YAZARLAR

‘Güç’ dengesini bulmuş!

Yeni Star Wars filmi “Son Jedi”, bir önceki filmin kırık dökük taraflarını onarıyor ve ayağa kaldırıyor hikayeyi. Rey ve Kylo Ren arasındaki güç savaşı ‘şimdilik’ dengede görünüyor…

George Lucas, tıpkı alan olarak kullandığı uzay gibi eğilip bükülen, genişleyip dalgalanabilen ve kollarını her yana doğru açabilen bir destan ortaya çıkarmış olduğunun farkında mıydı Star Wars’ı yazarken, bilinmez! Bilinen, birçok yan hikaye bir yana serinin sekizinci filminin de Çarşamba günü itibariyle huzurlarımıza gelmiş olduğu.

Orijinal seriden sonra 1999’da bizzat kendisi yönetmen koltuğuna oturup serinin ‘kayıp halka’larını birleştirdiğinde birçok “Star Wars” fanı hayal kırıklığına uğramıştı. Üç filmlik bu yeni seri çok beğenilmese de Star Wars evreninin eksik parçalarının ortaya çıkmış olmasının yarattığı tatmin de az şey değildi.

Serinin yeni ve eski hikayeden uzun yıllar sonrasını anlatacağı bir üçleme ile geri döneceği haberleri düştüğünde heyecan ve kaygı aynı anda hâsıl oldu hayranlar arasında. Star Wars evreninin genişlemeye ve büyümeye olan yatkınlığının yarattığı heyecan ile bu evrenin hakkının yeterince verilip verilemeyeceğine dair kaygı ile geçen sürecin ardından iki yıl önce “Star Wars: Güç Uyanıyor” geldi. Han Solo’nun yeniden arzı endam etmesinin, BB-8 gibi sevimli bir droidle karşılaşmanın heyecanı çabuk geçti ve film genel olarak tatmin edici bulunmadı. Sorumlu ise bulunmuştu. Hollywood’un parlak çocuğu J.J Abrams. Kendi adıma yaratıcı bir yapımcı ama kötü bir yönetmen olduğunu düşündüğüm Abrams’ın, hikayeyi fazlasıyla plastik ve stüdyo kafasıyla ele aldığını düşünmüştüm.

İŞİNİ BİLEN BİR YÖNETMEN KOLTUKTA

Bu eleştirilerden midir bilinmez. Bu hafta gösterime giren “Son Jedi”nin yönetmen koltuğunda “Brick” ve “The Brothers Bloom” ile dikkat çektikten sonra “Looper” ile büyük sükse yapan Rian Johnson oturuyor. Johnson, senaryoyu da kimselere bırakmayıp kendisi kaleme almış ki, filmde sinemayı bilen birisinin dokunuşları olduğu hissediliyor zaten.

Elimize baştan açık edelim. “Son Jedi” hem ilk filmin bir türlü bir araya gelemeyen iki yakasını topluyor hem kendi içinde yeni bir denge kurmayı başarıyor hem de üçüncü film için heves duygusunu yukarılara taşımayı başarıyor.

İlk filmin finalinde Rey’i Luke Skywalker ile Jedi’lerin kutsal adasında bırakmıştık. İlk filmde direnişçilerin kazandığı mücadelenin ardından İmparatorluğun yerini alan karanlık gücü temsil eden ‘İlk Düzen’, direnişçilere bütün gücüyle yüklenmeye başlamış ve onları ortadan kaldırmak niyetindedir. Bulundukları gezegeni terk etmek zorunda kalan General Leila komutasındaki direnişçiler uzayın ortasında zor bir durumda kalırlar. Bu sırada babası Han Solo’yu öldüren ve kendisini Darth Vader’in mirasçısı olarak gören Kylo Ren’in kafası karışıktır. Çılgın pilot Poe Dameron ve Stormtrooper’lıktan istifa edip direnişe katılan Finn içine düştükleri zor durumdan kurtulmak için çözüm bulmaya çalışırken; Rey bir yandan Luke’u geri dönmeye ikna etmek öte yandan da Ren ile aralarındaki güç dengesini kendisine çevirmek için uğraşmak zorunda kalır.

TAŞLAR YERİNE OTURUYOR

Spoiler vermeden filmin konusu hakkında yazabileceğim en kısa özet yukarıdaki paragraf. “Son Jedi”, öncelikle ilk filmde bir türlü yerine oturmayan bazı taşları oturtuyor. Ren’in ‘karanlık taraf’ı tercih etmesinin nedeninin yalnızca içindeki kötü ile ilgili olmadığını; Rey’in gücünün sınırlarını ve yapabileceklerini öğrendikçe karanlığa karşı artan merakını görme fırsatını buluyoruz. Film, bugünün dünyasına da göndermelerde bulunmaktan kaçınmıyor ve savaşın asıl kazananının silah tüccarları olduğunu, en çok yoksulların umuda ihtiyaç duyduğunu sezdiriyor alttan alta seyircisine.

Yalnızca Leia ve Luke Skywalker ile değil, türlü türlü şekillerde serinin ilk üçlemesine saygı duruşunda bulunmaktan imtina etmeyen film, umudun ve kurtuluşun ancak fedakârlıkla gerçekleşebileceğine dair bir dil tutturmayı başarıyor. Öte yandan bireysel kahramanlıklardan ziyade ortak aklın çok daha işlevli olabileceği filmin ana fikirlerinden birisi olarak kayıtlara geçiyor.

“Son Jedi”, bir Star Wars filminin Jedi’ler olmadan anlam ifade etmeyeceğini bir kez daha gösteriyor serinin hayranlarına. Nihayetinde iyilik ve kötülük üzerine kurulu bir evrende bu iki kavram arasındaki bütün alanlar Jedi’lerin serüvenleri üzerinde tanımlana geldi. Bu filmde Luke’un yanı sıra böyle bir geçişkenliğin iki güçlü Jedi adayının birbirini bütünleyen ve ayrılan bağı arasında olacağının haberini vererek kapatıyor kapısını.

FINN’İN HİKAYESİ HALA BOŞLUKTA

İlk filmdeki gibi burada da eksik olan şey, Finn’in Stormtrooper olmaktan bir anda vazgeçişinin arkasında yatan sırra bir türlü vakıf olamamamız. Star Wars evreni Darth Vader ve Ren dışındaki hiçbir karanlık taraf karakterinin dünyasına girmemize izin vermedi şimdiye kadar. O dünyanın ardında neler olduğunu, pür bir kötülük dışında nasıl bir evren kurulduğunu göremedik. Bu ikisinin de aslında ‘aydınlık’ taraftan devşirilmiş oldukları düşünüldüğünde ‘karanlık’ tarafın karakterleri gerçekten gölgede kalmaya devam ediyor. Finn’in geçmişinin tek başına bir filmi hak ettiğini not düşmeden geçmeyelim, belki gider yapımcıların kulağına.

Toparlayalım… “Son Jedi” yeni serinin ilk filminin kırık dökük yerlerini onarıp hikayeyi ayağa kaldırmayı başarıyor. Karakterlerini derinleştirip, yeni katmanlar ekleyerek büyütüyor. İki yıl sonra izleyebileceğimiz son bölümü beklerken heyecanlanmak için çok neden birikiyor bu filmin ardından. Kaygılanmamız gereken tek şey son filmin yönetmen koltuğunda J.J Abrams’ın oturma ihtimalinin güçlü olması. Güç bizimle olsun ve o koltuğa bir Hollywood esnafı yerine sinema duygusu olan bir yönetmen otursun!

ORİJİNAL ADI: Star Wars: The Last Jedi

YÖNETMEN: Rian Johnson

OYUNCULAR: Daisy Ridley, John Boyega, Oscar Isaac, Mark Hamill, Adam Driver, Carrie Fisher, Kelly Marie Tran, Andy Serkis, Benicio Del Toro

YAPIM: 2017 ABD

SÜRE: 152 dk.