YAZARLAR

Her golde Rusların coşkusu arttı

Dünya Kupası tarihindeki açılış maçları arasında en gollüsüne denk geldik Rusya'da. Ev sahibinin kazanması bekleniyordu elbette de 5 gol atması pek beklenmiyordu. Karşılaşmayı izlediğim taraftar alanındaki Ruslar ise her golde coşku doluyordu.

Açılış maçını taraftarlar için ayrılan alanda izlemek için yola koyulduğumda saat henüz öğlen 2'ye yeni yaklaşıyordu. Bu sefer normalde kullandığım yoldan değil de diğer yoldan gitmeye karar vermiştim. Böylece şehrin dört bir yanını tanıma imkanımın olacağını düşündüm. Ne de olsa daha 1 ay buradayız. Üniversite içinde bulunan alana gitmek için Vorobyovy Gory durağından bir durak öncesinde inmeye karar verdim. Orman içinden izole bir şekilde alana yürümektense açık havada taraftarlarla sohbet ede ede gitmek daha iyi bir tercihti.

TÜM GÜNEY AMERİKA BURADA

Üniversite durağının hemen çıkışında çeşitli hızlı yemekçiler ve bakkallar vardı. Taraftar alanına girmeden önce hem sıra beklemeden hem de daha az para harcayarak karınlarını doyurmak isteyenlerin buluştuğu bu yerin en çok iş yapan yeri ise içeride Tacik bir arkadaşın da çalıştığı bir dönerciydi. Dönercinin hemen dışında ise Meksikalılar, Kolombiyalılar, Arjantinliler ve tabii ki Perulular olmak üzere bir çok taraftar vardı. İyi ki varlar da turnuvanın coşkusu biraz artmaya başlamış. Aralarından gidip Brezilyalı, Alman ve İngiliz olan 3 kişilik gruba takıldım bir süre ayaküstü sohbet için. Sonra ise direkt olarak yolumu taraftar alanına çevirdim.

SAHNEDEN 2. DÜNYA SAVAŞI GÖNDERMESİ

Maçın başlamasına daha 2.5 saat vardı ancak önceden sıraya girmek ve alanda olup havayı koklamak iyi olacaktı. Sırada beklerken etrafıma şöyle bir baktığımda maçlarının Moskova'da olmamasına, bugün olmamasına karşın Güney Amerikalıların sayısı çoğunluktaydı. Yanında çantası olanlar sadece ortadan girebiliyorlardı çünkü, bantlı x-ray cihazı sadece ortada mevcuttu. İçeri girmek üzere çantamı bırakmaya yöneldiğimde görevlilerden biri elimdeki selfie çubuğunu içeri sokamayacağımı söyledi. "Gazeteciyim" diyince de bir diğeri ise araya girerek geçmeme izin verdi. Sorunsuz şekilde içeri girebilmiştim. İçeri sokulmasına izin verilmeyen bir şey varsa da dışarıda bulunan kilitli dolapları olan emanet odalarına eşyalarınızı bırakmak mümkün.

Arkadaşlarımı bulmak için içeriye doğru yürürken keyif veren Rusya yerel müzikleri çalınıyordu sahnede, halk dansçılarının da eşliğiyle. Sonra biraz tekno müzik girdi araya. Maç başlamadan bir şeyler yeyip içmek iyi bir fikirdi ve hem de yemekleri test etmek için iyi de bir imkandı. Biraz kaynak yapıp yemeklerimizi aldık ve maçı beklemeye başladık. Yemek yediğim esnada çalan tekno müziklerin ne kadar gereksiz ve kötü olduğundan yakınırken tekrar Rusya yerel kıyafetleriyle sahneye bir grup geldi ve ailesinden dolayı yarı Rus, yarı Alman olan arkadaşım kulaklarına inanamadığını söyledi çalan şarkıyı duyduğunda. Sahneden 2. Dünya Savaşı hakkında sözler içeren ve 1. Beyaz Rusya Cephesi'nin rotasından bahseden "Berlin'e gidiyoruz" şarkısı çalınıyordu. Gerçekten sahneden neler çalınacağı ya kimse dikkat etmemişti ya da bir kasıt vardı. Acaba 2006 Dünya Kupası'nda Alman taraftarların turnuvanın Berlin'deki finaline gideceklerini söyledikleri "Wir fahren nach Berlin"den mi esinlenmişlerdi bilemedim.

TARAFTAR ALANINDAKİ RUSLAR GALİBİYETTEN EMİNDİ

Galibiyetten emin taraftarlar...

Maç öncesinde etrafta konuştuğum Ruslar, maçı kazanacaklarından eminlerdi. 2-0 ve 1-0 biteceğini söylüyorlardı. Aralarından Denis, grubu en azından 2. bitirip bir sonraki tura kalacakları konusunda iddialıydı. Çarşamba günü konuştuğum Denis ise oldukça umutsuzdu ve Roman Neustaedter'i kadroya almadığı ve iyi futbol oynatmadığı için teknik direktörü Çerçesov'u yerden yere vurmuştu.

Kalabalıklar arasında bulabildiğim Suudi Arabistanlı Abdül ise kendilerinin yeneceğini düşünüyordu haliyle. İçten içe bir yandan Şili'mizin 'janti' ve jöleli eski teknik direktörü Juan Pizzi'nin yönettiği Suudi Arabistan'ın bir sürpriz yapmasını ister gibiydim. Diğer yandan da Rusya'nın kaybetmesi daha ilk maçta ev sahibinin ve ev sahibi taraftarların keyfini kaçırır düşüncesiyle Rusya'nın kazanmasını istiyor ve bekliyordum.

KAÇAN BALIK BÜYÜK OLUR

Maçın beklenenin dışında geçeceğini hissettirecek şekilde gol beklenilenden erken gelmişti. Devreye 2-0 girilmesi ise Rusları biraz rahatlatmıştı. 71. dakikada skorun 3-0'a gelmesiyle ise sesleri yükselmeye başlamıştı Rusların artık. "Maç 5 olur mu" diye aramızda konuşuyorduk. Ben kalan 15 dakikada olsa olsa 4 olur görüşündeydim. Taraftar alanının en arkasındaki banklarda oturuyorduk bu sırada ama maçı kaçırmıyorduk dev ekranlar sayesinde. O sırada bir sürü insan ise taraftar alanını terk ediyordu. Çoğunluğu ise Rus'tu. Maç devam ederken eve dönüyor olmaları konusunda aramızda “Rusya futbol ülkesi değil daha maçın bitimine 20 dakika varken eve gidilir mi?“ diye konuşuyorduk. Bir soralım dedik neden döndüklerini, meğerse maç sonunda metroda kalabalığa kalmak istemiyorlarmış. Ne kadar geçerli bir neden olsa da maç bitmeden alan terk edilmez kuralını ihlal etmelerinin bedelini 2 güzel golle ödediler.

Goller geldikçe benim şaşkınlığım kadar Rusların da kulakta "RAŞİYA" şeklinde çınlayan tezahüratlarının desibeli artmıştı. Golovin'in serbest vuruştan attığı son gol bir hayli güzeldi fakat Cherysev de maça damgasını vurmuştu Querasma'vâri attığı golle. Yeni Arshavin olarak görülen Golovin'in de ilk maçta bıraktığı iz turnuvanın kaderini değiştirecek şekildeydi.

Ruslar, gururlu ve coşkulu bir şekilde maçı tamamlarken taraftar alanındaki parti biz alanı terk ederken Paul van Dyk ile devam ediyordu. Dönüşün en üzücü yanı taraftar alanına yakın olan iki tren istasyonunun da kapatılmış olduğuna dair anonstu. Luzhniki Stadı'nda maçı izleyenler de eve dönerken metroyu kullanmak için uzun süre sıra beklemişti. Kalabalıktan dolayı tahliye yolları tıkanmıştı anlaşılan. Dönüş için otobüse değil de metroya yönlendirildiğimiz için 40 dakikadan fazla yürümek zorunda kalmıştık. Dönüş yolunda sağlı sollu seyyar satıcı sayısının azlığı ise şaşırtıcı derecedeydi. Yoktu! Metroya doğru sohbet ederek yürüyen bizleri çevirip eğlenmeye, coşmaya davet ediyordu Rus kızlardan biri “Çak bir beşlik“ yaparak. Ana yollardan geçen polis arabaları da dahil olmak üzere yürüyen kalabalığı gördükçe korna çalıyorlardı.

Metrodan inip evime dönmek üzere otobüse doğru yürürken etrafta daha bugün bile Moskova'ya gelen Perulular görüyordum. Galiba tüm Peru Moskova'ya Rusya'ya taşınmıştı Dünya Kupası için. Renk kattıkları kesin. Otobüs durağında bineceğim aracı beklerken bir Rus taraftar geldi ve yüzümü boyamak istedi. Kırmadım. Biraz sohbet ettik. Taksiye bineceklerini söylediler ve aynı yöne gideceğimiz ortaya çıkınca beni de bırakmayı teklif ettiler. Şansıma ki o 3 kişiden biri yan apartmanımda ikamet ediyormuş. Taksideyken, Putin'in aynı yol üzerinden ülkede bulunan birçok yabancı diplomatı ağırlayacağı Kremlin'e gitmesi, trafiğin bir süreliğine durmasına neden oldu.

Açılış maçı için profili düşük ve sıkıcı geçmesi bekleniyor demiştik ancak tüm dünyayı hayrete düşürdüler. Umarım bu durum turnuvadaki maçların tamamına yansır da keyfini sonuna kadar çıkaracağımız bir kupa izleriz.


Volkan Ağır Kimdir?

1987 İstanbul doğumlu. 2006 yılından bu yana blog yazıyor. 2008 yılında Cumhuriyet gazetesi Spor Servisi'nde muhabirliğe başladı. O günden bu yana yoğunlukla spor muhabirliği yapıyor. Serbest muhabir olarak 2014 yılında Dünya Kupası'nı Brezilya'da, 2015 yılında Copa America'yı Şili'de takip etti. 2011 yılından bu yana Açık Radyo'da her pazartesi günü 19.30'da Efektifpas isimli spor programını sunuyor. Gazete Duvar'da haftalık, zaman zaman da çeşitli yayınlara özel konularda haberler hazırlıyor. Zaman zaman da kendisine dokunan sosyal ve toplumsal olaylar hakkında da yazıları ve haberleri çeşitli medyalarda yayınlanıyor. 2016 Ekim ayından bu yana Almanya'da Köln'de yaşıyor.