YAZARLAR

Kadının haklı gururu dünyaya kapak oldu

Eski zamanları bize birkaç saatlik de olsa tekrar hissettirdiği için, bizi dünyanın en ünlü gazetesine kapak yaptırıp gururlandırdığı için kadınlara, kadınlarımıza ayrıca teşekkür ediyorum. Dilinden “millet” lafını düşürmeyip, bu kavramın içini bu derece boşaltan, bizi bu derece ayrıştıran ve eski yarı gelişmiş halimize bile özlem duyduran kişilerin de tezden yaptıklarının farkına varmasını diliyorum.

Hava yağmurlu olmasına rağmen The New York Times’a kapak olacak derecede muhteşem olan bir 8 Mart’ı daha geride bıraktık.

Geçtiğimiz yıl ve bu yıl, yani ikidir fazlaca unuttuğumuz hissi yaşıyorum 8 Mart Gece Yürüyüşü sayesinde: “Birliktelik” hissini. Ruhu çalınmış olan İstiklal Caddesi’ne can üflüyor kadınlar ikidir ve ağlama hissi yükseliyor boğazıma. O “ülkece bir olma” hissini en son ne zaman yaşadığımızı hatırlamaya çalışıyorum Sertab’ın Eurovision birinciliği, 12 Dev Adam’ın Avrupa ikinciliği, Dünya Kupası üçüncülüğü falan geliyor aklıma. Şöyle hep beraber tüylerimizin diken diken olduğu, ülkece ufak tefek de olsa gururlanabildiğimiz, yolda maçı izlemek için bir restoranda durakladığımızda ve gol olduğunda yanımızdakinin “acaba kim” olduğunu düşünmeden sarılabildiğimiz zamanları… Futbolcunun “sadece sporcu” olduğu, sanatçının yaranmak için iktidar propagandası yapmak zorunda hissetmediği, aydınlara “kendinden farklı düşünüyor olsa da” en azından bilgisinden dolayı saygı duyulduğu ve terörist ilan edilmediği zamanları…

The New York Times, İstiklal'deki Gece Yürüyüşü'nü birinci sayfasına taşıdı.

Düşünüyorum da en son böyle hissettiğimiz zamanlar hep 2004 civarı ve öncesine tekabül ediyor, ne ilginç…

Ben ülkemi çok özlüyorum. Bize düşman edilen diğer yarımızı çok özlüyorum.

İstiklal Caddesi’nin o şıkırtı halini, her taraftan seslerin müziklerin yükseldiği, caddede sadece Arapların değil envai milletten turistin olduğu, insanların ağız dolusu gülebildiği, meydanda betonun üzerine saksı monte edilerek arızalandırılmış bir saçmalık yerine hınca hınç insanın olduğu, cadde üzerinde mesela halen ağaçların bulunduğu, Gezi Parkı'na bakınca aklımıza katledilmiş çocukların gelmediği, AKM’nin kapısından iki dirhem bir çekirdek insanların çıktığı Taksim’i, İstiklal’i deli gibi özlüyorum.

Velhasıl, o eski zamanları bize birkaç saatlik de olsa tekrar hissettirdiği için, bizi dünyanın en ünlü gazetesine kapak yaptırıp gururlandırdığı için kadınlara, kadınlarımıza ayrıca teşekkür ediyorum.

Dilinden “millet” lafını düşürmeyip, bu kavramın içini bu derece boşaltan, bizi bu derece ayrıştıran ve eski yarı gelişmiş halimize bile özlem duyduran kişilerin de tezden yaptıklarının farkına varmasını diliyorum.

8 Mart’tan hareketle, güzel bir gelişmeden daha bahsedeyim:

Geçtiğimiz pazar günü “Kadın Meclisleri”nin Türkiye toplantısı vardı. Kadın Meclisleri, hem kadın hem de çocuk hakları için mücadele veren dev bir oluşum. Kendini hangi sıfatla tanımlarsa tanımlasın, orada yalnızca “kadın” sıfatı altında birleşilen ve herkesin baştan sona “eşit” olduğu, Türkiye’nin tüm illerine yayılan koca bir aile Kadın Meclisleri. Türkiye’nin tüm illerinden kadınların katılım sağladığı toplantıda salonu görmeliydiniz! İğne atsan yere düşmeyecek koskoca salonda ve her kesimden yüzlerce kadın tek bir ağızdan “Asla yalnız yürümeyeceksin!” diye birbirine kol kanat geriyordu. Kadınlar bir kez daha birbirini şifalandırdı, birbirine umut, güç ve haksızlıkla mücadele sözü verdi.

Arjantin’de başlayan ve sonrasında tüm kıtada örgütlenen NiUnaMenos Platformu, kadınları bu yılki uluslararası greve “Sel Durmuyor!” başlığı ile çağırdı. Kadın Meclisleri de benzer şekilde “Kadınlar Durmayacak!” diyor. Kadınlar tüm dünyada aslında benzer sorunları yaşıyor ve mücadele de aynı hissiyatla ve bilinçle ilerliyor. Dünya artık “feminizm” kelimesinden korkmuyor. Bu mücadele kadınları ve elbette dünyayı daha da güzelleştiriyor. O yüzden bir kez de biz çağrı yapmış olalım: Dünyanın bütün kadınları birleşin! Fakat öncesinde ülkenin tüm kadınları olarak birleşmemiz ve haklarımız için mücadele etmemiz gerekli. Bu sebeple; tüm kadınlarımızı Kadın Meclisleri’ne bekliyoruz. Kadın Meclisleri’ne katılmak isteyen herkes sosyal medya hesaplarını kullanarak iletişime geçebilir. Hadi kadınlar!


Tuba Torun Kimdir?

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu’na bağlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri avukatı ve Kadın Adayları Destekleme Derneği yönetim kurulu üyesidir. ‘Bayan Değil Kadın’ programını hazırlayıp sunmaktadır. Aktif olarak siyasi faaliyetlerine devam etmektedir.