YAZARLAR

'İmparatorlukların mezarlığı'

IŞİD’in Afganistan’da başarılı olup olmayacağı soru işareti. Uzmanların deyişiyle “milli” Müslümanlık yaşatan Afganlar ekseriyetle IŞİD’in “evrensel” ideolojisine soğuk bakar. Hatta Taliban ile IŞİD’in birbirine “cihad” ilan ettiğine dair bilgiler mevcut. Bununla beraber Nisan başında Ghor eyaletinde faaliyet gösteren Taliban ve IŞİD komutanlarının bir araya geldiğini biliyoruz. Ne görüştükleri belli değil ama en azından aralarında diyalog var demek.

“Afganistan’ı karıştırmıyalım, dünyada bir tane Orta Çağ barınağı olsun”.

(Winston Churcill’e atfedilen sözler)

Nisan sonunda Taliban, özellikle ülkenin kuzey bölgelerinde “geleneksel” bahar taarruzuna başlamış, çatışmalar alevlenmiş, patlamalar şehirleri sarsmıştır. “Mansuri” adı verilen taarruzun bir özelliği var. Kontrol altındaki alanı genişletmeye yönelik hareketin askeri tarafının yanı sıra bu sene siyasi tarafı tasarlanmış. Örgüt sözcüsü Zabiullah Mujahid'e göre örgütün hakim olduğu topraklarda “sosyal kalkınma, adalet ve güvenlik mekanizması ve insan haklarını garanti altına alacak sistem” ve propaganda araçları kurulacakmış. Başka deyişle IŞİD’den ilham alan Taliban bir devlet olmaya hazırlanıyor.

Afganistan ordusu, ülkenin önemli bir kısmını kontrol eden Talibanla bir türlü baş edemiyor. Başlıca nedenlerinden biri ordunun etnik yapısı. Ülke nüfusunun yüzde 40’ını (ve Taliban’ın yüzde 100’üne yakını) teşkil eden Peştunların ordudaki oranı yüzde 3’ü geçmez. Peştun topraklarında gerçekleşen operasyonlara katılan azınlık kökenli askerler, er geç cezalandırılacaklarını bilir. Üstelik halk, Kabil ordusuna “yabancı işgal güçlerinin işbirlikçisi” gözüyle bakmakta.

Öte yandan Tacik, Türkmen, Özbek, Hazara, Aymak, Beluci vb. azınlıklar Taliban’a düşmanca olmasa bile kuşkulu yaklaşır. Bunun en belirgin örneği, “talebelere” karşı amansız mücadele veren Kuzey İttifakı oldu. İşin ciddiyetinin farkına varan Taliban, kimi Tacik ve Özbek saha komutanlarını kendi tarafına çekmeye çalışıyor ama nüfusun az kaldı beşte birini teşkil eden ve İran’ın nüfuzunda olan Şiilerin gözünde itibar kazanma çabalarından vazgeçmiş durumda.

Bunun yanı sıra, Afganistan dahil bütün Orta Asya’yı “Horasan eyaletine” çevirmeye çalışan IŞİD faktörü gittikçe ağırlık kazanıyor. Carnegie Vakfı’nın verdiği bilgiye göre ülkenin sadece kuzey bölgelerinde sayısı 10 bine varan, Özbek, Türkmen, Tacik, Kazak ve Uygurlardan oluşan IŞİD militanları arasında Peştunların hemen hemen bulunmayışı dikkat çekici.

IŞİD’in Afganistan’da başarılı olup olmayacağı soru işareti. Uzmanların deyişiyle “milli” Müslümanlık yaşatan Afganlar ekseriyetle IŞİD’in “evrensel” ideolojisine soğuk bakar. Hatta Taliban ile IŞİD’in birbirine “cihad” ilan ettiğine dair bilgiler mevcut. Bununla beraber Nisan başında Ghor eyaletinde faaliyet gösteren Taliban ve IŞİD komutanlarının bir araya geldiğini biliyoruz. Ne görüştükleri belli değil ama en azından aralarında diyalog var demek.

Terörist örgüt ilan edilen Taliban ile kimin diyaloğu yok ki?

Pakistan İstihbarat Teşkilatı (İSİ) zaten Taliban’ın “vaftiz babası”. Örgütü yıllarca kendi çıkarlarına kullanan İslamabad’dan yakınan Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani, “Barışa ümidimiz varken Pakistan’dan ölümcül mesajlar alıyoruz”, demek zorunda kaldı. İki ülkenin arası zaten bozuk. Öyle ki önceki ve sonraki hükümetler bir yana, İslamabad’a sıkı şekilde bağlı Taliban hükümeti bile, iktidarda olduğu zaman halktan çekinerek Afganistan’ın Pakistan ile sınırını tanımaya cesaret edemedi.

Bununla beraber BM son zamanlarda İslamabad’a, kendi topraklarında barınan Afgan “talebeleri”ne mali destek kesmeyi ve onların Afganistan’a geçmesini engellemeyi kabul etmeye “evet” dedirtti. Ne var ki BM memurları, Pakistan kanunlarının geçersiz, polisin yetkisi olmayan Aşiretler Bölgesi'nde bunu nasıl kontrol etmeyi düşünüyor acaba?

Taliban militanlarının İran’da tedavi gördükleri bir gerçek.

11 Eylül’den sonra Afganistan Taliban’ına karşı savaş başlatan ABD’nin, Katar’da örgütle sürekli görüşme yaptığı biliniyor.

Bundan iki yıl evvel Rusya Devlet Başkanı Afganistan Özel Temsilcisi Zamir Kabulov, Moskova’nın Afgan “talebeleri”yle irtibatta olduğunu fiilen doğruladı. O andan itibaren ABD Rusya’yı Taliban’a destek vermekle suçluyor, Afganistan’da Peştun dışı gruplar Moskova’ya yan bakıyor. Öyle ama 90’larda Moskova ve Tahran, Emomali Rahmon’u silahlı muhaliflerle görüşmeye zorlayarak Tacikistan’da sivil savaşı durdurtmuşlar.

Bugün Afganistan’da iki önemli aktör olmazsa olmaz.

İki sene önce NATO’nun Afganistan operasyonu resmen bitse de ülkede kalan Amerikan askerleri yerli meslektaşlarına eğitim vermek ve kendi üslerini korumaya çalışmakla yetiniyor. Verdikleri emeğe rağmen Kabil güçlerinin profesyonelliği zayıf kalıyor. Neticede Mayıs ayında NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, kimi üye ilkelerin Afganistan’a takviye asker göndermek istediklerini açıkladı. Birkaç bin ek askerle NATO veya ABD Taliban’a karşı savaşı kazanamaz, kamuoyunun geniş çaplı operasyonu onaylaması şüpheli. SSCB’nin Afganistan mağlubiyeti Batı'ya hiç ders olmamış.

İslamcı radikalizmden rahatsız olan Çin ekseriyetle Müslüman nüfuslu Sincan’a komşu Afganistan’da her geçen gün daha faal duruma geliyor. Bunu selamlayan Eşref Gani, Çin’i “kısa, orta, uzun ve çok uzun vadeli sürede stratejik partner” olarak ilan ederken Taliban temsilcileri de Pekin’e gidip toplantılara katılıyor. Afganistan’dan Çin’e uzanan Vahan Koridoru'na kök salan “Türkistan İslami Partisi” (eski “Doğu Türkistan İslami Hareketi”) ve benzeri gruplara karşı 2012 veya 2013’ten bu yana arada sırada askeri hareket düzenleyen Çin’in, Tacikistan, Afganistan ve Pakistan ile “Güvenlik Mekanizması”nı kurduktan sonra askeri varlığını sürekli hale getirmek istiyor olmalı.

Sonuçta halkın gözünde “gavurlara karşı ulusal kurtuluş hareketi” imajını kazanıp hızla “devletleşen” Taliban’ı şiddet yoluyla ortadan kaldıramayan Kabil rejimi, “talebeler”le anlaşacak, yani iktidarı paylaşacak gibi gözüküyor. Barışa karşılık yerel ve merkez iktidarına kimi saha komutanlarının alınması Kabil’in zaten çatlamış olan itibarına büyük darbe indirecek. Üstelik oranın “Afgan satın alınmaz, kiralanır” deyişi uyarınca “kira süresi” bittikten sonra (büyük ihtimalle bitmeden bile) o komutanlar Kabil rejimini içinden sallamaya başlayacak.

Molla Omar’ın ölümünün ardından Taliban içinde başlayan parçalanma süreci bu gelişmelerle hız kazanacak. Rejim içine sızan ve “işin dışında” kalanlar arasında gerginliğin doğması kaçınılmaz. Afganistan’da gerginlik daha çok silahla çözüldüğünden “işbirlikçiler” ile “uzlaşmazların” birbirine girmesiyle ülkede yeni bir “fay” oluşacak.

Uzlaşma olmazsa savaş aynen devam eder, kan aynen akar. Taliban kolay kolay yenilmez, dış destekli Kabil rejimi de ayakta kalır.

“İmparatorluklar Mezarlığı” ünvanını kazanan ülkenin tarihi, kısır döngü olacağa benziyor.

En azından bunun ihtimali büyük.


Andrey İsaev Kimdir?

Moskova Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden mezun. Rusya Bilim Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Kazan Devlet Üniversitesi'nde çalıştı. Toplam 17 yıl çeşitli görevlerde Türkiye’de bulundu, Çin ve Hindistan’da çalıştı. Gazetecilik, araştırmacılık ve çevirmenlik yapıyor. RS FM radyosu kurucularından ve ilk genel müdürü.“Eski Çağ Türkiye tarihi” ve “Hint-Avrupa Mitolojisi: bir inceleme denemesi” adlı kitapları var.