesinde inşallah birçok oyunu biz bozarız.” 

Akla takılanlar:Komşularımızla olan bölgede” birden fazla “oyun” tertiplendiği anlaşılıyor. Ankara ile Şam el ele verirse bu oyunları bozacak. Kimlerin hangi oyunları bozulacak? Daha ilginci, esas büyük masada oynanan, Ankara’nın içinde olduğu oyun değil mi? Daha çatışmalar tam yayılmamışken Türkiye topraklarında mülteci kamplarını hazır etmek, cihatçıların sınırdan girip Kesab’ı işgal etmesine yardımcı olmak, operasyon odaları kurup taktik destek vs. sağlamaktan doğrudan ordu donatıp beslemeye geçmek, TSK’nın girdiği yerlere kaymakamlar, memurlar atamak, sanki oralar fethedilmiş gibi yaygın ve derin etkinlik kurmak, Suriye ordusunun ilerleme harekâtlarını önlemek üzere asker konuşlandırmak, bir kısmı uzlaşmalara yanaşan silahlı örgütlerle Şam’ı dışlayan çözümleri gerçekleştirmek için birlikte çalışmak ve daha sayılamayacak kadar çok eylem, operasyon, plan-program herhangi bir “oyun”a dahil sayılıyor mu, sayılmıyor mu? “Birlikte adım atmak”tan kasıt, resmen Suriye toprağı olan birtakım bölgelerde Türkiye’nin hükmünün geçmesini Şam’ın tanımasından başka şey mi? Bu durumda, “birlikte oyun bozma” çağrısı da oyun sayılmasın?!..

Zira dünya kadar lojistik-taktik destek, silah desteği, silahlı örgütlere güvenli alan sağlama, ordu kurup eğitme-donatmanın yanısıra Suriye’yi yönetenlerin unutmuş olamayacağı bazı hükümler var. Meselâ Ağustos 2013’te, henüz başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın söylediği: “Bu, Esed’in artık son çırpınışlarıdır. Allah bunun hesabını en kısa zamanda soracaktır.” Daha çok temenni kokan, Yaratıcı garantili hesap bildiriminden daha somutu, daha neti de var; yine Erdoğan başbakanken (Aralık 2013): “Esed gitmedikten sonra Suriye’nin normale dönmesi mümkün değil.” Eylül 2015’te, bu defa cumhurbaşkanı sıfatıyla tekrarlamıştı Erdoğan: “Esed ile asla Suriye’nin kurtuluşu söz konusu değil.” İki ay sonra daha da netleştirmişti: “Esed’in Suriye’nin geleceğinde yeri yoktur.

O halde şunu sormalıyız: Şu anda yeri var mı yoksa on bir yılda savaşla sağlanamayan yönetim değişikliğinin şimdi “canım, siz de uzatmayın artık” ricasıyla gerçekleşmesi mi bekleniyor? Veya daha sert çözüm yolu: Putin’e Şam’a kayyım ataması önerilmiş olabilir mi?..

Erdoğan (uçakta, 18.08.2022):Şunu bir defa bilmemiz, kabullenmemiz gerekir: Devletler arasında hiçbir zaman siyasi diyalog veya diplomasi kesip atılamaz. Her zaman, her an bu tür diyaloglar olur, olmalıdır. (…) Diplomasiyi tamamen devre dışı bırakamazsınız.

Akla takılanlar: Yani, devre dışı bırakırsınız, ama bunu “tamamen” yapmamalısınız. Örneğimizde, sahiden üç günde 82 Şam, 83 Halep yapabiliyorsanız, diplomasi falan gereksizdir. Ama işi bitiremiyorsanız “tabiî görüşelim canım” moduna geçersiniz. Peki, bu mecburî diyalog anına kadar yapıp ettikleriniz o anda sıfırlanır ve herkes tertemiz beyaz kağıtlarını çıkarıp birbirine mi gülümser? Dünyada bir büyük saflaşmayı inşa eden ve kendi safının liderliğini ele geçirebileceği garanti olsa bunun şiddet dolu tezahürlerini yeryüzüne yaymakta tereddüt etmeyecek bir kısmî tiranın -Putin- demesi üzerine “tabiî görüşelim canım” moduna geçmiş birilerinin diplomasideki ağırlığı neyle ölçülür? Bunu da kenara attık, “diplomasi yapacağımız” toplantı odasına geçtik, diyelim. Bizzat Erdoğan, 2018 Ekim’inde demişti ki: “Bize göre Esed bir milyona yakın vatandaşının hayatına kastetmiş bir insan konumundadır. Dolayısıyla muteber bir insan konumunda değildir.” Bunca kan, gözyaşı ve yıkımın üstüne, “muteber insan” olmayan biriyle mi görüşülecek? Görüşülüp bu insan muteber mi kılınacak? 2017 Nisan’ında “Ey katil Esed, sen bunların ahından nasıl kurtulacaksın?” diye seslendiği adamla, 2016 Haziran’ında “Esed’e yardımcı olanlar onun katliamlarına ortaktır” sözleriyle damgaladığı kimselerin “tavsiyesi” üzerine görüşecek olmasında Erdoğan’ın dünya liderliği bakımından pürüz var mı yoksa buradan mı öyle gözüküyor? Sonuçta konuşacağı adamın kendisiyle kıyaslanmasını 2013 Mayıs’ında “ahlâksızca ve terbiyesizce” diye nitelemişti.

Erdoğan (uçakta, 18.08.2022):Diplomasiye ne denli ihtiyacımız olduğunu bütün dünya gördü. Biz her zaman çözümün parçası olduk. Suriye sorununu çözmekle ilgili elimizi taşın altına biz koyduk. Hedefimiz, bölgesel barış oldu, ülkemizi bu krizin ağır tehditlerinden risklerinden korumak oldu.

Akla takılanlar: Ankara, iki ayrı devletin topraklarına hemen her gün sınır-ötesi operasyon ya da kendi toprağından top atışı yapıyor. Kimi zaman uçaklarla bombalıyor. Binlerce askeri bu ülkelerin topraklarında. Azerbaycan ile Ermenistan’ın çatışmasının kaderini Ankara’nın müdahalesi tayin etti. İlk iki cümleyi bu olguların terazisinde tartmalıyız. Suriye’de içsavaş çıkmasına mümkün her türlü katkıyı yaptıktan sonra “hedefimiz bölgesel barış” demenin tuhaflığı bir yandan, “elini taşın altına koyma” motifi öbür yandan, cumhurbaşkanının sözlerindeki mânâyı görünmez kılıyorlar. Niye koymuşuz elimizi taşın altına? “Sorunu çözmek” için. “Sorun” nasıl doğdu, onu kimler nasıl yarattı, peki? “Sorun”, Suriye’nin iç savaşa sürüklenmesi değil de iç savaşın istendiği gibi yürümemesi mi yoksa?

• Erdoğan (uçakta, 18.08.2022):Bizim Suriye’nin topraklarında gözümüz yok. Onların topraklarının bütünlüğü bizim için önem arz ediyor. Rejim bunun idraki içinde olmalı.

Akla takılanlar: İlhak hazırlığı çağrıştıran bir aşırı bütünleşme hali herkesin gözü önünde gelişir, derinleşirken, rejim neyin nasıl idraki içinde olacak? Şam’dan bakınca görünen, muhtemelen, Ankara’nın birtakım Suriye topraklarını elinde tutmak istediğidir. Aklı başında, tecrübeli birçok gözlemcinin, araştırmacının, gazetecinin ortak kanısıysa, Ankara’nın Suriye’nin kuzeyinde oluşturmak istediği “güvenlik şeridi”ni, ‘ha bugün çıkarım, ha yarın çıkarım’ oyalamacılığıyla yıllar boyu denetlemek istediği. Şu anda bu ihtimal için “asla olmaz” diyecek tek kişi çıkmaz, gelişmeleri izleyenler arasından. Nitekim Erdoğan uçakta, Suriye’nin kaderini Şam’dan önce Moskova ile görüşmeyi ne kadar doğal bulduğunu ortaya koyarken, bu ülke topraklarında daha yapılacak epey işi olduğunu da ilan etti: “Rusya rejimle bir dayanışma içinde. Kendileriyle bu yaptığım ziyarette bu konuları da görüştük. Bunu artık bir yere oturtmamız lazım, dedim. Rusya ile öyle bir dayanışma yapalım ki, Suriye’de, özellikle Suriye’nin kuzeyinde, doğusu batısı fark etmez, buralarda terörle bir mücadele gerçekleştirelim.” Bunun TC sınırlarındaki Kürt varlığına yönelik operasyon ve muhtemelen tehcir anlamına geldiğinden şüphe duyamıyoruz haliyle.

• Erdoğan (uçakta, 18.08.2022):Bizim Esed’i yenmek-yenmemek gibi bir derdimiz yok ki.

Akla takılanlar: Bu yüzden Sultan Murad Tugayı’na tahta tüfekler, Feylak el-Şam’a su tabancaları verdik, Suriye Millî Ordusu’nu da çocuklar spor yapsın, açılsınlar diye kurduk.