'Soykırım' davasında ikinci gün: İsrail, sözlü savunmasını tamamladı

Hollanda'nın Lahey kentindeki Uluslararası Adalet Divanı’nda Gazze'deki saldırıları dolayısıyla İsrail'e açılan 'soykırım' davası ikinci gününde devam etti. İsrail, 'soykırım' iddialarına yanıt verdi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana devam ederken, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin 'Gazze'deki Filistin halkına soykırım yaptığı' gerekçesiyle hakkında dava açtığı İsrail, bugün Hollanda'nın Lahey kentindeki Uluslararası Adalet Divanı’nda (ICJ) suçlamalara karşı sözlü savunma yaptı.

Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından 29 Aralık’ta açılan davanın ilk duruşması dün ICJ'de başlamıştı. Duruşmanın ilk gününde, İsrail’i Gazze’deki Filistin halkına soykırım yapmakla suçlayan Güney Afrika, bu konudaki iddialarını sözlü olarak mahkemeye sundu. Güney Afrika öncelikli olarak İsrail'in Gazze’deki tüm askeri operasyonlarını derhal durdurması için uluslararası mahkemenin ihtiyati tedbir kararı almasını talep etti. Bugün ikincisi yapılan duruşmada İsrail, soykırım iddialarına yanıt verdi.

BECKER: İNSANLARI YOK ETMİYORUZ, KORUYORUZ

BBC Türkçe'den Yusuf Özkan'ın haberine göre, eski yüksek mahkeme başkanı Aharon Barak başkanlığındaki İsrail heyeti, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin yönelttiği soykırım suçlamasına karşı tezlerini sunarak mahkeme heyetini ikna etmeye çalıştı.

Lahey’deki Barış Sarayı’ndaki duruşmanın ikinci günü, İsrail Dışişleri Bakanlığı Hukuk Danışmanı Tal Becker’in konuşmasıyla başladı. İsrailli yetkili, ülkesinin Gazze'de 'insanları yok etmediğini, aksine onları koruduğunu' öne sürdü. Becker, İsrail'in sivil halkı korumak için Gazze Şeridi'nde operasyon düzenlediğini savunarak "İsrail, Filistin halkına karşı değil, Hamas'a karşı bir savunma mücadelesi içindedir” dedi.

'ASIL GÜNEY AFRİKA'YA KARŞI GEÇİCİ TEDBİR UYGULANMALI'

Hamas’ın 7 Ekim’de gerçekleştirdiği saldırıların görmezden gelindiğini savunan Becker, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin soykırım suçlamasını 'iftira' olarak değerlendirdi.

Güney Afrika’yı birçok ülke tarafından 'terör örgütü' olarak kabul edilen Hamas’a sahip çıkmakla suçlayan Becker, Gazze’de sivil altyapıyı kullanan Hamas’ın sivil halkı koruyamadığını söyledi. Becker, Güney Afrika’nın İsrail'in Gazze'deki askeri faaliyetlerini tamamen durdurması için acilen ihtiyati tedbir kararı talebinde bulunmasına da tepki gösterdi.

Ülkesinin kendisini savunma hakkına sahip olduğunu belirten Becker, İsrail yerine Hamas’la yakın ilişkide bulunan Güney Afrika'ya karşı geçici tedbirler uygulanması gerektiğini savundu. İsrail’i temsil eden avukatlar, savunma sırasında, duruşma salonundaki ekrana Hamas’ın 7 Ekim’de gerçekleştirdiği saldırılara ilişkin görüntüleri yansıttı. 

STAKER: İSRAİL KENDİNİ SAVUNMA HAKKINI KULLANDI

İsrail adına savunma yapan isimlerden biri de eski Yugoslavya için kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde görev yapan uluslararası hukuk uzmanı Christopher Staker oldu.

İsrail'in Gazze’deki askeri operasyonlarını 'kendini savunma hakkı' olarak tanımlayan Staker, “İsrail uluslararası insancıl hukuka uymaya kararlıdır” diye konuştu. Güney Afrika'nın, İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarını derhal askıya alması yönündeki talebine de tepki gösteren Staker, “Geçici tedbirler bir devletin makul bir ‘kendini savunma hakkını’ kullanmaktan kaçınmasını gerektirebilir mi?” diye sordu.

Hamas'ın İsrail'e yönelik sürekli saldırı gerçekleştirme niyetinde olduğunu öne süren Staker, Uluslararası Adalet Divanı’nın vereceği ihtiyati tedbir kararının, 'İsrail'i kendisine yönelik güvenlik tehdidiyle mücadele etme yeteneğinden mahrum bırakacağını ve Gazze'deki esirleri kurtarma çabalarına son vereceğini' öne sürdü. Staker, “Askeri operasyonların askıya alınması, Hamas'a yeteneklerini geliştirmesi için daha fazla zaman tanıyacak ve onun daha da büyük bir tehdit oluşturmasına olanak tanıyacak” diye konuştu.

İsrail’i temsilen yapılan sözlü savunmanın ardından, Uluslararası Adalet Divanı’ndaki kamuya açıl duruşma yerel saatle 13.00’te sona erdi. Mahkeme heyeti, kısa bir süre içerisinde, İsrail’in askeri operasyonlarının derhal sona erdirilmesine ilişkin talep ile bu ülke hakkındaki soykırım suçlamalarının esastan görüşülüp görüşülmeyeceğine karar verecek. Eğer mahkeme, Güney Afrika tarafından sunulan kanıtları yeterli görür ve soykırım davası açılmasını kabul ederse, uzun ve karmaşık bir yargı süreci başlayacak.

NETANYAHU'DAN GÜNEY AFRİKA'YA 'İKİYÜZLÜLÜK' SUÇLAMASI

Başbakan Benjamin Netanyahu da duruşma öncesi yaptığı açıklamada, 'soykırım' iddialarını reddederek İsrail'in Hamas'a karşı kendini savunma hakkını elinde tutacağını söyledi.

'Teröristlerle ve yalanlarla savaştıklarını' savunan Netanyahu, Hamas'ı 'insanlığa karşı suç işleyen cani teröristler' olarak tanımladı. İsrail Başbakanı, Güney Afrika'yı 'ikiyüzlülükle' suçladı. Netanyahu’ya göre, Suriye ve Yemen'de milyonlarca insan Hamas'ın ortakları tarafından öldürülürken ya da yerlerinden edilirken Güney Afrika bunu görmezden geldi.

BUGÜN MAHKEMEDEN HANGİ KARARLAR ÇIKABİLİR?

İsrail’in bugünkü savunmasının ardından Uluslararası Adalet Divanı, Tel Aviv yönetiminin Gazze’deki tüm askeri faaliyetlerini durdurmasına dair taleple ilgili karar verecek.

Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail’in Gazze’deki tüm askerleri faaliyetlerinin durdurulması için ivedilikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini istiyor. Uluslararası Adalet Divanı, aynı zamanda Güney Afrika’nın soykırım iddiaları ile ilgili davanın esastan görüşülüp görüşülmeyeceğine de karar verecek. Bu İsrail açısından büyük önem taşıyan bir karar. Çünkü, soykırım ya da diğer suçlamalar konusunda Uluslararası Adalet Divanı’na yalnızca bir kez başvuru yapılabiliyor. Diğer bir deyişle, eğer Güney Afrika Cumhuriyeti, Gazze’de soykırım yapıldığına ilişkin yeterince kanıt sunmazsa, İsrail bir daha soykırımla suçlanamayacak.

DAVA İSRAİL'İ NASIL ETKİLEYECEK?

Mahkeme, Güney Afrika’nın iddialarını yeterli bularak davayı esastan görüşmeyi kabul ederse, bu İsrail açısından uluslararası arenada büyük bir prestij kaybı olacak.

Leiden Üniversitesi’nden Soykırım Hukuku uzmanı Prof. Dr. Larissa van den Herik’e göre, İsrail’in uluslararası itibarı tehlikede. Van den Herik, Hollandalı kamu yayıncısı NOS’a, mahkemenin vereceği mahkumiyet kararının, İsrail'i daha da yalnızlaştıracağını söyledi.

Davayı, İsrail için çok büyük bir başarısızlık olarak değerlendiren Hollandalı profesör, bu nedenle İsrail’in zararı sınırlamak için elinden geleni yapacağını söyledi.

İsrail’in bugünkü duruşmada, 'kendi halkını Hamas'ın saldırılarına karşı koruma yükümlülüğüne' vurgu yapması bekleniyor. Ancak Prof. Dr. van den Herik, bunun, her türlü şiddet için bir gerekçe olamayacağına dikkati çekerek, "Meşru müdafaa hakkı sınırsız değil. Bu her şeyi yapabileceğiniz anlamına gelmiyor” ifadelerini kullandı.

'DAHA GÜÇLÜ KANITLAR SUNULMASI GEREKİYOR'

Amsterdam Üniversitesi’nden uluslararası hukuk siyaseti profesörü Geert-Jan Knoops ise Güney Afrika’nın iddialarının hukuki olarak soykırımı kanıtlamak için yeterli olmadığını savundu. Soykırım suçlamasının daha güçlü kanıtlar gerektirdiğini ifade eden Prof. Knoops, Hollanda medyasına yaptığı açıklamada, şunları söyledi:

“Askeri eylemlerin, milliyetlerinden dolayı Filistin halkını bir bütün olarak yok etmeyi hedeflediğinin ortaya konması gerekir. Bu çok zor. Güney Afrika'nın sunduğu belgelere dayanarak böyle bir sonuca varamazsınız.”

Hollandalı profesör, Güney Afrika Cumhuriyeti’ni 'ikiyüzlülükle' suçlayarak eski Sudan diktatörü Ömer El Beşir konusunda aynı hassasiyeti göstermediğini savundu.

Prof. Knoops, 2015 yılında, dönemin Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir, uluslararası bir kongre için bu ülkeyi ziyaret ettiğinde, Güney Afrika’nın, elindeki kanıtlara rağmen Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yakalama kararını uygulamadığını söyledi.

Knoops’a göre, Güney Afrika Cumhuriyeti, Güney Sudan'da belirli bir nüfus grubuna yönelik soykırım suçlamalarıyla ilgili olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin eski Sudan Devlet Başkanı hakkında verdiği tutuklama emrini görmezden geldi.

GÜNEY AFRİKA: İNSANLIĞIN BİR PARÇASI OLDUĞU BİLİNCİYLE EL UZATILDI

İsrail hakkındaki soykırım suçlamasına ilişkin davanın neden Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından açıldığı, en çok merak edilen konuların başında geliyor. Birleşmiş Milletler’in (BM) 1948 yılında hazırladığı “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi” Türkiye de dahil 140 ülke tarafından imzalandı. Sözleşme, taraflara 'soykırım suçunu önleme ve cezalandırma' yükümlülüğü veriyor.

Güney Afrika Adalet Bakanı Ronald Lamola, dünkü duruşmada ülkesinin 'insanlığın bir parçası olduğu bilinciyle Filistin halkına ellerini uzattığı' için dava açtıklarını söyledi.

Güney Afrika ile Filistinliler arasındaki bağlar, çok eskiye dayanıyor. Her ikisi de bir kurtuluş hareketi olan Afrika Ulusal Konseyi (ANC) ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında oldukça köklü ilişkiler bulunuyor. Her iki örgüt de 'ortak bir kader deneyimine' sahip. Bu nedenle Güney Afrika, Filistin’in dünyadaki en önemli destekçilerinden biri.

BELÇİKA'DAN DAVAYA MÜDAHİL OLMA TALEBİ

Öte yandan, Belçika’da iktidar ortağı Yeşil Sol ve Hristiyan Demokratlar, hükümetten, Gazze'deki durumla ilgili uluslararası bir soruşturma talep etmesini istedi. Yeşil Sol Partili Başbakan Yardımcısı Petra De Sutter, "Belçika Gazze'de olanları izlemeye devam edemez. Yaşananlar giderek soykırıma benzemeye başladı. Bu yüzden Güney Afrika gibi ülkemizin de Uluslararası Adalet Divanı'na gitmesini istiyorum" görüşünü dile getirdi.

Hristiyan Demokrat Parti de De Sutter’in bu önerisine destek verdi. Ancak muhalefetteki milliyetçi Yeni Flaman İttifakı Partisi (N - VA), bu öneriye karşı çıkıyor. Sağ görüşlü parti, bölgede çözüm için İsrail’in desteklemesi gerektiğini savunuyor.

Lahey’de yerel saatle 10:00’da başlayacak kamuya açık duruşma, Uluslararası Adalet Divanı’nın internet sitesinden de canlı olarak yayınlanacak. (DIŞ HABERLER)