YAZARLAR

Türkiye Gaf ve Algı Operasyonu Federasyonu Başkanı

Seyirci sayımız artıyormuş, Arda teknik olarak yetersizmiş, ‘algı operasyonu’ yapılıyormuş, miş miş miş de muş muş muş…

Ekim ayının 3’ünden bu yana milli takım aşağı, milli yukarı konuşuyoruz. Üzerine de fırça yiyiyoruz. Niye? Çünkü milli takımın maçı olduğu zaman milli takımın maçına konsantre olunur. Milli takımı ilgilendiren ve kafa karıştıran konular konuşulmaz o günlerde. Milli takıma dair kötü ne varsa susulur. Kötü giden şeyler eleştirilemez. Yapıcı da olsa üzerine yorum yapılamaz. Peki o zaman. Spor Toto Süper Lig’de 7. hafta yarın oynanacak maçlarla devam edecek olsa da, milli maçların 4.’sünün oynanmasına bir ay olsa da biraz milli takım konuşalım. Anladığım kadarıyla üst yöneticilerin yönlendirmesine göre milli takım konuşmanın tam sırası. Hazır Türkiye Futbol Federasyonu Yıldırım Demirören de konuşmuşken bence tam da sırası.

MÜSAADENİZLE RÖPORTAJ YAPACAKTIM

Demirören’in açıklamalarını ve milli takımı konuşmaya neresinden başlasam bilemiyorum. Hem Fatih Terim’in hem de Demirören’in açıklamaları neresinden tutsak elimizde kalacak biçimde. Hadi ilk başlangıçı Terim ile yapalım. Aklıma en çok takılan açıklaması “Oyuncuların etkilenip etkilenmediği bir de onlara sorun” sözleri oldu. Acaba röportaj vermelerine ne zaman kolaylıkla izin vermişlerdi ki? Ya da maç sonunda ya da öncesinde basın toplantısına birlikte çıkaracağı oyuncular “Evet etkileniyoruz” ya da “Hayır etkilenmiyoruz” açıklamasını hangi rahatlıkla yapabilecekti ki? Fatih Terim eğer bazı konuları futbolcularla konuşmamız konusunda biz gazetecileri yönlendiriyorsa, futbolcularla her konuyu konuşmamız için de rahatça gönül rahatlığıyla izin vermeli. Kuru kuruya “Mikrofonu biraz da onlara tutun” demekle olmuyor. Merak ediyorum, acaba soyunma odasında “Hocam alınmayanlar hakkında çok konuşuluyor” diye yakınan kaç futbolcu var? Ya da gol kaçırdığında “Alınmayanları çok konuştular, etkilendim hocam” diyen futbolcu var mı? Tek tek hepsine sadece bu soruyu sormak istiyorum. Eğer bir sonraki milli takım kampında izin verilirse mesela.

İKİ GAZETE ALMAKLA OLMUYOR

Yıldırım Demirören’in açıklamalarına geçelim. Kronolojik olarak en son o konuştu hem. Hemen girişte yaptığı yanlışla hızlıca ceza sahasına girelim. “2 büyük gazetenin sahibi olarak iletişim konusunda hatalarımız oldu” dedi, derken yine bir hata yaptı. 2 büyük gazete satın alınınca hemen iletişim konusunda uzman olunmuyor. Ve acaba babası Erdoğan Bey’in cüzdanı kabarık olmasa 2 gazeteyi alabilecekler miydi? Ya da Jürgen Klopp’un gazetesi mi var? Ya da Süleyman Seba’nın gazetesi mi vardı? Zaten kaç tane gazetecinin, gazete sahibinin, köşe yazarının iletişimi iyi yaptığı bile tartışılır Türkiye’de.

BEŞİKTAŞ’I BEN Mİ BORÇLANDIRDIM?

Kulüplerin borçlanması konusundan bahsetti devamında Yıldırım Demirören. “Biz geldiğimizden beri borçlanma büyük sorun” dedi. Evet zira kendisi evvelinde Beşiktaş’ın başkanıydı. Ve o zamandan beri de Beşiktaş belini doğrultmaya çalışıyor. Taraftara yönelik transfer yapmayan derken Quaresma’yı da paralar döküp kendi takımında taraftarı mutlu etmek için getirttiğini de unutmuş sanırsam. Şimdi gelip Demirören’in bu konuda işini bilen bir yönetici gibi konuşması büyük bir pişkinlik.

SEYİRCİ SAYIMIZ ARTIYORMUŞ!

Tribünlerin doluluğu konusunda da içimizi rahatlattı Yıldırım Demirören. Passolig çıktığından bu yana ilk sene 6 bin olan seyirci ortalamamız 3 sezonda 9 bine çıkmış! Bu hızla giderse 30 biner kişilik stadyumlar 21 yıl sonra tamamen dolacak! Kendisi sanırız ki passoligden evvelki ortalamanın 10 bin – 11 bin arasında olduğunu bilmiyor. Uzun süredir de tribün kapatma saha kapatma cezaları kalkacak dese bile Konya’da oynanan Süper Kupa maçında İstanbul’dan olup olmadığı bile belli olmayan taraftarların yaptıkları nedeniyle Galatasaray’ın sezonu saha kapama cezasıyla açtığını unutmuş olmalı.

ARDA TEKNİK OLARAK YETERSİZMİŞ

Fatih Terim mümkün mertebe Arda konusunda açıklama yapmaktan çekindi.  Konuşmayacağım kapatalım bu konuyu dedi. Ben de artık tartışmayı yararları bulmayanlardanım esasen. Ama Yıldırım Demirören’in yaptığı açıklamalardaki çelişkileri hatırlamak ve hatırlatmakta yarar var. Önce “Nedenini bilmiyorum” dedi sonra da “Arda’yı teknik olarak almak istemedi” dedi Demirören. Çelişkililer ardı ardına geldi yani. Ve acaba Fatih Terim direkt olarak başkana Arda’yı teknik olarak almak istemediğini söyledi mi merak ediyorum. Arda dünyanın en iyi takımında sezona 10 maç 5 gol ve 4 asistlik performansla başladı. Bir futbolcunun teknik olarak yeterli olması için daha neler yapması gerek? Messi’yi mi kessin? “Keşke Neymar’ı kesse” dedi örneğin Demirören. Çıta bu kadar yüksek ise o halde Arda’nın yerine alınanların çıtası ne kadar yüksekte meraklar içindeyim. Fatih Terim açıklama yapmazken Demirören’in Fatih Terim adına konuşmasının ardından Fatih Terim bir açıklama yapacak mı onu da merak ediyorum. Çünkü Demirören’in her söylediği Terim’in yaptığı açıklamaların hepsini bulandırıyor.

GAFLARIN EN BÜYÜĞÜ SONDA

Yıldırım Demirören UEFA nezdindeki saygınlığından bahsetti konuşmasının sonlarına doğru. Ve gafların en büyüğü de o sırada geldi. “UEFA’da bugüne kadar bir çaycımız bile yoktu” dedi Yıldırım Demirören. Acaba Şenes Erzik hangi federasyondan UEFA’ya geçti de 2 farklı başkanın sağ kolu olarak yönetimde yer aldı sanırım Demirören de bilmiyor. Ya da eski TFF Başkanı Levent Bıçakçı’nın UEFA Tahkim Kurulu Asbaşkanı olduğunu bilmiyor.

Demirören konuşmasının başından sonuna kadar yaptığı gafların çelişkili açıklamaların en büyüğü de buydu. Bu konuyu eleştirirken twitter ve mail üzerinden sorular ilettiğimde hepsinde cevap veren İlker Uğur’un başarılı bir çalışan olmasını bir kenara koyuyor ve kendisini tebrik ediyor, başarılarının da devamını diliyorum.

‘TRENDING TOPIC’: ALGI OPERASYONU

Yıldırım Demirören’in  konuşmasının ‘Trending Topic’i Algı Operasyonu oldu. Son dönemde en sevdiğim terim olmasının yanında kimin kullandığı da pek mühim. Açık ve net söyleyeceğim, hakkında yapılan eleştirilere açıklık getiremeyen herkesin, acil durumda camını kırdığı kutunun üstünde yazıyor adeta. Eskiden bu kelime ikilisinin yerinde bir deyim vardı: “Bir konuşursam yer yerinden oynar” Ne o kişiler konuştu, ne de algı operasyonu diyenler kendini aklayabildi.


Volkan Ağır Kimdir?

1987 İstanbul doğumlu. 2006 yılından bu yana blog yazıyor. 2008 yılında Cumhuriyet gazetesi Spor Servisi'nde muhabirliğe başladı. O günden bu yana yoğunlukla spor muhabirliği yapıyor. Serbest muhabir olarak 2014 yılında Dünya Kupası'nı Brezilya'da, 2015 yılında Copa America'yı Şili'de takip etti. 2011 yılından bu yana Açık Radyo'da her pazartesi günü 19.30'da Efektifpas isimli spor programını sunuyor. Gazete Duvar'da haftalık, zaman zaman da çeşitli yayınlara özel konularda haberler hazırlıyor. Zaman zaman da kendisine dokunan sosyal ve toplumsal olaylar hakkında da yazıları ve haberleri çeşitli medyalarda yayınlanıyor. 2016 Ekim ayından bu yana Almanya'da Köln'de yaşıyor.