YAZARLAR

Yeni yüzyılın yeni becerileri

Dünyada da Türkiye’de de içinde bulunduğumuz bağlamlar çok hızlı değişirken, sistem bize şunu haber veriyor: bu sistem dönüşecek, ya sen de evrileceksin ve çemberin içinde yükseleceksin, ya da çemberin dışında kalacaksın ve diğerleriyle arandaki makas açılacak.

“Dünle beraber gitti, cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait.

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Mevlana

“Sapiens” isimli kitabından beri, içinde bulunduğumuz yüzyılın en çok konuşulan tarihçilerinden olan Yuval Noah Harari, insanların sadece iki tür yetenekleri olduğunu söyler: Fiziksel ve bilişsel. Her ne kadar buna her yüzyılda yeni yeni “savaş çıkarma yetenekleri” (!) eklense de...

Harari’ye göre, Endüstri Devrimi’nden sonra kas gücü gerektiren fiziksel işlerin çoğu artık makinelerle yapılır hale gelirken, insanların kendilerini makinelerden ayıran bilişsel yeteneklerine ağırlık verdiği bir döneme gelindi.

Ancak bu süreç de yapay zekanın geliştirilmesiyle farklı bir yöne kayarken, çağımızda çocuklar yetişkin olduklarında şu anda yaşadığımız hızlı teknolojik dönüşümlerden birebir etkilenecek. Çünkü şu anda orta ve yüksek öğrenimde öğrenilenler kısa süre içerisinde geçerliliğini ve güncelliğini yitirmiş olacak.

Harari’nin bunun sonucunda ortaya çıkmasından endişe ettiği ve “işe yaramazlık” olarak tanımladığı, insanı “gereksizler” sınıfına dahil edebilecek manevi boşluğun panzehiri ise, insanları sabah uyandıran şeyin cep telefonu alarmı değil, bir yaşam amacı olması. Aristoteles’in ifadeleriyle, çünkü “insanlar doğaları gereği bilmek isterler.” Bilmek, öğrenmek, eylemek isterler...

Bu “ulvi” yaşam amacına ve yaşamda anlam arayışına en çok katkı sağlayanlardan biri, uzun süredir geleceği dert eden eğitim bilimcilerin sürekli vurguladığı “21. yüzyıl becerilerinin” edinilmesi ve güçlendirilmesi... Bu becerileri edinmek için plazalarda beyaz yakalı olmayı beklemek de gerekmiyor, ağzında gümüş kaşıkla doğmak da...

Yoğun bir rekabet ortamında iş dallarının robotlara veya ucuz iş gücüne kaptırılmaması için kişinin kendisini “vazgeçilmez” ve “yararlı” kılan becerilere sahip olması, bunu da yumurta kapıya dayanmadan önce, anaokul sıralarından itibaren peyderpey edinmesi gerekiyor.

21. yüzyıl becerileri, yeteneklerin değil yetkinliklerin güçlendirilmesini, ömür boyu öğrenci kalınmasını ve bu yetkinliklerin sürekli çalışarak derinleştirilmesini gerektiriyor. Biraz da İngilizcedeki “kutunun dışında düşünmek” tabirine uygun şekilde yaratıcı ve yenilikçi olmayı...

İşte bu beceriler, ağırlıklı olarak öğrencilerin dinamik, karmaşık ve çoklu krizlerin yaşandığı, hızla değişen, dijitalleşen bir dünyada sorun çözebilen, yaratıcı ve eleştirel düşünebilen, işbirliğine açık, zihinsel çeviklik ve esneklik sergileyen, dijital okuryazarlık edinmiş, girişimci, inisiyatif alabilen, üretken, farklı kültürlerle ilişki kurabilen ve kendi kendine yetebilen, hatalarından ders çıkarıp yeniden ayağa kalkabilen bireyler haline gelmelerine yönelik bir kapasite güçlendirme çerçevesi aslında...

Yirmi seneyi aşkın süre Harvard Üniversitesi’nde ders veren eğitim bilimci Dr. Tony Wagner, iş dünyasından liderler ile yaptığı çalışmanın üzerine, öğrencilerin gerek ileride istihdamda gerekse hayatının diğer tüm alanlarında ihtiyaç duyacağı 21. yüzyıl becerilerini –kendi tabiriyle “hayatta kalma” (survival) becerilerini- yedi başlık altında özetlemişti.

İlk olarak, eleştirel düşünme ve problem çözme, problem çözerken de bilgisini ve becerilerini pratik şekilde uygulayabilme geliyor.

Ardından, bir hedefe erişmek, karar almak ve sorun çözmek üzere fikir alışverişini kolaylaştırmak amacıyla farklı ağlarla, farklı gruplarla işbirliği yapabilme ve çevresinde etki yaratarak liderlik gösterebilmek önem kazanıyor.

Üçüncü “hayatta kalma becerisi” ise, karmaşık sorunları çözerken hızlı ve esnek olabilmek. Ardından kişinin girişkenlik ve girişimcilik becerilerini erken yaşta edinmesi gerekiyor.

LinkedIn’n 2023 yılında en çok talep edilen beceriler sıralamasında şirketlerin en çok talep ettiği ikinci beceri olarak etkili sözel ve yazılı iletişim becerisine, bunun yanı sıra güçlü bir sosyal ve duygusal zekaya sahip olmak da beşinci beceri olarak öne çıkıyor.

Bunlara; bilgiye erişebilmek ve bilgiyi analiz etmek konusundaki beceriler ekleniyor, en sonunda da merak ve hayal gücüne sahip olmak geliyor. “Merak” konusunu benim neslim genelde “Meraklı Melahat” olmakla özdeşleştirip biraz tiye alsalar da, aslında 21. yüzyılda hayatta kalmak için merak şart.

Bir açıdan da kişinin değişen rekabet koşulları karşısında kendi “cehaletinin sınırlarını” fark edip harekete geçmesi, derin öğrenme ve analitik düşünme becerileri edinmesi ve eleştirellik kaslarını çalıştırması gerektiriyor.

Covid-19 pandemisi bile, çalışma koşullarının ani değişiklikler karşısında nasıl evrildiğini, kişilerin bu süreçte yedi kez düşüp sekiz kez ayağa kalkmak için gig ekonomisi ve uzaktan çalışma gibi çözümlerle esneklik sergileyebileceğini gösterdi.

Ancak Batılı ülkeler tüm bu konularda beyin fırtınaları yaparken, birbiri ardı sıra konferanslar ve seminerler düzenlerken, binlerce sayfalık OECD raporları hazırlanıp ülke strateji belgeleri afili çalıştaylarla kamuoyuna tanıtılırken ortada temel bir sorun var: Teori ile pratik arasındaki o uçurum nasıl kapatılacak?

Örneğin McKinsey Global Institute’ün bir raporuna göre, yapay zeka ve otomasyon sebebiyle iş sektöründe yaşanan değişimler sonucu 2030 yılına kadar dünyada yaklaşık 375 milyon kişi ya işsiz kalacak ya da yeni beceriler edinmeye yönelecek.

Dünya Ekonomik Forumu da, bugün ilkokula başlayan çocukların yaklaşık yüzde 65’inin henüz var olmayan işlerde çalışacağını açıkladı. Yani, gelecekteki ihtiyaçları şimdiden öngörebilen, “inovatif öğreniciler” haline gelmeleri gerekiyor. Bu da ancak zamanın ruhunu iyi okuyan bir eğitimle olabilir.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından 1997 yılından beri her üç yılda bir 15 yaşındaki öğrencilerin başarısını sınamak için uygulanan ve kamuoyunda PISA olarak bilinen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı aslında ülkelerin 21. yüzyıl becerilerine çocukları ne oranda hazırladıklarına ayna tutuyor.

Bu sınavlarda matematik ve fen bilgisi okuryazarlığından yeniden okuma/anlama becerilerin sınanmasına dek farklı alanlarda çocuklar test ediliyor ve Türkiye okuma, matematik ve fen bilimlerinde OECD ortalamalarının sürekli altında kalıyor.

Üniversite aşaması, bu yetkinliklerin kazanılması ve gençlerin küresel düzlemde yaşıtlarıyla rekabet edebilmelerini sağlamak için çok geç; dolayısıyla okulöncesi eğitimden başlayarak artık bu beceri eğitimine ve değerlendirme sürecine çocukları dahil etmek, bu becerileri edinme süreçlerinde de sürekli değerlendirmek şart.

İşte bunun için de değişen eğitim gereksinimlerine hızlı bir şekilde uyum sağlayabilen yenilikçi değerlendirme sistemleri üzerinde duruluyor.

OECD Eğitim ve Beceriler Müdürlüğü, geçtiğimiz günlerde 21. yüzyıl becerileri hakkında önemli bir webinar gerçekleştirdi. Etkinlikte ana konuşmacılardan ve değerli bir eğitim bilimci olan Kadriye Erçikan, Educational Testing Service (ETS) bünyesinde araştırmalardan sorumlu başkan yardımcısı.

“21. yüzyıl becerileri olarak sözü edilen beceriler aslında ne yeni, ne de 21. yüzyıla has beceriler. Önemleri ise uzun zamandır eğitimciler tarafından vurgulanıyordu. Teknoloji çağında bu becerilerin önem kazanması, hem bireylerin sosyal yaşantılarında, öğrenmede ve iş ortamında başarılı olması, hem de toplumların dünya çapında ekonomik rekabet gücü kazanmaları için gerekli olduğunun görülmesiyle beraber oldu,” diyor Erçikan.

Türkiye, 2009 yılından beri PISA değerlendirme testlerine katılıyor. Erçikan’ın da vurguladığı gibi, Türkiye’nin hem okuma ve matematik okuryazarlığında, hem de yaratıcı sorun çözme ve işbirliğine dayalı sorun çözme gibi daha ileri becerilerde iyileştirmelere gitmesi şart.

“Ayrıca,” diyor Erçikan, “Türkiye’de 15 yaşındaki çocukların öğrenme çıktılarında hem temel beceriler hem de sorun çözme gibi daha üstün beceriler konusunda bir süredir gerileme gözlemliyoruz. Bu becerilerin ilkokul ve ortaokul düzeylerinde daha çok vurgulanması, okul müfredatlarında bu yönde değişikliklere gidilmesi ve eğitimde gerekli dönüşüm için öğretmenlerin de meslek-içi eğitimden geçmeleri şart.”

Öte yandan, “bilişsel esneklik” de 21. yüzyıl beceri setinde giderek daha çok vurgulanıyor. Yani kişinin yaşam boyu öğrenmeye ve uzmanlardan “beslenmeye” devam etmesi, “ben artık oldum” dememesi, kartvizitlerdeki unvanlarla sınırlı kalmaması...

Edindiği 21. yüzyıl becerilerini farklı disiplinlere gösterdiği merakla birlikte zenginleştirmesi de eğitim bilimcilerin önerdiği bir yöntem... Yani, girişkenlik ve girişimcilik kasları güçlü bir bireyin bir yandan da tüm bu becerilerini felsefeyle, tarihle, müzikle, sosyolojiyle, güncel siyasetle derinleştirmesi, onu yeni yüzyılın değişimleri karşısında daha yılmaz ve çok yönlü hale getiriyor.

Bir süredir 21. yüzyıl becerilerine “dijital okuryazarlık” ve “yapay zeka temelli araçları kullanabilme yeteneği” de eklendi. Erçikan, bu yeni teknolojik bağlama öğrencileri hazırlamak için öğretmenlerin de bu alanda gerekli dijital becerileri edinmesi gerektiğini vurguluyor.

Söz konusu dijital beceriler sadece Twitter veya ChatGPT kullanımını, ya da kendi kendini süren arabaya sahip olmayı kapsamıyor; dijital okuryazarlığı güçlenen ve yapay zeka temelli araçları kullanabilen bir öğrenci, 21. yüzyıl becerilerini edinmekle kalmıyor, internet üzerinden neyin doğru bilgi, neyin mezenformasyon olduğunu da tespit edebiliyor, böylelikle dünya çapında özellikle kriz anlarında haber akışlarında yaşanan kirliliğin parçası olmuyor.

Amerikalı yazar James Baldwin çok güzel ifade eder: “Yetenek belirleyici değildir. Çok sayıda ‘yetenekli mahvoluş’ biliyorum. Yetenekten öte birçok sıradan görünen kavram var: Disiplin, aşk, şans, ama en önemlisi dayanıklılık”.

Demek ki artık yetenekler yerine 21.yüzyıl becerilerini çocuklarına ve gençlerine disiplinle, aşkla vermek üzere akademik müfredatın sürekli güncellenmesine, eğitmenlerin de “yaşam boyu öğrenme” gereği doğrultusunda eğitilmelerine ve bu yeni donanımları verecek düzeye erişmeleri için sürekli meslek-içi eğitimden geçmelerine geldi sıra...

Örneğin sınıf öğretmenlerinin bu becerileri farklı düzeydeki öğrencilerine pedagojik olarak onaylanmış bir çerçevede aktarımına dair izleme araçları nelerdir? Bu alanda en iyi uygulama örnekleri dönem dönem Bakanlık tarafından öğretmenlere ulaştırılıyor mu? Öğretmenlerin meslek-içi eğitimlerinde öğrencilerine yaratıcı ve analitik düşünme, esnek problem çözme becerisi kazanma gibi alanlarda öz yeterliliklerini artıracak çalışmalar yapılıyor mu? Yoksa “kutunun dışında düşünen öğretmenler” ezber bozdukları için şikayet mi ediliyor?

Öğretmen Ağı başta olmak üzere öğretmenlerin bir araya gelerek birbirlerine her sene belirli alanlarda seçilen tematik konferanslarla iyi uygulama örneklerini aktarmaları ve yıl boyunca yaratıcılık, özgüven, dünyadaşlık gibi çağımızın meselelerine kafa yoran eğitim ve uygulamalarla haşır neşir olmaları çok kıymetli.

Benzer şekilde UNICEF ve Habitat Derneği ortaklığında yürütülen ve Türkiye’de yaşayan 15-24 yaş aralığındaki çocuk ve gençlerin dijital yetkinliklerini ve sosyal girişimcilik becerilerini geliştirmeyi hedefleyen Geleceği Eşitle Projesi kapsamında Sosyal Becerileri Geliştirme Programı Eğitmen Eğitimi de 2-5 Kasım arasında düzenlenecek.

Türkiye’de şu anda nüfusun neredeyse yarısı çocuk ve gençlerden oluşurken, milyonlarca ev genci gibi bir sorunumuz varken, onları kaybetme lüksümüz, onları becerisiz, geleceksiz, hayalsiz ve mesleksiz bırakma şansımız yok.

Dünyada da Türkiye’de de içinde bulunduğumuz bağlamlar çok hızlı değişirken, güne pandemi, deprem veya savaş haberleriyle gözümüzü açmamız olağanlaşmışken, yeni çağın gerçekliği yeniden çerçevelenirken, her kasisten önce sistem bize şunu haber veriyor: bu sistem dönüşecek, ya sen de evrileceksin ve çemberin içinde yükseleceksin, ya da çemberin dışında kalacaksın ve diğerleriyle arandaki makas açılacak.

Türkiye’deki çocuk ve genç neslini kaybedemeyiz. Artık onlara yeni şeyler söylememiz ve öğretmemiz lazım. 


Menekşe Tokyay Kimdir?

Uluslararası ilişkiler alanında Galatasaray Üniversitesi'nde lisans, Avrupa Birliği bölgesel politikaları alanında Belçika Katolik Louvain Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini tamamlayan ve Avrupa Birliği siyaseti alanında Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü'nden doktora derecesi olan Tokyay, 2010 yılından beri ulusal ve uluslararası haber ajansları için röportaj ve analizler yaptı. Uzmanlık alanları arasında AB siyaseti, Orta Doğu, çocuk hakları ve sosyal politikalar yer almaktadır. Kendisi Fransızca ve İngilizceden birçok kitabı Türkçeye kazandırdı. Aynı zamanda aylık klasik müzik dergisi Andante’de köşe yazarı olan Tokyay, bir yandan da sanat alanında önde gelen isimlerle ve müzik alanında üstün yetenekli çocuk ve gençlerle ses getiren söyleşi dizileri gerçekleştirdi.