YAZARLAR

'Set bitti, bir de hastalıkla uğraşıyoruz işte'

Set hayatının riski yüksek. Set insanları, figürasyon, oyuncular, ana kast, yüzlerce insanın bulunduğu yerlerdir setler. Kapalı bir ortam vardır. Yakın temasta çalışılır. Risk büyüktür. Birçok set onun için ara verdi. Arada takip edemedim ama illa ki hâlâ devam eden de vardır.

Bu her zamankinden farklı bir söyleşi, çünkü biri hasta yatağından konuşuyor, anlatmak istiyor. Bitkin, cümleleri kesik kesik, soru sormak zor. Yayınlanmakta olan bir dizinin reji koordinasyonunu yapıyor. 10 yıldır sektörde. Ateşi çıkmaya başladığında, onun yüzünden çekim durmasın diye kendini bir odaya kapatarak günlerce çalışmaya devam etmesi, sektöre dair sarsıcı bir manzara doğrusu. Sonra o odadan ambulansla çıkarmışlar. Set durmuş. Şimdi iyileşmeye çalışıyor.

Çizim: Murat Başol

Yardımcı yönetmenlik yapıyorum ben, dizilerde reji koordinasyonu... Yaklaşık on yıldır. Yakın zamana kadar setteydim. Yayınlanmakta olan bir dizi. Bu hastalıktan dolayı ara verildi. Dizilerin çoğuna ara verildi zaman içinde. Ama ücretsiz izin aldık. Başka sektörler gibi. Ne kadar süreceğini de bilmiyoruz.

Bir hafta önce ateşlenmeye başladım. O andan itibaren setten uzaklaştım, bir odadan çıkmadım. İşleri oradan hallediyordum. Çok zor geçti. Bir taraftan setle ilgilenmek zorundaydım. Bir taraftan da hastalıkla uğraşıyorum. Acile gidip gelmek durumunda kaldım. Odadan çalışmaya devam ettim. Sonra ambulans geldi, Kartal'a (İstanbul Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi) götürdü beni. Tetkikler yapıldı, korona şüphesiyle aldılar. Hastanede fazla yoğunluk olduğu için evde karantinaya geçtim. Daha çok yaşlı insanları hastanede tutmak istiyorlar. Ben de süreci evde atlatmaya çalışıyorum. Test yapıldı. Şu anda test sonucumu bekliyorum. Bitkin düşürüyor, ateş özellikle çok rahatsız ediyor.

Hastalanmaya başladıktan sonra, odada da olsa çalışmaya devam ettim evet. Buna mecbur muydum? Mecbur kalmadım. Biraz da işkolik bir adamım. Ben olmasam set devam etmezdi. O sebepten bir hafta kadar idare ettim. Sonra da ara verildi zaten.

32 yaşındayım, evli değilim, kendimi geçindiriyorum. Ama bu dönem kimsenin kimseyi geçindirebileceği gibi bir dönem değil galiba. Bu süreç uzun sürecek gibi geliyor bana. Ara, ama ne kadar bir ara?

Set hayatının riski yüksek. Set insanları, figürasyon, oyuncular, ana kast, yüzlerce insanın bulunduğu yerlerdir setler. Kapalı bir ortam vardır. Yakın temasta çalışılır. Risk büyüktür. Birçok set onun için ara verdi. Arada takip edemedim ama illa ki hâlâ devam eden de vardır.

Şu an iyileşme çabasındayım. İyileşmem lazım. Sonra da tekrar çalışmak zorundayım. Zaten genel olarak bizim sektörde sıkıntılarımız var. Mesleki tanımımız olmadığı için çok zorlanıyoruz. Ben Sinema-TV okudum iletişim fakültesinde. Ama sokaktan geçen biri benim yaptığım işi yapmak için mesleğe girebiliyor. Sektörde çok fazla vasıfsız çalışan biriktiği için, bazı yapımcılar da bunu kullanıyor. İşin yasal güvencesi yok. Zor... Set bitti, bir de hastalıkla uğraşıyoruz işte.

Konuştuğumuz gün 1529 vaka, 37 ölüm açıklanmıştı. Neden hemen yayınlamadık? Testin sonucunu beklemeye karar verdik. Sonra kendisine ulaşmak mümkün olmadı. Covid-19 negatif ise dahi, ağır hastalığına rağmen çalışmaya devam etmesi, kendini buna mecbur hissetmesi sektöre dair çok şey söylüyor. Pozitif ise durum zaten açık. Ve ne yazık ki hâlâ devam eden setler var.

*Gezegeni saran bir virüsün birkaç ay içinde yarattığı bu öngörülemez olağanüstü halin, kapitalizmin hâlihazırdaki eşitsizliklerini görünür kıldığından, derinleştirdiğinden ve bundan sonra hiçbir şeyin aynı kalamayacağından konuşuyor çok insan. Kalamayacak mı gerçekten? Neden kalmasın ki? Varlığını, her veçhesiyle sömürgeciliğe, cinsiyetçi iş bölümüne ve tam da derin bir eşitsizliğe borçlu bu düzen kötücül bir virüs gibi ruhlarımızı ve bedenlerimizi sarmışken “iyileşmek” nasıl mümkün? Kadınlar, erkekler, işçiler, memurlar, işsizler, beyaz yakalılar, mavi yakalılar, “yaka” devri değişti diyenler, serbest çalışanlar, evde çalışanlar, hâlâ çalışanlar, zorla çalıştırılanlar, karantinadakiler, geleceği göremeyenler, gördüklerinden yorgun düşenler anlatıyor. Neden bu uzun yazı dizisine başladık? Çünkü birbirimizin sesini, derdini duymaya, diğerinin dermanında kendimizinkini aramaya ihtiyaç var.


Pınar Öğünç Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler mezunu. 1997 yılından beri çeşitli gazete ve dergilerde muhabir, editör, köşe yazarı olarak çalışıyor. Jet Rejisör (söyleşi, İletişim Yay.), İnce İş (söyleşi, İletişim Yay.), Asker Doğmayanlar (söyleşi, Hrant Dink Vakfı Yay.), Aksi Gibi (hikâye, İletişim Yay.), Beterotu ((hikâye, İletişim Yay.), Cotturuk Defterleri (çocuk, CanÇocuk) kitaplarının yazarı.