Yapay zekaya göre altın madenciliğinde en risklisi siyanürle çalışma

Yapay zeka, altın madenciliğinin risklerini ve alternatiflerini değerlendirdi, en ucuz ama en tehlikeli olanın siyanürle altın çıkartmak olduğunu belirtti, uluslararası denetim mekanizması önerdi.

Google Haberlere Abone ol

İliç’de yaşanan siyanürle altın madenciliği işletmesindeki liç havuzunun çökmesi dolayısıyla yaşanan insani ve çevresel tablonun değerlendirmesini yapay zeka ile yaptık. İşte söyleşimizin tam metni:

Bülent Atamer: Heapleach yöntemiyle altın işleme konusunda biraz teknik bilgi verir misin lütfen?

Yapay zeka: Elbette, heap leach yöntemi altın işleme endüstrisinde yaygın olarak kullanılan bir prosesdir. İşte heap leach yönteminin temel teknik bilgileri:

  1. Malzeme Hazırlığı: İşlem genellikle düşük tenörlü altın cevherlerinin işlenmesinde kullanılır. Bu cevherler, genellikle büyük taşlı, kırıklı veya topraklı olabilir. Malzeme, işlenmeye uygun hale getirilir, büyük parçalar kırılır veya öğütülür.
  2. Stok Havuzu (Heap) Oluşturma: Hazırlanan cevher, genellikle açık havada büyük stok havuzlarına dökülür veya taşınır. Bu stok havuzları, genellikle plastik membranlarla kaplanmış ve altında drenaj sistemleri bulunan büyük alanlardır.
  3. Sulama ve Kimyasal İşlemler: Hazırlanan cevher, genellikle siyanür solüsyonu gibi bir kimyasal çözücü ile sulanır. Bu çözücü, altını cevherden ayırmak için altın partiküllerine bağlanır ve taşır. Cevherin altın içeren bileşenlerini çözebilmek için sulama süreci genellikle haftalar veya aylar sürebilir.
  4. Drenaj ve Geri Kazanım: Siyanür solüsyonu ile doyurulmuş cevher, altın ve diğer değerli metalleri içeren bir çözelti haline gelir. Bu çözelti, altın ve diğer metalleri taşımak için stok havuzunun altına yerleştirilmiş bir drenaj sisteminden toplanır. Ardından, çözelti bir işleme tesisi tarafından işlenir ve altın geri kazanılır.
  5. Atık Yönetimi: İşlem sonrasında geriye kalan cevher atığı, genellikle havuzların etrafında bulunan depolama alanlarına yerleştirilir ve çevresel etkileri azaltmak için uygun bir şekilde yönetilir.

Heap leach yöntemi, düşük tenörlü altın cevherlerini verimli bir şekilde işlemek için yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Bununla birlikte, siyanür gibi kimyasalların kullanımı ve çevresel etkileri nedeniyle çevresel ve toplumsal sorunlara da neden olabilir, bu nedenle uygun yönetim ve denetim önlemleri alınmalıdır.

Bu tekniğin kimi ülkelerde kullanımı yasaklanmış mıdır?

Evet, bazı ülkelerde heap leach yönteminin kullanımı sınırlı veya yasaklanmıştır. Bunun nedeni çevresel ve sağlık endişeleridir. Özellikle siyanür gibi kimyasalların kullanımı, atık yönetimi ve su kirliliği gibi konular, bu yöntemin uygulanmasını tartışmalı hale getirmektedir.

Örneğin, Avrupa Birliği ülkeleri, çevresel düzenlemeleri sıkılaştırmış ve bazı durumlarda siyanürle altın madenciliği gibi yöntemlerin kullanımını yasaklamıştır. Almanya gibi ülkeler, çevresel etkileri nedeniyle bu tür madencilik uygulamalarını yasaklamış veya sınırlamıştır.

Benzer şekilde, bazı eyaletler ve bölgeler, özellikle çevresel koruma standartlarını yüksek tutan ve toplumsal kabulü önemseyen yerel yasal düzenlemeleri benimsemiş ve heap leach gibi yöntemlerin kullanımını sınırlamıştır.

Ancak, diğer ülkelerde, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, heap leach yöntemi gibi altın işleme teknikleri hala yaygın olarak kullanılmaktadır, ancak çevresel ve toplumsal endişeler göz önünde bulundurularak bazı düzenlemelere tabi tutulmuştur.

BA: Hangi ülkelerde halen siyanürlü çözelti ile heapleach tekniği kullanılıyor?

YZ: Siyanürlü çözelti ile heap leach tekniği, özellikle altın madenciliği endüstrisinde halen birçok ülkede kullanılmaktadır. Bazı ülkelerde bu yöntem hala yaygın olarak tercih edilirken, diğer ülkelerde ise çevresel düzenlemeler nedeniyle sınırlı veya yasaklanmış olabilir. Örneğin:

  1. Amerika Birleşik Devletleri: ABD, dünyanın en büyük altın üreticilerinden biridir ve siyanürlü altın madenciliği genellikle kullanılan bir yöntemdir. Özellikle Nevada, Colorado ve Güney Dakota gibi eyaletlerde bu teknik yaygın olarak uygulanmaktadır.
  2. Avustralya: Avustralya, dünyanın en büyük ikinci altın üreticisi konumundadır ve siyanürlü çözelti ile heap leach tekniği yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir.
  3. Rusya: Rusya'da da altın madenciliği önemli bir endüstridir ve siyanürlü çözelti ile heap leach tekniği sıklıkla kullanılmaktadır.
  4. Güney Afrika: Güney Afrika, altın madenciliğinde önemli bir rol oynamaktadır ve siyanürlü çözelti ile heap leach tekniği bazı işletmelerde kullanılmaktadır.

Bununla birlikte, her ülkenin çevresel düzenlemeleri ve madencilik politikaları farklılık gösterir ve siyanürlü altın madenciliğinin kullanımı konusunda bazı ülkelerde daha sıkı düzenlemeler bulunabilir veya bazı bölgelerde yasaklamalar olabilir.

BA: Daha sıkı düzenleme yapılan ülkelerde hangi teknoloji kullanılmakta acaba

YZ: Daha sıkı düzenlemeler bulunan ülkelerde, çevresel etkileri daha az olan veya alternatif yöntemler tercih edilebilir. Bu nedenle, siyanürlü çözelti ile heap leach gibi geleneksel altın işleme tekniklerinin yerine başka teknolojiler kullanılabilir. İşte bazı alternatif teknolojiler:

  1. Gravity Leach Teknolojisi: Bu teknoloji, altın içeren cevherin yerçekimi ile ayrılmasını sağlar. Genellikle yoğun medya ayrımı veya yoğunluk ayırma işlemi olarak bilinir. Siyanür yerine, yoğun medya kullanılarak cevher parçacıkları altın içeriklerine göre ayıklanır.
  2. CIL (Carbon-in-Leach) veya CIP (Carbon-in-Pulp): Bu teknolojilerde, altın çözeltisi, aktif karbon veya diğer emici malzemelerle temas ettirilerek altını çözeltiden adsorbe eder. Daha sonra aktif karbon veya diğer emici malzemelerden altın elde edilir.
  3. Biyometallurji: Biyometallurji, mikroorganizmaların kullanıldığı bir altın kazanma tekniğidir. Bu yöntemde, mikroorganizmalar altın cevherlerini işler ve altını çözeltiden ayırır.
  4. Thiosülfat Yöntemi: Bu alternatif bir çözelti kullanımıdır. Siyanür yerine, thiosülfat gibi diğer çözücüler altın cevherinden altını çözer.

Bu alternatif teknolojiler, siyanürlü çözelti ile heap leach yöntemine kıyasla daha az çevresel etkiye sahip olabilir. Ancak, bu yöntemlerin her biri kendi avantajları ve dezavantajlarına sahiptir ve uygulama alanlarına bağlı olarak tercih edilirler.

Bu değişik teknolojilerde birim altın miktarının üretim maliyeti farklı mı oluyor; ne kadar oluyor mesela?

Birim altın miktarının üretim maliyeti, kullanılan teknolojiye, madenin özelliklerine, yerel koşullara ve bir dizi diğer faktöre bağlı olarak değişir. Her teknolojinin avantajları ve dezavantajları vardır ve bu da maliyetleri etkiler. Ancak, genel olarak, bazı alternatif teknolojilerin daha yüksek maliyetli olabileceği bilinmektedir.

Örneğin, siyanürlü çözelti ile heap leach gibi geleneksel yöntemler, düşük maliyetli bir seçenek olarak kabul edilirken, alternatif teknolojilerin bazıları daha fazla işgücü, enerji veya ekipman gerektirebilir, bu da maliyetleri artırabilir. Ayrıca, alternatif teknolojilerin bazıları daha fazla işleme zamanı gerektirebilir, bu da üretim maliyetlerini artırabilir.

Birim altın miktarının üretim maliyetleri, genellikle "all-in sustaining cost (AISC)" olarak adlandırılan bir ölçüt kullanılarak hesaplanır. AISC, madencilik şirketlerinin üretim maliyetlerini, yatırım maliyetlerini, madenin işletme ve bakım maliyetlerini ve diğer faktörleri içerir. Üretim maliyetleri, genellikle ons başına Amerikan doları cinsinden ifade edilir.

Üretim maliyetlerini kesin olarak belirlemek için, belirli bir maden yatağının özelliklerine ve kullanılan teknolojiye bağlı olarak ayrıntılı bir maliyet analizi yapılması gerekir. Bu nedenle, farklı teknolojilerin maliyetleri arasında genel bir karşılaştırma yapmak zor olabilir ve spesifik bir maden yatağı için maliyetler büyük ölçüde değişebilir.

Türkiye'deki Erzincan İliç maden yatağı için bir teknolojik alternatif üretim maliyet hesabını yapabilir misin?

Üzgünüm, ancak belirttiğiniz maden yatağı için spesifik bir maliyet analizi yapamam çünkü bu tür detaylı analizler, maden yatağının özelliklerine, yerel koşullara ve kullanılan teknolojiye bağlı olarak büyük ölçüde değişir. Ayrıca, ticari hassasiyetler ve diğer faktörler, madencilik şirketleri tarafından genellikle gizli tutulur.

Ancak, genel olarak, maden yatağı için alternatif teknolojilerin üretim maliyetlerini değerlendirmek için aşağıdaki adımlar izlenebilir:

  1. Madencilik Planı ve Cevher Özellikleri: İlk olarak, maden yatağının jeolojik özellikleri ve cevherin kalitesi hakkında detaylı bir anlayışa sahip olmak gerekir. Bu, madenin rezervlerini, cevherin tenörlüğünü ve diğer önemli parametreleri belirlemeye yardımcı olur.
  2. Teknoloji Seçimi ve Maliyetler: Daha sonra, alternatif teknolojilerin kullanılabilirliği ve maliyetleri değerlendirilir. Bu, her bir teknolojinin işgücü, ekipman, enerji ve kimyasal gereksinimlerini içerir.
  3. Maliyet Hesaplaması: Belirlenen teknoloji ve maden özelliklerine dayanarak, birim altın başına üretim maliyetlerini hesaplamak için detaylı bir maliyet analizi yapılır. Bu, işletme maliyetleri, işletme sermayesi maliyetleri, işletme ve bakım maliyetleri, emtia fiyatları ve diğer faktörleri içerir.
  4. Finansal Değerlendirme: Son olarak, belirlenen üretim maliyetleri, madenin ekonomik değerlendirmesi yapmak için diğer finansal parametrelerle birleştirilir. Bu, yatırım getirisi (ROI), net bugünkü değer (NPV) ve iç verim oranı (IRR) gibi finansal ölçümleri içerebilir.

Bu adımlar, maden yatağı için alternatif teknolojilerin üretim maliyetlerini değerlendirmek için genel bir çerçeve sağlar, ancak bu tür bir analizin uygulanması, genellikle madencilik mühendisleri, ekonomistler ve diğer uzmanlar tarafından gerçekleştirilir.

Bir de çevresel riskler açısından farklı teknolojileri karşılaştırman gerekse, ne derdin?

Çevresel riskler açısından farklı madencilik teknolojilerini karşılaştırmak önemlidir çünkü madencilik faaliyetleri çevreye zarar verebilir ve çevresel etkileri azaltmak veya en aza indirmek için uygun teknolojilerin seçilmesi gereklidir. İşte farklı teknolojilerin çevresel risklerini karşılaştırırken dikkate alınması gereken bazı faktörler:

  1. Su Kirliliği: Siyanürlü çözelti ile heap leach gibi bazı geleneksel teknolojiler, siyanür sızıntısı nedeniyle su kirliliği riski taşır. Alternatif teknolojiler, su kirliliği riskini azaltmak için farklı kimyasalların veya işleme yöntemlerinin kullanılmasını içerebilir.
  2. Toprak ve Yeraltı Suları Korunması: Madencilik faaliyetleri, toprak erozyonu, asit maden drenajı (AMD) ve yeraltı suyu kirliliği gibi çevresel risklerle ilişkilidir. Alternatif teknolojiler, toprak ve yeraltı sularının korunmasına daha duyarlı olabilir.
  3. Hava Kirliliği ve Emisyonlar: Madencilik işlemleri sırasında atmosfere yayılan tozlar, gazlar ve diğer emisyonlar çevresel riskler oluşturabilir. Daha modern ve temiz teknolojiler, hava kirliliği ve emisyonları azaltabilir.
  4. Atık Yönetimi: Madencilik faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan atıkların yönetimi önemlidir. Alternatif teknolojiler, atık üretimini azaltmak, geri dönüşümü teşvik etmek veya atıkların zararlı etkilerini azaltmak için daha etkili atık yönetimi stratejileri sunabilir.
  5. Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Korunması: Madencilik faaliyetleri, doğal habitatların tahrip edilmesi ve biyolojik çeşitliliğin azalması gibi ekosistemler üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Alternatif teknolojiler, biyolojik çeşitliliği korumak ve ekosistemleri korumak için daha duyarlı olabilir.

Bu faktörler göz önüne alındığında, çevresel riskler açısından alternatif madencilik teknolojilerinin değerlendirilmesi, çevresel etkileri en aza indirmeyi hedefleyen sürdürülebilir madencilik uygulamalarının teşvik edilmesine yardımcı olabilir. Bu, hem çevresel hem de toplumsal sürdürülebilirlik açısından önemlidir.

Sen İliçteki altın işletmesinin yöneticisi olsan hangi teknolojiyi seçerdin

İliç'teki altın işletmesinin yöneticisi olsaydım, teknoloji seçiminde çevresel sürdürülebilirlik, işletme verimliliği ve toplumsal kabul gibi faktörleri dikkate alırdım. İşte bu bağlamda tercih edebileceğim teknolojiler ve nedenleri: 

  1. Gravity Leach Teknolojisi: Bu teknoloji, kimyasal kullanımını azaltır ve daha az çevresel risk taşır. Ayrıca, enerji ve işgücü maliyetlerinde tasarruf sağlayabilir. İliç gibi bir bölgede, yerçekimi tabanlı ayrıştırma yöntemleri doğal topografya ile uyumlu olabilir.
  2. Biyometallurji: Bu yöntem, mikroorganizmaların kullanılmasıyla altını ayıklar ve çevresel etkileri azaltabilir. Biyometallurji, kimyasal kullanımını önemli ölçüde azaltabilir ve su kirliliği riskini minimize edebilir.
  3. Thiosülfat Yöntemi: Siyanür yerine thiosülfat gibi alternatif çözücülerin kullanılması, su kirliliği riskini azaltabilir. Thiosülfat, siyanürden daha az toksiktir ve çevresel etkileri daha azdır.

Bu teknolojileri seçerken, sadece çevresel etkileri değil, aynı zamanda işletme verimliliğini de göz önünde bulundururdum. Maliyet-etkin ve çevre dostu bir teknoloji seçimi, hem işletme sahipleri hem de yerel toplumlar için faydalı olabilir. Ayrıca, yerel toplumun katılımı ve kabulü de önemlidir; dolayısıyla, teknoloji seçimi yaparken toplumsal faktörleri de göz önünde bulundurmak önemlidir.

Sen yönetici olduğunda, bu bahsettiğin toplumsal faktörlerden hangilerini İliç işletmesinde en önemli olarak anabilirdin?

İliç işletmesinde toplumsal faktörlerden en önemlileri şunlar olabilir:

  1. Toplum Katılımı ve İletişim: Yerel halkın maden faaliyetleri hakkında bilgilendirilmesi ve katılımının sağlanması çok önemlidir. Yerel halkın endişelerini anlamak ve onlarla etkili bir iletişim kurmak, işletmenin toplumsal kabulünü artırabilir.
  2. İstihdam ve Ekonomik Katkılar: İliç gibi kırsal bölgelerde, maden işletmeleri genellikle önemli istihdam sağlar ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunabilir. İşletmenin yerel ekonomiye ve istihdama olan katkıları, toplumsal kabulü artırmak için önemlidir.
  3. Çevresel ve Kültürel Koruma: İliç gibi tarihi ve doğal güzelliklere sahip bölgelerde, çevresel ve kültürel koruma önemlidir. Maden faaliyetlerinin çevresel etkileri en aza indirilerek doğal kaynakların ve yerel kültürel mirasın korunması sağlanmalıdır.
  4. Adil ve Sürdürülebilir Kalkınma: Maden faaliyetleriyle ilişkili ekonomik faydaların adil bir şekilde dağıtılması ve gelecek nesillere sürdürülebilir bir şekilde bırakılması önemlidir. Yerel halkın refahının artırılması ve kırsal kalkınmanın teşvik edilmesi, toplumsal kabulün sağlanmasında kritik öneme sahiptir.

Bu faktörler, İliç işletmesinde toplumsal kabulü artırmak ve sürdürülebilir bir madencilik uygulamasını teşvik etmek için öncelikli olarak ele alınmalıdır. Yerel toplumun ihtiyaçlarına ve endişelerine duyarlı bir yaklaşım benimsemek, işletmenin başarısı için kritik öneme sahiptir.

Riskleri kim öder?

Maden işletmelerinde çevresel ve toplumsal risklerin finansmanı genellikle karmaşık bir konudur ve bu risklerin kim tarafından ödeneceği çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilir. İşte bazı ana faktörler:

  1. Maden İşletmecisi: Maden işletmecisi, çevresel ve toplumsal risklerin çoğunu genellikle kendisi üstlenir ve bu riskleri yönetmekten sorumludur. İşletmeci, çevre kirliliği, toprak erozyonu, su kirliliği ve yerel toplumla ilişkiler gibi riskleri azaltmak ve en aza indirmek için önlemler almak zorundadır.
  2. Devlet ve Yerel Yönetimler: Bazı ülkelerde, devlet ve yerel yönetimler, maden faaliyetlerinin çevresel ve toplumsal etkilerini denetlemek ve düzenlemekten sorumludur. Bu kurumlar, çevresel ve toplumsal risklerin azaltılması için yasal düzenlemeler ve standartlar oluşturabilir ve işletmecilere cezai yaptırımlar uygulayabilir.
  3. Sigorta Şirketleri: Bazı büyük maden işletmeleri, çevresel ve toplumsal risklerin finansmanını sigorta şirketleri aracılığıyla yönetebilirler. Sigorta poliçeleri, çevresel zararlar ve toplumsal tazminat talepleri gibi riskleri kapsayabilir.
  4. Yatırımcılar ve Hissedarlar: Maden işletmeleri genellikle yatırımcılardan ve hissedarlardan fon alır. Bu kişiler, işletmenin faaliyetlerinden kaynaklanabilecek risklerin bir kısmını finanse edebilirler ve bu risklerden dolayı mali kayıplar yaşayabilirler.
  5. Toplum ve Çevre: Çevresel ve toplumsal risklerin bir kısmı, doğrudan etkilenen toplumlar ve çevre tarafından da hissedilir. Toplumlar, çevresel tahribatın ve sosyal etkilerin telafisi için tazminat talep edebilirler veya hükümetten çevresel ve toplumsal iyileştirme projeleri talep edebilirler.

Bu faktörlerin her biri, çevresel ve toplumsal risklerin finansmanında farklı bir rol oynar ve çoğu zaman risklerin ödenmesi ve yönetilmesi karmaşık bir süreçtir. Çoğu durumda, çevresel ve toplumsal risklerin finansmanı, işletmeciler, hükümetler, yatırımcılar ve toplum arasında bir dengeleme sürecini gerektirir.

Riskleri değerlendirmek bir kamusal sorumluluk mudur işletmenin sorumluluğunda mıdır

Riskleri değerlendirmek, maden işletmeleri için hem işletmenin hem de kamunun sorumluluğundadır. İşletmeler, faaliyetlerinden kaynaklanabilecek çevresel ve toplumsal riskleri değerlendirmek ve yönetmekle yükümlüdür. Bu, sürdürülebilir ve etik bir işletme yönetimi için temel bir gerekliliktir.

İşletmeler, madencilik faaliyetlerinin çevresel ve toplumsal etkilerini anlamak ve bu riskleri azaltmak için gerekli önlemleri almakla sorumludur. Bu, çevresel etki değerlendirmeleri yapmak, risklerin tanımlanması ve değerlendirilmesi, uygun risk azaltma stratejilerinin belirlenmesi ve uygulanması gibi süreçleri içerir.

Ancak, çevresel ve toplumsal riskler sadece işletmenin değil, aynı zamanda kamunun da ilgisini çeker. Kamu, doğal kaynakların korunması, çevre kirliliğinin önlenmesi ve toplumun refahının sağlanması gibi konularda genel bir çıkarı temsil eder. Dolayısıyla, kamunun, maden işletmelerinin faaliyetlerinin çevresel ve toplumsal etkilerini denetlemek, düzenlemek ve izlemek gibi bir rolü vardır.

Kamu kurumları genellikle çevresel etki değerlendirmelerini denetler, çevresel ve toplumsal standartlar belirler ve işletmeleri bu standartlara uymaya zorlar. Ayrıca, kamu, işletmelerin çevresel ve toplumsal etkilerini izler, değerlendirir ve gerektiğinde düzeltici önlemler alır.

Sonuç olarak, riskleri değerlendirmek hem işletmenin hem de kamunun sorumluluğundadır ve sürdürülebilir bir madencilik faaliyeti için işbirliği ve ortak çalışma gerektirir. İşletmeler, çevresel ve toplumsal riskleri en aza indirmek için gerekli önlemleri almalı ve kamu, bu önlemlerin uygulanmasını denetlemeli ve gerektiğinde düzenlemeler yapmalıdır. Bu şekilde, hem işletmelerin hem de toplumun çıkarları korunabilir.

Kamusal sorumluluk ulusal ölçekle sınırlı mıdır; mesela İliç maden işletmesinde yaşanan ihmalin maliyetini tüm Mezopotamya'nın ödemesi olasılığı var; bu konuda uluslararası bir kamusal ve sivil denetim mekanizması var mıdır?

Kamusal sorumluluk genellikle ulusal düzeyde yürütülse de, çevresel ve toplumsal etkiler ulusal sınırları aşabilir. Özellikle doğal kaynakların küresel boyutta etkileri olduğu ve çevresel tahribatın sınırları aşabileceği düşünüldüğünde, uluslararası boyutta bir kamusal ve sivil denetim mekanizması önemli hale gelir.

Ulusal düzeydeki düzenleyici kurumlar ve hükümetler, çoğu zaman kendi ülkelerindeki maden işletmelerinin faaliyetlerini denetler ve düzenler. Ancak, çevresel ve toplumsal etkilerin sınırları aştığı durumlarda uluslararası işbirliği ve denetim mekanizmaları gereklidir.

Birleşmiş Milletler (BM) gibi uluslararası kuruluşlar, çevresel ve toplumsal etkilerin yönetilmesi ve denetlenmesi konusunda rehberlik sağlar. Örneğin, BM Çevre Programı (UNEP), çevresel etkileri değerlendirmek ve çevresel politikaları geliştirmek için uluslararası düzeyde çalışmalar yapar.

Ayrıca, bazı uluslararası anlaşmalar ve normlar, çevresel ve toplumsal etkilerin yönetilmesine ve denetlenmesine yönelik standartlar belirler. Örneğin, Birleşmiş Milletler İşletme ve İnsan Hakları İlkeleri, işletmelerin insan haklarına saygı göstermesini ve çevresel etkilerini yönetmesini gerektirir.

Sivil toplum örgütleri de uluslararası düzeyde madencilik faaliyetlerinin çevresel ve toplumsal etkilerini izler ve değerlendirir. Bu örgütler, işletmelerin ve hükümetlerin sorumluluklarını hatırlatır ve uluslararası kamuoyunu bilgilendirir.

Ancak, tamamen uluslararası bir kamusal ve sivil denetim mekanizması henüz kurulmamıştır. Uluslararası alanda çevresel ve toplumsal etkilerin yönetimi konusunda daha fazla işbirliği ve koordinasyon gereklidir. Bu, ulusal sınırları aşan çevresel ve toplumsal sorunların etkili bir şekilde çözülmesini sağlayabilir.