YAZARLAR

Türk Rus görüşmesinde 'enerjik' gündem

Türkiye ve Rusya arasındaki görüşmelerde esas püf noktası gündem maddesi enerji anlaşmaları oldu. "Türk Akımı'na Avrupa sıcak bakar mı?" gibi sorular ve Akkuyu projesiyle ilgili kuşkular kulislerde de tartışma konusu.

İstanbul’daki Türk-Rus görüşmelerinin gündemi hayli geniş olmakla beraber daha çok enerji ve Suriye üzerinde odaklandı. Ortak yatırım fonu, savunma sanayi, turizm, kültür, meyve, vize gibi konuları önemsemiyor olmak  istemiyoruz ama bulunduğumuz dönemde esas ‘püf noktası’ onlar değil.

Enerjiye gelince en başta “Türk Akımı” anlaşması geliyor. Yakın zamanda her iki tarafın üzerinde spekülasyon yaptığı, çelişkiler ve tartışmalarla anılan boru hattı bundan sonra gerçekleşecek gibi. Ne var ki “Akım” iki kat seyrelmiş bir durumda. İlk etapta biri Türkiye’ye, üçü Avrupa’ya gaz akıtacak dört hat ikiye indi. Biri Türkiye’ye, biri Avrupa’ya gidecek. Çok normal. Türkiye sanayisinde kullanılan teknoloji enerji tasarrufunu sağlamadıkça, iç pazarda enerjiye talep artmaya devam edecek, gaz tüketimi azalmayacak. Diğer bir deyişle yeni bir gaz hattına ihtiyaç var.

Avrupa’da durum farklı. Daha çok gaz gelirse yeni dağıtım sistemleri kurulacak. Kriz şartlarında yatırım kaynakları azalıyor ama bitmedi. Zamanında “Güney Akım”ı siyasi sebeplerden dolayı sabote eden Brüksel, “Türk Akımı”nı neden sabote etmesin? Üç hattın bire inmesi, yani riskin üç kat azaltılması mantıklı görünüyor.

ARALIK 2019 TESADÜF DEĞİL

Şimdiki boyutta projenin bitmesi Aralık 2019’a denk getirilmiş. Neden? Tam o arada Rusya’nın Ukrayna ile imzaladığı gaz transit anlaşmasının sona ermesi ile beraber Avrupa’nın “Türk Akımı”na daha sıcak bakması bekleniyor. Öte yandan o zamana kadar enerji kaynaklarını ve tiplerini çeşitlendirmekle uğraşan Avrupa’nin Rus gazına talebi ‘bir hatlık’ olacakmış. Uzmanlar öyle hesaplamış.

Rusya’nın bu projeye fazla para yatırmak istemeyişinin bir sebebi daha var bence. Mülteci anlaşması çerçevesinde Ankara’yı “spekülatif” davranışla suçlayan Brüksel, onun gaz konusunda da aynı şekilde davranabileceğinden çekiniyor olmalı. Büyük ihtimalle güney istikametinden gelen gazı Türkiye’nin eline bırakmak istemeyen Avrupa Rusya’ya, “bana gazı ver, ama onun tümü Türkiye’den geçmesin” derse, Rusya Bulgaristan veya Romanya’ya yeni hat çekebilir.

NÜKLEER SANTRAL PAZARLIKLARI

Gündemin ikinci “mega” projesi, Akkuyu Nükleer Santralidir. Şüphesiz her iki tarafın menfaatine uyacak, iki tarafa da fayda sağlayacak gibi görünse de gene de bir kuşku noktası var. Türkiye’de elektrik enerjisinin genellikle gaz ve mazot ile üretildiğini hesaba katarsak, “Rus” Akkuyu’nun üretimi, Türkiye’nin ithal ettiği “Rus” gaz ve petrolüne rakip olur mu acaba? Olursa elektrikte fiyat düşüşü hem Türkiye’nin enerji sektöründeki dengeleri bozacak, hem de Rusya’nın hidrokarbon ihracatına zarar verecek. Neyse, ümit edelim ki uzmanlar her şeyi doğru hesaplamış olsun.

Fiyat pazarlığı Akkuyu ve boru hattı konulu toplantıdan önce başlamış bile. Uluslararası Enerji Ajansı Müdürü Fatih Birol İstanbul Enerji Kongresinin arifesinde verdiği röportajda, enerji kaynaklarının çeşitledirilmesinin Türkiye için son derece önemli olduğununun altını çizerken Kongre açılışında konuşan Recep Tayyip Erdoğan ikinci ve hatta üçüncü nükleer sanrtalden bahsetti.

İmayı anlayan Rusya, gazda fiyat indirimini yaptı.

MOSKOVA, FIRAT KALKANI’NA YUMUŞAK

Suriye’ye geçelim. Bu konuda geçen Ağustosta işbirliği yapmaya (demek ki ortak menfaatleri var) karar veren Moskova ve Ankara’nın yaklaşımları gözle görünen farkı korumaya devan ederken Putin’in basın danışmanı Dmitriy Peskov’a göre “diyaloğumuz devam ediyor.” Sonuçları da ortada. Erdoğan artık Esad’a “kendi halkını katleden diktatör” demezken Moskova “Fırat kalkanı”na “mecburi” ve beklenmedik derecede yumuşak eleştiri yapmıştı.

Kim de derse desin çok büyük devlet adamı olan Churchill, “Stalin’i bırakın, Hitler’i durdurmak için Şeytanla anlaşırım” demişti. Toplantı gününde (tesadüf mü?) binbir zorluk çeken Esad’ın bir İran dergisine verdiği röportajda “(can kaybını durdurmak için) Erdoğan ile görüşmeye hazırım... (Türkiye) ile iyi bir ilişki kurarsanız fayda sağlarsınız ve 2004 ile 2011 arasındaki dönemde böyle oldu” demesi de bu sürecin sonuçlarından değil mi acaba? “Can kaybını durdurmak için” (ve elbette işine gelirse) Erdoğan buna olumlu karşılık verirse şaşırmayalım.

Ne de olsa Türk-Rus ilişkileri yeniden canlanıyor. Yalnız post-modern Realpolitik zamanında “stratejik partnerlik”ler ve “dostluk”lar yerini menfaatlere bırakıyor. Ne çare! Gene de hayırlı olsun, diyelim.


Andrey İsaev Kimdir?

Moskova Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden mezun. Rusya Bilim Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Kazan Devlet Üniversitesi'nde çalıştı. Toplam 17 yıl çeşitli görevlerde Türkiye’de bulundu, Çin ve Hindistan’da çalıştı. Gazetecilik, araştırmacılık ve çevirmenlik yapıyor. RS FM radyosu kurucularından ve ilk genel müdürü.“Eski Çağ Türkiye tarihi” ve “Hint-Avrupa Mitolojisi: bir inceleme denemesi” adlı kitapları var.