YAZARLAR

Boz boz manzaraları

Senin yan yana getirerek yaptığın büyük bir resim yok aslında. Tersi geçerli; bir resmi sen oyalan diye parçaladılar. Üstelik hayatın da boz boz zamanlarındasın artık. Yan yana getirilecek parça da yok. Her şey seni biraz daha eksiltmek üzerine kurulu.

Çocukluğun en güzel oyuncaklarından biri de yapbozlardır. Önce birkaç büyük parçalı versiyonuyla başlarsın. Parçaları kartonun o kenarları pürtüklü ilgili yerine oturtunca, bir bakmışsın karşına bir resim çıkmış. Sevinirsin çocuk aklınla parçalardan güzeller güzeli bir bütün yaptın diye.

Büyüdüğünde de hayatında kalır yapboz. Bu kez parçalar ufalmış, tablolar zorlaşmıştır. Binli, ikin binli parçaları haftalarca aylarca bir araya getirir o arada hayatının un ufak olmuş kısımlarını hatırlarsın. Yapbozla oynarken hiçbir şey düşünmezsin, sadece önündeki o göz yoran parçacıklar vardır ve doğru yerlerini aramaktadır. Bir çeşit modern zaman meditasyonu. Sonra ama oradan başını kaldırdığında, yine kendi sesinle baş başa kaldığında, kendin sana hakikati fısıldar. Susturduğun sesini işitirsin.

Hem artık bir de bilgiye sahipsin. Senin yan yana getirerek yaptığın büyük bir resim yok aslında. Tersi geçerli; bir resmi sen oyalan diye parçaladılar. Üstelik hayatın da boz boz zamanlarındasın artık. Yan yana getirilecek parça da yok. Her şey seni biraz daha eksiltmek üzerine kurulu.

Yine bir gece vakti geldi Kanun Hükmünde Kararname. Bu tumturaklı isim her keyfiliği “düzenlenmiş” kılıyor. Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Danıştay, Sayıştay, Yargıtay ve farklı bakanlıklar dahil pek çok kurumdan yine binlerce ihraç, Savunma Sanayii İcra Komitesi’nin Cumhurbaşkanı’na bağlanması, 7’si dernek, 7’si vakıf olmak üzere 17 kurumun kapatılması ve tutuklu ve hükümlü bulunanlara dönük tek tip uygulaması. O uygulama ki askeri darbe dönemlerinde insanların canı pahasına karşısına mücadele verdiğiydi. Onurun tarifiydi kısacası.

BADEM KURUSU RENGİNDE TULUM

İlgili madde pek de kanuni duruyor. Büyük kelimelerle yazılınca. Tulum renginin betimleyici ayrıntısı ayrıca takdire şayan. Buna göre cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya teşebbüs ve cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı suçlarını işleyenler badem kurusu renginde tulum giyecek. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyan, devletin güvenliğine karşı suçlar ile anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar nedeniyle örgüt kurma, suç için anlaşma ve örgüte silah sağlama suçlarından tutuklu ve hükümlüler ise duruşmalara gri renkli tulum giyerek katılacak. Kadın tutuklu ve hükümlülerin giysileri ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer hususlar bir ay içinde yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirlenecekmiş.

Resmi Gazete’nin bir de hayat tercümesi var. Tecrübeye dayalı dil içi tercümesi. O da şu: Zaten siyasi rehin halinde tutulan hiçbir milletvekili, parti çalışanı, büyükşehir belediye eşbaşkanları, insan hakları savunucuları, gazeteciler hiç kimse bu uygulamaya eyvallah demeyecek. ‘İçerisi’ kaynayacak.

‘Dışarısı’ ise daha da beter olacak. Zira aynı kararname “darbe girişimi ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması için hareket eden” sivillerin yargı dokunulmazlığından yararlanarak cezalardan muaf tutulmasını öngörüyor.

'GEL GEL' YAPILANLAR

Tarihi ve bugünü nice provokasyon, saldırı, suikast, katliam ve lince tanık olmuş bir ülkede bu durumdan kimlerin vazife çıkaracağı malûm. Meali “Yürü aslanım”dır. Paramiliter yapıların teşvikidir. Sürek avının başlaması ve dahası meşru zemin bulmasıdır.

Budur işte yeni bir yıla girerken önümüzde duran, çerçevesi çizilen tablo. Hukuksuzluğun yasaları… Hatırlar mısınız, Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboskî köyünde 28 Aralık 2011’de savaş uçakları bombardımanı sonucu 19’u çocuk 34 yakınını kaybeden aileler var? Katliamın altıncı yıl dönümünde asker ablukası altında mezar başında anma yaptılar. Katliamla ilgili tek bir fail yargılanmış değil. Koca ailesini kaybetmiş HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü tutuklu. O yıl bir de yılbaşı kutlamaları yapılmıştı. Nispet gibi. Öldürücü bir gamsızlıkla.

Şimdi “ülkemizin içinde bulunduğu şartlar dikkate alındığında provakatif eylem ve olayların meydana gelebileceği, etkinliğe katılacaklar dahil halkın huzur, güvenlik ve esenliğinin, kamu güvenlik ve düzeninin bozulmasına sebebiyet verebileceği” gerekçesiyle alanlarda yılbaşı kutlamalarına yasak gelmişken belki o yakın tarihi de hatırlamanın vaktidir. Faşizmde gün gelir herkes bir düzenin tehdidi haline gelir. O muğlak terör kavramı size de bulaşabilir. Çünkü boz boz manzaralarında daha kaybedilecek çok parça vardır.

İçimizin ışığına sahip çıkarken düşmana inat resmin bütününü görelim. Bari bir kez. Bari artık. Bari yeni olsun hakikaten yıl…


Karin Karakaşlı Kimdir?

1972’de İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü’nün ardından Yeditepe Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. 1998’de öykü dalında Varlık dergisinin Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’nü kazandı. Karakaşlı’nın eserleri şunlardır: Başka Dillerin Şarkısı (Öykü, Varlık Yay., 1999; Doğan Kitap, 2011) , Can Kırıkları (Öykü, Doğan Kitap, 2002), Müsait Bir Yerde İnebilir Miyim? (Roman, Doğan Kitap, 2005), Ay Denizle Buluşunca (Gençlik Romanı, Günışığı Kitaplığı, 2008), Cumba (Deneme, Doğan Kitap, 2009), Türkiye’de Ermeniler: Cemaat, Birey, Yurttaş (İnceleme, Günay Göksu Özdoğan, Füsun Üstel ve Ferhat Kentel ile, Bilgi Üniversitesi Yay., 2009), Benim Gönlüm Gümüş (Şiir, Aras Yayıncılık, 2009), Gece Güneşi (Çocuk Kitabı, Günışığı Kitaplığı, 2011), Her Kimsen Sana (Şiir, Aras Yayıncılık, 2012), Dört Kozalak (Gençlik Romanı, Günışığı Kitaplığı, 2014), Yetersiz Bakiye (Öykü, Can Yayınları, 2015), İrtifa Kaybı (Şiir, Aras Yayıncılık, 2016), Asiye Kabahat’ten Şarkılar Dinlediniz (Anlatı, Can Yayınları, 2016). Karakaşlı halen Kültür Servisi, Gazete Duvar siteleri ve Agos gazetesinde yazmaktadır.