Varlı: El Nusra nasıl ‘bir gece ansızın’ Afrin’e girdi?

Birgün yazarı İbrahim Varlı, Afrin'in El Nusra tarafından ele geçirilmesini ele aldı, " uzmanlar Türkiye’nin yani AKP iktidarının Afrin’i HTŞ’ye açtığı görüşünde." diye yazdı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Birgün yazarı İbrahim Varlı, El Nusra Cephesi'nin 13 Ekim'de TSK-ÖSO kontrolündeki Afrin'in kontrolünü ele geçirmesinin arkasında Erdoğan'ın Suriye hesaplarının olabileceğini ifade etti. Bölgedeki gruplar arası çatışmaları aktaran Varlı, "HTŞ’nin Afrin’e girmesi Ankara ile Şam arasındaki perde arkasında sürdürülen temaslar ve gün yüzüne yansıyan diyalog açıklamaları sonrasına denk gelmesine dikkat çekici" diye yazdı. 

İbrahim Varlı'nın "El Nusra’nın Afrin’i almasına neden göz yumuldu?" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:   

"ABD’nin Suriye Büyükelçiliği Afrin’i ele geçiren Heyet Tahrir el-Şam’ı “terörist” örgüt olarak niteleyerek bölgeden derhal çekilmesini isterken AKP iktidarı ise günlerdir sessizliğini koruyor. Sınırın hemen diğer yakasında bizzat Türkiye’nin desteklediği gruplarla HTŞ arasındaki çatışmalar sonrasında Afrin elden giderken Ankara’da yaşanan sessizlik, işin içinde AKP iktidarının parmağı olduğu yorumlarına neden oldu.

Konuştuğumuz Suriye’de yaşayan uzmanlar, bölgedeki gazeteciler, Kürt yetkililer de bu görüşte. Her üç farklı kesimden gazeteciler, uzmanlar Türkiye’nin yani AKP iktidarının Afrin’i HTŞ’ye açtığı görüşünde. Afrin’de olanların Türkiye’nin planları dahilinde olduğu görüşü hakim.

Peki neden?

Bu konuda çeşitli rivayetler olsa da Erdoğan yönetiminin Afrin’i HTŞ’ye bırakmasının ve bölgede bu yapıya yani El Nusra’ya alan açmasının arkasında çeşitli hesaplar var. Konu üzerine konuştuğum ve dün meseleyi köşesine de taşıyan Evrensel yazarı Yusuf Karadaş’ın da yazdığı gibi bu nedenleri birkaç başlık altında toparlayabiliriz.

1) ÖSO’nun tasfiyesi: Erdoğan’ın YPG/SDG’ye operasyon için kapısını çaldığı Putin, adres olarak Şam’ı gösterdi. Şam yönetimi ise görüşmek için Ankara’dan ÖSO gruplarıyla birlikte kontrol edilen bölgelerden çekilmesini şart koşuyor. Anlara ile Şam arasında bir süredir müzakereler sürdürülüyor. Şam’ın barışma şartlarından en önemlisi ÖSO’nun tasfiyesi. Ankara, yıllardır besleyip desteklediği cihatçılardan bir çırpıda kurtulamayacağı için ÖSO’yu HTŞ’ye dövdürüyor. ÖSO’yu bir şekilde devreden çıkararak yerine 'kontrolüm dışında' dediği HTŞ’yi monte etmek istiyor.

2) Cihatçıları hizaya getirmek: Bir diğer iddia da Ankara’nın ÖSO içinde kontrolden çıkan çeşitli grupları hizaya getirmek için de çatışmalara göz yumduğu yönünde. Çeşitli cihatçı yapıyı barındıran ÖSO içinde bir süredir Ankara’nın maddi yardımı kesmesinin de etkisiyle rahatsızlıklar vardı. Bu gruplardan bazıları açıkça Ankara’ya kafa tutmaya, hizadan çıkmaya başlamıştı. Bu gruplar Türkiye kendisine bağlı grupların bazılarının performansından son dönemlerde memnun değildi.

3) HTŞ’yi cepheye sürmek: HTŞ yani El Nusra hem Suriye ordusu hem de YPG ve SDG ile çatışma deneyimine sahip. Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgesine yönelik operasyon için istediği koşulları sağlayamayan Erdoğan yönetimi için HTŞ, son dönemlerde kendi aralarında çatışan ve güven vermeyen ÖSO’nun aksine uygun bir araç olarak öne çıkıyor.

4) Suriye’de kalmak: Ankara resmi bir ittifak içinde olduğu ÖSO’nun yerini alacak HTŞ üzerinden Kürtlerin yani YPG/SDG’nin hesaplarını bozmaya çalışacak. Bölgeye HTŞ’nin yerleşmesine göz yumarak bu bölgelerden çekilmeden çekilmiş gibi görünecek hem de ÖSO’nun parçalı görünümü yerine HTŞ’yi tek muhatap haline getirerek Suriye’nin geleceğine dair pazarlıklarda elini güçlendirecek.

5) Kuzey Suriye’yi tek bir yapı ile kontrol etmek:

Her ne olursa olsun HTŞ’nin Türkiye’nin kontrolündeki bölgelere Ankara’nın rızası olmadan bu kadar kolay girmesi mümkün değil. HTŞ’nin ÖSO içindeki gruplarla birleşip Cerablus’tan Afrin ve İdlib’e sınır bölgelerini tek elde tutması da Ankara’nın seçeneklerinden birisi. İhaleyi kendi üzerinden HTŞ’ye havale edecek. Üçüncü Kolordu ile HTŞ arasında Türkiye’den yetkililerin himayesinde yapılan görüşmede "Tüm cihatçı askeri grupların tek komuta altında birleşmesi' talebi oldukça manidar.

6) Tel Rıfat’ı almak: HTŞ’nin Afrin’i alması Türkiye için operasyon nedeni de olabilecek. Erdoğan’ın uzun süredir istediği YPG’nin elindeki Tel Rıfat’a yönelik operasyon için HTŞ istenilen bahaneyi sağlamış olacak. TSK bölgeye girmese de HTŞ’nin Tel Rıfat’ı alacak olması da Ankara’nın işine gelecek. Böylece Fırat’ın batısında Kürt yapılar YPG/SDG tamamen çıkarılmış olacak. Kürtlere göre ise bölgede demografik değişim amaçlanıyor. Afrin’deki durum, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yeni operasyonların başlaması anlamına gelebilir.

HESAPLAR ÇARŞIYA UYACAK MI?

Tüm bu senaryolar arasında HTŞ’nin Afrin’i alarak etki alanını genişletmesinin neye mal olacağı meçhul. İdlib’i kana bulayan bu cihatçı çetenin sınırın bir diğer yakasında Türkiye ile yeniden komşu olmasının sakıncalarını çok zaman geçmeden görmüş olacağız.

Afrin’deki durum da gösteriyor ki Suriye sahasında hesaplardan birisi kapanmadan diğeri açılıyor. Bölgesel, yerel, küresel aktörlerin at koşturduğu coğrafyada herkesin kendince çeşitli hesapları var.

Suriye’nin kuzeyindeki herhangi bir gelişmenin Ankara’dan bağımsız bir şekilde gerçekleşemeyeceği aşikar.

Kış aylarından bu yana ısrarla yeni operasyon talebini dile getiren Erdoğan yönetimi de seçim sathı mahalline girilirken şapkadan tavşan çıkarma peşinde. Yeni sınır ötesi operasyonlar, dış müdahaleler seçim öncesinde elini güçlendirecek etmenler. Her türlü sınır ötesi operasyonun kendisine yazacağının farkında olan iktidar, amaca giden her yol mubahtır düsturuyla elinden geleni ardına koymaktan imtina etmeyecektir. Bunun için radikal İslamcı örgütler birer kullanışlı aparat olarak aranan desteği sunuyorlar.

Suriye sahada da masada da daha çok şeye gebe." (YAZININ TAMAMI)