YAZARLAR

Feda'dan Sefa'ya giden yol: Atletico Beşiktaş

Beşiktaşlılar elbette bir sonraki sezon da aynı performansın sergileneceğine dair inançlı. Ancak, bu kadronun seneye de yeterli olacağı düşüncesi yanıltır. Bugüne gelinirken ortaya bir model kondu yönetim tarafından. Şimdi ise başka bir model, bir üst model ortaya konmalı.

Her yıl bir Türkiye temsilcisinin Avrupa'da gümbür gümbür ilerleyişini izlemek nasip olmuyor. Bunun belli gerekçeleri var tabii ki. Futbol ve futbolcu kalitesinden ziyade bunu yönetimlerin istikrarsızlıklarına bağlıyorum. Fakat Beşiktaş uzun süredir hem yönetim hem de takım iskeleti ve takım mühendisliğiyle istikrarlı bir yükseliş içinde, kimi hatalarına rağmen. İstikrarlı gidişat, kazanan kimliği de olan Şenol Güneş'in takımın başına geçmesiyle şampiyonlukla sonuçlandı. Bu yılki Avrupa Kupası maçlarında gösterilen performans da, süregelen yükselişin ve tecrübelenmiş olmanın katkısıyla Avrupa'da bir kupa zaferine dönüşür mü düşüncesi ve umudu, taraflı tarafsız herkesin içinde oluştu. Hatta bence 'o sene bu seneydi'. Bunu biraz da nedenleriyle aktarmak gereği doğdu.

Bence bu sene, o seneydi, seneye bunu tekrarlayabilmek hiç de düşünüldüğü kadar kolay olmayacak. En başta buna Trabzonspor Başkanı Muharrem Usta izin vermeyecek! Çünkü seneye Trabzonspor'un 50. yılı! Usta'nın, yeşil sahalarda görmek istediğimiz bu usta mizahı bir yanda dursun, "Bir, iki, üç..." diye Ahmet Çakarvâri olmasa da gerekçelerimi tek tek saymaya girişeyim.

BAŞARININ TEMELİNDE PLANLI 'FEDA'

Beşiktaş'ta bugüne 'Feda' denilerek gelindi. Fikret Orman, takımın ilerleyişini bir projeye dönüştürdü. Bütçesine uygun davrandı. Çalıştırıcı olarak, camianın içinden Samet Aybaba'yla sezona başlandı. Menemen esprisinden tutun da, Necip'in antrenman için Metrobüs yolculuklarından, Oğuzhan, Olcay, Veli, Uğur Boral gibi yetenekli ve takım ruhunu yaratan oyuncuların varlığı ve Trabzonspor maçının son dakikasında erişilemeyen gole takım halinde kendilerini saha zeminine bırakarak tepki veren takımdaşlık, bugünün temelini oluşturmaktaydı. Ülkedeki en gerçekçi futbol akıllarından birine sahip İbrahim Altınsay'ın o dönemki transfer katkılarını ekleyelim.

Samet Aybaba sonrası, genç ve başarıya aç Slaven Bilic ile başlanan sezonda Atiba Hutchinson, Jermaine Jones, Tolga Zengin gibi isimlerle tecrübelenen takım, sonraki sezon Gökhan Töre'nin yüksek performansı, üstüne bir de yaratıcı Jose Sosa ile forvette bitirici Demba Ba ile Gaziantepspor'daki nefis formu sonrası transfer edilen Cenk Tosun katılımıyla Liverpool zaferine uzanıldı. Bilic'in kafasını karışıtıran Premier Lig çağrısı, kazanan olma özelliğini bir türlü takım kimliğine katamayan Beşiktaş, Bursaspor'u şahlandıran ve kazanan Şenol Güneş'i takıma getirdi. Ve sonrasını çok iyi biliyorsunuz.

ARTAN YAŞ ORTALAMASI DEZAVANTAJ

Fikret Orman'la geçirilen 5 senenin ardından Beşiktaş, bu yıl Lyon karşısında tarihinde ilk defa böylesine yaklaşabildi yarı finale. Her sene bir adım atıldı, belli oyuncular -Oğuzhan, Atiba, Quaresma- etrafında kurulan bir takım, oturan ve herkesin ezberlediği bir oyun sistemi oluşturuldu. Takım oturdu. Ve zirvesini de bu sene yaptı. Seneye bu takımdan aynı oyunculardan aynı performansı beklemek hayalcilik olur. Çünkü takımın yaş ortalaması artıyor. Gelecek sezon Atiba ve Quaresma 34, Adriano 33, Gökhan İnler 33, Ryan Babel 31, Gökhan Gönül 32 olacak. Yaşlandı bu oyuncular, demek niyetim değil. Karşıma devasa bir liste konulabilir elbette yaşı ilerlemiş ama başarılı olan oyuncuların içinde yer aldığı (Bakınız Gheorghe Hagi).

Fakat Beşiktaş için saydığım isimlerin takımın as oyuncuları olması ve oynadıkları pozisyonların gerektirdiği yüksek performansı sergilemelerinin önümüzdeki sene zor olacağı kanısındayım. 'O kadar para alıyorlar koşsunlar işleri ne...' düşüncesi oldukça yanlış. İnsan vücudunun bir yıpranma payı var. Bu yıpranmışlık bu saydığım oyuncuların hepsinin bir arada oynaması halinde takımın diriliğini eskisi gibi tutamayabilir. En önemlisi de takımda kiralık olan Anderson Talisca'nın, bu sezonki Avrupa kupası maçları performansı ile kendini iyice göstermiş olması seneye onu başka bir takımın oyuncusu haline de getirebilir. Onun gibi sıradışı bir oyuncunun yerini doldurmak da zor olacaktır.

Necip Uysal, Oğuzhan Özyakup, Cenk Tosun. Necip Uysal, Oğuzhan Özyakup, Cenk Tosun.

TARİHİN TEKERRÜREYAZIŞINDAKİ UMUT KIRINTILARI

Galatasaray'ınkine benzetmiştim, ilk Lyon maçı sonrasındaki yorumumda. Tarihe bakarak geleceği tahayyül etme ve gelecekte güzel şeylerin başarılabileceğine dair inanç yaratma girişimiydi benimki. İnsan güzel günler göreceğine inanmak ister her zaman. O inanca erişmek için bir şeyleri nedenlendirir hep. Siyah beyazlı takımın yukarıda anlattığım gibi, Galatasaray'ınki gibi adım adım ilerleyişiydi bunun nedenlerinden biri. Diğeri de, Şampiyonlar Ligi'nden aktarmalı UEFA Avrupa Ligi serüveni yaşamış olmasıyla birlikte, Şampiyonlar Ligi grup maçları sonuçlarının da benzeşmesiydi.

Dinamo Kiev'e kaybedilen 6-0'lık maç ile Benfica ile 3-3 biten maçın yerlerini değiştirdiğimiz zaman, Chelsea hezimeti sonrası gelen Milan mucizesi ile gruptan çıkışa benzemiyor mu? Hatta ve hatta sezon ortasında takımın kaptanı Olcay Şahan'ın transferi de Tugay Kerimoğlu'nun transfer oluşu gibi değil mi? Avrupa Ligi'nde eşleştiği rakipler de Galatasaray'ın şampiyonluk yürüyüşündeki takımların seviyelerini anımsatmıyor muydu? Sıraları farklı olsa da Dortmund-Lyon / Beer Sheva-Mallorca / Olympiakos-Bologna yerine konulabilir pekâla. Son dörde kalan takımlar arasında bile benzeşme görmek mümkün: Leeds U.-Ajax / Celta Vigo-RC Lens / Manchester United-Arsenal. Özetlersek tüm Avrupa Kupası serüveni Galatasaray'ınki gibi kura şansını da içinde barındırarak sürdü Beşiktaş'ın.

Bu sene ortaya konulan performans Beşiktaşlıları elbette bir sonraki sezon da aynı performansın sergileneceğine dair inancını arttırıyor. Elbette ki bu mümkün. Fakat bu seneki kura şansı her sene denk gelmez. Ve dediğim gibi yaş ortalamasının yükselecek olması aynı performansı sergileme şansını azaltmakta.

Peki, Beşiktaş seneye bu seviyeye yine gelemez mi? Elbette ki gelebilir. Fakat takımın yaş ortalamasını düşürmesi ve defans bloğunda bir istikrar sağlaması gerekecek. Bu kadro seneye de bana yeter düşüncesi yanıltıcı olur. Bugüne gelinirken ortaya bir model kondu yönetim tarafından. Adına da 'Feda' dendi. Şimdi ise başka bir model, bir üst model ortaya konmalı Beşiktaş için. Adına da 'Sefa' modeli denmeli. Yıllardır fedayı anlayışla karşılayıp cefa çeken Beşiktaş taraftarına yaşatılacak sefa için de yeni model pek tabii Atletico Madrid modeli olabilir.


Volkan Ağır Kimdir?

1987 İstanbul doğumlu. 2006 yılından bu yana blog yazıyor. 2008 yılında Cumhuriyet gazetesi Spor Servisi'nde muhabirliğe başladı. O günden bu yana yoğunlukla spor muhabirliği yapıyor. Serbest muhabir olarak 2014 yılında Dünya Kupası'nı Brezilya'da, 2015 yılında Copa America'yı Şili'de takip etti. 2011 yılından bu yana Açık Radyo'da her pazartesi günü 19.30'da Efektifpas isimli spor programını sunuyor. Gazete Duvar'da haftalık, zaman zaman da çeşitli yayınlara özel konularda haberler hazırlıyor. Zaman zaman da kendisine dokunan sosyal ve toplumsal olaylar hakkında da yazıları ve haberleri çeşitli medyalarda yayınlanıyor. 2016 Ekim ayından bu yana Almanya'da Köln'de yaşıyor.