YAZARLAR

Patron kim beyler karar verin...

Beyler bu ülkede futbolun gerçek patronu kim, bir karar verin lütfen. Sizin kavgalarınız, çıkarlarınız, prestij hırsınız yüzünden karıştıra karıştıra kördüğümleşen örgü ipine dönen ve bu yüzden bir türlü ilerleyemeyen ülke futbolundan az uzak durun, az ötede oynayın biraz...

"Federasyon olarak Türk futbolunda başlattığımız, büyük değişim en önemli adımlarından biri altyapıdan gelen genç yeteneklere şans yaratmaktır. Bu amaçla yürürlükte olan yabancı sayısı kuralında değişikliğe gitme kararı aldık. Aslında bu değişikliğin amacı, yabancı oyuncuda sınırı kaldırmak, yerli oyuncuyu teşvik etmektir. Bu nedenle yeni kurala yabancı kuralı değil yerli kuralı diyoruz..."

Bu sözler 5 Ocak 2015 günü Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören tarafından söylendi. Oynatabilmek için efsane Fransız futbolcu Didier Six'in, Dündar Siz yapılmak zorunda kalındığı günlerden ilk 11'de yabancı oyuncu oynatabilme özgürlüğünde sınırların genişlettiği günlere... Düşünce ve niyet, isteyen kulüp istediği kadar ucuz maliyetle yabancı oyuncu alabilsin ki maliyeti pahalı olan yerli oyuncunun maliyeti düşsün, yerli oyuncu Türkiye'de kendine şans bulabilmek için çok daha profesyonel(!) olan yabancı oyuncu kadar çalışıp kendini geliştirsin ki, bu da milli takıma yansıyacaktı, Türkiye'de forma şansı bulamazsa da yurt dışına gidip orada tecrübe etsindi. Oldu mu? Olmadı...

Ancak ve ancak uzun sürede gerçekleşebilecek 3 farklı sonuca ulaşabilmek için 8 sayısını silip 14 yapınca çok bir şey değişmedi. Galatasaray Serdar Aziz'e 4.5 milyon Euro verdi, şimdi sakat mesela. Ya da yurt dışındaki kulüpler Türkiye'deki kulüplerin kapısına dayanmadı futbolcu transferi için. Ve yerli futbolcular da ilk uçakla yurt dışında top koşturmaya gitmedi. Emre Çolak istisnası dışında diyebiliriz. O da Arda abisinin İspanya'daki varlığı, öğütleri ve teşvikleri olmasa gider miydi muamma, ki yurt dışında oynayan birinin tavsiyesi ve desteğiyle transfer olmak da iyi ve güzel bir gerekçedir. Atınç ve Ersan mesela gitti ve döndü. Mesela Atınç niye döndü Beşiktaş'a? Dünyanın hiçbir yerinde ondan daha iyisini bulamaz mıydı mı Beşiktaş? Bulurdu, ama hiçbiri altyapısından çıkmış oyuncu olmayacaktı. Bu da Beşiktaş'ın UEFA'ya Şampiyonlar Ligi için kadro iletmesinde kendisini zor duruma düşürmekteydi. Çünkü UEFA'nın koyduğu bir kural var. O da şu: "Listedeki oyunculardan en az dördünün, 15-21 yaşları arasında en az üç yıl o kulüpte forma giymiş olması gerekiyor." UEFA bu kuralla şu mesajı veriyor: "Ben her ülkenin temsilcisinin yerli futbolcu oynatmasını destekliyorum. Bu nedenle altyapıdan 4 oyuncu göstermek zorundasın benim turnuvalarımda oynarken." Benzer kuralı TFF de koydu ama anlaşılan uygulamakta zorluk çekildi ki, Atınç bu nedenle geri döndü. Yani kuralı koyarken oyuncuların gitmesini beklerken dönüş oldu. Neyse konumuz Atınç neden döndü değil. Suç onun da değil, sadece bozuk olan bu sistemin suçsuz bir parçası Atınç.

Şu iki paragrafta aktardıklarımla altyapıya yaptırım yapma konusunda UEFA'nın koyduğu kural ve TFF'nin koyduğu kuralı karşılaştırdığınız zaman iki futbol aklı arasındaki uçurumu görebiliyorsunuzdur. Ölü doğan kural sonuç vermedi, vermediği gibi bir darbe daha yedi. Bir anda öyle bir öğütle fark edildi ki bu kural kötüymüş. Türk futboluna zarar veriyormuş. Tabii bunları Recep Tayyip Erdoğan son futbol zirvesinde söyleyince anlaşıldı bu kuralın kötülüğü. Belki de Osmanlıspor'daki yabancı sayısının 16 olduğunu görünce aklına geldi bu kuralı değiştirmek. Bir Muhammed görememek, bir Recep görememek takımda üzdü belki de kendisini. Gerçi Osmanlı'nın güzel bir izdüşümüdür Osmanlıspor'un bugünkü kadrosu da neyse...

Tayyip Erdoğan'ın açıklamasının ardından Yıldırım Demirören hemen çark etti ve yabancı sayısının düşürelebileceğini söyledi. Kendisi zamanında futbola siyaset karıştırmayalım deyip referandumda 'evet' çağrısı da yaptı. Son dönemde Quaresma'dan sonra gördüğüm en kıvrak hamleleri sergiledi Demirören bu açıklamalarıyla. Tam 2 yıl önce konulan ve sadece 1.5 senesinin içinde olunan kuralı bugün değiştirmek gerektiğini söylüyor. Kuralı uzun süren fikir alışverişleri sonunda birlikte aldıkları Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı Göksel Gümüşdağ ve Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim ise bu kuralın değişimine karşı. Gümüşdağ tamamen karşı olduklarını açıklarken, Terim de "2018-2019 sezonuna sonuna kadar kural budur" diyerek son sözlerini ilettiler.

Şu yaşanan tartışma çok üzerinden durulan bir tartışma gibi durmasa da büyük bir çatlak. Bir yanda damat, Erdoğan'a karşı çıkıyor. Diğer yanda futbolun direktörü olarak görevde olan kişi Terim, Federasyon Başkanı Demirören ile ters düşüyor. Bu ülkede futbolu kimlerin yönettiği konusunda az çok herkesin bir fikri var elbette. Ama son olarak herkesin önünde yaşanan şu son tartışmayla o yönetici koltuğuna oturmak için bir kavga olduğu görüldü. Fakat beyler bu ülkede futbolun gerçek patronu kim, bir karar verin lütfen. Sizin kavgalarınız, çıkarlarınız, prestij hırsınız yüzünden karıştıra karıştıra kördüğümleşen örgü ipine dönen ve bu yüzden bir türlü ilerleyemeyen ülke futbolundan az uzak durun, az ötede oynayın biraz...


Volkan Ağır Kimdir?

1987 İstanbul doğumlu. 2006 yılından bu yana blog yazıyor. 2008 yılında Cumhuriyet gazetesi Spor Servisi'nde muhabirliğe başladı. O günden bu yana yoğunlukla spor muhabirliği yapıyor. Serbest muhabir olarak 2014 yılında Dünya Kupası'nı Brezilya'da, 2015 yılında Copa America'yı Şili'de takip etti. 2011 yılından bu yana Açık Radyo'da her pazartesi günü 19.30'da Efektifpas isimli spor programını sunuyor. Gazete Duvar'da haftalık, zaman zaman da çeşitli yayınlara özel konularda haberler hazırlıyor. Zaman zaman da kendisine dokunan sosyal ve toplumsal olaylar hakkında da yazıları ve haberleri çeşitli medyalarda yayınlanıyor. 2016 Ekim ayından bu yana Almanya'da Köln'de yaşıyor.