YAZARLAR

Rusya tarih yazdı! Moskova uyumadı!

Ev sahibi Rusya, beklenmedik bir şekilde İspanya'yı evine gönderdi. Taraftar alanındaki taraftarlar uzatmalardaki yağmura karşın bir dakika bile desteğini takımından esirgemedi. Seri penaltılar sonunda ise Rusya taraftarlarının gözyaşları yağmura karıştı. Maç bitimiyle başlayan parti, gece boyunca sürdü ve Moskova uyumadı. Günün ikinci maçı ise farklı bir hikayeye sahipti.

Yağmur uyarısı sadece cumartesi günü için verilmemişti evvelsi günkü cep telefonu mesajında. Pazar günü de yağmur beklendiği yazılmıştı. Sabahın erken saatlerinde gözümü açtığımda yağmur çoktan yağmaya başlamıştı. Gün içinde aralıklarla devam eden yağmur maçın oynanacağı saatten iki saat evveline kadar durmamıştı. Taraftar alanı ise bu sefer açıktı. Twitter adreslerinden kapalı olduğuna dair bir mesaj da paylaşılmamıştı. Anlaşılan Rusya maçı günü, yağsa da yağmur çaksa da şimşek stadyum dışındaki yüzde 50'yi dışarıda tutamazdı kimse, Putin bile.

.

TARAFTAR ALANINA YOĞUN İLGİ

Bu sefer tek otobüsle Üniversite durağına doğru yola çıktım. Fakat Üniversite durağına gelmeden bir evvelki durağa yaklaştığımızda insanların Üniversite durağı yönünden geri yürüdüklerini görünce genel bir yönlendirme olduğunu fark edip hemen otobüsten attım kendimi dışarı. Kalabalığa karışmadan önce gönüllü ile iletişime geçmeye çalıştım ancak belli bir anlaşamama durumu vardı. Tek öğrenmek istediğim taraftar alanının açık olup olmadığıydı. Daha önce düştüğüm tuzağa düşmek istememiştim. Bu kadar insan, daha önce Almanya maçını izlemek için giriş yaptığım yere, boşuna yürümüyordu muhtemelen. Girişe girmeden anlamıştım ki, diğer girişlerdeki yoğunluğu azaltmak için bu kapıya yönlendirme yapılmıştı. Çok değil, 20 ya da 30 dakika sonra içeri sorunsuz girdim. İçeride eminim ki 25 binden daha fazla insan vardı. Ve muhtemelen uyanır uyanmaz alana gelmişlerdi. Hepsi de Rusya taraftarıydı. Üzerinde bordoya çalan kırmızı rengi ve sarı şeritleriyle İspanya hırkası olansa bendim. Onu çıkarsam da açık sarı renkte üstünde 'Los Blancos' yazan Real Madrid logolu tişörtüm vardı zaten. Kalabalıklar arasında yalnızdım. İspanyol vardı, görmedim değil ancak onları da bulmak çok zordu.

Maçın başlamasına dakikalar vardı. Sabahtan beri yağan yağmur, maç saatine göre kendini ayarlamıştı sanki. Saat 15:00'ten beridir bir damla yağmur yağmadığı gibi güneş yakmaya başlamıştı. Güneş gözlüksüz maç izlemek pek mümkün değildi. İnsanlar ise ailecek piknik yapmaya gelmişçesine örtüsünü yere sermiş, çimenlik alanda oturanlarsa çocuklarını çayıra salmıştı. Ulusal marşlar başladığında herkes ayağa kalktı ve tek ses olarak futbolcularla birlikte marşı söyleyip maçı izlemeye koyuldular.

.

ERKEN GELEN GOLE BOYUN EĞMEDİ 

Daha ilk dakikadan Rusya'nın savunma yapacağı açıktı. İspanya'da Iniesta'nın olmaması daha dinamik koşan bir takımı tercih etmesine bağlanabilirdi Hierro'nun. Rusya, turnuvanın en çok mesafe kat eden oyuncularına sahipti. Karşılaşmada henüz 12'nci dakikada kullanılan serbest vuruşta Sergio Ramos ile boğuşma cesaretini gösteren Ignashevich o hengamede kendi kalesine gol atınca, Rusya'nın maçta erken havlu atacağını düşündüm. Bu kadar insan arasında İspanya taraftarı olarak durabilme ihtimalimi hesaplıyordum. Sonra turnuva boyunca tüm taraftarların birbirlerine gösterdiği sıcaklığı hatırladım, endişem yerini meraka bıraktı. Ruslar "Vpered Russia" yani tribüncü tercümesiyle “Saldır Rusya" tezahüratlarıyla desteklerini bir kez olsun kesmedi. Devre biterken de İspanya Milli Takımı'nın sözde tecrübeli stoperi Pique bir uyanıklık yapmak istese de, Hollandalı hakem Björn Kuipers, video asistan hakeme bile başvurmadan penaltıyı çaldı. Maçı birlikte izlediğim Rusların çıldırdığı ilk an maçın 41'inci dakikasında Dzyuba'nın ayağından gelen golle oldu. Gerçek bir efsane olma yolunda ilerliyordu dev forvet.

HEP DESTEK TAM DESTEK

.

İkinci devreyi anlatmaya pek gerek yoktu. Futbol adına dünyanın en sıkıcı 45 dakikalarından birini geçiriyorduk. İspanya'nın her atağında alkış kıyamet kopuyordu. Bir ara önlere kadar ilerlemiştim ve sağımdaki solumdaki kadın taraftarların çığlıklarına yakından şahitlik etmiştim. Birinin “Haydi", "Davay" seslenişi o kadar tiz gelmişti ki kulağıma, şöyle yavaşça omzumun üzerinden baktığımda kadıncağız mecburen özür dilemek zorunda hissetmişti. Derdim özür diletmek değildi sadece çıkan sese şaşırmıştım. Elbette ki o anın heyecanını istediği gibi dışarı vuracaktı. Ev sahibiydi ve kaç kere İspanya'yı elemeye bu kadar yaklaşabileceklerdi ki? İspanya'nın her şutunu kurtardığında Igor Akinfeev'e alkışlar yükseliyordu. Savunmanın her kestiği topta da aynı tepki devam ediyordu. Ve her alkış ve çığlık silsilesinin ardından ya Igor ya da RA-Sİ-YA sesleri yükseliyordu.

CHERCHESOV UYUMADI, HIERRO HİPNOTİZE OLDU

Bu arada futbol açısından kısa bir değerlendirme yapmak gerekir ki, Hierro kendi oynadıkları pas oyunundan hipnotize olmuş gibi, Cherchesov 65'inci dakikada üç oyuncu değişikliğini, ikisini en iyi hücumcularını oyuna almak üzere yapmıştı. İspanya'da ilk değişiklik 67'nci dakikada Iniesta ile oldu. Sonra Carvajal, Aspas girdi. Sonuç Rusya'nın 5-4-1 düzenine geçmesinin de etkisiyle uzatmalara gitti. Korktuğum uzatmalar değildi de yaklaşan kara bulutlardı. Doğa ana 90 dakikada bitmesini ön görmüştü belki de maçın ve o yüzden 90 dakika boyunca yağmur yağmadı. Ancak uzatmalarla birlikte yağmur da başladı. Şemsiyesiz gelenler, plastik torbalarını kafalarına geçirmişti. İki ufaklığın çöp kutusunun kapağını 180 derece açarak yağmurdan korunması zekiceydi. Bu Dünya Kupası'nda ilk kez uygulanan kuralla, İspanya ve Rusya birer oyuncu daha değiştirdi. Sonuç değişmedi. Cherchesov'un İspanya kilitleme taktiği de zekiceydi ki maçı penaltılara taşıdılar.

Ne olacağı konusunda beni büyük bir merak sarmıştı. Acaba bir şampiyona daha veda mı edecektik? Yoksa bu kadar insan kahır mı çekecekti penaltı atışları sonunda? İspanya'nın 2008-2012 yıllarındaki kazanan jenerasyonu dışındaki jenerasyonları da harikaydı ve fakat hep beklenmedik şekilde erken elenirdi. O takımların başrollerinden biri Fernando Hierro yedek kulübesindeydi.

YAĞMUR YERİNİ SEVİNÇ GÖZYAŞLARINA BIRAKTI

.

İlk atış hakkı İspanya'daydı. Gerginlik ve sessizlik sarmıştı taraftar alanını. Iniesta topu ağlarla buluşturdu. Rusya'da Smolov ve Igneshevich de. İspanya'da ikinci penaltıyı gole çeviren Pique'den sonra sıra Koke'deydi. Penaltı atışları sırasında Rusya taraftarlarının, bulunduğumuz taraftar alanının hemen arkasında kalan, maçın oynandığı Luzhniki Stadı'ndaki kalecileri, Igor Akinfeev'e seslerini duyurmak istercesine yaptıkları "Igor Igor" ve RA-Sİ-YA tezahüratlarını oyuncular duyuyor gibiydi. Koke'nin şutunu, Igor çıkardı! Turnuva boyunca maç aralarında sahnedeki sunucunun zorlamasıyla denenip de kırılamayan desibel rekoru kırılmıştı sanki. Golovin ve Cehrysev de gollerini atmıştı. Ramos dördüncü penaltıdan yararlanmıştı İspanya adına. Beşinci penaltıyı ilk kullanan takım olmak için Ramos "İlk biz atalım" demişti para atışında. Fakat psikolojik üstünlük Rusya'daydı. Koke'nin atamadığı penaltı nedeniyle Aspas'ın beşinci penaltıyı gole çevirmesi gerekliydi umutlarını devam ettirmeleri için. Dinmeyen Igor tezahüratlarına, Akinfeev sağa uçmasına karşın sol ayağıyla yaptığı kurtarışla cevap verdi ve Rusya'yı tarihinde ilk kez son sekiz takım arasına soktu. Taraftar alanında yağmur, yerini gözyaşlarına bırakmıştı. Yemek alanlarındaki masaların üstüne çıkarak kutlama yapılmaya başlanmıştı. Bu saatte bu şekilde başlayan eğlencenin gece boyunca süreceği kesindi, benim ise sabaha kadar sürecek eğlenceye dayanacak enerjimin ve vaktimin olmadı gibi. Eve dönüş yolunda araçlarla tura çıkılmıştı bile. Metrolar ise mütemadiyen tezahüratlarla inliyordu. Gece tüm curcunayı sosyal medya hesaplarından paylaşım yapan arkadaşlarım sayesinde oturduğum yerden takip edebilmiştim. Sabah 4'e, 5'e kadar eğlence devam etmişti, birkaç saat sonra mesai başlayacaktı halbuki ama umursayan yoktu. Rusya tüm tartışmalarına karşın kendini son sekiz takım arasına atmıştı.

İKİ SCHMEICHEL  DE OLSA YETMEDİ

Futbol tarihine bambaşka bir hikayeyle geçen Danimarka – Hırvatistan maçını izlemek ve iki gün sonraki St. Petersburg yolculuğuma hazırlanmak için eve dönmüştüm. Maçın hemen başında gelen iki gol sonucun farklı olacağı izlenimini vermişti ancak bir maç daha uzatmalara gitti pazar maçlarında. Uzatma dakikalarında Hırvat Luka Modric'in kullandığı penaltıyı Kasper Schmeichel kurtarınca, tribündeki baba Peter Schmeichel yerinden fırladı. Karşılıklı penaltı atışlarına giden maçta, Schmeichel aynı performansı sergilese de, takım arkadaşları ona eşlik edemedi ve Danimarka evine dönen, Hırvatistan ise Rusya'ya rakip olan takım oldu.


Volkan Ağır Kimdir?

1987 İstanbul doğumlu. 2006 yılından bu yana blog yazıyor. 2008 yılında Cumhuriyet gazetesi Spor Servisi'nde muhabirliğe başladı. O günden bu yana yoğunlukla spor muhabirliği yapıyor. Serbest muhabir olarak 2014 yılında Dünya Kupası'nı Brezilya'da, 2015 yılında Copa America'yı Şili'de takip etti. 2011 yılından bu yana Açık Radyo'da her pazartesi günü 19.30'da Efektifpas isimli spor programını sunuyor. Gazete Duvar'da haftalık, zaman zaman da çeşitli yayınlara özel konularda haberler hazırlıyor. Zaman zaman da kendisine dokunan sosyal ve toplumsal olaylar hakkında da yazıları ve haberleri çeşitli medyalarda yayınlanıyor. 2016 Ekim ayından bu yana Almanya'da Köln'de yaşıyor.