TMMOB’dan 3 Mart açıklaması: İşçi cinayetleri politiktir

İş Cinayetlerine Karşı Mücadele gününde TMMOB ortak bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Açıklamada iş cinayetlerinin politik olduğu vurgusu yapıldı.

Google Haberlere Abone ol

Özlem Kara

İZMİR - İzmir Mimarlık Merkezinde, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İş Cinayetlerine Karşı Mücadele gününde, ortak bir basın toplantısı gerçekleştirdi. “İş Cinayetleri Politiktir” yazılı pankart taşınan açıklamada, Türkiye’deki iş cinayetlerinin, meslek hastalıklarının yaygın olma nedeninin, emekçilerin sendikal haklarının baskı altında tutulması olduğunu belirtildi.

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu adına basın açıklamasını okuyan TMMOB İzmir İKK Sekreteri Aykut Akdemir, “Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller tüm çalışanlar için kaldırılmadıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol almak mümkün olmayacaktır” dedi.

3 Mart 1992 yılında, Zonguldak Kozlu’da maden kazası sonrası 263 maden işçisi yaşamını yitirmişti. Yaşanan maden faciası Türkiye’nin en büyük maden facialarından biri olarak tarihe geçerken iş cinayetlerine dikkat çekmek amacıyla 3 Mart tarihi TMMOB tarafından “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” olarak ilan edilmişti.

'AKP İKTİDARINDA İŞÇİ ÖLÜMLERİ ARTTI'

Akdemir, emek sömürüsünün derinleştiğini, esnek ve güvencesiz istihdamın arttığının altını çizdi. Akdemir şöyle konuştu:

“20 yıllık AKP iktidarı dönemi boyunca toplu işçi ölümleri tarihin en yüksek sayılarına ulaşmış, 20 yılda 28 binin üzerinde emekçi işyerlerinde hayatını kaybetmiştir. Madenlerde, inşaatlarda, tarım alanlarında, fabrikalarda yaşanan facialar toplumda derin acılar yaratmaktadır. ILO verilerine göre Türkiye ölümle sonuçlanan kazalar bakımından Avrupa’da ilk sırada yer almaktadır. Bu durum mevcut yasal düzenlemelerin iş kazalarını ve ölümlerini önlemekteki yetersizliğinin, ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda köklü ve yapısal sorunlar olduğunun en açık göstergesidir. Oysa “elverişli koşullarda çalışma hakkı” İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde güvence altına alınmış bir haktır. Emeğin yüzlerce yıllık mücadelesi sonucunda benimsenen bu hak, “işçi sağlığı ve iş güvenliği” adıyla tüm dünyada kabul edilen temel bir çalışma ilkesi halini almıştır.”

'İNSAN HAYATINI DEĞİL, RANT ODAKLI'

İş kazaları ve meslek hastalıklarının temelinde, sermayenin kâr hırsı olduğunu vurgulayan Akdemir, emek aleyhine politikalar yaratıldığını, işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin düzenlemelerde sendikaların, meslek örgütlerinin ve bilim insanlarının görüşlerinin dikkate alınmadığını ifade etti. Akdemir konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Mevcut yasal çerçeve, işçiyi korumak, iş güvenliğini sağlamak ve meslek hastalıklarını önlemekten çok sermaye çıkarlarını gözeten konumdadır. Siyasi iktidar, mevzuatı ve çalışma koşullarını iyileştirici ve geliştirici adımlar atmaktan sürekli olarak kaçınmaktadır. Çünkü insan hayatını değil, rantı odağına almakta; çalışandan değil, işverenden yana taraf olmaktadır. Devletin iş sağlığı ve güvenliği alanındaki bu çarpık konumlanışı nedeniyle, devletin ve işverenin sorumluluğunda olması gereken pek çok şey İş Güvenliği Uzmanlarının omuzlarına yüklenmektedir. Danışmanlık hizmeti olarak verilmesi gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği, ülkemizde yasaların da yol vermesi ile bir suçlu yaratma olayına dönüşmüştür. İş güvenliği uzmanlarının tüm uyarılarına rağmen işverenlerin almadığı önlemler sonucu yaşanan ölüm, kaza gibi durumlarda dahi meslektaşlarımız günah keçisi ilan edilmekte, kazaların asli suçlusu olarak yargı önüne çıkartılmakta, hatta hapis cezaları verilebilmektedir. Yapılması gereken şey, bu çarpıklığın düzeltilerek, işçi sağlığı ve iş güvenliğine kaynak ayırmayan, tedbirleri almaktan kaçınan, bu tedbirlere işgücü ve maliyet hesabıyla yaklaşan işverenlerin de yaşanan kazalardan ve meslek hastalıklarından sorumlu tutulacağı bir işleyişe geçilmesidir.”

'EMEKÇİLERİN ÖLMEYECEĞİ BİR DÜZEN İSTİYORUZ'

İşverenlerin temel sorumluluklarından kaçtıklarını dile getiren Akdemir açıklamasını şöyle sonlandırdı:

“İşverenler kendi yerlerine birer günah keçisi olarak iş güvenliği uzmanlarını koydukları bir çalışma yaşamında, önleyici ve engelleyici hiçbir çalışmanın yapılamayacağı açıktır. Bunun son örneği geçtiğimiz günlerde sonuçlanan Hendek Patlaması davasında görülmüştür. 7 kişinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin yaralandığı bu patlamada işyeri sahiplerine olası kasttan ceza verilmemiş olması kamu vicdanını yaralamıştır. Emeğe ve emekçiye düşman olan bu sistem sermayenin sınırsız sömürü düzenin bir sonucudur. Taşeronlaştırma, özelleştirme, sendikasızlaştırma, denetimsizlik, esnek istihdam politikaları, kayıt dışı çalışmaya izin veren politikalar ve bunun sonucu oluşturulan mevzuat ile sorunlu bir sistem üretmiştir. İş cinayetlerini seyrederek olan biteni kadere, fıtrata bağlayan açıklamalar yapan siyasi iktidar bu sistemi korumak üzere yoğun çaba sarf etmektedir. Ülkemizde iş cinayetlerinin, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının bu denli yaygın olmasının bir diğer nedeni de, emekçilerin sendikal haklarının baskı altında tutulmasıdır. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller tüm çalışanlar için kaldırılmadıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol almak mümkün olmayacaktır. Sendikasız uzman, sendikasız işçi, örgütsüz bir çalışma yaşamı ile emekçiler tüm olumsuzluklara açık ve savunmasızdır. Bu savunmasızlığa karşı adil yargılanma, örgütlenme, insani koşullarda bir çalışma yaşamı ve işyerlerinde emekçilerin ölmeyeceği, yaralanmayacağı, sakat kalmayacağı bir düzen istiyoruz.”

TMMOB’DAN 11 MART’A ÇAĞRI

Öte yandan, toplantı sonrası 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklama yapan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Kadın Çalışma Grubu üyesi ve Meteoroloji Mühendisleri Odası İzmir İl Temsilcisi Ayşegül Akıncı Yüksel, TMMOB Kadın Çalışma Grubu olarak 8 Mart’ta dayanışma ve mücadele için bir araya geleceklerini, TMMOB’lu kadınlar olarak başta feminist gece yürüyüşüne ardından da 8 Mart’a ilişkin tüm etkinliklere katılacaklarını vurgularken 11 Mart’a çağrıda bulundu. 11 Mart’ta tüm kadınlara açık çevrimiçi bir etkinlik düzenleyeceklerini ifade eden Yüksel,” 11 Mart’ta düzenleyeceğimiz etkinlik, sadece TMMOB’lu kadınlara açık bir etkinlik olmayacak. Bu etkinliğe çevrimiçi düzenlenecek olup etkinliğe ilişkin bilgiler sosyal medya hesaplarımızdan duyuracağız. Tüm kadınları bekliyoruz” dedi.

‘30 YILDA ON BİNLERCE KİŞİ İŞ YERİNDE HAYATINI KAYBETTİ’

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ankara İl Koordinasyon Kurulu da, “3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” dolayısıyla, “Yaşamı savunalım, iş cinayetlerini durduralım” başlığıyla açıklama yaptı.

TMMOB önünde gerçekleştirilen açıklamada, “Emek sömürüsünü derinleştiği; esnek, güvencesiz istihdamın yaygınlaştığı, emek örgütlerinin etkisizleştirildiği 20 yıllık AKP iktidarı dönemi boyunca toplu işçi ölümleri tarihin en yüksek sayılarına ulaşmış, 20 yılda 28 binin üzerinde emekçi işyerlerinde hayatını kaybetmiştir” denildi.

3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak Kozlu’da yaşanan ve 263 madencinin yaşamını yitirdiği maden kazasının ardından TMMOB, bu tarihi “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” olarak ilan etti. Çalışanların koşullarının iyileştirilmesi ve iş cinayetlerinin önlenmesi için tedbir alınmasını talep eden TMMOB tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

KAYIPLAR HER GEÇEN YIL ARTIYOR: Yaşanan onca acıya, yaptığımız tüm uyarılara rağmen gerekli önlemler alınmadığı, yapılaması gereken düzenlemeler yapılmadığı için aradan geçen 30 yılda on binlerce kişi, evine ekmek götürebilmek için çalıştığı işyerinde hayatını kaybetti. Bu kayıplar her geçen yıl ne yazık ki daha da artıyor. Basına yansıyan haberlere göre 2021 yılında işi başında hayatını kaybeden emekçilerin sayısı en az 2 bin 170 olarak tespit edildi. Basına yansımayan, habere konu olmayan daha çok sayıda iş cinayetinin olduğunu hepimiz biliyoruz.

20 YILDA 28 BİNİN ÜZERİNDE EMEKÇİ YAŞAMINI YİTİRDİ: Emek sömürüsünü derinleştiği; esnek, güvencesiz istihdamın yaygınlaştığı, emek örgütlerinin etkisizleştirildiği 20 yıllık AKP iktidarı dönemi boyunca toplu işçi ölümleri tarihin en yüksek sayılarına ulaşmış, 20 yılda 28 binin üzerinde emekçi işyerlerinde hayatını kaybetmiştir. Madenlerde, inşaatlarda, tarım alanlarında, fabrikalarda yaşanan facialar toplumda derin acılar yaratmaktadır. ILO verilerine göre Türkiye ölümle sonuçlanan kazalar bakımından Avrupa’da ilk sırada yer almaktadır. Bu durum mevcut yasal düzenlemelerin iş kazalarını ve ölümlerini önlemekteki yetersizliğinin, ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda köklü ve yapısal sorunlar olduğunun en açık göstergesidir.

HER GEÇEN GÜN DERİNLEŞİYOR: İş kazaları ve meslek hastalıklarının temelinde, sermayenin azami kar hırsı ve emek aleyhine politikaları yatmaktadır. İşçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin düzenlemelerde sendikalar, meslek örgütleri ve bilim insanlarının görüşlerinin dikkate alınmaması sorunu her geçen gün derinleştirmektedir.