YAZARLAR

Esad Tahran’a neden gitti?

İsrail’in İran’ın askeri varlığını gerekçe göstererek Suriye’ye saldırılar düzenlediği, Trump’ın İran’ı hedefe koyduğu, Suudi Arabistan liderliğinde İran karşıtı bir askeri güçten bahsedildiği dönemde Esad’ın ziyareti “düşman çatlatmak” üzere ama büyük riskler de taşıyan bir ziyaret oldu.

Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın Tahran ziyareti “olağan dışı” olarak nitelendirildi. Sadece zamanlama olarak değil, Esad’ın daha önce Moskova’ya yaptığı ziyarette olduğu gibi “yanına kimseyi almadan” yaptığı ziyaret çeşitli yorumlara neden oldu.

Şarkul Avsat gazetesi yazarlarından Suriyeli gazeteci İbrahim Hamidi Esad’ın ziyaretinin birçok alanda birçok tarafa mesaj içerdiğini belirtiyor. Gerçekten de öyle.

Suriye’de yaşanan savaşın nedenlerinden birinin İran ve dolayısıyla Hizbullah’ın da dahil olduğu “Direniş Eksenine” yakınlık olduğu biliniyor. Batı da, Suudi Arabistan gibi bölgesel güçler de Suriye’nin İran’dan uzaklaşması için geçmişte çok ve açıkça çaba sarf etti ancak Şam yönetimi taviz vermedi. İran ile işbirliğinin ötesinde bir nevi kader birliği görüntüsü veren ilişki nedeniyle Suriye Batı tarafından şeytanlaştırılmakla kalmadı ülkesinde, kaosu da gördü.

Savaşın bitmeye yüz tuttuğu bu dönemde de Suudi Arabistan ve Batı’nın Suriye’ye dönmesinin ön şartlarından birisi yine İran. Hatırlanacağı gibi bundan bir süre önce Suudi Arabistan yönetiminin Esad’a maddi ve siyasi açık çek verdiği öne sürülmüş, Suudi Arabistan’ın Şam Büyükelçiliği'ni tekrar açacağı belirtilmiş ve Suriye’nin Arap Birliği’ne tekrar alınacağı ifade edilmişti. Yine bundan önce İsrail saldırıları zaman zaman devam ederken gündeme gelen İran varlığı konusunda Suriye “idare eder” bir tutum takınsa da İran’a karşı net bir tavır sergilememiş ve bu konuda “trionun” diğer ayağını oluşturan Rusya ile aynı çizgide olmadığını ortaya koymuştu.

Esad’ın İran konusunda taviz vermez tutumunu sürdürmesi Arap Birliği, Suudi Arabistan’ın elçilik açması ya da diğer bazı bölge ülkelerinin Şam’a tekrar dönme hamlelerinin durmasına neden oldu. Ancak buna rağmen Esad’ın tavrı değişmedi.

Özetle Suriye savaş öncesinde zaten stratejik işbirliği halinde olduğu ve savaş sırasında kader birliği yaptığı İran’dan ne pahasına olursa olsun vazgeçmiyor.

İranlıların çeşitli seviyelerde ziyaretlerinde ya da başka zamanlarda yapıldığı gibi “dostluk, işbirliği” gibi ifadeler içeren açıklamalarla yetinilmemesi ve Esad’ın Tahran’ı bizzat ziyaret ederek dini lider Hamaney ve Cumhurbaşkanı Ruhani ile verdiği fotoğraflar hem bölge ülkelerine hem Batı’ya kararlılık mesajı.

İbrahim Hamid’i Esad’ın bu ziyaretinin Rusya’ya da mesaj taşıdığını iddia ediyor. Gerçekten öyle olabilir mi?

Sanılanın aksine Moskova ve Şam her konuda aynı düşünceleri paylaşmıyor. Özellikle Türkiye, iç siyasi düzenlemeler, yeni anayasa, anayasa komisyonunda yer alacak isimler bu “anlaşmazlık” noktalarından birkaçı. Bu arada Suriye yönetiminin yolsuzlukla mücadele konusunda etkili adım atamamış olmasının da Rus tarafını fazlasıyla rahatsız ettiğini belirtmek lazım. Bunlar bizim saptamalarımız.

Hamidi ise bundan sonra Suriye’nin imarı ve enerji kaynaklarının çıkarılması ve işletimi konularında da Rusya ile İran arasında gizli bir rekabetin olduğunu belirtiyor. Nereden bakılırsa bakılsın sadece Suriye’nin imarı kalemi bile birkaç yüz milyar dolarlık bir hacim ve bu, küresel çapta iştah kabartmış durumda. Hamidi, İran’ın Esad’ı ağırlayarak gelecekteki ekonomik işbirliğini garantiye almak istediğini savunuyor.

Batı ve Suudi Arabistan gibi ülkeleri ilgilendiren ise bu ekonomik işbirliğinden çok siyasi ve askeri işbirliği. İsrail’in İran’ın askeri varlığını gerekçe göstererek Suriye’ye saldırılar düzenlediği, Trump’ın İran’ı hedefe koyduğu, Suudi Arabistan liderliğinde İran karşıtı bir askeri güçten bahsedildiği dönemde Esad’ın ziyareti “düşman çatlatmak” üzere ama büyük riskler de taşıyan bir ziyaret oldu.

Öyle ki İran’da yaşanan son gösterilerde dile getirilen “Suriye’ye para harcayacağınıza kaynaklarınızı kendi halkınız için harcayın” eleştirisi şimdi Esad’a yönelik olarak “İran ile işbirliği bize çok şey kaybettirdi, bundan sonra da kaybettirecek” şeklinde Şam’da dile getiriliyor olabilir.

Ancak ikili kendi ülkelerinde, bölge içinde ve dışında yapılan tüm itirazlara rağmen kader birliğini sürdürme niyetindeler.

Bu arada İran’da da, Suriye’de de İdlib’e yönelik askeri seçeneğin de öne çıkarılması düşüncesinin ağır bastığını vurgulamak lazım. Cevad Zarif geçtiğimiz günlerde İdlib’e yönelik askeri seçeneğin de masada olduğunu belirtmişti. Esad’ın danışmanı Buseyna Şaban ise “hazırlıkların sürdüğünü ve kararlı olduklarını” ifade etmişti. Bu açıklamaların üstüne önceki gün Şam’dan yapılan açıklama İdlib konusunda yeni bir işaret sayılabilir. Şam’da bir kaynak SANA’ya “terörist grupların ateşkesi ihlal ederek Hama’nın kuzeyinde bulunan ordu mevzilerini bombalamaya devam ettiklerini, Suriye ordusunun eli kolu bağlı oturmaya devam edemeyeceğini” açıkladı. Ama en önemli işaret Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’dan geldi. Lavrov “Türkiye’nin ateşkes ile ilgili taahhütlerini yeterince yerine getirmediğini” yineledi.

Esad’ın ziyaretinde “Kürt meselesi” konuşulmadı mı? Konuşulmuştur elbette, ancak ABD’nin çekilme konusunda net bir tavır sergilememesi ve daha sonrasının belirsizliğini koruması, Türkiye ile ABD arasında süren görüşmeler (pazarlıklar değil) tüm tarafları “bekle-gör” sessizliğine itti.

Esad ise tam da bu ortamda Tahran’a giderek bazı tarafların görmeye dahi dayanamadığı fotoğrafları verdi. Bu arada bir gazeteci arkadaşım “tam da bu sırada Ruslar bir “Hmeymim” fotosu sızdırdı” diyerek Rusya’nın Tahran’daki pozlardan rahatsız olmuş olabileceğini savundu. Öyle midir bilinmez, öyle ise bile tartışması İdlib sonrasına kalır. Anayasa ve diğer konulardaki çalışmalarda tartışmalar daha da belirginleşir.

“Hmeymim fotosu” Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye’nin Lazkiye kentinde bulunan Rus askeri üssünü Esad ile birlikte ziyaretinde çekildi. Protokol krizi yaşandığı izlenimi veren fotoğrafta bir Rus subayı Putin’in ardından yürümek isteyen Esad’a müdahale ediyordu. Bu fotoğrafın bir versiyonu Esad’ın Tahran ziyareti sırasında ortaya çıktı ya da çıkarıldı.

Buralardan “Suriye ile Rusya arasında sorun var, Suriye Tahran’a daha da yanaştı” anlamı çıkmıyor elbette. Tahran ile Şam’ın da her konuda aynı düşünmediği ortada. Rusların rahatsızlığı muhtemelen “şekilsel.”

Esad bir kez daha Tahran ile üstelik tam da “kendisine geri dönüşlerin başladığı” tavrını net bir biçimde ortaya koydu. Esad’ın bu tavrı “yönetim” olarak mı, “kişisel” olarak mı gösterdiği sorusunu da sormak lazım. Zira bu soru Rus tarafını da işin içine katarak cevaplandırılması gereken bir soru. Esad’ın Hamaney ile buluşmasında Suriye bayrağının olmaması, ziyaretin “Suriye yönetiminde İran etkisinin azaltılması gerektiğini savunanlara rağmen yapılmış olması” gibi konuların Şam’da konuşulduğu belirtiliyor. Bu arada Esad’ın ziyareti Arap ülkelerinin “dönüşlerinin” durmasına tepki olarak yaptığını ve İran kartını daha bariz göstermek istediğini savunanlar da var.

Her durumda “düğün değil, bayram değil ziyaretinin” sonuçları yakın zamanda ortaya çıkmaya başlar.


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.