YAZARLAR

Türkiye ne yapmalı?

Yapılar ile oynamak yerine becerili oyuncular ile oynamak, işin en kolayı. Şenol Güneş dahil, Türkiye’de teknik direktör, becerili oyuncuların, bölgesel ilişiklerine odaklanır. Oysa asıl olan, yapılar aracılığıyla bölgesel geçişleri organize etmektir. Mevki ve bölge anlayışı terk edilmeden, mevki ve bölge görevlerini üstlenip alan üretecek yapılar inşa edilemez. 

Şenol Güneş rakibi oynatmamak üstüne bir oyun planı tasarlamıştı. Bence bu son derece doğru bir karardı. Oynamayı hiç bilmeyen bir gelenek her şeyden önce oynatmamayı öğrenmelidir. Oynatmaya, oynatmaya, oynamayı öğrenmek gibi, bilinen bir klişeyle "dayak yiye, yiye dayak atmayı öğrenmek" gibi. Hasan Ali Hariç, geri dörtlünün üçü, Çağlar, Ozan ve Zeki, hem çabuk hem de sakin pas organizasyonu için gerekli niteliklere sahip. Temaslı oynaktan hiç yılmıyor. Hem alan daraltıyor hem de orta sahaya bitişik blok halinde oynamayı da biliyor. Bu özelliklere sahip üç defansif oyuncuya sahip olmak büyük şans ve konfor.

Söz konusu üçlü mekaniğin yarattığı dinamizm, Türkiye futbol tarihinde görülmüş bir olgu değil; esasen bir oyun tarzı inşa edilecekse, bu dinamizm en temel birim olarak kabul edilebilir. Ama hiç kimse kusura bakmasın bu temelin bileşimi, Ozan Tufan ve Mahmut Pekdemir olamaz. Bu iki oyuncu, bu seviyelerin talep ettiği dinamizme sahip değil. Mahmut düşünmekten hantallaşan bir oyuncu, Ozan Tufan ise, düşünmeyi beceremeyen bir karakter.

Süper Lig'in müdavimi olan oyuncular, ağır baskı koşullarında iş görecek niteliklere haiz değil, görece oynamasına müsaade edilen bir ligin konforu, kesinlikle zihin açıcı değil. Hem Yusuf Yazıcı'da görülen yavaşlık hem de Cengiz’in hantallığı, aynı yetiştirilme koşullarının defosu. Plansız, beceriye dayalı oyun, kof bir hantallıktan başka sonuç doğurmuyor.

Söz gelimi Yusuf Yazıcı, Ozan Tufan ve Mahmut Pekdemir arasında, olacağı varsayılan ilişkinin amacını, anlayamadım. Son pas olarak top Yusuf Yazıcı'ya geldikten sonra ne olacağına, oyunun nasıl akacağına dair bir fikir edinemedim. Kenan Karaman’ın oyunda kaybolması salt bu durumla ilgili olabilir mi? Yusuf Yazıcı'nın sol tarafta topla buluşmasının Enes’e katkısı neydi?

Eğer Yusuf Yazıcı kendi becerisiyle yüzünü rakip kaleye döndürecekse, Orkun Kökçü’ye ne ihtiyaç var?

İkinci yarıda Sırbistan on kişi kaldı. Şenol Güneş, Orkun’u oyundan aldı ve yerine Cengiz Ünder’i sahaya sürdü. Peki ne değişti? Hiçbir şey. Yusuf Yazıcı'yı sağ tarafa almak, Kenan’a katkı sağladı mı? Hiç sanmıyorum. Çünkü, bu takımın rakip yarı sahada topla birlikte alan kat edecek bir planı ve yapılanması yok. Rakip bir kişi eksik, ama Türkiye, oynayacak alan bulamıyor. Çünkü alan üretmek gibi, çok temel bir sorun, sorun olarak kabul edilmiyor. Ne de olsa alanı, adam eksiltecek adamlar üretecek!!!

Yapılar ile oynamak yerine becerili oyuncular ile oynamak, işin en kolayı. Şenol Güneş dahil, Türkiye’de teknik direktör, becerili oyuncuların, bölgesel ilişiklerine odaklanır. Oysa asıl olan, yapılar aracılığıyla bölgesel geçişleri organize etmektir. Mevki ve bölge anlayışı terk edilmeden, mevki ve bölge görevlerini üstlenip alan üretecek yapılar inşa edilemez.

Yapı nedir diye sormayın? Mesela Çağlar, Ozan Kabak ve Zeki bir yapıdır. Eğer önlerinde böylesine zincirleme yapılar halka halka inşa edilirse, bir oyun ve tarz üretme imkanı doğabilir.


Ali Fikri Işık Kimdir?

Ali Fikri Işık, 1958 yılında Mardin’in Savur ilçesine bağlı Xeramemo köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Batman’da, liseyi ise Silvan’da okumuştur. 1978 yılında Batman'da “Sesleniş” Gazetesiyle yazın hayatına başlamış. 1985 yılında yazarlar kooperatifi olan Yazko’nun dergisi “Yazko Somut”ta, 1994 yılında “Zone News” gazetesinde, 1995 yılında haftalık dergi “Roj”da, 2010 yılında Taraf gazetesinde, 2016 yılında “BasNews ve Kurdistan24 Türkçe'de yazmıştır. Amedspor Kaos ve Direniş Amedspor kitaplarının yazarıdır.